Theoden

21 Mart 2020
Çeviri: 220
Düzenleme: AntiYasuo
570 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Zamansız Baskın

Havan’ın arzusu odada bulunan başıbozukları şaşırtmış. Dragutu ise hem şaşırtmış hem de kıskanmasına sebep olmuştu zira Havan’ın yaftı kişiye özel olanlardandı. Kendisine yafttan bahsedildiğinde, gözleri parlamış ve rakibine hiç şans tanımadan ölüm uykusuna yatıran bu yaftı öğrenip öğrenemeyeceğini sorgulamaya başlamıştı bile. Durum böyleyken Havan’ın önerisi kabul görmüştü ancak gruba katılmasıyla ilgili kararı Turgan ve arkadaşlarının vereceği de kendisine iletilmişti.

Ferik Adelina ( Herdai Prensesi), Adal’ın ordusunda bulunduğundan ve William senaryoda en azından iki kadın hizmetçi belirlediğinden küçük bir kriz yaşanmış olsa da sorunu çözen Zerare olmuştu. Hizmetçilik için fazlasıyla istekli görünen genç kadın Seyduna’nın öneminden girmişti konuya.

“ Seyduna’nın tek bir suikastçisini bile sağ ele geçiremeyen imparatorluğa karşı, bir Seyduna Büyük Daisinin size hizmet etmek için mevkisini ve topraklarını geride bıraktığını, sarayınızdaysa sadece basit bir hizmetçi olmaktan dahi duyduğu mutluluğu gözlerine yansıttığını düşünün Serdarım. “

Zerare’nin söyledikleri fazlasıyla gerçekçi olsa da etkileyici anlatımından dolayı herkes tarafından mutlak doğru olarak görülür olmuştu ve Ferik Adelina o an orada olsa bile çoğu kişinin Zerare’nin hizmetçi olmasından yana görüş bildireceği gözlemlenebiliyordu. Tüm bunlara rağmen Dragut’un küçük bir itirazı olacaktı.

“ İyi de bu durumda yalan söylemiş oluruz. Sabbat seni kovduğundan bana katılmıştın, orada hayat güvencen olmadığından… “

“ Bir büyük Dainin o cennete girip, cariyelerle aynı pozisyona düştükten sonra bu cezayı alacağımı bilmediğimi mi sanıyorsunuz Aziz Dragut? “

“ Yani bile bile mi yaptın? “

“ Aynen öyle, yüz üstü bırakılmış bir kadını öylece bırakmayacağınızı biliyordum. Sedaru’yu da alacağınızı hesaplayamamıştım ve beni ondan ayırmadığınız için de hayatımın geri kalanında minnettar olarak kalacağım. “

“ Minnettar olmana gerek yok, bir başıbozuk gibi yaşarsan yeterli olur. “

Zerare’nin saklamaya dahi gerek görmediği aşk ve hayranlık dolu bakışları ve cennet-cariye-Dragut üçlemi Jeo’nun dikkatini çekmiş ve biraz önce kendi açığını gün yüzüne çıkarmış olan Draguttan intikam almak amacıyla, muzurnaz( Doğduğum köyde fırlamanın bir tık ilerisi olan insanlar için kullanılan bir kelimedir. Yakıştığını düşündüğümden, arada kullanacağım. ) bir yüz ifadesine bürünmüş şekilde söze girmişti.

“ Dragut abimin Seyduna maceralarını daha detaylı öğrenmek isterdim. Gerçi Aryanın burada olması sıkıntı olabilir ha ha ha “

Dragutun son isteyeceği şey o cennete girişini ve çıplak kadınlarla aynı odada geçirdiği zamanları anlatmak olsa da Jeo’nun dilinden kurtulmak için ona yalnız olduğu bir zamanda anlatacağına dair söz vermiş ve arkasından senaryoya başlamaya karar vermişlerdi. Bu senaryoya göre Edwardı en iyi tanıyan kişi olarak William onun rolünde olacak, Rohir paşa Williama eşlik edecek, Jeo olayı ve içerdiği mesajlara göre kimin üstün olduğunu gözlemleyecekti.

Jeo bu kadarına ikna edilmişken, Nebia Dragutu serinletmek amacıyla dev bir yelpazeyi sallayacak, son olarak da Havan ile Zerare Dragut’un kişisel hizmetine bakacaklardı.

William’ın senaryosuna göre Havana bir meyve tabağı verilmiş, Zerareye serdarın omuzlarına masaj yapması tembihlenmiş ve gerisi doğaçlama olarak oyunculara bırakılmıştı. Dragut, Sedarudan kibarca izin isteyip tahta oturduktan sonra oyun başlamıştı.

“ Hoş geldin lan Edward malı. “

“ Böyle olmaz ki ama serdarım, biraz daha nazik olmalısınız. Sonuçta bu diplomatik bir olay ve savaşmaya benzemez. “

“ Neden, kutsal bir mekanda falan mı yazıyor. Ben de böyle iletişim kuruyorum işte. “

“ Serdarım ciddiye almayacaksanız devam etmeyelim, doğrudan görüşmeyi reddedip yakında imparatorluk başkentini fethederken zaten görüşeceğimizi söyleyelim ki bu da akıllıca bir cevap olur. “

“ Ne yapmamı istiyorsun peki? “

“ Misafirlermiş gibi düşünün ve neredeyse tüm kıtanın lideri konumunda olduğunuzu unutmadan kibarca yaklaşın. Laf sokmayın demiyorum ama hakaretle değil, zekice sözlerinizle yapın bunu. “

William’ın söyledikleri Draguta çok da olmazsa olmaz şeyler gibi gelmese de sözünü dinleyip ne olacağını görmeye karar vermişti zira bu yaşına kadar sarayda yaşayan William idi ve o kültüre Draguttan daha aşina olduğu su götürmez bir gerçekti. Williamı onayladıktan sonra baştan almaya karar vermişti.

“ Hoş geldiniz Sayın Edward. Umarım yolculuğunuz keyifli geçmiştir. “

“ Hoş bulduk başıbozuk serdarı. Kibarlığınız için teşekkür ederim ancak buraya yolculuğumu değil, imparatorluğumun geleceğini konuşmaya geldim. “

“ Üzülerek söylemeliyim ki ben imparatorluğunuz için bir gelecek göremiyorum. Bunun sebebi de tıpkı babanız gibi başarısız bir yönetici olmanız. “

William senaryosunun boşa gitmesine izin vermemek adına gözlerini Nebiaya dikmiş ve böyleyken söze girmişti.

“ Yöneticilikten birazcık anlıyor olsaydınız, yelpazenizi sallayan kadının güçlü bir general ve size meyve yediren hizmetçinin de asil kandan gelen bir elit olduğunu görebilirdiniz. Sizin yerinize onlardan biriyle muhatap olmayı yeğlerdim. “

 

“ Eğer daha üst mevkilerdr yer almak istiyorlarsa bunu kendileri söylemeliler. Dışarıdan birinin bu gözlemi yapabilmesi mümkün değil. Peki siz ne düşünüyorsunuz hanımlar, size haksızlık mı ediyorum? “ 

Dragutun kendilerine yönelik sorduğu soruyu kadınlar tek tek cevaplamaya başlamışlardı. İçinde bulunduğu senaryoyu komik bulan Nebia konuşmaya başlarsa güleceğini düşündüğünden başıyla bir şikayetim yok dercesine cevaplamış, ardındansa Havan söze girmişti. 

“ Size hizmet edebildikten sonra konumumuzun bir önemi yok Serdarım. Davamız kutsal ve bunu gerçekleştirebilecek tek lider de sizsiniz. Onca vasıfsız lord, kral ve imparator tanıdıktan sonra sizin yanınızda en aşağı pozisyonu bile şerefle kabul ederim. “ 

Havan doğuştan oyuncu olmalıydı zira eline repliklerinin yazılı olduğu bir kağıt dahi verilse bu kadar içten ve duraksamadan rolünü sürdürmesi, bu kadar gerçekçi oynaması kolay olmazdı. William her şeyden memnun halde söze girecekken, ondan önce davranan kişi Zerare olmuştu ve Zerare söze girdikten sonra adeta ellerinin kontrolünü kaybetmiş, Dragutun omuzuna masaj yapmaktan, kucağına oturmaya kadar gidecek bir süreç geçirmeyi nasıl yapmışsa başarmıştı. 

“ Sizi tanıyana kadar Sabbattan başka liderin var olabileceğine bile inanmıyordum. Onun sarayında bir Büyük Dai olarak imparatoru dahi öldürebilecek suikastçiler yetiştirirken, artık yalnızca Serdarımın arzularını emir olarak gören basit bir hizmetkardan başkası değilim ve bu konuma erişebildiğim için tanrıya duacıyım. “ 

Zerare bu kısmı bitirdiğinde elleri Dragutun göğsüne inmiş, masajdan ziyade kadınsı okşamalarda bulunurken, saraylarda normal olan bu hareketlerden dolayı William ve Jeo ses çıkarmamışlar, Dragut da kızarmış kulaklarıyla ve sıkılmış haliyle rolüne devam etmek zorunda hissetmişti. Zerare rolüne kendisini fazlaca kaptırmış ve devam etmişti. 

“ Herdai kralını öldüren adamı bizzat eğittim ve planı da ben kurguladım. Theoden üzerinde öldürülemeyecek kimse yoktur ancak Serdarımla tanıştıktan sonra herkes gibi bende değişip ona bağlandım. Artık tek arzum Serdarımın her tür amacına hizmet ederek onu mutlu etmek. Şüphesiz o Theodenin gördüğü en büyük lider. “ 

Zerare bu kısmı bitirdiğinde, Dragutun dizinin üzerinde oturuyordu ve onun bu halini gören Havan da biraz daha samimi olması gerektiğini düşünüp, Zerare kadarını yapamayacak olsa da bir çift kirazı elleriyle Draguta uzatmıştı. Dragut şaşkın halde kirazlardan birini dudaklarının arasına almışken üzerlerine gelen üç çift bıçağı ancak fark edebilmiş ve insanüstü bir refleksle ikisini birden eliyle yakalamayı başarmıştı. Üçüncü bıçaksa dudağındaki kirazın çöpünü kestikten sonra tahtın bir köşesine saplanmıştı. Dragutun bıçakları yakalarken ki hareketlerinden dolayı Zerare artık tamamıyla kucağına oturmuş haldeyken, Theoden üzerinde korktuğu tek kişinin sesini, bıçakların geldiği yönden duymuştu. 

“ Kim bu kevaşeler nankör herif? “ 

Dragut paniğe kapılmış halde ayağa kalkıp, kadınlardan bir kaç adım uzaklaşmış halde savunmaya geçmeye çalışacaktı. Sesindeki korku herkes tarafından görülebiliyor ve Maraşale karşı kazanan adamın bu haline tanıklık edenler, gördüklerine inanmakta zorluk çekiyorlardı. 

“ K-kı-karia n-ne zamandır bu-buradasın? “ 

“ jeoya Seyduna maceralarını anlatmaya söz verdiğinden beri... Görünmez olup özümü de gizlemiştim, kocamın yanağına o haldeyken bir öpücük kondurup bir sürpriz yapmayı planlıyordum ama kocamın arzularının bunun çok daha ötesinde olduğunu görebiliyorum. Yoksa eski kocam mı demeliydim? “ 

Karia kıskançlık konusunda rakipsiz sayılabilecek bir kadındı. Yaftlarla alakası olmadığı zamanlarda dahi birkaç kez kıskançlık krizine girip cinayet işleme teşebbüsünde bulunmuştu. Dragutun, başıbozuk kadınlarının tamamının babası ya da abisi gibi bir konumda olduğunu kabullenmesi yıllarını almışken, böyle bir manzaraya tanıklık ettikten sonra, bu fikri kabul ettiğinden dolayı kendini aptal gibi hissetmeye başlamıştı. Saçından çıkardığı bir kaç toka iğnesini hala elinde tutuyor, söylenecek hiç bir şey onu ikna edemeyecek olsa da yine de bir açıklama bekliyor gibi görünüyordu. 

“ E-eski kocam mı, Karia saçmalama hayat suyum başından beri buradaymışsın ve bunun bir oyun olduğunu da bilmene rağmen... “ 

“ Kes sesini, daha fazla konuşma rezil herif. “ 

Dragut cümlesini yarım bırakmış ve karısının emrine uyarak bir süre sessiz kalmıştı. Sessiz kalan tek kişi Dragut değildi, koca saray salonunda çıt çıkmıyor, ölüm sessizliği haşmetle gürleyen gökten daha ürkütücü halde odada kol geziyordu. Sessizliği bozan yine Karia olmuştu. 

“ Söyleyecek bir şeyin olmazsa böyle susarsın işte. Neden konuşmuyorsun? “ 

“ Sen sus de... “ 

“ Sus da gözümde daha fazla alçalma alçak. “ 

İlk önce Nyuyu bulmaya gitmiş olan ancak bulamayınca saraya gelmeye karar verip, salona henüz girmiş olan Turgan; olaydan bihaber şekilde, hiç bir şekilde çözümü olmayan bu tartışmaya tanıklık ediyor, ne olacağını merakla ve biraz da endişeyle izlerken, en akıllıca hareketi Jeo gerçekleştirmiş görünüyordu.  Kimseye görünmeden odadan sıvışmaya çalışmıştı Jeo. Tam Karia’nın görüşünden çıkmış ve oradan çıkabileceğini düşünmüştü ki tepesinde kendisi bile fark etmeden belirmiş kumaş parçasını görmüş, görür görmez de kumaşın etrafından parmaklar inmiş, Jeo küçük bir kafesin içinde mahsur kalmıştı. Jeo için bu hapisten çıkmak imkansız olmasa da olduğu yerde kalmış ve Kariaya dönüp yalandan bir gülümsemeyle sevinç nidaları atmaya başlamıştı.

“ Yengelerin en güzeli ben de beni fark etmedin diye gönül koymuş halde ayrılıyordum. Seni yeniden görmek ne güzel, adeta saraya güneş doğdu. “

“ Yalakalık yapma Jeo. Dragut abinin hovardalıklarını dinlemek için can attığının farkındayım, sadece sıranı bekle. “

Jeo paniklemiş ve düşüncelere dalmıştı.

‘ Karia yengem beni patrona şikayet ederse, durum öyle olmasa da biricik kız kardeşiyle ilgili konularda tarafsızlığını ve mantığını kullanmayan Attila, kardeşine ihanet ettiğimi düşünecek ve patrondan iyi bir azar işitip belki de onun gözünden düşeceğim. Yine de gerçek bir erkek gibi davranıp dürüst  davranmalıyım. Dragut abimle biraz erkek muhabbeti yapıp eğlenmek istediğimi söylemeliyim. Sonuçta beni öldürmeyecekler, kesinlikle böyle yapacağım. ‘

“ Öhmm Karia Yenge, Dragut abimle özel olarak konuşup onun hovardalıklarını dinlemek istedim çünkü; onunla biraz erkek muhabbeti yapmaktaki amacım… “

Jeo tüm cesaretini topladı ve kendinden emin bir tonla devam etmeye karar verdi. Ne olacaksa kabulüydü.

“ Onun güvenini kazandıktan sonra, tüm pisliklerini sana anlatmaktı. Evet tam olarak böyle yapacaktım. “

‘ Üzgünüm Dragut abi, erkeklik de bir yere kadar. Denedim ama yapamadım, affet beni… ‘

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar