Theoden

17 Mart 2020
Çeviri: 210
Düzenleme: AntiYasuo
584 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Korsan İşbara

Korsanların savaşta kuralları yok gibi görünüyordu ve İşbara tüm adamlarıyla beraber, Kariaya arka arkaya saldırılar gerçekleştiriyorlardı ve bu saldırıların karşısında Karia, donuk yüz ifadesini muhafaza ediyordu. Adeta bu dünyaya ait değilmiş gibi görünüyor ve karşılık vermeden, tüm saldırıları kıvrak hareketlerle savuşturmayı başarıyordu.

“ Havariler dışında kimseyi öldürmeye niyetim yok, iznim de yok bu yüzden sadece onların yerini söyleyin ve buradan ayrılayım. “

Karia’nın sözleri korsanlar için bir şey ifade etmemiş olsa gerek ki orada bulunan en güçlü üç korsan aynı anda üzerine gelmeye başlamışlardı. Bir tanesi görünmez olmuş, diğeri kollarını metale dönüştürmüş, İşbara ise uzun erimli ve ucunda birkaç sivri nokta bulunan kılıcının metalini iyice sertleştirmiş ve bir kısmının etrafını buzla kaplamışken saldırıya geçmişti.

İki rakibi de aynı anda üzerine gelen Karia, ilk olarak elindeki mendilin hacmini arttırmış ve düşmanlarının olduğu yönün tam aksine yavaşça bırakmıştı. İpek görünümlü mendil bir örümceğin ayakları gibi görünen köşelerini germiş ve o köşelerinden bir anda metaller çıkarak toprağa geçmişlerdi. Mendil de aynı şekilde katılaşarak, adeta küçük bir kafese dönüşmüştü. İçinde kimse olmayan bir kafes gibi görünse de Karia görünmez rakibinin özünü ve attığı her adımını hissedebildiğinden kendinden emin bir şekilde diğer düşmanlara odaklanmıştı.

Kolları metale dönüşmüş olan korsan bağırarak sert bir yumruk sallamış olsa da Karia naifliğinden ödün vermeyen bir refleksle adamın yumruğunu savuşturmuş ve adamın yumruğunun boşa çıkmasının etkisiyle, dengesini kaybedip yalpalamasına sebep olmuştu. Ancak onunla aynı anda saldıran İşbara Karia’ya saldırısı ulaşabilmiş ilk kişi olmuştu…

Sert darbenin etkisiyle, Karia’nın bedeninden bir parça yere düşmüşken, İşbara özgüveni yerine gelmiş bir halde görünüyordu. Karia’nın deminki saldırının etkisiyle dizlerinin üzerine çökmüş ve biraz önceki donuk yüzü fazlasıyla üzgün ve çaresiz görünüyordu. İşbara onun bu halini görünce, yandaşlarına cesaret vermek adına söze girmişti.

“ Bir de Kraus’u öldürmekten bahsediyordun, ilk saldırımdan sonra diz çöktüysen, Kraus ile aşık atman mümkün değildir ve ben gereğini yapıp seni ona ulaşmadan önce öldüreceğim. “

İşbara cümlesini bitirirken bir kez daha hamlesini yapmış ve halen yerde olan Karia’nın üzerine zıplamıştı ancak ona ulaşmadan olduğu yerde bir anda donup kalmıştı. Gördüğü şey, kabullenemiyor ve adımlarını artık geri geri atıyordu İşbara. Adeta yoktan var olan ve sakalından bir damla yaş dökülen bir adam tüm öfkesini bedenine yansıtmış ancak yüzünde hüzün ağır basıyorken, İşbara titrek bir ses tonuyla söze girmişti.

“ S-sen nasıl bu kadar hızlı gelebildin? “

Adam gözyaşlarını iyice salmışken, isyankar bir ifadeyle haykırmıştı.

“ Seni yine koruyamadım Karia, kendimi asla affetmeyeceğim. Tabi sana bunu yapanı da…“

Yeni gelen adam korsanın üzerine doğru yürürken korsan korkusundan yere düşmüş ve oturduğu yerde geriye doğru giderek, adeta ecelinden uzaklaşmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Geriye doğru gitmesi fazla sürmeyecekti zira bir başka yabancının dizlerine çarpmıştı ve konuşma sesi bu çarptığı adamdan gelecekti.

