Theoden

09 Nisan 2020
Çeviri: 272
Düzenleme: AntiYasuo
570 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Yüceden Hediye

Attila’nın ayrılmasının üzerinden bir saat kadar geçmişti. Dajan ve Antuan anahtarlardan ikisinin yeni sahipleri olarak bir kafeste duruyorlardı. Üçüncü ve son kafeste ise yüzüne maske takılmış bir adam daha duruyor ve hiç ses çıkarıyordu. Bu üç kişiye de anahtarlar tuhaf bir ritüelle aktarılmış, yüzü maskeli olan kişinin kim olduğu Yüce dışında kimse tarafından bilinmiyordu. Dajanın Dragutun kardeşi olduğu Turgana söylenmemişti zira Turgan benim sevgili amcacığıma kıymayın diye fikir belirtebilirdi. İdam başıbozuk ihanet yasasına göre gerçekleşecekti. Buna göre haini ondan sorumlu olan kişi gerçek bir savaşta infaz ederdi. Cellat her zaman mahkumdan kat be kat güçlü olduğundan başarısız bir idam tecrübesi daha önce hiç yaşanmamıştı.

Dragut “ Yüzü maskeli adam da kim babalık, sırf sayı tamamlansın diye rastgele birini öldürtmeyeceksin değil mi? “

Yüce “ Üçüncü bir mahkumun olmadığına göre itiraz etmemelisin zayıf evladım. Gerçi ben hala vaz geçmek yanlısıyım. “

“ Attila abim Eşmatı devirmişken vaz geçmem mümkün değil. Bu kafesten çıkıp afritlerin canına okuyacağım. Bak eğer masum birini öldürmeyi planlıyorsan yapma. “

Dragut işaret parmağını şakağına koyduktan sonra sesli olarak düşünmeye başlamıştı.

“ Sen yeterince yaşadığından anahtarı aktarmadan seni öldürmeliydik belki de. Hem bu sayede antik miras zırvasından da kurtulmuş olurdum. Hala çok geç sayılmaz, acaba anahtarı tekrar ihtiyar bunağın bedenine mi aktarsak ahhhhh“

Dragutun, sol omzuna indirilmiş asa darbesiyle adeta simetrisi bozulmuştu. Sol omzu aşağıya çökmüş, sağ omzu ise daha yukarıda duruyordu.

Yüce “ Saçma sapan konuşma Dragut. En az iki yüz sene daha yaşamayı planlıyorum. Üçüncü mahkumu çok merak ediyorsan onun infazını daha önce verdiği bir sözü tutmak ve bana olan güvenini sağlamlaştırmak adına oğlunun gerçekleştirmesine izin vereceğim. “

Yücenin bu sözünü o an tam olarak anlamamış olsalar da görünüşe göre mahkumların cellatları belirlenmişti. Yüce, Dajanı öldürecek, Dragut Antuanı son olaraksa Turgan, maskeli olan mahkumu öldürecekti ancak henüz kendisinin haberi yoktu. Çelik camdan yapılmış olan kafesleri kırmak neredeyse imkansızken, yapılan yalıtım sayesinde içerideki sesleri dışarıdan duymakta mümkün değildi. Kısacası mahkumun ölüm şekli ve ızdırabının seviyesi sadece celladının vicdanına bağlıydı.

Yüce, Turganın yanına ilerlemiş, idam saati gelmişken gülümseyerek onunla konuşmaya başlamıştı.

“ Hediye kabul ediyor musun evlat? “

“ Vuhuuu dünyanın en tepesindeki meclisin tepesindeki birinden ne hediye istenir ki? Hmmmm buldum en zengin kralların dahi ulaşamayacağı kadar nadir ve lezzetli bir hayvanın etini istiyorum. Bücürük de buna çok sevinirdi. “

“ Cidden komiksin evlat huah huah. Ben de olsam kesinlikle yiyecek isterdim ama senin hediyen zaten burada ve bahsettiğin ziyafeti başka bir zamana bırakıp şimdiki hediyeni açmanı istiyorum olur mu? “

“ Tamam olur. Hediye paketim nerede peki dede? “

“ Şu üçüncü kafesteki adamı görüyor musun? “

Turgan parmaklarını açtı ve kontrol ederek saymaya başladı.

“ 1, 3 hıhı görüyorum. Nyuyu sevdiğim için onla daha önce kapışmıştık. “

Parmaklarıyla kafesleri sayma sırası yüceye geçmişti.

“ Hata yapmamak adına parmaklarınla sayıyor olman muhteşem olduğunu gösterir evlat ama sanırım yanlış rakamı söylemişim. Kontrol etmeme izin ver. 1,3, 6. Tamam tamam yanlış söylemişim, altıncı kafesteki maskeli adamdan bahsediyordum. “

“ İyi de burada toplam dört tane kafes var dede. “

İhtiyar adam başını kaşımaya başlamıştı. Yüzünde sıkılmış bir ifade varken söze girecekti.

“ Hata yapmam mümkün değil. 1,3 4. Cidden hata yapmışım evlat dört tane kafes varmış huah huah. “

“ Sanırım benim matematiğim dedemden daha iyi hınh hınh. Bu durumda kaçıncı kafesteki adamdan bahsediyoruz? “

“ Kontrol etmeme izin ver evlat. 1,4...”

Damayanti ‘ Emzirirken cimrilik etmeyip kendi çocuğum gibi doyana kadar süt verdiğime yemin edebilirim. Sütümden o kadar içip sayı saymayı dahi beceremiyor olması kabul edilemez. ‘

Ducia’nın bir gözü seyirmeye başlamıştı bile. Sayıların mucidinin mezarında ters dönmesine sebep olacak bu ikiliye müdahale etmemek adına sabır sınırlarını zorluyordu ki üçüncü kafesin üstüne çıkmış tepinen Jeonun bağırmasıyla tüm gözler ona yönelecekti.

“ Bu kafesteki adamdan bahsediyor Turgan. Kaçıncı sırada olduğuna lütfen takılma. Tanrı şahidimdir bu kafesten bahsediyor. Değil mi bunak Yüce? “

Yüce “ Bilmem ondan mı bahsediyordum aceba? Bunak olduğumdan emin olamadım şimdi. Bir kez daha kontrol edeceğim. 1,2,7... “

Ducia “ Yeteeeeeeer. Kendimi deliler köyünde mahsur kalmış tek normal insan gibi hissediyorum. Turgan son zamanlarda olgunlaşıyorken seninle tanışmasıyla beraber aptal üstadı yeteneği tekrar gün yüzüne çıkacak. “

Ducianın sözleri yücenin öfkelenmesine sebep olmuştu zira Turgana kötü etki ettiğini kabullenmesi mümkün değildi. Sert bakışlarını Duciaya yönlendirmiş, asasının ucunda mavi beyaz bir kıvılcım çakıp duruyorken tehditkâr bir ifadeyle söze girmişti.

“ Astlarından birisi değil mi bu evlat? Ne hadle bu şekilde konuşabiliyor? Saygısız astlarının başını ezerek disipline etmene yardım edebilirim. “

“ Hayatta olmaz. “

“ Neden? “

“ Ducia benim astım değil. “

“ Peki neyin oluyor da sana ve bana hakaret edebiliyor? “

“ Öyle kısaca anlatabileceğim birisi değil ama özet geçmem gerekirse... “

Turgan bir kaç saniye sessiz kalmış ardından Ducia’nın gözlerinin içine bakarak tamamlamıştı cümlesini.

 “ O benim her şeyim dede. Yaşamamın anlamı, özümün kaynağı “

İhtiyar adamın öfkeli bakışları o zaman yumuşamış, Ducianın güzelliğinin farkına da ancak o zaman varabilmişti. Gözlerini Dragutun gözlerine diktikten sonra hiç de romantik olmayan bir yüz ifadesiyle söze girdi.

“ Tıpkı anana benziyor. O da böyle güzeldi ve ona hep iltifatlar ederdim. “

Dragut “ Senin gibi bir adama gönül verdiğine göre akıl yoksununun tekiymiş annem. Gözleri de muhtemelen kördür. “

Yüce “ Annen hakkında düzgün konuşmazsan Dajanın yanına seni de koyup infaza öyle başlarım. “

Dragut “ Attila abinin meydan okumasına suskun kalan adam bana mı meydan okuyor? Sıkıyorsa yaftlarımı kullanmana izin ver de öyle görüşelim. “

Yüce “ Seni ellerimi bağlayıp tek bir yaft bile kullanmadan yenerim. İşim bittiğinde de kıçındaki gemi şekline bir bayrak çizilmiş olur. “

Turgan “ Vuhuuu bunu cidden yapabilir misin dede cidden süpersin. “

Dragut “ Manyak ihtiyarın teki. Tabi ki söylediği şeyi yapamaz. Her söylediği şeyden sonra gözlerinin parlamasına bir son verebilir misin? “

Yüce “ Yapabileceğimi ikimiz de biliyoruz Dragut. *

Söz düellosunun uzayacağına şüphe yoktu. Durumu fark eden William bir kez daha ortamdaki akil adam rolünü üstlenecekti.

“ Hediyeni merak etmiyor musun Turgan? O seviyedeki bir adamın hediyesi çok muazzam olmalı. “

Yüce o zaman Williama dönüp konuşmaya başladı. İlk cümlenin ardından Turgana yönelip söyleyecekti sözlerini.

“ Umarım bu konuya döndüğümüz için pişman olmazsın prens William. Hediyen şu zıplayan maymunun (jeoyu kastediyor) altındaki kafesin içinde. Paketi açmak adına maskesini çıkarman yeterli. “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar