Theoden

12 Mart 2020
Çeviri: 194
Düzenleme: AntiYasuo
567 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Savaş Öncesi

Başıbozuklar üç gün süren yolculuğun ardından küçük bir grupla beraber, sonunda Amisosa ulaşmışlardı. Amisos şehri konumu itibarı ile muhtemelen kıtadaki fethetmesi en zor ama önemi coğrafi konumundan gelen kıymetli bir şehir olduğundan, Theoden İmparatorluğu işini şansa bırakmamış ve gerekli önlemleri almıştı. Halihazırda şehirde generaller mevcutken, Randiyar’ın teslim olmasının duyulması üzerine, önlemler daha da arttırılmış ve çevredeki bazı generaller de buraya davet edilmişlerdi.

Başıbozuk tarafında Dragut ve Ragnossa halen uyanmamış ve kamufle edilmiş bir at arabasının içinde dinlenmeye devam ediyorlarken, imparatorluk tarafındaysa korkutucu bir ordu mevcuttu. 40 bin askerin yanı sıra, bir sürü rütbeli komutan göze çarpıyordu ve kıyıdaki askeri gemileri görmesi de zor değildi. Amirallerin varlığı ilk bakışta bir bilinmez olsa da, generallerin tam kadrosu şu şekildeydi.

Mareşal : Claudio Sezar

 

Orgeneraller :

Havan – Normalde seçilmiş elitlerden olmasına rağmen, kayıplardan dolayı bu göreve atanmış kadın orgeneral

Vladimir ( Pozisyonu değişmeden kalan tek orgeneral, Syleus ile aynı yaştayken bu konuma gelebilmiş ve halen pozisyonunu koruyabilmiş birisi, Ragnossa ve Turgan daha önce kendisinden kaçmışlardı, kişiye özel yaft kitaplarından birine sahip )

 

Korgeneraller :

Nebia ( Namya’nın okyanus birliğinin eski üyelerinden bir kadın, eski suç sıralaması 61, Jeo ile kapışıp basitçe kaybetmişti. )

Subutay ( Çocukluktan alınıp Bratina tarafından yeteneği keşfedilip, tüm imkanlar önüne sunularak yetiştirilmiş vefakar bir yetim )

Zulu  ( Bir silah dehası. 4 farklı silahı ustaca kullanabiliyor )

Lârs. ( Eski tümgenerallerden)

Tümgeneraller :

İndira( kadın ), Pomah, Ashok, Yash, Narendra( kadın)

Tuğgeneraller: Berfu ( Kadın), Tetsu, Floki, Maxim

Generaller : Lianje, Gao-Mao ( İkizler), Tanaka

 

                                                               Başıbozuk Tarafı

Jeo ( İntikam’ın Kırbacı)

Başbozuk Dumrul ( Kayıp kabilenin bir üyesi)

Paşalar : Rohir, Tuna, Sadak, Aytar, Barkan,

Ferikler : Nyu, Darga, Arya

Mirlivalar : Sofia ( Kadın) , Tunca, Kasim, Kubay, Pamir ( Kadın)

Miralaylar : William

Turgan, Ducia ve Elfy

 

Rütbeli sayısına bakıldığında, İntibah Tugayı üyeleri de rütbeli sayılsalar dahi, bir kişi sayı olarak geri kalıyordu başıbozuklar ki imparatorluğun en tepesindeki adam olan Mareşal Sezar tam karşılarında duruyordu. Claudio Sezar’ın tepesinde bir aydakar ve bir alev kanatlı şahin daireler çizerken, adeta güç gösterisinde bulunuyorlardı.

Böylesine bir güçle karşılaşmayı beklemeyen başıbozuklar şaşkın olsalar da, geri çekilmek için fazlasıyla gecikmişlerdi ve savaşmaktan başka bir yol görünmüyordu. Turgan başıbozukların tereddüt ettiğini görünce bir konuşma yapmaya karar vermişti. Yere inmiş Köklu’nun üzerine çıktı ve herkese seslenmeye başladı.

“ Gözlerinizde korkuyu görebiliyorum ve bunu görmemek için, savaştayken yüzünüze bakmamaya çalışacağım, babam ayakta olsa aynı mı olurdu bilmiyorum ama size savaşmak zorunda olduğumuzu göstermek adına bunu yapmak zorunda olduğumun farkındayım. “

Turgan bir kibrit çıkarıp yakmıştı, alevi biraz güçlendikten sonra elinden bırakıvermiş ve kibrit Köklu’nun derisine doğru serbest düşüşe geçmişken, gaza gelmiş bir ifadeyle bağırmıştı Turgan.

“ Buraya geldiğimiz gemileri yakıyorum, yani geriye dönmeniz imkansız ve bu yüzden savaşmaktan başka çaremiz…. “

Şlakkkkkkk

Turgan yediği tokadın etkisiyle şaşakalmıştı ancak bu tokat sayesinde aydakarın üzerine gelen kanat darbesinden kurtulmuştu. Köklu öfkeyle bağırdı.

“ Ne yapıyorsun lan manyak, beni mi yakacaksın? “

“ Evet. “

“ İyi de neden, düşmanı görünce aklını mı kaçırdın? “

“ Yok ama Eşmat’ın bir defasında yoldaşlarına cesaret vermek için adaya çıktıkları gemileri yaktığının hikayesini dinlemiştim ustamdan. Bu şekilde savaşmaktan başka yol olmadığını yoldaşlarına göstermiş olmuştu. Ben de buraya Köklu ile geldiğimizden aynısını yapayım dedim, neden vurdun ki bana abla, yaptığım şey işe yaramadı mı? “

“ Oradan bakınca tahtadan gemilere mi benziyorum lan manyak velet? Hem o kibrit beni nasıl yaksın önce yağ falan dökseydin bari, babandan bile daha salaksın… “

Arya kibriti havada yakaladığından Köklu’nun derisine ateş dokunmamış olsa da Köklu halen kızgın görünüyordu, Turgan ise şaşkın… Zira yaptığı şey kesinlikle millete cesaret aşılamaktı, Eşmat’ın taktiğinin işe yaramaması imkansızdı ona göre. Aslında işe yaramıştı ama başıbozuklara cesaretten ziyade moral aşılamıştı bu aptalca hareket ve bu sayede başıbozuklar düşmanlarının üstünlüğünü unutup, tekrar özgüvenle kendilerine odaklanmışlardı. Kahkahalar uzun süre devam etmişti…

Savaşın nasıl olacağı konusunda kimsenin fikri olmasa da, Sezar’ın ön saflarda durmayıp, savaşı izleyecek gibi görünmesi en azından ilk aşama da dengeli bir savaş olacak izlenimi veriyordu. On binlerce kişilik ordu sorun olacaktı zira rütbeleri ve güçleri düşük olsa da aynı anda kullanacakları yaftlar yüksek seviyeli hasara sebep olabilirdi. Bu yüzden Turgan bir an önce onlardan kurtulmaya karar vermişti ve savaşın ilk hamlesi olarak kocaman bir yıldırımı erlerin üzerine düşürmüştü.

Yıldırım birkaç yüzünü öldürmüş olsa da halen çok kalabalıktılar ve sorun oluşturmaya devam edeceklerdi ancak Turgan’ın yaftının üzerine Mareşal onları şimdilik geri çekmeye karar verdi zira öylece güçlü yaftlara hedef olmalarına izin vermek istemiyordu.

Kalabalık birlikler geri çekilirlerken, generaller ön saflara, şehrin surlarının önüne doğru ilerlemeye başlamışlardı. Mareşal Sezar dışındaki tüm generaller eksiksiz şekilde surların önüne gelmişler ve başıbozukların saldırısını beklemeye başlamışlardı. O sırada soğukkanlılığını koruyan William düşmanların özüne odaklanmıştı ve eşleştirmeyi doğru yapabilmek adına başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. İşini bitirmek üzereydi ki bir aydakarın tepesinde üzerlerine gelen Sezar’ın sesiyle odağını kaybetti.

“ Bir başıbozuk olduğun doğruymuş demek Prens William, baban bunu görmeden öldüğü için şanslı bir adam. “

“ Ben kokuşmuş imparatorluğunuzun prensi falan değilim, Miliva Williamım. Babamın ihanet ettiği biri tarafından öldürülüşüne bizzat tanıklık ettim ve eğer ben gerçek bir prens olsaydım, babamı yıllar önce öldürüp tahta çıkarak, doğru düzgün bir Theoden inşa ederdim. “

“ Ha ha, eskisinden daha kararlı olduğunu söylemem gerek William ama yanlış tarafta duruyorsun ve cesaretinin bedelini de hayatınla ödeyeceksin. Her neyse, Dragut nerede? Kendisi korktuğundan arkada mı kaldı yoksa ha ha. “

Sezar böyle bir şeyin mümkün olmadığını biliyordu zira Dragut defalarca kez generallerle karşılaşmış ve tek bir kez bile kaybetmemişti ancak yine de onu aşağılamak adına bunu söylemişti. Miralay Williamdan önce cevaplayan Ducia oldu.

“ Sizin için fazla güçlü olduğunu düşündüğünden, buraya gelmedi. Adil bir savaş olmasını istiyormuş, gerçi biz her şekilde daha güçlüyüz ama böyle daha eğlenceli olacaktır. Ha ola ki kaybedecek olursak bir yerlerden ışınlanıp hepinizi temizleyeceğini ama o zamana kadar daha ciddi işlerle uğraşacağını söyledi. “

“ Nasıl sinir bozacağını biliyorsun azrak kız ama nedense söylediklerin beni eğlendirdi. Bu kıtadaki en iyi savunmaya sahip toprakları almaktan daha önemli ne işi olabilir ki? “

Mareşal korkunç bir öz salıyordu, oradaki herkesten çok daha ileri bir seviyede olduğunu anlamak çok zor değildi ve en yakınında duran William özün etkisiyle dizlerinin üzerine çökmek üzereyken Konuşmaya giren Başbozuk Dumrul tarafından tutulup, ayakta durmaya devam etmesi sağlanmıştı.

“ Sizin önemli ve imkansız dedikleriniz, serdarımın gözünde sıradan şeylerdir. Zaten onun kanından iki kişiye sahibiz ve Dragut’un da gelmesi cidden sizi acınacak duruma sokardı. Bu kadar generalle şehri teslim etmeyeceğinden bir an önce savaşalım hadi, merak etme Dragut kadar sert olup seni rezil etmeyeceğim mareşal. “

“ Kayıp kabileden biriyle daha önce de karşılaşmıştım, otuz yıldan fazla olmuştur ve anlatıldığı kadar güçlü değilsiniz, bu yüzden ilgimi çekmiyorsun başbozuk, Dragut gelene kadar sadece izleyeceğim. Eğer fazla gecikirse de katliama oğluyla başlayacağım. “

Sezar söylemek istediklerini söyledikten sonra, hiçbir şey olmamış gibi öylece çekip gitmiş ve aydakardan inerek, başıbozukların olduğu yere göre daha yüksekte kalan şehir duvarlarından birinin üzerine çıkmıştı. Sözüne sadık kalıp, savaşı sadece izleyecek gibi duruyordu.

Çevirmen Notu

Arkadaşlar 173. bölümü 172 diye girmişim ve okunması 0 görünüyor :D sonraki bölümde 172 den çıkmamış ve bütünlük karmaşası yaşanmış olabilir. Kusuruma bakmayın. Okumadıysanız göz atabilirsiniz :=) 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-03-12 23:17:22
Yemin ederim cok iyi ilerliyo bu seri ya her okudugum bolumde bi degisik hissediyorum ellerine saglik yazar_sama Umarim Nyu bu savasta ölür Ducia yeter bu salaga
acolophotro (39 puan) Yazar
2020-03-14 06:30:22
@Redafornv2, Yorum için teşekkürler hocam :)