Theoden

20 Haziran 2020
Çeviri: 17
Düzenleme: AntiYasuo
569 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.
Cilt 1

Hizmetkarın Adaleti-1

Yeni askerler tüfekleriyle beraber Turgan’ın üzerine koşadursunlar, Turgan halen kıyımı havaya doğrultmuş halde bekliyor, ara sıra da bulutların peyda olduğu gökyüzünden çakan yıldırımlar kıyıma çarpıp işlemelerini iyice parlattıktan sonra kayboluyorlardı. Yıkıntıların arasında kalmış olan pembe atkılı adam yerliler tarafından sıkıştığı yerden çıkarılmış, Gösterişli kıyafetleri parçalanmış olan adam öfkeyle konuşmaya girmişti.

“ Sen de kimsin tuhaf silahlı çocuk, bu ihtiyar insanları da nereden bulup getirdin? “

“ Ben hizmetkarım. Bir şekilde buraya geldim ve saygı göstermeniz gereken yaşlılarınıza cehennem gibi bir hayat sunduğunuzu ve bu cehennemi de fazla uzatmayıp onları katlettiğinizi öğrenmiş bulunmaktayım. Bunu değiştirmeye geldim komik giyimli adam. Eğer bu ülkenin bir yöneticisiysen halkına söyle de  yargılanmaya hazırlansınlar. “

“ Ne saçmalıyorsun sen? Tutuklanıp yargılanan sen ve yanındaki ihtiyarlar olacaksınız. Askerler yakalayın şu herifi. “

“ Yaft dahi kullanamıyorken bu kadar özgüvenli olman şaşırtıcıymış. Tabiatın Öfkeli Gürleyişi- Gök Gürültüsü. “

Turgan sözlerini bitirdiğinde gökyüzündeki tüm boşluklar dolmuş, tamamıyla siyah bulutlardan yapılmış bir tavan gibi görünen semanın şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan insanlar korkularıyla baş başa kalmışlarken korkmaya hazırlanmaya dahi vakit bulamadan gelen şiddetli gök gürültüsüyle askerlerin neredeyse tamamı ellerindeki silahları bırakıp kulaklarını kapatmak zorunda kalmışlardı. Sinar askerleri korkudan kıvrana dursunlar, en az onlar kadar ürken birisi daha vardı. İki eliyle de kulaklarını kapatmıştı ve Ducia’ya sarılmışken, gözleri kapalı halde bir çocuk ürkekliğinde konuşuyordu.

“ İyi de bu yaft bizi de etkiliyor. B-ben gök gürültüsünden çok korkarım ve şu anki gök gürültüsü de normalden çok daha şiddetli ve… “

Biraz duraksadı ve panikle gözlerini açıp devam etti.

“ Turgan cidden gök gürültüsü yaftı mı kullanıyor? “

“ Evet. “

“ Cidden inanılmaz güçlüymüş. Öyle olsa bile biraz önceki deprem uğursuzluğa işaretti ve belki de daha fazla uzatmadan buradan ayrılmalıyız. “

Nyu “ Korktuğunu biliyorum Belinda ama bizimle beraberken böyle şeylere alışmalısın. Onun babası tüm dünyaya meydan okuyan bir adamdı ve Turgan’ın oğluna bakarsan nasıl bir aileyle karşı karşıya olduğunu anlayabilirsin. “

Belinda o zaman bebeğin yüzüne bakmış ve gördüğüne inanamamıştı. Küçücük bebek göğün şiddetli gürleyişine adeta hareketli bir dans müziğiymiş gibi tepki veriyor, yüzündeki gülümseme dudak kenarının sınırlarını zorluyorken, dilini dışarıya çıkarıp duruyor, ellerini birbirine vurup kendince gök gürültüsü müziğine dansıyla eşlik ediyor görünüyordu.

Belinda “ A-aslında korkmadım ama söylediğim gibi demin olan deprem… “

Ducia “ Onu da Turgan yaptı. Kullandığı bir başka yaft. Dışarıdan bakıldığında nasıl göründüğümüzü bilmiyorum ama hakkında hiçbir şey bilmediğimiz ülkelerin karşısına dikilmeyi düşünürken sadece konuşmuyorduk gazeteci hanım. İntibah Tugayı cidden güçlüdür. “

Belinda “ En azından şu gök gürültüsü sesini birazcık azaltsa? “

Ducia “ Buraya gelirken bir planı olduğunu söylemişti. Bu yüzden şimdilik sadece izlemede kalmalıyız. “

Belinda deli gibi korkuyor, belli etmek istemese de bedeninin titremesine engel olamıyordu. Hayatı boyunca böyle aksiyonlar sırasında kalbi pırpır atar, heyecanı mantığının önüne geçer, tüm bedeni karıncalanır ve tehlikeli ortamlarda bulunduğunda korkudan titrerdi ancak buna rağmen amacını gerçekleştirmek adına tüm tehlikeleri göze alarak yola çıkmış, korkularına rağmen her türlü haberi yayımlatmak adına elinden geleni yapmıştı.

.

.

.

Yönetici “ Lütfen durdur artık şunu. Tamam güçlü olduğunu kabul ettim ama neden Sinar’ın tüm güzelliğini mahvedip o zayıf yaşlıları buraya getirdin en azından bunu söyle. Eğer onları bize teslim edersen hiçbir şey olmamış gibi… “

Turgan önce yöneticinin susması için bir işaret yapmış ardından da havaya kaldırdığı kıyımın mızrak ucundan küçük bir yıldırımı havaya göndermişti. Bu işaretin gelmesiyle birlikte Behmura yanında ihtiyar bir adamla birlikte Turgan’ın üzerinde durduğu genişçe sütunun üzerinde belirmiş, ihtiyar adamı bıraktıktan sonra da aşağıya, ortalıkta kıvranan askerlerin ortasına atlamıştı.

Turgan o andan sonra yaftının şiddetini arttırmaya başladı. Gök gürültüsü sesi dayanılmaz seviyelere gelmiş, yönetici artık yalvarmak için dahi konuşamıyor zira kendi sesini bile duyamıyordu. Gözleriyle artık bu işkenceye bir son vermesini dilerken ellerini kulağından zorla çeken Turgan ile yüz yüze gelmişti. İhtiyar adam halen Turgan’ın yanında duruyor, gök gürültüsüneyse hiçbir tepki vermeyip, ne yaptığını öğrendiği Turgan’ın sırtını sıvazlamaya, kendince teşekkürlerini iletmeye çalışıyordu.

Turgan “ Biraz önce zayıf ihtiyarlar demiştin ama sen ve senin genç askerlerin kulaklarını tıkamaktan başka bir şey yapmıyorlarken bu adam dimdik ayakta duruyor. “

Turgan ardından ihtiyar adamın kamburuna dikkat etti ve devam etti.

“ En azından mümkün olduğu kadar dik duruyor hınh hınh “

“ O ayaklı cenazenin kulaklarının duyduğu bile kesin değil. “

“ Aynen öyle. Kulakları oldukça ağır işitiyor ve gördüğün üzere bu zayıflığı şu anda onu diğer kişilere karşı güçlü kılıyor. “

“ Saçmalık. Yalnızca şu iğrenç sesi sona erdir ve yaşlı pislikleri temizlememize izin ver ve Sinar sana dostluğunu gösterecektir. Tanrının hizmetkarı olduğunu söylüyorsun ve Sinarlılar tanrı inancı olan kimselerdir. “

“ Konuşmaktan anlamıyorsun demek. Öyleyse tanrının hizmetkarına yaraşır bir şekilde halledelim bu işi. “

.

.

.

Art arda çakan yıldırımların ardından gök gürültüsünün desibeli ve tonu birkaç kez değişmiş, birkaç saniyenin sonunda da karmaşık ancak anlaşılabilir bir şekilde gök gürültüsünden cümleler duyulmaya başlanmıştı. Anlamlı kelimelerin duyulmasıyla korkunun boyutu iyice artmış, insanlar adeta toprağı kazıp altına girmeye çalışır hale gelmişlerdi.

 

“ Sinar’ın saygısız insanları. Yıllardır yaşlılarınıza hürmetsizlik ettiniz, onları aşağıladınız, normalde yaşlı büyüklerinden öğüt istemesi gereken gençler onlara şiddetin çeşitli türlerini göstermeyi normal bir şeymiş gibi karşıladılar. Belki tamamıyla sizin hatanız değildi ama yaptığınız büyük bir yanlış ve bu yanlış hizmetkarın kulağına gitti. Şimdi de hizmetkar tüm ülkeyi cezalandırmak için burada. Şehirdeki herkes şehir meydanında toplansın ve cezasını kabullensin. Evlerini daha güvenli görüp çıkmayacak olanlar bilsinler ki yirmi dakika sonra bu şehirde tek bir sağlam ev dahi kalmayacak. “

Şehir meydanı git gide kalabalıklaşıyordu. Bir milyonun üzerinde insan şehir meydanını doldurmuşlardı ve bunlardan bazıları gök gürültüsünün söylediği gibi gerçekleşen depremde yıkılan binaların altından kaçıp yara bere içinde meydana ulaşabilmişlerdi. İnsanlar kendi aralarında konuşuyorlardı.

Tanrı’nın bu zavallı yaşlılar için bizi cezalandırması hiç adil değil. “

“ Cidden bu çürümüş bedenler için tanrı kızmış mı? “

“ Şunu yapmayı kesin aptallar. O cidden bir hizmetkar ve eminim söylediklerimizi duyuyordur. “

“ Açıkçası ben yaşlı insanları seviyorum ve okullarımızda onların ülkemiz için ne kadar kötü oldukları anlatılırken öğretmenimize karşı gelip okuldan atılmıştım. “

“ Ne yani bunca zamandır yaşlıları sevmene rağmen onlara eziyet mi ediyordun? “

“ Aksine asla eziyet etmiyor, eziyet edenleri cezalandırması için de tanrıya dua ediyordum. “

“ Seni şerefsiz. Belki de senin yüzünden… “

Kalabalığın o kısmında bir arbede başlamıştı. İnsanların çoğu yaptıkları hatayı halen fark etmemişler, yalnızca yaptıkları işler birilerine ulaşıp cezalandırılmalarına sebep olduğu için öfkelilerdi. Ön sıralara yakın olan arbede Behmura tarafından fark edilmiş ve kavga eden dört kişi Turgan’ın yanına götürülmüşlerdi. Kısa süre içinde kavga sebebi anlaşılmış, adı Mias olan genç kızın cidden yaşlıların hakkını savunmak adına okuldan atıldığı ve birkaç kez de hüküm giydiği öğrenilmişti. Turgan artık kararını rahatlıkla verebilirdi.

“ Sinar’ın zihinleri yıkanmış, buna izin verecek kadar aciz kalmış ancak acizliklerinin dahi farkında olmayan zavallı insanları, saygıdeğer tontiş yaşlılar ve çöplüğe bırakılmış kıymetli maden Mias, hükmümü açıklıyorum. “

İnsanlar homurdanmaya başlamışlardı. Kendilerine yapılan hitap şekli kimsenin hoşuna gitmemiş ancak göklerden gelen kararı da korkuyla kabullenmek zorunda hissediyorlardı.

“ Uzun zamandır zaten nefes almak dahi onlar için yorucu olan ihtiyarlarınızın hayatlarını cehenneme çevirdiniz ve çoğunuz halen bunu övünülecek bir şey sanıyorsunuz. Onlara yaptığınız aşağılamaları değil, yalnızca onları bu yaşlarında soktuğunuz zahmetleri yaşamanızı sağlayacağım. Mias’ı tartaklayan şu üçüyle başlayacağız ve ardından da hepiniz ihtiyarlığı tadacaksınız hınh hınh. Ducia… “

Turgan’ın komutuyla Ducia odaklanmış, azrak güçlerini kullanmasıyla birlikte sahnenin ortasındaki üç Sinarlı inlemeye başlamışlardı.

“ Bedenim bacaklarıma ağır geliyor. “

“ Nefes almakta zorlanıyorum ne oldu böyle bana? “

“ Durup dururken sırtım ağrımaya başladı. Sadece sırtım da değil, kemiklerim, göğsüm ve…. Neler oluyor bana? “

Turgan “ Hiçbir şey olmadı. Sadece biraz erken ihtiyarladınız diyelim hınh hınh. “

“ Ne yaptıysan düzelt bizi hizmetkar. Eğer düzeltirsen ıhhhh senin için tanrıya dua ederiz. “

Turgan “ Tanrıyı bile hatırladığınıza göre yeterince yaşlandınız demektir hınh hınh. “

Birden gülümsemeyi kesmiş, bakışlarını sertleştirmiş ve nefret barındıran bir ses tonuyla devam etmişti.

“ Siz ihtiyarların bu yaşlarında koca bir şehir inşa etmek zorunda kalmalarına sebep oldunuz ve sizler de aynı kaderi yaşayacaksınız. Buradaki her bir binayı boşuna yıkmadım şimdi şehri baştan kurma zamanı. İş başına ihtiyarlar. Ducia, Nyu lütfen diğerlerini de… “

“ Anlaşıldı… “

Birkaç saat içinde Mias dışında şehirdeki herkesin özü azaltılmış, gücü tüketilmiş ve yapay bir yaşlılık hissi hepsine yaşatılmıştı. İnsanlar alışık olmadıkları güçsüzlükleri, ağrıları çekiyorlarken inliyorlar ancak Turgan merhamet göstermiyordu. Bu halde şehrin inşasına başlanmıştı. Ducia belli etmese de gücünün çoğunu tüketmiş, ayakta zor durabiliyor olmasına rağmen Nyu’nun yardımını kabul etmemişti zira Nyu bir anneydi. Her gün aynı saatte şehir inşası başlıyor ve başlamadan önce Ducia herkesin ihtiyar bir bedene sahip olmalarını sağlıyordu.

İnşanın üçüncü gününde gerçek ihtiyarlar sahte olanlar için Turgan’a ricada bulunmuşlardı zira artık farkına varmış ve pişman olmuştu genç Sinarlılar. Çoğu yaşlı aile büyükleriyle hasret gidermeye başlamış, yaşlılara duyulan nefretin azaldığı gözle görülebilir haldeydi. Turgan ise kararlıydı ve durumun bir hafta daha devam etmesini sağlamış, ardından da halen yaşlı hisseden gençlerden ülke başkanını seçmelerini istemişti. Tüm ısrarlara rağmen hatasını bir türlü unutamayan eski başkan aday olmamış ancak siyasi tecrübelerine dayanarak Mias’ın aday olmasını istemişti. Mias başta kabul etmese de ısrarlar sonucunda aday olmuş ve el kaldırma usulüyle yapılan oylamada diğer iki adayın açık ara önünde oy alarak Sinar’ın yeni başkanı seçilmişti zira insanlar bir gün yaşlanacaklarını ve Mias’ın her durumda onları koruyacağını fark edebilmişlerdi.

Çevirmen Notu

Hizmetkarın Adaleti kendi içinde bir seri olacak o yüzden numaralandırdım. Keyifli okumalar:)

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-06-21 23:50:37
Tanri hizmetkari adalet dagitmasini iyi biliyor gercekten cok güzel tasarlamissin Turgan karakterini salak gibi gorunsede asiri zeki bir karakter eline saglik yazar_sama
acolophotro (39 puan) Yazar
2020-06-22 01:36:30
@Redafornv2, Afiyet olsun üstad yarın yeni arcın 1-2 bölümünü yüklemiş olurum :)