Theoden

22 Ağustos 2020
Çeviri: 25
Düzenleme: Medahik
1404 Görüntülenme
Bu bölümü 0 Kişi beğendi.
Cilt 1

Dragut Özel

Dragut’un bedeni ter içinde kalmıştı. Kot farkından dolayı mağaranın içi dışarıya göre daha havasız ve sıcak olduğundan bedenini daha fazla zorlayabiliyordu. Dışarıdan gelen gürültüyü yok saymaya çalışmış olsa da sesler git gide yaklaşıyordu. Yer üstüne çıkmaya niyeti olmasa da özellikle çocukların çığlıkları onu ziyadesiyle rahatsız ediyordu. Birkaç dakika sonra birilerinin mağaraya girdiklerine artık emin olmuş, somurtkan bir ifadeye büründükten sonra eğitimine tekrar odaklanmaya çalışıyordu. Dragut her ne kadar yok saymaya çalışmış olsa da sesler git gide yaklaşmıştı ve artık davetsiz misafirlerin kendi aralarındaki konuşmaları duyulabilir hale gelmişti.

“ Acaba onları atlatabildik mi? “

“ Mağaraya girdiğimizden beri hiç at sesi duymadım. Tıpkı kehanetteki gibi dipsiz mağara bizi kurtarıyor. “

“ İyi de kehanete göre mağaradaki ulu kişinin bunu yapması gerekmez mi? “

“ O kişiyi kehanetten beri nesillerdir gören olmadı ama önemi yok. Bir gün mutlaka bizi kurtarmak için ortaya çıkacaktır. Hem mağaranın varlığı bile şimdilik bizi kurtarmaya yetti. Kanaatkâr olup bununla yetinmeliyiz. “

Sayıları yetmişi bulan bu grup ilerlemeye devam etmişler, bir süre sonraysa gördükleri karşısında şoka girmişlerdi. Kimileri şoku atlatabilmiş, yere kapaklanmışlar ve göz yaşlarına boğulmuşlardı.

“ Kehanet doğruymuş bu bu kesinlikle o olmalı. “

“ B-b-bu gerçek mi? Cidden kehanet doğru muymuş? “

“ Tanrım sana şükürler olsun kehanetin gerçekleşmesi için en zor zamanımızı kolladığını biliyorduk. “

İnsanlar, Dragut’un etrafına toplanmışlar, kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı.

“ Bizi duyabiliyor mu acaba? “

“ Kehanetin çok da eski olmadığını düşünürsek dilimizi biliyor olmalı ama belki de binlerce yıldır hayattadır ve kadim dilde konuşmamız gerekiyordur. “

“ Öyle söyleme. Biliyorsun kadim dil hakkında konuşmak yasaktır ve… “

“ Yasaklara dikkat etmiş olsak da köyümüzün yarısını öldüren ve bizi de öldürmek için peşimizden gelen soysuzların kuralları umurumda bile değil. “

Dragut “ Susun lan artııııık. “

“ Aman tanrım dilimizi biliyor. Sen cidden osun. Kehanetteki kişisin ve gerçeksin “

“ Hadi beyler sonunda kehanet gerçekleşti. Şükranlarımızı ona Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a sunalım. “

Dragut ‘ Bu kadar saçma isimli birinin efsanevi bir kurtarıcı olmasına imkan yok. ‘

Her biri Dragutun önüne sırasıyla dizilmişler, ardı ardına yere kadar eğilip saygı ve hürmetlerini sunuyorlardı. Kısa süre sonra insanlar yerden kalkmışlar ve sırayla Dragut’un önüne gelip tek tek arzularını içlerinden söylemeye başlamışlardı. Dragut durumun tuhaflığını çözmeye çalışıyordu ve henüz bir tepki göstermemişti. Önüne gelip öylece duran kişileri pek umursamasa da bir süre sonra merakına yenik düşmüş ve zihinlerini okumaya karar vermişti. Olabildiğince kısık sesle yaftının adını söyledi.

“ Zihin Hükmü- Ardışık Sorgu(8. Seviye 3. Kapı) “

“ Petrogad askerlerinin bizi rahatsız edemeyeceği toprakları bahşetmeni diliyorum ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun “

“ Yalnızca baskın korkusu olmadan ölen karımın yasını tutabileceğim bir köyde yaşayabilmek istiyorum “

Dilekler hep benzer şekildeydi ancak bir sonraki gelen genç kızın farklı bir arzusu var gibi görünüyordu. Beyaza çalan sarı saçları, parlak yeşil gözleri ve un kadar beyaz teniyle destansı bir güzelliğe sahip olan ve tüm diğerlerinden ayrılan bu genç kız adeta farklı bir dünyadan gelmiş gibi görünüyordu.

“ Liv Karolek’in ölmesini istiyorum. “

Dragut ilk kez afallamıştı. Genç kız güzelliğinden beklenmeyecek kadar kinle dolu gibi görünüyordu. Acaba bir dilek hakkı olsa bir başkasının canından olmasını ister miydi? Hiçbir efor sarf etmeden birinin ölmesini dileyip sonra da oturup dileğinin kabul olup olmadığının haberini bekleyen biri ne kadar düzgün bir insan olabilirdi? Dragut’un mimikleri değişmiş, yüzünü nedense panik ve öfke kombininden oluşan bir duygu silsilesi kaplamıştı. Kendisini hayranlıkla izleyen insanlar da o zaman endişeye kapılmışlardı. Bu kızın babası olmak için fazla yaşlı görünen buruşuk suratlı bir adam ilk konuşan oldu.

“ İrina kızım kuralları biliyorsun. Yasak bir şey dilemedin değil mi? Ölü birinin dönmesini istemek ya da hayattaki birinin ölmesini istemek… “

İrina “ Irzıma geçmeye çalışıp ona mani olmaya çalışan abimi acımasızca öldüren herifin ölmesini istemek mi yanlış Yuri baba? Bunu dileyemeyeceksem başka bir şey dilemeyeceğim. “

Yuri “ Ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a saygısızlık ediyorsun. “

Dragut ‘ O kelimeyi dinlerken bile yoruluyorum ‘

Diğerlerinin de dahil olmalarıyla beraber tartışma büyümüştü. Her kafadan bir ses çıkıyor, Dragut’un uzun süre sonra ulaştığı sessizlik cennetinin yerinde yeller esiyordu. Seslerin iyice yükselmesiyle olaya dahil olmaya karar verdi.

Dragut “ Liv Karolek denilen adam cidden bu kızın söylediklerini yaptı mı? “

Yuri başını eğmiş, mahcup ancak dileklerinin duyulduğunu bilmesinden dolayı da doğan bir mutlulukla cevaplayacaktı zira kimse bu ismi sesli olarak söylememiş olsa da Zuzurubukukululututumuruhakaridun, Liv Karolek ismini öğrenmişti bile.

“ Ne yazık ki doğru Ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. İrina, çocukken anne ve babasını kaybettiğinden ona ve abisine biz ebeveynlik ettik ancak Karolek denilen adam tıpkı ismi gibi güçlü biri ve Liv unvanını da fazlasıyla hak ediyor. Kızıma tecavüz etmeye çalıştığında birçok evi ateşe vermişlerdi. Oğlum, kız kardeşini kurtarmaya çalışırken Karolek tarafından öldürüldü ancak İrina kargaşadan faydalanıp yanan evlerden birisine kaçmayı başardı. İrinaya feci şekilde takıntısı olan Karolek onun yanarak ölmesini göze alamadığından oradan ayrıldı. Sonra her zamanki gibi başka topraklara göçtük ancak kaderimiz değişmedi. Her seferinde bizi bulmayı başardılar. Bölgeden tamamen uzaklaşmadık çünkü kehanetin bir gün gerçekleşeceğine inancımız tamdı ve tanrıya şükür bugün bizi kurtarmaya geldin ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. “

Dragut hikayeden etkilenmiş, başıbozuk adını aldığı ilk zamanları hatırlamıştı. Sargut’un vicdansız uygulamalarına baş kaldırmış, kısa süre sonra da Köklu ve Adal gibi müttefikler kazanmıştı. Bu onun davası değildi. Köklu kendi yoluna gitmiş, tüm çabalarının ardından Dragut’un özgürlüğü birden ortaya çıkan babası tarafından kısıtlanmış, Adal ise acılı bir ölüm yaşamıştı. İmparatorluk emin ellerde olsa da bu kadar kayıptan sonra gerçekten zafere ulaştığını iddia edebilir miydi? Aynı kaderi bir kez daha yaşamak istemiyordu Dragut. Sonuçta genç kız bir şekilde kurtulmayı başarmıştı ve kaçmaya devam edebilirlerdi. Dragut iç hesaplaşmasına devam ediyordu. İstemediği bir adamdan kaçmak adına ölümü göze almış bir kızın yanan bir eve kendisini hapsedip dışarı çıkmayışı hayran olunmayacak gibi değildi ancak yine de bu dava onun davası değildi ve uzak kalmaya kararlıydı.

“ Yaşadıklarınız için üzgünüm ama ben aradığınız kişi değilim ve bu dava benim davam değil. Her zaman yaptığınız gibi kaçmaya devam edin ve bana kalırsa bu zuzubumbum efsanesini unutup sizi bulamayacakları kadar uzağa kaçın. “

Yuri “ N-ne, nasıl yani, cidden bize yardım etmeyecek misin? Zuzurubukukululututumuruhakaridun olmadığını söylüyorsun ama dileklerimizi nasıl duyabiliyorsun? “

“ Bundan basit ne var ben yaft imparatoru Dra…. “

Dragut namını ve adını gururla söyleyecekken paçasından çeken minik bir el duraksamasına sebep olmuştu.

“ Ben daha dileğimi söylemedim ulu zuzuzuzzuzzuzuzzuzuzu ıhmm Yuri dede devamı neydi? “

On yaşlarında gözüken küçük çocuk işaret parmağını dudaklarının arasına götürmüşken fazlasıyla sevimli görünüyordu. Dragut uzun süre sonra ilk kez gülümseyebilmişti.

“ O ismi söylemek için uğraşmana gerek yok genç adam. Söyle bakalım neymiş dileğin? “

Küçük çocuk ilk kuralı dahi unutmuş ve dileğini hikayesiyle beraber sesli bir şekilde dillendirmeye koyulmuştu.

“ Ben daha doğmamışken kasabamıza uğrayan bir tüccar bizim evimizde kalmış ve babamları çok sevdiğinden onlara Hoan’ın en iyi bölgesinden olan kavunlardan ikram etmiş. Kavun o kadar lezzetliymiş ki ben doğduktan sonra sürekli onun güzelliğinden ve mükemmelliğinden bahsetmelerini duyarak büyüdüm ama hiç yemedim. Ablam ve babamlar yediklerinden hep keşke daha önce doğsaydım diye düşünüyordum. Bunu hiç babama söylememiştim ama o bana bir gün kavun getireceğini söyledi. Hep beraber yiyecektik ve bu kez ben de olacaktım. Hoana gitmek için bir hafta önce kasabadan ayrılmıştı ama askerlerin babamın gönderdiğini söyledikleri kavun çok çirkin görünüyordu. Bu yüzden ben babamın doğru düzgün kavunlar alıp dönmesini diliyorum zuzu amca. “

Çocuk hikayeyi anlatırken insanların gözleri dolmuştu. Aralarından bir tanesi onu kucağına almış uzaklaşmaya çalışıyordu ancak küçük çocuk direniyordu.

“ İrina ablamın dileğinin kabul olmadığını söylemişti. Benim dileğim gerçekleşecek mi duymama izin ver Niko abi. “

Niko aldırmadan gözyaşları içinde çocuğu uzaklaştırıp hikayenin aslını Zuzurubukukululututumuruhakaridun’un duymasını istiyordu ancak çocuk ısrarcıydı.

Dragut “ Dileğini gerçekleştireceğim genç adam. Neye mal olursa olsun dileğini gerçekleştireceğim. “

Çocuğun gülümseyip uzaklaşmasıyla beraber Dragut vadettiği dileği tam anlamıyla gerçekleştiremeyeceğini öğrenecekti.

Yuri “ Onun dileğini kabul edeceğini söyledin ve senden şüphe etmiyorum ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun ama kehanete göre ölen birini geri getirmek dileğini kabul etmeyeceğin yazıyordu. “

“ Ne demek istiyorsun ihtiyar? “

“ Boris’in hikayesindeki eksikleri anlatmama izin ver ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. Askerlerin kavun diye Boris’e sundukları şey babasının gözleri oyulmuş kellesiydi. Kasabaya geldiklerinde annesini de öldürdüler ve bu yüzden dileğinin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi adına anne ile babasının hayata dönmesi gerekir. “

“ Bahsettiğin askerler o kesik başın Boris’in babasına ait olduğunu biliyorlar mıydı? “

“ Elbette biliyorlardı. Tüm ailemizi hatta soy ağacımızı dahi bizden daha iyi biliyorlar. Bu kinin nedeniyse Hoan Hanedanlığı dağılmadan önce onlara bağlı olmamız ve Petrogad ile aynı halktan gelmemize rağmen daha adil olduklarını düşündüğümüzden yapılan referandumda iki kez Hoan Hanedanlığı topraklarına dahil olmak istememiz. “

“ Şimdiyse bahsettiğin hanedanlık düştü ve bu adamlar sizi hain olarak görüyorlar öyle mi? “

İhtiyar adam başıyla onaylamıştı.

“ Boris bir ablası olduğunu söylemişti. Onun hayatta kaldığını söyleyin bana. “

“ Şükürler olsun ki hayatta ama esir düştü ve onu arkamızda bırakıp kaçmak zorunda kaldık. “

“ Sizi buraya kadar kovalayan askerlerin elinde mi yani? “

“ Utanç verici olsa da olabildiğince fazla kişi hayatta kalsın istediğimizden evet. Onu arkamızda… “

Dragut daha fazla kayıtsız kalamamış özünü oracıkta salmaya başlamıştı. Daha önce böyle bir güce tanıklık etmemiş olan Petrogadlılar arka arkaya oldukları yere yığılmaya başlamışlardı. Dragut’un attığı her adımda nefesleri kesiliyor, tüyleri dikiliyor, yutkunmak zorunda hissediyorlardı. Yere kapaklanmayacak kadar güçlü hissedenler de ellerini ve yüzlerini yere kapayarak Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a saygılarını gösteriyorlardı.

Dragut “ Boris’in yüzündeki gülümsemeyi alan soysuzlara kim götürecek beni? “

İrina beklenmedik bir çeviklikle Dragut’un yanına sokulup koluna girmeyi başarabilmişti.

“ Ben götüreceğim ama şu yaptığınızı kesmezseniz beni taşımak zorunda kalacaksınız. Gerçi bu pazılara sahipken senin için sorun olmamalı “

Genç kızın kollarını mıncıklaması Dragut’un gardının düşmesine sebep olmuştu.

“ Öylece tanımadığın bir adama dokunmasana. Azıcık edepli ol. Hem Karia bunu görseydi hayır daha kötüsü Jeo bunu görseydi… Her neyse böyle bir şey mümkün değil. Sizinle bir anlaşma yapalım mağdur edilmiş insanlar; öncelikle ben bahsettiğiniz zuzu bilmem ne değilim ama belli ki sizin sığınacak bir limana ihtiyacınız varmış ki bu kehanete güvenip bölgeyi terk etmeyecek cesareti göstermişsiniz. Şanslısınız ki benimde yeni bir kimliğe ihtiyacım var. Durumu kabullenirseniz ismi kısaltmak şartıyla sizin zuzunuz olurum ve bu zulmü Borise yaşatanların daha fazla yaşamalarına izin vermem ama siz de karşılık olarak geçmişim hakkında tek bir şey sormayacak beni anlattıklarımla kabulleneceksiniz. “

“ İyi de Ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun değilsen onlarla baş edemezsin ki. “

“ Ulu Zubuletta değilim ama o bahsettiğiniz her kimse emin olun ondan çok daha fazlasıyım. Şimdi dışarı çıkıp biraz hamlığımı atayım hıah hıah. İrina sırnaşıp durmayı kes demedim mi sana… “

.

.

.

Bir saat kadar yürüdükten sonra bahsedilen askerlerle karşılaşabilmişlerdi. Yer altı mağarasında takip ettikleri kişileri kaybetmiş olmalıydılar. Diğerlerinin komutanı gibi görünen ve diğerleri gibi soluk yeşil renkli ancak daha fazla rozetli bir üniforma giren adam İrina’yı görür görmez sırıtmaya başlamıştı.

“ Sonunda ortaya çıkabildin yenge. Eğer bu kez de eli boş dönseydik Livimize ne cevap verirdik? Gerçi esir aldığımız bu kız da fena değil ama o sana takıntılı biliyorsun. Diğerlerinin hayatını umursamasa da sana zarar vermeden götürmemizi emrettiğini biliyorsun. Diğerlerini de kaybettiğine göre zorluk çıkarma da gel hadi. “

İrina Dragut’un bedenine adeta yapışmıştı. Bu kez ki sırnaşıklıktan ziyade korkudan dolayıydı ve genç kız bedeninin titremesine engel olamıyordu. İrina’nın askerlere yaklaşmaması komutanın konuşmaya devam etmesine sebep olmuştu.

“ Gördüğüm kadarıyla birini kaybetmemeyi başarmışsın. Gerçi bu adamın sizin kasabanızdan olduğunu sanmıyorum ama emirleri biliyorsun sana dokunduğu için yaşamasına izin vermeyeceğiz. “

Telsizine dokunduktan sonra devam etti.

“ Yengemizi ayrıldığımız noktanın batısında 1.5 saatlik yürüme mesafesinde bulduk livim. Yanında bir yabancı erkek var ve yengemize dokunduğundan onu öldürüp yengemizi sağ salim getireceğiz. “

“ Buraya gelmenize gerek yok. Ben oraya geliyorum. “

Liv Karoleğin sesi telsizden duyulmuştu. Anlatıldığı kadar kudretli bir sese sahip değildi ve doğrudan tüm bu olayların sorumlusunun oraya gelecek olması Dragut’u memnun etmişti.

“ Boris’in hayalini yıkan hangisiydi İrina? “

İrina cevap verememişti. Bir anlık cesaretle bu askerlerin karşısına dikilmiş olsa da Liv Karolek’in alana gelecek olması titremesinin armasına sebep olmuştu. Dragut durumu fark edip onu birkaç metre ilerideki bir kayanın üzerine oturttuktan sonra askerlere dönüp bağırdı.

“ Bir adamın kesilmiş başını henüz çocuk olan oğluna gösteren piç hanginizdi? “

Deminki komutan kahkaha atmaya başlamıştı.

“ Ha ha ha ne yani intikam almaya falan mı geldin? Senin kadar aptal insanlar savaşmaya dahi değmezsiniz. Askerler ateş yaftı kombosuyla öldürün şu herifi… “

Komutanın emrinin ardından oradaki tüm askerler anında yaftlarını kullanmışlardı 3. Ve 4. Seviyelerin ağırlıkta olduğu ateş yaftları birbirlerinin içine geçmişler, sıkılıp konsantre bir görünüme bürünmüşken bir insan bileği kalınlığında ve fazlasıyla delici bir halde Dragut’un üzerine ilerliyorlardı. Alevler ilerlemişle ancak Dragut’un bedenine dokunamadan birden peyda olan başka bir ateş yaftı tarafından adeta yutulmuşlardı. Askerler olayın şokunu yaşayadursunlar, Dragut sorusunu bir kez daha tekrarlayacaktı.

“ Siz gücü ancak sivil kasabalılara yeten mahlukların en iyi yaftını benim en çömez astım bile… Boris’in hayalini yıkan piç hanginizdi dedim? “

Komutan şaşırmıştı. Onlarca askerin yaft kombosunu kılını dahi kımıldatmadan hiç zarar görmeden atlatan bir adam onların çok ötesinde olmalıydı.

“ Geri çekiliyoruz. Liv gelene kadar bu adama bulaşmayalım. “

Komutanın bu korkmuş hali İrina’yı kendine getrirebilmişti. Olduğu yerden doğruldu, Draguta yaklaştı ve yüzündeki çıldırmış ifadeye bulanmış acı gülümsemesiyle psikopat bir katil gibi görünüyorken konuşan komutanı parmağıyla gösterdi.

“ Aradığınız piç bu adam ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun “

Komutan “ Size geri çeki ahhhhhhhhhhh “

Hemen önünde açılan boyut kapısından birden peyda olan sim siyah görünümlü silindir metal boğazından girip ensesinden bir delik açarak çıkmıştı bile. Diğer askerler koşuşmaya başlasalar da Dragut bir kez davaya dahil olmuştu ve tek bir asker dışında tüm Petrogad askerlerini kısa süre içinde öldürmüştü. Herkesi öldürdükten sonraysa başını yukarıya kaldırıp bir nara atacaktı.

“ Hıaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ey istediğini hizmetkar seçip güçle kutsayan tanrı ben ne kadar düzeltirsem düzelteyim bir yerlerde bozuk düzenlerin sürüp gitmesine izin mi vereceksin? Otuz yılımı verdikten sonra hala insanları acı ve mezalim içinde görmeyi mi hak ediyorum? “

İrina Dragut’un söylediklerinden pek bir şey anlamamıştı ancak hanedanlığın dağılmasından beri böyle bir gücü ilk kez kendi taraflarında hissetmek onun için fazlasıyla mutluluk vericiydi.

“ Sen kesinlikle Zuzurubukukululututumuruhakaridun’sun. Bu kehanete inancımı kaybettiğimden dileğimi yasaklara aldırmadan söylemiştim ama sen kesinlikle o’sun. Tanrım sana şükürler olsun. “

“ Kesinlikle o değilim ama şu kehaneti baştan anlatsana bana. Enişte gelene kadar laflamış oluruz hem. “

Genç kız o zaman yüzünü düşürdü. Boris’in ablası da yanlarına gelmişti ancak o in için konuşmamıştı..

“ O sapkın heriften bir kez daha böyle bahsedersen açabileceğin en büyük yarayı açmış olursun bende. Zuzurubukukululututumuruhakaridun değilsen bile bir çocuğun hikayesini umursayacak kadar kıymetli bir adamsın ve… “

“ Bu kadar alınacağını bilmiyordum, bir daha söylemem olur biter. Hem paşamız bir gelsin bakalım belki senin dileğin de kabul olur hıah hıah “

Lina “ Cidden Boris için mi beni kurtardınız ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. Kardeşim ilk kez güçlü bir adam tarafından umursanıyor ve yetişkin olduğunda dahi size minnettar olacağını… “

Dragut “ Bir çocuğun akıtılmış bir damla gözyaşı bir kıtayı okyanusun dibine gömmek için yeterlidir. Şu anki masum haliyle beni sevmesi yeterli ama üzgünüm kü kaybettiği ebeveynlerini ona geri veremem ve sözümü tutamayacak olmak… “

 “ Sen sözünü tuttun yakışıklı. Umarım Karoleğin ölmesini istediğim dileği de kabul edersin zira o herifin buradan canlı ayrılmasını görmeye dayanamam. Gerçi o bir Liv olduğundan deminki askerlerle kıyaslamanı önermem. Kehaneti duymak istiyordun açıklamasıyla anlatayım. Bu kehanetin sahibi olan kadın kasabamızın son kahiniydi ve onun ölümüyle başka kahinimiz kalmadığından onun onlarca yıl önceki son sözlerine sığındık. “

Genç kız soluklandı, Dragut’un verdiği mataradan birkaç yudum su içip, kaçarken kolaylık olsun diye bağladığı saçlarını çözdükten sonra devam etti.

“ Hoan dağılacak, neredeyse tüm dünya onları yıkmaya çalışıyor. Tam olarak yıkılmasa da dağılacak. Onların dağılmasıyla vergi ve zulmünden kaçtığımız petrogad yeniden başımıza bela olacak. Ben görmeyeceğim ama siz gençler göreceksiniz. O zaman kaçabildiğiniz kadar kaçın ve kutsal mağaralarda onu arayın. Kayıp diyarlardaki işi bittikten sonra buraya sizi korumaya gelecek. Dipsiz mağaraların birinde onu bulacaksınız ve İstese de ayrılamayacak zira başkalarına yasak olan bizim velinimetimiz olacak. Siz onun yalnızlığını gidereceksiniz oysa Petrogad’a haddini bildirecek. Ondan birilerini öldürmesini ya da ölmüşlerinizi diriltmesini istemeyin. Verdikleriyle yetinin zira verebileceklerinin sınırı hayallerinizin ötesindedir. Geldiğinde ona söyleyin unutmasın Serdar avamsız olmaz. Onun adı …. “

“ Lan cidden bunları mı söyledi eee neymiş onun adı? “

“ İşte adını söyleyemeden öldü. “

“ Neden o zaman hepiniz aynı saçma ismi söyleyip duruyordunuz? “

“ Kasabada sürekli kaçmaya hazır olduğumuzdan eğlence mekanları inşa etmeyi gereksiz görmüştük ve bir keresinde bir etkinlik yapıp kurtarıcımızın ismini belirlemeye karar verdik. Çekilişle belirlediğimiz otuzdan fazla kişi sırasıyla birer harf söylediler ve böylece ismini koymuş olduk çok harika değil mi he he “

“ Hııı inanılmaz harika. Hatta duyduğum en harika şey olabilir. Bir şey soracağım İrina bu kahin bir tanrı dostu falan değildi değil mi? “

“ Bilmem neden sordun ki? Hem tanrı dostları gerçek mi ki? “

‘ Babamdan tanrı dostlarının var olduklarını duymuştum ama belli ki buna babamdan başka inanan yok. Cidden Gandra’ya burada kayıp diyar diyorlar ve hem oraya gitmemi hem de Turgan’ı görmemi yasaklamıştı bunak herif. Yasak kelimesini sevmesem de öz oğlumu ya da babamı öldürme riskini göze alamam. Belki de en doğrusu burada kalmam. ‘

“ Her neyse deminki saldırıdan sonra iyisin değil mi? Askerleri o kadar kısa sürede biçtin ki gözümle dahi takip edemedim. Yaralanmadığına emin olmak için bakacağım. “

İrina, Dragut’un bedenini iştahla inceleyip mıncıklaya dursun, hem o hem de Dragut tok bir erkek sesiyle kendilerine gelmişlerdi.

“ İrina sevgilim bana ait olan ellerinin o pis herifin üzerinde ne işi var? “

İrina irkilmiş, istemsizce geriye sıçramıştı.

“ Onu bırakmış olsan da artık çok geç. Ona dokunduğundan her türlü öldürmek zorunda kalacağım. “

Dragut “ Sen şu bahsettikleri Liv Karolek olmalısın. Özünün miktarına bakarsak uhmmmmmmmm seni öldürmem sanırım birkaç saniyemi alırdı. “

Karolek “ Haddini bil de konuş. Ben Petrogad İmparatorluğunun 6 livinden birisiyim. Bu topraklara gelip şöhretimi duymadıysan hem cahil hem de aptalsın demektir. “

Dragut “ Keşke diğer Liv kardeşlerini de getirseydin. Böylece bir şansınız olabilir yok yok yine bir şey değişmez sadece hepinizi öldürmem bir dakikamı alırdı hıah hıah. “

Karolek “ İrina’ya el sürmenin cezasını ödeyeceksin cahil herif. “

Dragut “ Aslında bana dokunan oydu ama hay hay. “

İrina, Dragut’un özgüvenli sözlerinden sonra toparlanmıştı. Onun bu kadar rahat olması, Karolek’e karşı duyduğu korkuyu bastırmış, bir kavgada yenildikten sonra babasını çağırmış bir çocuğun özgüveniyle tekrar Dragut’a sokulup konuşmaya başlamıştı.

İrina “ Sen bana zorla dokunmuştun Karolek ve senden tiksinmeme rağmen gülümsemi istemiştin ama gördüğün üzere bu adama kendi isteğim ve arzumla dokunuyorum hatta doğrusunu istersen biraz şehvet de içeriyor. Aslında tekrar kucağına çıkıp zıplamamak için kendimi zor tutuyorum. Biraz önce yaşadıklarımıza rağmen bu kadar arzu dolu olmam da geçirdiğimiz dakikaların güzelliğinden olsa gerek zira şu anki konumundan rahatsız olduğun bu eller biraz önce bu adamın kıyafetlerinin içindeydi.  “

Karolek “ Nasıl yani ne yaşadınız ki? Yoksaa bana ait olana benden önce mi sahip oldun seni soysuz sümsük? “

Dragut “Sanırım bu adamın anlaması biraz kıt. Aslında bu soruya evet dememi duymalarından korkacağım kişiler var ama sen bunlardan birisi değilsin. Madem bu senin canını yakıyor; sen gelmeden beş dakika öncesine kadar İrina ile deliler gibi sevişiyorduk. Bu kız adeta bir tavşan gibi sevişiyor ve ilk seferinde bile bu kadar iyiyse sonraki seferlerimiz için sabırsızlanıyorum. “

Karolek “ Bu durumda İrina orospusunu da seninle beraber geberteceğim. Aşkıma ihanet etmenin cezasını bununla öde İrina Buzul Çağı- Kar Dirgeni ( 7. Seviye yaft 3. Kapı) “

İki başlı ve neredeyse bir insan boyutunda olan dirgen muazzam bir hızla İrina’nın üzerine ilerliyordu. İrina sağına baktığında Dragut’un orada olmadığını farketmiş, o zaman ürkmeye başlamıştı. Abisinin gırtlağını delen dirgen bu kez kendi boynuna doğru ilerliyordu ve güvendiği adam yanında değildi. Dirgen kendisinin bir metre kadar yakınına gelmişken gözlerinin karardığını hissetti ancak yanılmıştı. Dirgen gözlerinin hemen önünde açılan siyah bir boyut kapısından içeriye girmişti ve boyut ortadan kaybolup görüş açısı tekrardan genişlediğinde Karolek’in boynuna alevden bir hançer dayamış olan Dragut’u fark edebilmişti. Konuşmalarını güç bela duyabiliyor ancak dudaklarına dikkatle baktığında ne söylediğini net bir şekilde anlayabiliyordu.

“ Sırf senden zayıflar diye o köydeki istediğin kadına tecavüz edebileceğini düşündün demek. Astlarına etik adına hiçbir kural koymayıp bir çocuğun tüm hayatı boyunca kurtulamayacağı bir travmaya sahip olmasına neden olabilecek davranışlarda bulunmalarını umursamadın demek. Tüm bunlara rağmen de yüksek rütbeli bir komutansın demek. Kalemini kırdım Karolek; seni sadece birkaç saniyede öldürmüş olmamı arkadaşların ve imparatorun öğrenecekler. Çok övündüğün rütbenin benim karşımdaki kıymetsizliğini fark edip korkuyla dolacaklar. Sağ bıraktığım askerin gördüğü her şeyi tek tek anlatacak. Şimdi kıydığın canların yaşadığı acıyı tatma zamanı. Geber Karolek… “

Dragut hançer şeklindeki alevleriyle Liv Karolek’in boğazını hem yakıyor hem de kesiyordu. Alevden hançer birkaç cm içeriye girdiğinde Liv’in çığlıkları azalmış, arkasında açılan boyuttan demin ortadan kaybolan dirgen çıkıp sırtına saplandığındaysa sesi tamamıyla kesilmişti. Hem sırtından, dudaklarından hem de boğazından kan fışkırıyordu. Dragut hayatta bıraktığı askerin suratına baktı ve ürkütücü bir ses tonuyla tekrar söze girdi.

“ Benim adım Zuzu insanlar beni Ulu Zuzu diye çağırırlar. Görüp duyduğun her şeyi aklına kazı asker. Liv’in çığlıklarını asker arkadaşlarının katledilişini ve gözlerimdeki öfkeyi. Anladın mı? “

Asker baskıdan dolayı konuşamamış ancak başıyla onaylamıştı. Dragut’un izin vermesiyle birlikte Liv Karolek’in cesedini ve atını alarak oradan uzaklaşıyorken İrina arkasından bağırdı.

“ Tüm ailesi Petrogad İmparatorluğu tarafından katledilen İrina’nın kocası olduğunu da eklemeyi unutma. “

Asker durmamıştı. İrina’nın söylediklerini duyup duymadığıysa muammaydı.

Dragut “ Gerçek olmayan şeyleri söyleyip durmasana edepsiz kız. “

İrina “ Bana edepsiz diyen adamın sonraki sevişmelerimiz için sabırsızlandığını söyleyen adamla aynı kişi olması sence de enteresan değil mi ulu Zuzu? “

“ Onu sırf senin oyununu sürdürebilmek için söylemiştim. “

“ Öyle bile olsa beni arzuladığına yemin edebilirim. Zaten hayatım boyunca bana kabus yaşatmış olan o sapığı öldürdüğün için benden ne istesen yaparım. “

“ İyi. Bu durumda edepli olmanı istiyorum. Bunu yapabilir misin? “

“ Sen kaslı vücudunla ve olgunluğun tüm karizmasıyla yanımda duruyorken mi? Üzgünüm bunu ne yazık ki yapamam ulu ve en az ulu olduğu kadar yakışıklı olan Zuzu “

Dragut ağır adımlarla mağaraya doğru ilerliyorken muhtemelen bir atın heybesinden düşmüş olan gazete parçasını yerden alıp, okumaya başlar başlamaz rengi gitmişti. Daha demin bir Livi saniyeler içinde hayattan koparan adamın şu anki şaşkın ve ürkmüş görüntüsü şaşırtıcıydı.

“ Lan yoksa bu salak Petrogad İmparatorluğuyla ittifak mı kurmuş? Kehanet kesinlikle çalışıyor daha şimdiden onun ittifakıyla düşman oldum bile. Kesinlikle karşı karşıya geleceğiz…“

“ Kimden bahsediyorsun? “

Dragut o zaman haberi okumaya başlamıştı.

“ Hizmetkar ve ekibi sömürgeci Trinovan İmparatorluğunun başına dert açmaya devam ediyor. Yüz yıllardır ezilen halkları sömüren Trinovan imparatorluğu adeta tanrı tarafından cezalandırılıyor. Şu ana kadar onlarca olaya karışan hizmetkar ve arkadaşları Trinovanlı vikontları öldürmeyi sıradan bir iş haline getirmiş durumda. Kısa süre önce bazı bölgelerdeki yönetimleri değiştiren hizmetkar, Trinovan imparatorluğu pes edene kadar duracak gibi görünmüyor. Gruplarını İntibah Tugayı olarak tanıtan bu cesur gençlerin Trinovan imparatorunu tehdit eden bir mektup gönderdiğini de imparator hariç herkes öğrenmiş durumda. Trinovan’ın karizması çiziliyorken vereceği cevap merak konusu. Eşitliğin temsilcisi Petrogad imparatorluğu yöneticileri ise Hizmetkar ve arkadaşlarına hak verdiklerini söylediler. “

İrina “ Ne kehaneti? Hizmetkarı tanıyor musun ki? “

“ Buna cevap vermeyeyim zira ne yalan ne de gerçekleri söylemek istiyorum. Sadece şunun garantisini verebilirim ki bundan sonraki hayatımda onunla karşılaşmayacğım. “

“ Yoksaaaaaaa sen ona kaybedip sonra kaçmış mıydın? Eğer sana karşı bile kazandıysa kesinlikle gerçek bir hizmetkar olmalı. “

“ Saçma sapan konuşma onu uykumda bile yenerim ama mevzular farklı. Her neyse bu durumda Petrogad İmparatorluğunu karşıma almam yüzünden onunla karşı saflarda olacağız gibi görünüyor. Belki de kaderden kaçış yoktur… “

Çevirmen Notu

Hikayenin yavaş ilerlediğinin farkındayım ancak çok fazla tarafı dengeli ve mantıklı ilerletmek kaygısındyaım. Keyifli okumalar...

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-08-23 13:00:49
Agaaa bu kehanet olayı mükemmel olmuş bea
acolophotro (39 puan) Yazar
2020-08-23 14:58:57
@Redafornv2, Beğenmene sevindim üstad