“ Biraz abartmıyor musun patron? Hüngür hüngür ağlıyorsun resmen… “

“ Küçük kız kardeşim bu haldeyken nasıl tepki vermemi bekliyordun Ryo? “

Ryo’nun sözlerini destekleyen Akina olacaktı.

“ Ryo haklı, durumu abartıyor gibisin Attila. “

Attila gözyaşlarına boğulmuş halde önüne kadar geldiği korsanın yüzünü avucunun içine almış, İşbara’nın titreyen bedenine aldırmadan, bir yandan ağlıyor, bir yandan da korsanı adeta ölümüne hazırlıyordu. Parmaklarını sıkıp, korsanın yüzünü ve kafa tasını parçalamaya karar vermişken bileğine dokunan huzur verici el kendisine engel olmuştu.

“ Ustama söz verdim, kimseyi öldürmek yok abi. “

“ Ben kimseye söz vermedim, sana bunu yapan kişi zaten hayatından vazgeçmiş demektir. “

Karia kararlıydı ve Attila’nın bileğini tutmaya devam ediyordu. Herhangi bir güç uygulamasa da eli orada durduğu sürece abisinin yaptığı şeye devam etmeyeceğine emin olan Karia’nın, kavradığı bileği bırakmadan, elini yavaş yavaş geriye çekmesiyle Attila’nın parmakları gevşemiş ve İşbara’nın yüzünü bırakmıştı. Bunu yaptığı için Attila’nın mutlu olmadığı her halinden belliydi ve Attila’nın moralini düzelten yine Karia olacaktı.

“ Dünyanın en güçlü adamının bir tutam saç için ağladığına kimse inanmazdı. Abimi bu kadar özlemişken, bir korsanla daha fazla zaman kaybedemem değil mi? Bir an önce oğlum hakkında konuşmak istiyorum. “

Attila, kız kardeşinin saçlarından gözlerini alamayarak geriye doğru ilerlerken Karia’nın söyleyecek sözleri bitmemişti. İşbara’nın yüzüne bakarak konuşacaktı.

“ Hayatta kalışının boş yere gitmesine izin verme İşbara, kalan ömrünü bir havarinin köpeği olarak geçirmeni önermem. “

Tam arkasını dönmüş gidiyordu ki bir şeyi unuttuğunu fark edip devam etti Karia.

“ Bir de ne yaparsan yap, Dragut ile karşılaşma. Okşarken huzur bulduğunu söylediği saçlarımdan bir tutamı kestiğini duyduğunda, infazın kaçınılmaz olacaktır. “

Attila ve Karia onlarca yıl sonra kucaklaşmış ve hasret gideriyorlarken söze giren, halen Karia’nın kafesinin içinde olan ve görünmez olmayı bırakmış korsanı inceleyen Akina olmuştu.

“ Bu adamları öylece bırakacak mıyız? “

Attila’nın cevabı beklenirken söze giren İşbara olmuştu.

“ Beni bırakacak mısınız bilmiyorum ama hayatımı almayacağınızı görmüş oldum ve bunun karşılığında size bir bilgi vereceğim. “

Bu cümleyi duyan Karia’nın ilgisi çekilmiş olsa gerek ki Yüzünü geriye çevirmiş ancak Attila kendisini bırakmadığından, korsana daha fazla yaklaşamadan, gözleriyle devam etmesini işaret etmişti.

“ Boşuna çabalıyorsunuz… “

“ Ne demek istiyorsun İşbara? “

“ Kraus, Attila ile asla savaşmayacağını söyledi. Bunun için izni yokmuş. “

“ Abimin savaşacağını söylemedim zaten. Onu öldüren ben olacağım. Bir anne olarak, çocuklarımı koruyacağım. “

“ Ben hayatımı bağışlamanın karşılığı olarak bildiklerimi söyledim, artık Kraus’un yanına dönemem ve onunla karşılaşmak istediğimi de söyleyemem. Umarım sizin almadığınız hayatı onun ellerinde yitirmem. “

Kraus yerinden kalktıktan sonra yandaşlarına dönüp seslenmişti.

“ Attila burada olduğuna göre Kraus bir süre ortaya çıkmayacaktır. Bunu değerlendirip, kendimize başka bir ada bulalım. Fahişeleri ve para edecek şeyleri gemilere taşıyın. “

İşbara’nın komutunu düzelten Karia olacaktı.

“ Fahişelerin hepsinin aynı gemiye bindiklerine emin olun. “

“ Ne demek istiyorsun Dragut’un karısı? “

“ Tıpkı söylediğin gibi ben Dragut’un karısı ve başıbozukların bir parçasıyım ve söylediğine göre zorla burada tuttuğun kadınların, artık başıbozuk himayesinde olduğunu hatırlatmam gerekir. “

İşbara şaşkın görünüyordu.

“ Oğlunu korumaya çalışan bir anne olduğunu sanıyordum… “

“ Oğlumu korurken, gördüğüm iğrençlikleri yok saymamı gerektiren bir durum mu var ? “

Karia’nın donuk yüzündeki kendinden emin tavrı gören İşbara, daha fazla sorgulamayacak, adamlarını işi söylendiği şekilde halletmeleri için yönlendirecekti.

Tüm fahişeler aynı gemiye bindirilene kadar beklemişti İntikam Alayı üyeleri ve Karia. İşlem tamamlandıktan sonra, planlarında bu durum olmayan Attila girecekti söze.

“ Ne kadar da iyisin küçük kız kardeşim, oğlun da tıpkı senin gibi, tanrıya şükür kızın da öyle. Peki bu kadınlarla ne yapmayı düşünüyorsun? “

Bunu söylerken Attila bir çocukla konuşur gibiydi ve yüzündeki mutluluk herkesi neşelendirmek için yeterliydi.

“ Aslında bir planım var ama kabul edeceğinden şüpheliyim abi. “

“ Sadece söyle ve abinin yerine getirmesini bekle “

Attila’nın cümlesi bittiğinde dişlerinin yarısından fazlası görülebiliyordu ve Karia huzur verici sesiyle önerisini sunacaktı.

“ Siz fahişeleri alıp Draguta götürseniz, ardından da Turganla buluşsanız, İşbara’nın sözlerine inanıyorum ve sen yanındayken, oğlumun güvende olacağını düşünüyorum abi. “

“ Sen nasıl istersen Karia, hem yıllar sonra yemeklerinden de tatmış olurum. Ama hep beraber gideceksek gemiye ihtiyacımız yok. Avina bizi götürecektir. “

“ Yanlış anladın abi, ben sizinle gelmeyip, Kraus’u aramaya devam edeceğim. “

Attila’nın mutlu çehresi, bu cümleden sonra değişmiş, kararlı ve somurtkan bir ifadeye bürünmüştü. Sesindeki değişim, adeta onun olduğu ortamda kimin lider olduğunu anlatır gibiydi.

“ Görmeyeli saygısızlaşmadıysan, yapacağımız şeyi sana söylüyorum; hep beraber geriye dönüyoruz ve artık yeğenlerimin güvenliğiyle ilgili bir cümle daha kurmuyorsun. İtiraz edecek olursan, yokluğunda ailenin reisinin ben olduğumu söyleyen iyi yürekli babamızın da hatırasını inciteceğini unutma. “

Tam da Attilaya yakışır cümlelerdi. Zira gücünün etkisini hiçe sayarak, babalarının sözünü ortaya koyup kalitesini göstermişti. Karia itiraz etmek istese de abisine karşı koyamazdı ve plan tıpkı Attila’nın söylediği gibi işleyecekti. Aile sonunda kavuşabilecek gibi görünüyordu. Herkesin bindiğine emin olduktan sonra çıkmıştı Avina’nın üzerine Attila ve çıkar çıkmaz da hedeflerini açıklamıştı.

“ Başıbozuk başkentine gidiyoruz Avina, kız kardeşimin kendi evinde, kendi elleriyle yaptığı yemeklerden yiyeceğim. Bunu yaparken de aile mirasımı devralan öğrencimin saflıklarına şahit olma şansım olacak, tıpkı bir rüya gibi değil mi? Acele et güzel kız… “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar