Theoden

17 Mart 2020
Çeviri: 211
Düzenleme: AntiYasuo
581 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Tartışma

Ducia sonunda uyanabilmiş ve İntibah Tugayı’nın oradan ayrılması için planlar çoktan yapılmıştı ancak bazı sorunlar vardı. Turgan’ın güçleri geri dönmüş değildi ve Dragut, onu bu haldeyken dışarıya göndermek istemiyordu. Kıtanın fethi planına göre on beş günlük toparlanma ve Adal’ın ordusuyla birleşmek adına boşlukları olsa da Turgan bir an önce, annesini aramaya koyulmak adına, gitmek istiyor ancak Dragut bu kararı vermek konusunda emin olamıyordu.

Tek sorun Turgan’ın güçlerinin geri dönmeyişi değildi zira Ragnossa da yeni silahını kullanmakta ısrar ediyor ancak henüz pek başarılı olamadığından, pek de güven vermiyordu. Elfy diğerlerine göre zayıf halka durumundaydı ve İntibah Tugayı’nın güven veren tek isminin Ducia olduğu konusunda herkes hemfikir görünüyordu.

Turgan ve Ragnossa Dragut’u saatlerdir ikna etmeye çalışsalar da bir arpa boyu yol gidememişlerdi ancak bu durumda bile ısrarcılıklarından ödün vermiyorlardı. Ragnossa kaldığı yerden devam edecekti tabi ki süslü cümleleri, yani kendi yöntemleriyle…

“ Aziz Dragut, siz ki Mareşali birkaç saniye içinde yenen adamsınız ve buna dair hikayeleriniz hatta şarkılarınız dilden dile dolaşacaktır. Bana göre şu an dünyanın en güçlü adamısınız ve sizin kanınızı taşıyan Turganı dert etmeniz için tek bir sebep yok. Benim de Barbossa’nın oğlu olarak, ona her türlü koşulda destek çıkacağıma emin olabilirsiniz efendim. “

“ Aynen öyle baba, Ragnossa ve ben beraberken yenilmez olacağız. “

Ragnossa’nın söyledikleri Dragut’un gururunu gıdıklamış olsa da pek mantıklı bulmamıştı, en azından Dragut’u övdüğü bölüm haricindeki söylediklerini… Dragut yavaş adımlarla Ragnossa’nın tam önüne gelip durmuştu. Sakin hareketlerle omuzundaki antreman pelerinini yavaşça çıkarıp Ragnossa’nın sırtına bırakmak üzereyken gülümseyerek söze girmişti.

“ Demek yenilmez olacaksınız, bunu duymak gururlanmama sebep oluyor. Madem o kadar kendine güveniyorsun, dakikalardır methettiğin dünyanın en güçlü adamının ağırlığını taşı bakalım o zaman Ragnossa. “

Dragutun pelerinini Ragnossa’nın omuzlarına bırakmasıyla beraber, Ragnossa’nın bir omuzu çökmüş ve aynı taraftaki dizi bükülmüştü. Yüzünde adeta bir acı ifadesi belirmiş ve yüz kasları kasılmışken, yanakları şişmiş halde yere düşüyor gibi gözüküyordu ki Dragut’un sözlerine devam ettiğini işitecekti.

“ Böyle mi koruyacaksın oğlumu? Karşına kimin çıkacağı bile belli değilken, havarilerin gücü hakkında tek bir fikrimiz dahi yokken, antreman pelerinimin ağırlığını dahi taşıyamayan sen, oğlumun hayatının ağırlığını taşıyabileceğine inanıyor musun Ragnossa? “

Dragut’un delip geçen sözlerini yutmak istemeyen Ragnossa direnmeye çalışmış olsa da ağırlığa yenik düşmüştü ve iki diziyle birden yere çökmüş, yüzündeki acı ifadesini koruyorken, Dragut’un sözleriyle bir kez daha irkilmişti.

“ Bu yaşa kadar öldürülmemiş olmanız bile mucize, karar verildi ve ben aksini söyleyene kadar burada kalıyorsunuz. En azından ayakta duracak kadar gücün olsaydı, belki biraz güven verebilirdin Barbossa’nın oğlu ama bu halinle… “

“ Bu kadarı yeter baba. “

Turgan öfkeli görünen yüzüyle Ragnossa’nın yanına kadar gitmiş ve aynı onun gibi yere çömeldikten sonra bir kolunu Ragnossa’nın beline sardıktan sonra, omuzuyla koltuk altına girmiş ve Ragnossanın sağ elini kendi omzuna koyup, sol omuzuyla ona destek olurken devam etmişti.

“ Ne olmuş yani, senin gibi tuhaf bir adamın tuhaf pelerinini taşıyamadıysa, ne olmuş yani dizlerinin üzerine çöktüyse, tek yapması gereken tekrar ayağa kalkması, değil mi? O zaman ona destek olacağım, söylediğim gibi biz beraberken yenilmez olacağız. “

Turgan sözlerini söylemeye başladıktan itibaren, Ragnossa ile beraber yavaş yavaş ayağa kalkmaya başlamış ve onun da bunu yapabilmek için ne kadar çabaladığı, çıkardığı seslerden ve yüzündeki ifadeden anlaşılabiliyordu. Turgan bedenini o kadar zorlamıştı ki halen sargılar içinde olan göğsündeki sargının dışında bir kan birikintisi oluşmuştu ve bu durumu gören Dragut, Turgan-Ragnossa ikilisine doğru pelerinini geri almak için ilerleyip, müdahele etmek istemişti.

“ Bu kadarı yeterli Turgan, bazı durumlarda zayıflığınızı kabullenmek gerekir. Sadece gerçekleri söylüyorum diye alınganlık yapmanızın manası yok. Ragnossa daha yayını kullanmayı bile bilmiyor, bugün neredeyse beni vuruyordu ve sen de yaft kullanamıyorsun. Kararım değişmeyecek. “

Dragut pelerinine uzanmıştı ki bileğinde minik bir el hissetti, şaşırmış bir şekilde elin sahibinin kim olduğunu öğrenmek isterken, o kişinin bileğini bırakıp, Ragnossa’nın diğer omuzunun altına girdiğini görmüştü ve bir saniye sonra da üçlü dimdik ayağa kalkabilmişlerdi. Dragut şaşkınlıktan dilini yutmak üzereydi zira Elfy’nin küçük bedeniyle bu kadar büyük bir etki yapmasını beklemiyordu.

“ Nasıl lan, Elfy o kadar güçlü müymüş? “

Dragut’un halen kapatamadığı ağzı şaşkınlığının boyutunu gösteriyorken, durumu açıklığa kavuşturan kişi Dragut’un omuzuna elini koyan Jeo olacaktı. Dragut’un kendisine bakmasıyla beraber, Jeo’nun parmağıyla işaret ettiği yöne bakacak ve çoktan azrak güçlerini arkadaşlarına bölüştüren Ducia’yı ancak fark edebilecekti Dragut. Ducia azrak güçleriyle dostlarına geçmeden önce, iyileştirici ışık huzmelerini de Turgan’ın bedenine yönlendirmiş ve en azından kanamasını durdurmayı başarabilmiş görünüyorken, dostlarıyla omuz omuza ve dimdik ayakta görünen Turgan kaldığı yerden devam edecekti.

“ Mevzu birimizin ayağa kalkmasıysa, diğerleri ona omuz vermekten çekinmeyeceklerdir. Çok güçlüsün baba, bunu inkar edemem ve güçlerimi kaybetmeden önce ben de senin gibi her şeyi tek başıma yapabileceğimi düşünüyordum ama ailenin olayı, en güçlü olanın diğerlerini koruması değildir. Herkesin birbirinin ardını kollaması ve gerektiğinde omuz vermesidir. “

Turgan konuşmasına ara verdiğinde, Ducia gücünü yine eş olarak dağıtamamış olsa gerek ki Turgan bir anda pelerini havaya savurmayı başarmıştı. Bunu yaparken kendini zorladığı haykırışlarından belliydi ve Dragut pelerinini gözleriyle takip edip, havada yakalamayı planlıyorken, bu planının da gerçek olmayacağını anlaması uzun sürmemişti. Pelerini pençesinin arasında tutan Minnak utanmış bir yüz ifadesiyle görünürken, Ducia’nın odağını bıraktığını fark edecekti Dragut.

“ Ducia sen bari bir şeyler söyle, oğlum yaft kullanamıyor, Elfy’nin yaptığı en iyi şey yemek yemek ve Ragnossa’nın da elindeki yayla kimi hedef aldığı belli değil. Tüm yük senin omuzlarında olacak ve narin bir azrağa bu kadar yüklenmek grubun sonunu getirecektir. “

Ducia duru güzelliğine yakışan bir ses tonuyla cevaplayacaktı ustasının söylediklerini.

“ O zaman Nyu ablanın da bizimle gelip, bize destek olmasına izin ver usta. “

Dragut tekliften memnun olmamış gibi görünüyordu ancak cevabını Serdar olarak değil de bir arkadaşına açıklama yapan bir adam görünümünde verecekti.

“ Nyu mu? Hayatta olmaz… Şu an benim grubumdaki tek azrak o ve bunu yapmamın mümkün olmadığını biliyorsun Ducia. Neden özellikle onu istiyorsun ki? “

“ Ustamın söyledikleri mantıklı geldi ve bir süreliğine destek kabul edebilirdik ancak bu desteği veren herhangi biri olmamalı. Her ne kadar başıbozukların tamamına sempati besliyor olsak da ailemizin içine girecek kişileri düşündüğümde, aklıma ilk olarak Nyu abla, ardından da Köklu geldi. Onları hem daha yakından tanıyoruz, hem de güçleriyle bize yardımcı olabilecek kişiler. “

Dragut, Ducia’nın söylediklerine hak verse de büyük bir savaşın nadasa bırakılmış bir dönemindeyken bu iki müttefikini yanından ayırması gibi bir durum söz konusu olamazdı ve artık bir dosttan ziyade, başıbozuk serdarı olarak konuşmasının zamanı gelmişti. Çehresi sertleşmiş, ses tonu ciddileşmişti.

“ Seni anlıyorum Ducia ama söylediğin şeyler mümkün değil, en azından tüm kıtayı ele geçirene kadar. Birlikte hareket edişinizi takdir ettiğimi söylememe izin ver. Bu durum fazlasıyla hoşuma gitti ve olumsuz şartlara rağmen hepinizi aynı fikirde görmek beni şaşırttı. “

Söze bu kez giren pelerini pençelerinin arasından bırakmış Minnak olacaktı.

“ Şey, ben Turgan’ı ve sevdiklerini koruyacağımdan sorun olmayacaktır. Bu yüzden eğer Turgan ayrılmak istiyorsa ayrılacağız. “

“ Güçleri geri dönene kadar yanında kalacağına söz verir misin dişi aydakar? “

“ Veririm, o zamana kadar ailenin bir üyesi olacağımdan zaten bunu yapmam ve herkesi korumam gerekir değil mi? “

Minnak, Turgandan bir aferin beklemiş olsa da beklediğini alamamıştı ve sohbete beklenmedik şekilde dahil olan Arya olmuştu.

“ Babacık “

“ Söyle prenses… “

“ Turgana mı izin verirsin yoksa annemi bulabilecek bir iz sürücü mü gönderirsin bilmiyorum ama birinin onu buraya getirmesi gerekiyor. “

Dragut anlamsız bir şekilde kızının yüzüne bakmayı sürdürünce, devam etmeye karar vermişti Arya.

“ Bu yaşımda anneme danışmam gereken şeyler oluyor. Sadece onunla konuşabileceğim şeylerden bahsediyorum baba. Kıtanın fethi planı iyi gidiyor ve tüm güvenlik kontrolünü eline aldığında dahi dağınık bir aile olmamızdan korkuyorum. Lütfen birilerinin onu buraya getirmesine izin ver. “

Dragut da karısını özlemişti ve Karia’nın geri dönmesi, onu mutlu edecek şeylerin başında geliyordu ancak karısının gözlerindeki kararlılığı görmüştü ve kendisi bile ona engel olabilecek durumda değildi. Bu yüzden onu kimin getirebileceği konusunda da tek bir fikri yoktu ama emin olduğu bi şey varsa, o da kızının isteklerini yerine getirmeyi seviyor oluşuydu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar