Theoden

26 Mart 2020
Çeviri: 234
Düzenleme: AntiYasuo
525 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Müzakere 1

Başıbozuk başkentindeki hareketlilik, şehir girişinde nöbet tutan başıbozukların yüz ifadelerinden dahi anlaşılabiliyordu. Yönetim binasının etrafında hiç durmayan bir koşuşturma mevcuttu ve sonunda İmparator William beraberindeki heyetle teşrif edebilmişti.

Edwardın yanında Seçilmiş Elit Ivan (Eski Herdai Prensi), Orgeneral Benitio, Orgeneral Maggie, Korgeneral Miltiades, Korgeneral Zulu, Korgeneral Eleanor, Oramiral Namya ve Oramiral Korkut reis bulunuyordu. İmparatorun annesi Eliza da teşrif etmişti. Edwardın omuzlarını kabartarak toplantı salona girmesine rağmen bir çok generalinin öldürüldüğü ve bazılarının da esir alındığı herkes tarafından biliniyordu. Yine de Edwardın bu özgüvenli hareketleri gücünden bir şey kaybetmediğini göstermek ister gibiydi.

“Misafirler” bu haldeyken başıbozuk tarafında da ürkütücü bir ekip toplanmıştı. Akina ve Ryo intikam alayını temsil ediyorlarken, Turgan ve Elfy dışındaki tüm intibah Tugayı üyeleri de hali hazırda oradaydılar. Sadece Ducia’nın grup adına konuşmasına izin verilmişti, tabi gerekirse… Jeo da masada bulunuyordu ancak farklı bir konumla… Attila gelmemişti zira kendine hakim olabileceğini düşünmüyordu ve Dragutun güvencesi altında olan kişiler kaypak da olsalar onlara zarar vermek istemiyordu.

Havan, Nebia ve Adelina(Eski Herdai Prensesi) daha önce imparatorluk tarafında olan ve başıbozuklara karılan kimseler olarak yerlerini almışlarken, tüm tanımların dışında kalan Büyük Dai Zerare de Karianın uyarısından dolayı Serdarın birkaç adım uzağında bekliyordu.

Başıbozukları temsilense: Serdar Dragut, Başbozuk Adal, Karia, Ferik Arya, Ferik Nyu, Sancar Paşa ve özel konumundan dolayı da Miralay Edward bulunuyordu. Taraflar birbirlerinin ellerini sıkmadan geçmişlerdi masaya. Ortamdaki soğukluk herkes tarafından fark edilebiliyordu. Gergin ve sessiz geçen bir kaç dakikanın ardından, sessizliği Dragut bozacaktı.

“ Hoş geldiniz imparatorluk temsilcileri. Yolculuğunuz nasıl geçti? “

“ Sorduğunuz için teşekkür ederim başıbozuk serdarı, böyle bir ekiple sıkıntı verecek bir yolculuğun olması mümkün değil bilirsiniz ha ha… “

“ Başıbozuk başkentine misafirimiz geldiğinizden dolayı kimse size ilişmemiş olmalı aksi takdirde içinde bulunduğunuz ekip pek de güven verici görünmüyor hıah hıah “

Williamın sinirleri hafiften bozulmuş olsa da belli etmeyecekti zira doğduğundan beri böyle sahte dostluk ortamlarına alışıktı ve laf sokma yarışmalarına da.

“ Eski bir terörist için oldukça güzel konuşuyorsunuz. “

“ Yaptığım şeye halen devam ediyorum ancak birkaç ay önce beni terörist gören imparatorluk şimdi başkentimde toplantı yapacak kadar kıymet veriyor bana. Belki de imparatorluk da terör sevdalısı olmaya başlamıştır ha ne dersiniz imparator hıah hıah? “

Serdar söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Edwardın onunla görüşmesinin tek sebebi; ona karşı kazanamıyor, başıbozuklarla düşman oldukları sürece güç kaybetmeye devam ediyor oluşlarıydı.

