Theoden

21 Mart 2020
Çeviri: 221
Düzenleme: AntiYasuo
584 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Hakimin Kararı

Jeo korkuya yenik düşüp tarafını seçmişken, Dragut’un yüzüne adeta affet beni dercesine bakmayı sürdürüyor, Karia ise öfkesinden tek bir dirhem bile eksilmemiş halde etrafta terör estirmeye devam ediyordu. Dragut karısını kaybetme korkusuyla bir suçlu gibi adeta infazını beklerken, liderlerinin bu durumunu gören başıbozuklar ürküyorlar, Turgan ise hala durumu anlamaya çalışıyordu. Durumun sonuçlanmayacağına karar verdiğinde, sessizlikten yararlanıp söz almıştı.

“ Nyu nerede baba? Gitmeden önce onu görmem gerekli. “

Dragut hafif eğik olan başını kaldırmış ve karısının öfkesi karşısında kediye dönen adam nedense oğluna karşı konuşurken sesini yükseltme cesaretini kendinde bulamamıştı.

“ Annen, babanı öldürmek üzereyken bir başkasını düşünecek kadar hayırsız mısın lan? Annenle işimizi hallettikten sonra seninle konuşacağım nankör evlat. “

“ Bana neden kızıyorsun ki o kadar zaman sonra annemi bulup getirmişken onu kızdıracak şeyler yapmasaydın sende ayrıca böyleyken çok komik görünüyorsun hınh hınh. “

“ Dalga geçeceğine annene bir şeyler söyle. “

“ Annem kesin haklıdır, onda kötülükten eser yok, dünyadaki en masum kokuya sahip, bu yüzden karışsam bile söyleyeceğim şeyler sana olurdu baba. “

Dragut aradığı desteği oğlundan alamamış, Karia; oğlu ve Jeonun desteğini almışken öfkesinin seviyesini bir adım ileriye götürmüştü.

“ Bu gece kendine yatacak başka bir şehir bul Dragut. “

Karianın sözlerinde şaka yoktu ve Dragut, fethinde en büyük pay kendisinde olan şehirden karısı tarafından kovulurken kendini zayıf bir sesle savunmaya çalışacaktı. ( Başıbozuk başkentine demişti Attila ancak halen son fethettikleri Amisos şehrindeler. O detayları açıklamak için replik kullanmak  istemedim)

“ Ama Karia burayı fethetmek için… “

“ Fethettiğin tek şey şehir olsa şu an bunları konuşuyor olmazdık. Karşı cinsteki yoldaşlarının gönüllerini hatta bedenlerini de fethettiğine şüphe yok. En azından hovardalıklarını benim olduğun şehirde yapmaman için bunu senden istemek zorundayım ya da kadın halimle ve küçücük çocuklarımla biz de bir başka şehre gidebiliriz, hangisini seçiyorsun Aziz Zampara? “

‘ Kadın halinle ve küçücük çocuklarınla mı? Karım cidden kafayı yemiş… Karia’nın kıskançlığına kesinlikle bir çözüm bulmalıyız. Keşke Adal burada olsaydı, bizi barıştıran hep o olurdu. Gerçi o şerefsiz aramızı düzeltse de haksız çıkan ben olurdum ama en azından barışırdık ‘

Dragut söyleyecek söz bulamamış, Karia’nın öfkesini dindirebilecek birileri de etrafta görünmediğinden pelerinini omuzuna atmış, saraydan ve şehirden ayrılmaya hazırlanıyordu ki tanıdık ancak öfkeli bir sesle dikkati çekilmişti.

“ Nerede o üçkağıtçı, hilekar velet? “

“ Oooo usta daha yeni mi gelebildiniz? Sanırım yarışta sizi çok pis ezdik hınh hınh. “

“ Sen ona yenmek mi diyorsun lan, nasıl yaptınız anlat çabuk. “

“ Neyi ? “

“ En kısa yoldan gelmiş olmamıza rağmen yanımızdan geçmeden nasıl önümüze geçtiğinizi…”

“ Efsun kullanmak yok demedik ki… “

Turgan düşünme pozisyonunu almış ve masum bir yüz ifadesine bürünmüşken, emin olamamış bir şekilde devam etmişti.

“Yoksa dedik mi? “

“ Hız yarışı dedik, buna rağmen ciddi ciddi efsun mu kullandınız? “

Turgan çocuksu gülümseyişiyle ustasından cevap bekliyorken, söze giren, gözyaşları içindeki Aryaa olmuştu.

“ Dayı daha büyük bir problemimiz var. “

Attila’nın öfkeli bakışları birden bir dedenin torununa duyduğu şefkatli bakışlarına dönmüş ve önüne kadar gelmiş olan Arya’nın gözyaşlarını silip, saçlarını okşamaya koyulmuşken bir kez daha öfkesini Aryayı transit geçtikten sonra tüm salondakilerin tüylerini ürpertecek bir ustalıkla sesine yansıtmıştı.

“ Yeğenimin ağlamasına sebep olanlar her kimlerse yanıma gelsinler. “

Dragut fiziksel şiddetle alacağı bir cezadan dolayı deminkinden çok daha mutlu bir halde Attila’nın önüne gelmiş ve başını eğip cezasını beklemeye koyulmuşken Arya bir kez daha söze girmişti.

“ Tüm suçlular gelmedi dayı, babam hatasını kabul ediyor ama annem yaptıkları tanrı buyruğuymuşçasına kendisini haklı görüp, babamın şehirden ayrılmasını isteyecek kadar ileri gidiyor. Ben annemi en özel duygularımı konuşabilmek için görmek istiyorken, o gelir gelmez babamı şehirden kovuyor, annem gelmeden daha mutluyduk… “

Kızının sözleri Karia’nın beynine şimşek gibi çakmış ve ancak o zaman öfkesinin verdiği zararın farkına varabilmişti ki abisinin ürkütücü sesine de o an maruz kalmıştı.

“ Sorun nedir Karia, kızını ağlatacak öfkenin arkasında hangi mantıklı gerekçe var? “

Attila sevecenliğini yitirmiş ve Karia’nın 40 yıllık ömründe ilk kez onun kırılmasını umursamayacak bir ses tonuyla kardeşiyle konuşuyordu. Karia haklılığının farkındaydı ve abisinin de boşuna kendini suçlamaması adına olayın bir özetini geçecekti.

“ Salona girdiğimde Dragutun kucağında bir kadın vardı ve diğeri de ona kendi elleriyle ikramlarda bulunuyordu. “

“ Dragut dışında olayı açıklamak isteyen var mı? “

Öne çıkan Miralay William olmuştu. Paşalar dahi cesaret edip konuşamıyorlarken, Williamın sesi özgüveninden bir şey kaybetmediğini ilan eder gibiydi. Attiladan saygılı bir şekilde müsaade isteyip aldıktan sonra söze girmişti.

“ Benim fikrimdi. Şu anki imparator Edward kardeşim olduğundan, yakında onunla gerçekleşecek görüşme için küçük bir müsamere yapmak istemiştim ama olay biraz çığırından çıktı ve Karia hanım da Draguta kör kütük aşık olduğundan bu seviye bir kıskançlık gösterdi. Her şey için özür dilerim. “

“ Rütben nedir evlat? “

“ Miralayım efendim. “

“ Akinadan yediğin dayaklar sayesinde mi bilmiyorum ama ortamdaki en akil adamsın MiralayBu çocuğu Paşa yapmalısın Dragut. Diğerleri sorun karşısında sessizliğe gömülmüşlerken, William sorumluluk alabiliyor. “

Attilanın önerisine en çok sevinen kişi şüphesiz Arya olmuştu ve bu cümleden sonra gözyaşları azalmış,  ıslak dudaklarının kenarları hafiften açılmaya başlamışken bir kez daha söze girmişti.

“ Peki babamlar ne olacak dayı? “

Attila müzmin bir gülüşün ardından kız kardeşini ve kocasını birer omuzuna yatırdıktan sonra yüksek sesle bağırmıştı.

“ William bile onların aşkından şüphe etmiyorlarken çocuk gibi didişmelerine izin vereceğiz tabi ki ama ailenin büyüğü olarak bu didişme benim kurallarıma göre ve kimseyi rahatsız etmeden gerçekleşecek. Babanın odası nerede? “

Karia’nın yolu göstermesiyle birlikte Attila Dragut’un yatak odasının önüne gelmiş kapıyı açtıktan sonra omuzundaki iki kişiyi karga tulumba odaya fırlattıktan sonra, Karia’nın itiraz cümlelerine aldırmadan kapıyı kapatıp kilitlemiş ve oradan ayrılırken bir cümle daha kurmuştu.

“ Sabah kahvaltısında aileden bir kişi bile eksik olursa hesabını bana verecek. Güneş doğduktan bir saat sonra yeğenlerimle beraber, Karia’nın hazırladığı kahvaltı sofrasında bekliyor olacağım. Ha illa biz ayrılmak istiyoruz derseniz kararınızı iyi verin zira o kararı aldıktan sonra bir kez daha görüşmenize İZİN  VERMEYECEĞİM. “

İçeriden tepki gelmemişti. Ancak dışarıda Arya minnettarlığını göstermek için dayısının boynuna atlamış ve salona gidene kadar ona defalarca teşekkür iletmişti. Attila’nın sözleri, Karia’nın kalbinin birazcık  da olsa yumuşamasını sağlamıştı. Kıskançlık krizleri yüzünden kocasıyla defalarca kavga etmiş olsa da kelimelerini iyi seçmeliydi. Attila bir daha görüşmelerine izin vermeyeceğini söylediyse, öyle yapacağından dolayı endişelenmeye başlamıştı Karia. Hala öfkesinden bir tutam yaşıyor ve geri adım atmak istemiyorken Dragut sessizliği bozmuştu.

“ Seni de zor duruma düşürdüğüm için üzgünüm Karia. “

Karia cevaplamamış, birkaç dakika süren sessizlikten sonra kocasına zayıf yumruklar atarken konuşmaya başlamıştı.

“ Çok mu önemliydi bir imparatorla görüşecek olman, bugüne kadar herkesin eşit olduğunu savunmadın mı sen Dragut, bu yüzden aşık olmadı mı sana bir derebeyinin kızı, neden olduğun gibi karşısına çıkmak yerine prova yapma ihtiyacı hissettin? Seni öyle gördükten sonra içimde kalan özlemi gidermeye nasıl cesaret edeceğim? “

Bu kez sessizliğe bürünen Dragut olmuştu. Karısının, göğsüne attığı zayıf yumruklara karşılık vermiyor ve susuyordu. Bir dakika kadar süren sessizliğin ardından bir cümle kurabilmişti Dragut ve karısının hiç beklemediği yerden vurmuştu.

“ Saçlarını kestirmişsin, sana herhangi bir modelin yakışmama ihtimali olmasa da neden sadece bir tarafını kestirdin, Yoksa saçlarına bir şey mi oldu? “

Karia’nın sesi sakinleşmiş, karanlık odada seçilmesi kolay olmasa da yüzüne bir gülümseme yapışmıştı.

“ F-fark edebildin mi? Sadece bir tutam kestim ve saçlarım sık olduğundan fark edilmiyor bile. Ayrıca oda zifiri karanlıkken nasıl görebildin ki?“

Dragut cesaretini toplamış ve sazı bir kez eline almıştı artık. Karia kendisine vurmayı kesmişken parmaklarını ürkekçe karısının saçlarına götürmüş ve son bir saattir onca hakarete uğramış adamın gözleri karısının saçlarını okşarken dolmuştu.

“ O saçların her teli aklıma kazınmışken nasıl fark etmeyebilirim ki? Gerekirse hafızamdaki tüm gereksiz bilgileri silerim ama sana ait hiçbir detayı unutmam. Çünkü sen benim her şeyimsin. “

Karia erime noktasına çoktan ulaşmış ve Dragutun ellerini tuttuktan sonra geride sorun bırakmamak adına, Seydunadaki maceralarını anlatmasını istemişti. Dragut tüm detayları anlattığında, yanında çırılçıplak onca kadını umursamayıp kendini hayal eden adamın aşkından şüphe ettiği için kendisine kızar olmuştu Karia ve kocasının dudağının kenarına bir öpücük kondururken sormuştu.

“ Kahvaltıda özellikle yapmamı istediğin bir şey var mı? Kocamın değerinin çocuklarımdan ve abimden daha yüksekte olduğunu sofrada göstermek istiyorum.”

İki tükenmez aşığın dudakları birleşmişken, kapının dışından bir ses duyulmuştu.

“ Yenge iyi misin, o alçak sana kötü bir şey yaparsa sadece bağırman yeterli. Ben Jeo her şeyimle senin yanında olacağım. “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar