Zanaatkâr Teknobaz

19 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
1008 Görüntülenme
Bu bölümü 10 Kişi beğendi.
Cilt 1

Keşke Zaman Dursa

Zanaatkâr Teknobaz – 17. Bölüm: Keşke Zaman Dursa

 

Kırmızı ışık Oliver’ı aydınlatırken gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibiydi. Kan kırmızısı bir mızrak çağırıp Kilian’ın üstüne atıldı, boğazını hedefledi. Ancak ona yaklaşırken Kilian elini kaldırdı, Kathrin’in sikildiği görüntüleri oynatan bir kayıt aynası çağırdı. Ancak bu sefer siken Kilian değil, Oliver’ın çok iyi tanıdığı üç kan soylusuydu.

 

 

 

Bu video Oliver’ı tökezletti ve yüz üstü yere düştü.

 

 

 

“Yalancı!” diye gürledi ve Kilian yatağın üstünden gülüp yanıt verdi:

 

 

 

“Pek sayılmaz. Bu benim, güç zırhımı kullanarak kopyalarımı yaratıp o üçünün görüntüsüne büründüm. Benim suçum yok. Karın dörtlü yapmak istedi,” diyerek iç çekti Kilian ve ayağa kalktı. Kendine gelen Oliver, Kilian’ın hain komplosunu fark etti.

 

 

 

“Biri kardeşi, diğeri anne tarafından kuzenin ve sonuncusu da Nargoz’un en güçlü düklerinden birinin oğlu. Bu Üç Varis Dük’ün de babaları devletinde muazzam bir güç sahibi. Oliver, karısını sikmiş olsalar bile nasıl olur da hepsinin kellesini alıp babalarına yollarsın?? Resmen iç savaş başlattın.” Kilian başını salladı, Oliver’ın mevzuyu anlamamasına üzüldü.

 

 

 

Oliver, Kilian’ı baştan aşağı süzdü ve sordu, “Ne yaptım? Ne ara?” Durum zaten kontrolden çıkmıştı ve kırk yıllık hayatında Oliver daha önce hiç bu kadar kafası karışmış hissetmemişti.

 

 

 

Prensin önüne çömelen Kilian, omzunu tuttu ve cevapladı: “Muhafızlarımın nerede olduğunu hiç merak etmiyor musun? Yanımda olmasalar bile beklemede kalmaları gerekiyordu. Ama hiçbir yerde yoklar. Çünkü onları o üçünü yollamaya gönderdim. Videoyu ayarlar ayarlamaz kafalarını kesecekler ve babalarının köşklerine yollayacaklar.

 

 

 

Aynı zamanda videoyu bütün Arkadya izlesin diye anonim bir fira hesabı da açtım. Artık kimin, neden ve nasıl yaptığının hiçbir önemi yok. Kırk sekiz saat içinde üç dük de ayaklanacak ve seni devirecek,” diye açıkladı Kilian. Ve bunu kaldıramayan Oliver boynunu tırmıklayıp şüphe içinde başını salladı.

 

 

 

“Aptal. Yirmi iki yıl önce İmparatorluk Akademisi’nde Klaus üzerinde de benzer bir numara denemiştin, o zamanki kız arkadaşını kullanmıştın. Ama onun yerine Klaus hem seni hem de onu sikmişti. Bu yüzden sıkı dost oldunuz. Bu hikâyeyi ve itibarımı bildikten sonra nasıl böyle bir şeye hazırlanmayayım? Gerçekten yeni hamleler öğrenmen lazım,” dedi Kilian, Oliver’ın en gizli sırrını ifşalayarak. Klaus’un seks oyuncağı olduğu üniversite günlerini hatırlayan Oliver, dudaklarını ısırdı ve gözlerini kapattı.

 

 

 

“Şu an ağlayıp iç çekmenin sırası değil. Sen bir prenssin, porno yıldızı değil. Kraliyet hanesinden olduğundan, Kan Meclisi’nin dans eden üyeleri bunun farkında olmasa bile Veidt hanesi, Arkadya’nın aristokrasi cemiyetinin gülünç kaynağı oldular.

 

 

 

Hadi bu büyük bir sorun değil. Ama hatırladığım kadarıyla yedi Büyük Emir’deki bütün yasalar ahlak, onur ve şeref üzerineydi. Bu gece çiğnediğin yasalardan ötürü, asiler seni öldürmezse, İmparator Niklas öldürür. Yani Olivercığım, hanenin hayatta kalması için tek bir seçeneğin var: bana tamamen teslim olmak. Her türlü ölü sayılırsın, ama en azından Veidt hanesinin mirasını koruyabilirsin.” Kilian’ın sözleriyle uyanan Oliver, acı acı iç çekti ve yerde secde etti.

 

 

 

“Dileğiniz benim için emirdir.”

 

 

 

...

 

 

 

O gün Nargoz’un kanlı tarihinin en kanlı günüydü, kraliyet ailesi bütün Kan Meclisi’ni katletti ve Kilian’ın muhafızları da savaşan düklerin kellelerini getirdi.

 

 

 

O gün Kilian’a Eleonora’nın büyü karşıtı zincirlerinin anahtarını veren Prens Oliver, Nargoz halkından özür diledi ve hanesinin başarısızlığının bedelini ödemek için 1000 at tarafından ölene dek ezildi. Kathrin halkın gözünün önünden kayboldu, Eleonora’nın yanında sıradan bir hizmetçi oldu ve meclis tarihi boyunca ilk defa bir Kraliçe’ye taç giydireceğini açıkladı.

 

 

 

Eleonora bir kan kuklası daha kullanarak bunların tamamını gizli gizli izledi. Oliver’ın acı ölümü ruhunu rahatlatmış olsa da onu çabucak unutmuştu.

 

 

 

Yanında Ailith’le birlikte Yarasa Kulesi’nin tepesinde duran Eleonora bütün Nargoz’u süzdü. Ailith, Kilian’ın Kalarac Gözyaşı’nı almak için hanımına ihtiyaç duymadığını daha yeni anlamıştı. Ancak yine de anahtarı geri getirip Eleonora'yı zincirlerinden kurtarmıştı.

 

 

 

“Efendim, geçmişteki kadar güçlü olmasanız da bu toprakları terk edecek kadar güç kazandınız. Ne yapalım?” Ailith, Eleonora’ya bu soruyu sorarken onun gözleri alttaki manzaraya kitlenmiş hâldeydi.

 

 

 

Gece çökmek üzereydi ve bu da Eleonora'ya Kilian’la olan buluşmasını hatırlattı. Artık eskilerden kalma gibi görünen, yemyeşil bir elbise giyen Eleonora, tacını takmamasına rağmen bir kraliçenin zarafetine sahipti. Yine de gözlerinden endişesi okunabiliyordu.

 

 

 

“Acele etmeye gerek yok. Bu dünyada ezici bir fehl varlığı var. Hayatım boyunca hissettiğim her şeyden daha kalın. Eğer Fehl Prensleri ve Derebeyleri bu dünyaya büyük yatırım yaptılarsa, planlarının ne olduğunu öğrenmemiz gerek,” ama kelimeleri mantıklı gelse de Ailith bunların bir bahane olduğunu düşünmeden edemedi.

 

 

 

...

 

 

 

Nargoz’daki bütün detaylarla ilgilenen Kilian, Gözyaşı’nı almaya hazırdı. Ama ilk önce Eleonora'yla buluşması gerekiyordu. Odaya girer girmez Kilian, yeni Muhterem Yetim’i vannorin hâlinde görünce şaşırdı. ELeonora dönerek Kilian’ı karşıladı, yalnızca göğsünün yarısını açıkta bırakan siyah bir korse giyiyordu.

 

 

 

Odaya ağır bir sessizlik çöktü ve Eleonora mor yılan saçlarıyla tıslayarak bunu bozdu.

 

 

 

“İstediğini aldın. Ben olsam da olmasam da Nargoz senin. GÖzyaşı’nı ele geçirdiğin anda, eğer kullanabilirsen, burayı kalen yapabilirsin.

 

İnsanların canavarlardan hoşlanmaması gayet doğal; benimle evlenmene gerek yok. Yardımcı olduğun için seninle yalandan evlenebilirim ve hatta sana gücenmem, yoluna da çıkmam,” dedi Eleonora, kızıl gözleriyle Kilian’a bakarak.

 

 

 

Gülmemek için kendini tutan Kilian, üstüne doğru yürüdü ve onu hiç uyarmadan dudaklarına yapıştı. İrkilen Eleonora, Kilian’ın göğsüne yaslandı, ama Kilian ellerini pullu beline attı ve öne eğildi. Kilian tarafından kucaklanan Eleonora direnmeyi bıraktı ve diliyle dudaklarını kullanarak ona nazik öpücükler vermeye başladı.

 

 

 

Öpüşmeleri sanki sonsuza dek sürdü, ardından Kilian, Eleonora’nın gözlerine baktı.

 

 

 

“Canavarlar sadece içimizde yaşarlar. Gerisi yalnızca farklılık meselesi. Delirmiş bir insanla aynı yatağı paylaşmaktansa güvenilir bir canavarı kraliçem yapmayı yeğlerim. Ve sırların olduğunu biliyorum, ama kimin yok ki? Ben buraya hizmetçi almaya gelmedim. Yalnızca güvenebileceğim ve hayatımı emanet edebileceğim birini arıyorum. Peki ya sen Eleonora? Sen ne istiyorsun?” diye sordu Kilian yüzünde nazik ve akılları yatıştıran bir tebessümle. Onunla göz göze gelen Eleonora, belki de ebedi lanetini bozabilecek kişiyi bulduğunu hissetti. Bencilliği ağır bastı ve Kraliçe gülümsedi.

 

 

 

“Şu anda zamanın donmasını,” diye yanıtladı ve Kilian yeniden dudaklarına yapıştı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 12:43:31
Oha bu mc bu kadar romantik miydi
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 02:03:10
Çeviri ve edit için teșekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 02:03:03
Mc'nin kafasi calisiyor baya
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-07 08:39:15
Tskler
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:08:08
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 01:51:28
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-20 02:10:55
Wow gayet güzel bölümler