“ Hepimizin hatalar yaptığını kabul etmek gerekir Sayın Dragut, belki de en başından konuşarak çözmeye çalışmalıydık ancak gecikmiş olsak da sizi dinlemeye karar verdik ve geçmişe takılıp kalmak yerine, geleceğe dair neler yapabileceğimizi konuşalım… “

“ Esasında gelecekte neler yapacağımın planlarını çoktan yaptım ve bu planları bilmenizin sizi mutlu edeceğini pek sanmıyorum. “

Dragutun müzmin bir ifadeyle kurduğu cümlenin ardından, Edward da gülümseyerek karşılık vermeye çalışmış olsa da tehditvari bir cümlenin ardından gerilmesine engel olamamıştı.

“ Seçilmiş elitlerimizden Havan’ın sizin saflarınızda olduğunu görüyorum. Bu demektir ki yarının ne getireceği belli olmaz. Ancak anlaşmak istemiyorsanız bunu baştan söylemelisiniz. “

“ Açıkçası… “

Dragutun cümlesini bölen Sancar Paşa olacaktı.

“ Teklifinizi duymadan bir şey söylememizin mümkün olduğunu sanmıyorum. Sözünüzü kestiğim için bağışlayın serdarım. “

Edwardın aradığı fırsat sonunda eline geçmişti ve bunu geri tepmek gibi bir niyeti yoktu.

“ İktidarınızla ilgili bazı problemler yaşıyorsunuz gibi. Zira bir paşanın böyle bir buluşmada liderinin sözünü kesmesi kabul edilebilir şey değil. Babamın toplantılarında dahi böyle kepazelik görmemiştim. “

“ Neden, babanızın toplantı salonunda ayna yok muydu? “ deyivermişti Ragnossa.

Edward hoşnutsuzluğunu gizlemeden ellerini masaya koymuş ve öfkeli bir tondaki sesinin desibelini biraz yükseltmişti.

“ Büyükler konuşurken küçükler susar… “

“ Ama o zaman bir tek ustam Dragutun konuşması gerekmez mi zira burada ondan daha büyük kimseyi göremiyorum. “

Ducia bunu söylerken umursamaz bir ifadeye bürünmüş, gözlerini kapatmıştı ve ayakta dahi zor durabilen Nyuya azrak güçleri ile destek olmasına rağmen konuya bu kadar vakıf olup taşı gediğine oturtabilmişti. İşte o zaman tekrar söze girdi Dragut.

“ Belki de Sancar paşanın akil konuşmasına minnettar olmalıydın genç imparator hıah hıah. “

İmparatorun böyle aşağılanmasını kabul etmeyecek dostları da odada bulunuyorlardı ve sonunda onlar da konuşmaya dahil olmaya karar vermişlerdi. Bedeninde dört büyük silahın yanı sıra ondan fazla irili ufaklı kesici ve fırlatmaya uygun silahlar taşıyan Korgeneral Zulu girmişti söze.

“ İmparatorumuzun naifliğini yanlış anlamanızı istemem. Diplomasiden zerre anlamayan adamlarla aynı masada oturmanın ne kadar zor olduğunu anlayabildiğinizi bile sanmıyorum. Bana kalsa hepinizi gebertmek yanlısıyım mesela ama imparatoruma saygımdan o konuşurken susuyor ve muhakkak en doğru kararı vereceğinden, edebimle bekliyorum. “

Adal : “ Silahlardan zerre anlamayan bir adamın sırtında o kadar fazla silah görmek de aynı şekilde rahatsız edici inan ama serdarıma saygımdan hala o silahları sırtından söküp almadım. “

Zulu : “ Silah konusunda benden iyisinin olmadığını biliyorsun Adal, sadece sinir bozmak için konuşmaya devam ediyorsunuz… “

Eleanor : “ Oğlumun katillerinin arkadaşlarını burada görmek hoş değil, Turgan da öfkemden çekinip gelmemiş olsa gerek. Bir avuç katille anlaşamayacağımız yanlısıyım ben de… “

Akina : “ Diğer oğlunun canını bağışlayan da bizdik. Belki de çocuklarının evden çıkmasına izin vermemen gerekiyor zira karşısına intikam alayını alan bir general ölmeyi hak etmiş demektir. “

Eleanor : “ Buradan bakınca sahibine havlayan bir köpeğe benziyorsun Akina. Gerçi köpekler sahibine sadık olurlar, senin gibi ihanet etmezler… “

Adal : “ Sizin için Theodenin en güzel kadını demişlerdi Korgeneral Eleanor ancak buradan bakına siz de yaşlı bir cadalozdan başka bir şeye benzemiyorsunuz. Belki de baktığımız açılarda sorun vardır…“

Eleanorun katlanamayacağı tek şey güzelliğinin inkar edilmesiydi ve Adal tam olarak bunu yapmıştı. Göz aklarının rengi koyulaşmaya başlamışken söze girmişti.

“ Gözlerinin gördüğünü inkar etmek pahasına, güzelliğime laf edecek kadar alçaldıysan, sözüne güven olmaz demektir Adal. Savaş meydanındaki karşılaşmamız için saniyeleri sayıyor olacağım. “ 

“ Bence uğraşma zira savaş başladığı anda kaybetmiş olacaksın. “ 

Benitio :  “ Savaşacak mıyız yoksa liderlerimizin konuşmasını sessizce dinleyecek miyiz? Benim için ikisinin de uygun olduğunu söylememde fayda var. “ 

Dragut : “ Savaştan kaçınabileceğimizi pek sanmıyorum ama burası yeri değil. Dostlarımın davranışlarındaki manayı çözebildiğinizi ümit ediyorum ama ola ki anlamayan varsa diye açık açık söyleyeyim: Buradaki tek bir kişi bile imparatorluktan korkmuyor ya da imparatorlukla iyi geçinmek zorunda hissetmiyor. Hatta bunu söylediğim için üzgünüm ama imparator Edwardın o koltukta haksız yere oturduğunu düşünmeyen tek bir dostumu bile bulamazsınız. Öyle değil mi William? “ 

William başını hafifçe eğdi ve söze öyle girdi. 

“ Tıpkı söylediğiniz gibi serdarım, tahtı çalmaktan başka bir şey yapmadı. “ 

Edward : “ Birazcık onurun olsaydı bir prens olarak başını eğmezdin abi. Sarayda gerçek bir prens gibi yaşar ve şu an ki imparator da sen olurdun. “ 

“ O zamanlar biraz pasif kaldığım doğru ama asla sizin hayal ettiğiniz gibi bir kral olamazdım. Kendi hayallerimle sizinkiler çok farklıydı Edward ve ben hayallerimi gerçek babam gibi gördüğüm Başbozuk Adalın yanında buldum. Çürümüş imparatorluğunuzun sonunu getirmenin de en büyük gayem olduğunu bilmeni isterim. “ 

“ Sünepe, dönek, satılmış, adi herifin tekisin William. “ 

“ Sana göre onurlu bir kral olmak insanlara yalan söyleyerek kendi safına çekmek mi, işgal ettiğin toprakların insanlarına zulmetmek mi, belki bir gün tahtta hak iddia ederler diye kundaktaki bebeğe kadar tüm kraliyet ailesini kılıçtan geçirmek mi, yoksa kuklalık ettiğin yüce meclisin ardına sığınıp, asla doğru yanlış ayırımı yapmadan, evcilik oynar gibi kafana göre hükümler vermek mi? “ 

William kimsenin beklemediği kadar yükselmişti. Özellikle de imparatorluk temsilcileri bu konuşanın eskiden beri tanıdıkları, Edwardın abisi William olduğuna inanmakta güçlük çekiyorlardı. William kısa bir nefes aldıktan sonra hiddetinden eser kalmamış halde, ehil bir ses tonuyla, büyük kapının açılmasına aldırmadan devam edecekti. 

“ Senin tüm bu yaptıklarını yapıp kudretli bir hükümdar olmak yerine, tıpkı şu anki gibi inandığım amaçlara hizmet eden sünepe bir nefer olmayı tercih ederim... “ 

Williamın tek kelime dahi hakaret etmeden Edwardı yerin dibine sokması ortamdaki gerginliği arttırmıştı. Herkes savaştan bahsediyorken dahi bu huzursuzluk yayılmamıştı etrafa ki Edward kendini savunmak zorunda hissetmişti, yani abisine karşı kaybetmişti... 

“ Dediklerini yapmadım. Korsanlara ve suçlulara yalan söylemek babamın bir stratejisiydi ve bu benim sorumluluğumda bile değil. İşgal ettiğimiz yerlere zulüm değil, çağdaşlık götürdük ve dediğin gibi de bebekleri katletmedik... “ 

“ Katlettiniz. Sus artık yalancı herif... “ 

Edward kapıya yöneldiğinde 13 yaşında duran çocuğu görebilmişti. Konuşan bu çocuktu ve kapı halen aralıktı ancak sıkıntı şurada ki bu çocuğu Dragut dahi tanımıyordu. 

Dragut : “ Sen de kimsin lan sıpa büyüklerin toplantısında ne işin var? Neden çocukları içeri alıyorsunuz, kim nöbet tutuyor kapıda, rezil mi olalım istiyorsunuz alooooooo? “ 

Muhafız açık kapıdan içeri girip utangaç ve korkmuş bir ifadeyle başını eğdiğinde, Dragut konuşmasına dahi izin vermeden bağırmıştı. 

“ Ne işi var bu çocuğun buradaaaaa? “ 

“ Başka şansımız yoktu efendim, ü-üzgünüm... “ 

“ Birkaç isim dışında içeri kimseyi almayacaktın evlat. Bu basit emri bile yerine getiremiyorsan başıbozuk olmayı hak etmiyorsun demektir. An itibariyle sivil hayatında başarılar dilerim, çıkar üniformanı ve bir daha gözüme gözükme. “ 

Başıbozuk yaşarmış gözleriyle ayrılıyorken, imparatorluk temsilcilerinin mutluluğu gözlerinden okunabiliyordu. Edward fırsatı tepmeyecekti. 

“ Emirlerinizi uygulamalarıyla ilgili sorun yaşıyorsanız bir kaç tavsiyede bulunabilirim Başıbozuk serdarı, merak etmeyin aramızda kalır ha ha ha” 

“ Puhahahahaha bu halinizle kıtayı işgal edebilmenize şaşırdım. “ 

“ Hagahagajagajagaja tecrübesiz olduğunuzu biliyordum ama bunu köy muhtarlıklarının kapı bekçileri bile yapmaz. Eğer önemli bir toplantı sırasında, birisi böyle bir çocuğu toplantı masama getirseydi, onu kesinlikle gebertirdim hem de çocukla beraber. Hagajagaha “ 

Son konuşan talihsiz kişi Korgeneral Zulu idi ve omuzuna dokunan elle bir huzursuzluk hissetmesiyle, oturduğu yerden havaya kalkması bir olmuştu. Kendisinden boşalan koltuğa biraz önceki çocuğu oturtan gri sakallı ve elinde elma tutan adamın yüzüne bakarken, konuşmaya çalışmış ancak başaramamıştı Zulu… 

Gluk

“ Gebertmen için masaya mı oturtmam gerekiyor yoksa bu hali sözünü tutmak için yeterli mi Zulu efendi? “ 

“ A-a-a-ati-ti-til-attila... “ 

Bu sıcak gelişmenin üzerine Dragutun aceleyle bağırması duyulmuştu.

“ Nöbetçi!!! Dön evladım yerine. Böylesine büyük bir sebebin olduğunu keşke daha önce belirtseydin... “ 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar