Theoden

23 Ağustos 2020
Çeviri: 26
Düzenleme: Medahik
1141 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.
Cilt 1

Azrak Avı

Azrak Kral Rohan’ın bulunduğu adaya dört ayrı metal gemi demirlemişti. Rohan’ın gözcüleri durumu erkenden fark etmiş olsalar da tanımadıkları bir sancağa sahip bu gemilerden yetkili birisi çıkana kadar hareket etmeyi düşünmemişlerdi. Beklenen kısa süre içinde gerçekleşmiş, mavi üniformasının üzerinde sarı beyaz çizgileri ve parlak, altın rengi düğmeleri bulunan bir adam birkaç arkadaşıyla beraber adaya çıkmıştı. Kısa süre yürüyüp Rohan’ın önüne geldikten sonra beyaz şapkasını çıkardı ve şapkasını tuttuğu elini göbeğine götürürken eğilip fazlasıyla kibar bir selam verdi. Rohan, Azrak Karin ve Köstebek Tahm’ın hemen aralarında oturuyordu. Etrafta başkaları olsa da en çok bu üçü olayın muhataplarıymış gibi görünüyorlardı. Elindeki zincirini umarsızca sallayıp etrafındaki kızları yaptığı şakalarla bezdiren bir adamsa katıksız bir serseri gibi görünüyordu.

“ Barışın garantörü Cabot Cumhuriyetinden kayıp diyarın insanlarına selam olsun. Ben Albay Winston. “

Rohan “ Savaş gemilerinizi sadece selam vermek için mi getirdiniz? “

“ Selam verip iyi niyetimizi göstermeye ve bir teklifte bulunmaya geldik. Araştırdığımız kadarıyla Gandra imparatoru sizin bir nevi özerk bir bölge olarak var olmanıza izin veriyor ve burada asker de bulundurmuyor. “

Rohan “ Gandra’da barış sağlanalı çok oldu. Bu yüzden asker bulunmaması gayet doğal değil mi? “

“ Öyle desen de bence sebebi farklı. Bu kadar çok azrak bir aradayken muhtemelen başka kimsenin gücüne ihtiyacınız olmamalı. “

Rohan “ Neden bahsettiğini bilmiyorum yabancı. Burada azrak falan yok. Selamını verdiysen teklifini yapmadan ayrılabilirsin. “

“ Yanlış anladınız sorumlu beyefendi. Bizler teklifi yapmakla yükümlüyüz. “

“ Hiçbir şekilde ilgilenmiyorum. “

“ Şu an burada dört ayrı azrağın olduğunun bilincindeyiz. Birçok ordunun dahi elde edemeyeceği bir şans bu. Teklifimiz şudur ki kendilerini Cabot Cumhuriyetine adayan azrakların her birine hayal dahi edemeyeceği bir dünyanın kapısı aralanacak. Hiçbir şekilde ön cephelere sürülmeyeceklerinin garantisi verilirken, cumhuriyet kasalarını istedikleri gibi kullanabilecekler. Tüm bunların yanında… “

“ Kabul etmeyeceğimi söylemiştim. “

“ İyi de sen azrak bile değilsin. Bırak özgürce seçimlerini yapsınlar. “

“ Madem sayılarına kadar onları biliyorsunuz durumu saklamanın manası yok. Evet o azraklar benim yanımdalar ve her biri çocuklarım gibidir. Çocuklarımın yanımdan ayrılıp bilinmeyen bir ülkeye hizmet etmelerine izin vermeyeceğim. “

“ Öyle desen de… “

Karin “ Onu duydun. Kral ne diyorsa o olur. Cevabını aldıysan ufaktan uza bakalım. “

Adam ellerini ovuşturmaya başlamıştı. Deminki mimikleri değişmiş, kibarlıktan yukarıdan bakmaya dönüşen bir yüz ifadesine sahip olmuştu.

“ Sanırım küçük bir detayı atlamışım. Cabot istediğini muhakkak alır. Eğer kendi arzunuzla bize katılmazsanız, Cabot’un gücünün küçük bir kısmını size göstermek zorunda kalacağız. “

“ Sen bizi tehdit mi ediyorsun? “

“ Açıkça yapacaklarımızı söylüyorum. Hatta kararınız kesinse bununla başlayabiliriz. “

Cabotlu görevli cümlesini bitirirken üniformasının düğmelerinden birisine bir buton gibi basmış, akabindeyse ellerini yere paralel olarak uzatmıştı. Bilek kısmından çıkan turuncu renkli ve kesinlikle doğal görünmeyen onlarca metre uzunluk ve genişliğe sahip olan bir ağ azraklardan ikisini ve Rohan’ı hapsetmişti bile. Adamın işaretiyle beraber yanındaki askerler de aynı hamleyi yapmışlar ve üçüncü azrak da ağın altına hapsedilmişti. Son ağ ise Azrak Pia’nın üzerine ağırlığından beklenmeyecek bir süratle düşüyordu.

“ Şimdi açıklamama izin verin. Herhangi bir şekilde azrak güçlerine sahip kimseler bu ağın altındayken güçlerini kullanamamanın yanı sıra büyük acı çekerler. Cabot’un en gelişmiş teknolojik ürünlerinden olan bu ağa biz azrak susturucu diyoruz. Hapsettiği azrakların konuşmalarına dahi izin vermiyor. “

Adamın yüzünde pişkin bir ifade olsa da söylediklerinde haklıydı. Başta Karin ile aynı ağın altında kalmış olan Rohan olmak üzere tüm azraklar dayanılmaz acılar çekiyorlar gibi görünüyorlardı.

Winston “ En güzel yanı da şu ki bu teknoloji harikası ağlar azrakları tespit edip doğrudan onların üzerlerine gidiyorlar. Bu yüzden hiçbir azrak bundan kaçamaz. Azrak formundayken dahi onların hızına yetişebilecek şekilde tasarlanmış bir ağdan bahsediyoruz. Hey eğer bu ağ bir adamı da içine alacak kadar genişlediyse bu durumda aman tanrım sen bir azrak kral olmalısın. “

Winston gururla teknolojilerini methederken üzerine düşen ağa yakalanmamış tek azrak olan Pia tehditkar bir ses tonuyla girecekti söze.

“ Arkadaşlarımı ve kralımı bırak aksi halde bir azrağın öfkelendiğinde neler yapabileceğine şahit olursun. “

Winston paniklememişti bile. Tıpkı deminki hareketi tekerrür etti ve bir kez daha ama bu kez ters el bileğinden çıkan ağ Pia’nın tam üzerine atılmıştı. Pia yerinden kımıldamadı bile. Kararlı gözlerle ağın üzerine gelişini seyrediyordu ki demin Cabotlular tarafından bir serseri olduğu düşünülen adamın uzayan zinciri ağı havada yakalamış ve bir önceki yakaladığı ağın üzerine bırakmıştı. Bu, Pia’yı aynı zaman dilimindeki ikinci kurtarışıydı.

Jeo “ Konuşarak anlaşamadığınıza göre gerisini kendi yöntemlerimle hallediyorum, uygun mudur Rohan abi? “

Rohan cevap verecek takati kendinde bulabilmek adına birkaç dakikaya ihtiyaç duymuştu. Nefes almakta dahi güçlük çeken adam bir sürenin sonunda birkaç kelimeyi toparlayabilmiş, tğm acısına rağmen konuşmaya çalışmıştı. Yüzü tamamıyla kızarmış ve şişmiş görünüyordu.

“ Ben işe yaramam Jeo. Hesabını yap ve kazanamayacağını düşünüyorsan durumu Attila’ya bildir. Çocuklarımı götürüp beni öldürseler bile patrona vasiyetimin intikam olduğunu söyle. “

“ Patron seninle dövüşmeye bayılmasına rağmen bu kadar aciz bir halde mi konuşacaksın abi? “

“ Güçlerim dönmediğinden… “

“ Beni ilgilendirmez. Bu güzel kızları öylece götürmelerine izin verseydim kendimi asla affetmezdim. Hem patron inzivaya çekildiğinden öleceğimi bilsem yine ona gitmem yoksa ona gitmeme sebep olandan daha büyük zarara uğrayabiliyorum. Şimdi şu methettikleri teknolojiyle biraz oynayalım bakalım. “

Albay Winston durumdan pek de hoşlanmamış gibi görünüyordu.

“ Cehalet kişinin en büyük düşmanıdır. Cabot Cumhuriyetine böylesine olumsuz yaklaşan insanların sonu hep tarihten silinmek olmuştur. Aynı kaderi paylaşacağınızı bilmenizi isterim. Herkes savaşa hazırlansın madem. Silahlarınızı ve ekipmanlarınızı an itibariyle kullanabilirsiniz. “

Winston sözlerini hem etrafındakilere hem de yakasındaki minik telsizin bas konuş düğmesine basmak suretiyle gemilerde bulunan diğer herkese söylemişti. Winston’un sözlerinin duyulmasıyla beraber gemilerden ikisinin roket kapakları açılmış ve atışa hazır hale gelmişlerdi. Jeo ve arkadaşları iki gemideki fiziksel değişimi görmüş olsalar da kendilerini neyin beklediğinden bihaberlerdi. Albay Winston silahını çıkardı ve köstebek Tahm’a nişan aldıktan sonra ateşledi.

“ Madde Yönetimi – Oransal artış ( 8. Seviye 4. Kapı) “

Jeo’nun yaftını kullanmasıyla birlikte elinde uzayıp kalınlaşan zinciri adeta bir kırbaç gibi Tahm’ın önüne doğru savurmuş ve mermi çekirdeğini havada karşılamayı başarabilmişti.

Jeo “ Yanlış anladınız albay, sizin rakibiniz yalnızca benim. Diğerlerini hedef alırsanız ne kadar namert olduğunuzu ilk seferden belli etmiş olurdunuz. Pia senin de karışmanı istemiyorum bırak da şu eniklerle biraz antreman yapayım ha ha. “

Pia “ Ben emirleri sadece kralımdan alırım. “

Jeo “ O zaman kral iş göremez halde olduğunda vekaletin ailesine geçtiğini bilmelisin sevimli şey. Abim şu an acıdan kıvrandığına göre yaşasın yeni kral Jeo haha “

Winston “ Onu duydunuz beyler. Hediyelerimizi doğrudan şu dev zinciri tutan arkadaşın üzerine gönderelim bakalım. Vurulduğunda da bu kadar özgüvenli olabilecek mi? “

Winston’un komutuyla beraber dört ayrı füze dört ayrı gemiden ayrılıp gözle takibi zor bir hızla havada süzülmeye başlamışlardı.

Jeo “ Demek uçabilen büyük mermileriniz var teknolojiniz cidden üst düzeymiş ha ha  “

İlk roket Jeoya beş saniye içinde ulaşmıştı. Jeo kaçmasının mümkün olmadığını fark ettiğinde kalkanını çıkardı ve haykırdı.

“ Madde yönetimi- Oransal artış “

Jeo’nun özel yapım kalkanı vücudunu tamamıyla örtecek kadar büyümüştü. İlk roketi gülümseyerek karşılayan Jeo pişman olmak için dahi geç kalmıştı. Kalkanının böyle bir hasarı tutamayacağını fark edip geriye sıçramış olsa da patlamanın ardından kalkanı paramparça olmuş, vücudundaysa ciddi yaralar oluşmuştu.

Winston “ Dediğim gibi teknolojimiz övgüyü hak ediyor. Elindeki kalkanın sıradan olmadığının farkındayım ancak bizim roketlerimiz hedeflerini asla ıskalamazlar. Hedef olarak sen belirlendiğinden bir kalkanın arkasında olsan da hasar alanında olduğundan patladı ve unutmamalısın ki üç roket daha seni öldürmek için geliyorlar ha ha. “

Pia “ Sen iyi misin, yardım istemediğine emin misin? “

Jeo yüzündeki kanı koluyla sildikten sonra sırıtarak cevap verecekti.

Jeo “ Benim için endişelenmen şu aptal roketin verdiği hasardan daha fazla acıtıyor. Eğer patron burada olsaydı tüm eğlenceyi kendine alırdı. Bırak da böyle bir parti bulmuşken tadını çıkarayım tatlım. “

Jeo’nun yaraları ufak sıyrıklardan ibaret değillerdi ancak çoğu insanı çığlık attıracak yaralara rağmen o gülümsemesini koruyup eğleniyor gibi görünüyordu. İkinci roket kendisine yaklaştığında farklı bir yöntem düşündü jeo.

“ Madde Yönetimi- Oran kaybı( 8. Seviye 6. Kapı) “

Jeo’nun yaftını kullanmasıyla birlikte üzerine gelen ikinci roket birden küçülmüş, avuca sığabilecek hale gelmişti ancak jeo boyutunu küçültse de roket üzerine ilerlemeye devam ediyordu. Zinciriyle onu vurduğu anda büyük bir şiddetle patladı ve Jeo bu kez deminkinden daha büyük yaralarla geriye sıçrayıp yerde birkaç takla atmak zorunda kaldı.

Pia “ Hayır! sen iyi misin? “

Jeo düştüğü yerden kalktığında halen gülümsüyordu.

“ Hadi ama bana bu kadar düşkün olduğunu belli edersen Nebia ile problem yaşayacağız haha. Bırak da şu oyuncaklarla eğlenmeye devam edeyim. “

Jeo’nun ağzı böyle söylese de son roketlerin ikisi birden üzerine geliyorlardı ve daha fazla patlama etkisine maruz kalması durumunda hayatta kalacağına ihtimal vermiyordu. İlk iki patlamayı olabilecek en az etkiyle almasına rağmen ciddi yaraları mevcuttu ve diğer iki roketi küçültse dahi verecekleri hasar ile baş edemeyeceğinin farkındaydı. Gözlerini kapattı bir anlığına düşünmeye koyuldu. Farklı yaftlarda kullanabiliyordu ancak kullandığı hiçbir yaft bu şeyler karşısında işe yaramazdı. Gözleri kapalı olmasına rağmen roketlerin gemilerden ayrıldığı an gözlerinin önüne geldi. Bir şekilde o gemilerden kontrol ediliyor olmalıydılar. Eğer gemileri yok edebilseydi… Gerçi şu anki haliyle dördünü birden yok edecek kadar büyük bir saldırı gerçekleştirmesi mümkün değildi hem gemiler de özel teknoloji ürünü olmalıydılar ve agresif bir yaftın onlara vereceği zarar soru işaretleriyle doluydu. Gözlerini tekrar açtığında roketlerin kendisine on metre kadar yaklaştığını fark etti. Göğsünde sakladığı madde yönetimi isimli yaft kitabı tamamıyla Jeo’nun kanına bulanmışken rengi ve cildi değişmeye başlamıştı. Kalınlaştığı gözle görüşebiliyordu. Kitap birden yere düşüp sayfaları rüzgar etkisiyle kendi kendine çevriliyorken Jeo mağrur bir ifadeyle bağırdı.

“ Madde Yönetimi- İnhilal ( 8. Seviye yaft ??? kapı) “ ( Daha önce bu kapıyı açabilen olmadığından seviyesi bilinmiyor. İnhilal : Erime, ergime)

Jeo yaftının adını söylediğinde üzerine gelen roketler oldukları yere düştüler ancak patlamadılar. Şu anki halleriyle boş tenekeden ibaret gibi görünüyorlardı. Winston bir kez daha telsizine yönelmişti.

Winston “ Özü neredeysen bitmiş olmalı ona biraz daha hediye gönderin. “

Winston’ın telsizden verdiği emre gelen cevap sadece parazit sesleri olmuştu. Öfkeyle kıyıya doğru baktığında orada tek bir geminin dahi olmadığını fark etti. Devasa savaş gemileri birden yok olmuşlardı. Jeo bir çocuk kadar heyecanlı ve enerjik görünüyordu.

Jeo “ Rohan abi gördün mü o koca şeyleri eritip denizle bir ettim. Ha ha ha bu kesinlikle eşi benzeri olmayan bir yaft ve tabi ki intikamın kırbacı jeo imzasını taşıyor. Ezik Cabotlular üstlerinize İntikamın kırbacı jeo tek başına bizi telef etti diyebilirsiniz. Artık oyuncaklarınız olmadığına göre siz cabotluları intikam alayı adına esir olarak alıyoru ha ha. Rohan abi ne dersin ha bu halimle patronu bile alırım diyorum ben. O kadar mükemmelim ki… “

Jeo’nun gözlerindeki ışıltı birden kayboldu. Konuşması yavaşladı ve gözleri kararırken birazcık daha konuşmaya devam edebildi.

“ Neden hepinizin hareketleri yavaşladı? Ne kadar mükemmel olsam da normal hareketlerimin dahi sizden hızlı olması… “

Olduğu yere düşüp kalmıştı. Winston bu fırsatı kaçırmayı düşünmüyordu.

“ Neyi bekliyorsunuz aptallar? Hazır özü tükenmişken öldürün onu. Silahlarınızı ateşlemeniz yeterli. “

Askerler söyleneni yapmaya niyetlenmiş olsalar da Jeo’nun bedenini alıp uzaklaştırmış olan Pia adeta bu gezegenden olmayacak kadar ürkütücü güzelliğiyle askerlerin üzerine yürümeye başlamıştı bile. Pia’nın azrak formu fazlasıyla parlak görünüyordu. Gümüş ve altın renkli desenlerin kapladığı bedeni insan limitlerinin çok ötesindeydi ve öldürmeye Winston’dan başlayıp hız kesmeden diğerleriyle devam etmişti. Gemiden kaçabilenlerde dahil geriye bir deste Cabot askeri kalmışken acısını hiçe sayarak en yüksek desibelden bağıran Rohan’ın sesi ona ulaşabildi.

“ Onları öldürme Pia, savaşamayacak hale gelmeleri yeterli. “

Tıpkı azrak formundayken Dragut’u duyabilen Ducia gibi Pia da Rohan’ın sesine tepki vermiş ve onun söylediği gibi yapmıştı. İşi bittiğinde Cabot askerleri savaşamayacak haldeydiler. Köstebek Tahm gibi azrak olmayanların yardımıyla azrakların güçlerini kullanmalarına mani olan ağlar kaldırıldı ve Cabot askerleri net bir şekilde mağlup edilmiş oldu.

Rohan “ Orada iyi iş çıkardın Pia. Ben işe yaramıyorum biliyorsunuz. Küçük kardeşimin yaralarıyla ilgilenir misiniz? “

Karin “ Pia henüz savaşçı azrak modundan çıktığından biz ilgileneceğiz. Siz iyi misiniz kralım? “

Rohan “ Azrak kral güçlerine artık sahip olmasam da o ağ sanırım beni sizden fazla etkiledi. Yine de hepimiz sağ salim kurtulduğumuz için mutluyum. “

Tahm “ Bu Cabot askerlerini ne yapacağız? “

Rohan “ Kabul etmek sinir bozucu olsa da Jeo olmasaydı halimiz haraptı. Bu yüzden ona onu fazlasıyla mutlu edecek bir kıyak geçmeyi düşünüyorum. “

Durumu ülkesine haber vermesi için eline bir mektup verilip salınan Cabot askeri dışındaki herkes esir alınmışlardı. Jeo’nun kesintili uykusuysa azrakların desteğine rağmen üç gün sürecekti. Bu süre içinde dört kez uyanıp bir cümle kurduktan sonra tekrar uyuyakalmıştı. Bu cümlelerse şunlardı.

“ Hahahaha patron bunu görse kıskançlıktan çatlardı. “

“ Patron bu andan sonra düello teklifimi kabul etmek zorunda kalacak. “

“ Afilli yaftlar kullanabilen tek kişi sen değilsin Turgan ha ha ha  “

“ Sanırım artık yaft imparatoru sen değilsin Dragut abi ama halen çapkınlık konusunda benden ileridesin ha ha “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-09-08 20:03:48
Haaaa doğru aga tam ihtiyaç duydukları anda gelen power up olayı Turgan mezalimi kullanan şerrefsizle diğer havarileri öldürürken çok iyiydi de umarım bu sürekli olmaz... çünkü jeo’nun power up u uzun vadeli bi plan gibi gözüküyor ama bu devam ederse yani her ihtiyaç anında power up gelirse bence seri orjinalliğini kaybeder gibime geliyo
acolophotro (39 puan) Yazar
2020-09-14 17:45:33
@Redafornv2, Turgan zaten var olan yeni bir yaftı öğreniyor ancak Jeo daha önce açılmamış bir kapıyı açtı bu etkiyi vermek istedim:) Her ihtiyaç anında power up gelmez kaybedilen savaş/savaşlar olacaktır. Yorum için teşekkürler
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-09-08 19:59:12
Agaaaaaa yorum yazmayı unuttuuuum bi okuyayım tekrar geliyoruum