Zanaatkâr Teknobaz

20 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
876 Görüntülenme
Bu bölümü 9 Kişi beğendi.
Cilt 1

Ölen Işığın Öfkesi

Zanaatkâr Teknobaz – 23. Bölüm: Ölen Işığın Öfkesi

 

Oskar Stenzel erdemli bir adam değildi. Gençliğinde çoğu kişi onu ailesini yüceltmiş, olağanüstü bir yönetici olarak görüyordu. Kendisine nazik bir eş buldu, iki sevimli çocuk yaptı ve ölümünün ardından babasının metâlurji fabrikasının başına geçti.

 

Ne yazık ki dünyadaki bütün erkekleri mahveden iki hastalığa yakalandı: alkolizm ve kumar bağımlılığı. Oskar üç aydan kısa bir sürede bütün mal varlığını kaybetti, 50 qrafta borca girdi ve organlarının alınmasından kaçmak için ailesiyle varoşlara geldi.

 

Kısa sürede sevecen bir babalık ve beyefendilikten üzüntüsünü karısını döverek atan tacizci bir ucubeye dönüştü.

 

Tıpkı dünyadaki her yer gibi Orloth’ta da para birimi ikiye ayrılmıştı: bozuk para ve kağıt para. Bronz, gümüş ve altın sikkeler bir yanda, qrafta öbür yandaydı. Qraftanın değeri bir altın sikke olduğundan, halk bunu elde edemezdi.

 

En başta Oskar sahte sikkelerle borçlu olduğu kişileri dolandırmayı düşündü. Ama metal kaynakları aristokrasinin tekelindeydi ve elinde altın olsaydı bile devlet tarafından üretilmiş bütün sikkelerin ve banknotların içinde görünmez, büyülü bir kod vardı. Basit çeklerin sahte olduğu da ortaya çıkardı. Peşindekilerden kurtulmak için varoşlara sığınan Oskar on yıldan uzun bir süre burada saklandı, karısının çalışması ve oğlunun kazandığı sikkelerle hayatta kaldı.

 

Ancak bu yetmiyordu. Çabucak mal varlığını geri kazanması lazımdı ve bütün çaresiz, ahlaksız insanlar gibi güvenebileceği tek bir şey vardı: Organ Kaçakçılığı.

 

Akrabalarının organları tabii ki. Lukas’ın varlığı onun bu düşünceyi harekete geçirmesini engelliyordu. Ama veledin üç günlük yokluğunda Oskar, gizemli bir köleciden karşı konulamaz bir teklif aldı.

 

Kızı Tamara’yı bir köleciye 500 gümüş sikkeye sattı ve karısının kafasını bir tuğlayla ezip organlarını diğer anlaştığı kişiye satmaya hazırdı. Normalde yalnızca asiller altın sikke veya qrafta ile iş yapardı. Halk bronz veya gümüşe razı gelmek zorundaydı.

 

Bir altın sikkenin değeri yüz gümüş sikke ve bir gümüş sikkenin değeri de yüz bronz sikkeydi. Beş gümüş sikke ortalama bir zanaatkâr ailesini bir yıl boyunca doyurabilirdi. Oskar kızının neden bu kadar para ettiğini anlayamadı. Önemi de yoktu.

 

Ama elindeki gümüş sikkeleri sayarken birbirine karışmış sakalını okşadı ve kapıdan hiç beklemediği bir tıklatma sesi geldi. Kaşlarını çattı.

 

“Saat sabahın üçü, arkadaşım falan da yok. Kötü niyetli olmayan kimse sabahın üçünde bir yabancının kapısını çalmaz. Velet olamaz, varoşlardaki evlerde kilit yok, olsa bile anahtarı onda olurdu. Neden kapıyı çalsın ki?” diye akıl yürüttü Oskar. Ela gözleri, ahşap masanın kenarında yatan karısının buz gibi cesedine döndü. 

 

Dışarıda bir bela olduğundan emin olan Oskar önce sikkelerini cebine attı ve yandaki mutfağa gitti. Çekmeceden bir mutfak bıçağı çekti ve sol eline de tuğlayı alıp olabildiğince sessizce kapıya doğru gitti. Halktan olanlar için Ostria, despot vikont tarafından yönetilen bir bok çuvalıydı, varoşlarıysa daha da kötüydü.

 

Bölgeyi dört çete yönetiyordu, hepsi birbirinden daha pislikti. Oskar bunun geceleri evleri boşaltan “organ bağışı davetiyelerinden” olduğunu düşündü. Gelenleri öldürmeyi düşünmüyordu. Bu şaşkınlığı kaçmak olarak kullanabilse yeterdi.

 

Sırtını duvara yaslayan Oskar hiç kımıldamadı, gelen kişinin içeri girmesini bekledi. Kapı gıcırdayarak açıldı, pelerinli biri hemen içeri girdi. Oskar hiç tereddüt etmeden saldırdı!

 

Bu cehennem çukurunda geçirdiği on yılda hayatta kalmak için çok şey öğrenmişti. Mutfak bıçağını davetsiz misafirin boğazına dayadı ve tuğlayı da vurmak için hazır tuttu!

 

Bıçak havayı kesti, Oskar’ın ayağı takıldı, ama yüzüstü yere düşmeden evvel bir çift el onu omzundan tuttu. Oskar’ın gözleri korkudan fal taşı gibi açıldı.

 

“T-Tapınakçı mı?” Anında fark etti. Tapınakçılar dışında bu hızda hareket edebilecek biri var mıydı? Ne zaman böyle bir varlığı gücendirmişti?

 

“Baba, üç gündür yoktum, döner dönmez boğazıma atlayacağını düşünmemiştim. Resmen kalbimi kırdın,” dedi Kilian ifadesiz bir ses tonuyla. Bunu duyan Oskar kendine geldi. Becerikli oğlunun bir çeşit gizli tarikat tarafından yetiştirilen bir Tapınakçı olduğundan uzun zamandır şüpheleniyordu. Bu yüzden Lukas’ın sesini duyunca rahatladı.

 

Oskar, Kilian’a doğru döndü ve kukuletasını indirip yüzünü gösterdi.

 

“Lukas, sen misin? Gerçekten sensin! Günlerdir neredeydin sen? Sen yokken neler oldu biliyor musun? Kız kardeşin... Zavallı annen... Aaaah!” Oskar gözyaşlarına boğuldu ve dizlerinin üstüne çöktü, Lukas’ın annesinin kanını Kilian’a bulaştırdı.

 

“K-Karım! Karım! Neden onu korumak için burada değildin?! Onları koruman lazımdı! Ö-Ölüp gittiler! Artık yoklar!” Oskar’ın sesi çatladı. Kendi beceriksizliğinin suçunu başkalarına atması tam onluk bir hareketti. Bu nedenle bu Oscarlık performansı, onu tanımayanları kandırabilirdi.

 

Lukas bile etkisiz kalabilirdi. Bu şerefsiz de buna güvendi. Lukas, annesinin cesedine şaşırdığı sürece bıçağı sırtına saplayabilirdi! Ne yazık ki karşısında duran kişi Lukas değil Kilian’dı.

 

Kilian dört adımda kadının cesedinin başına geldi. Tacizci koca ve Ostria’nın varoşlarının ızdırabıyla on yıl geçirmiş birine göre, şaşırtıcı biçimde çekici kalmıştı. Ama cansız gözlerinde ufak da olsa bile hayatı boyunca taşıdığı iradeden izler vardı.

 

“Sen kendini aptallığınla öldürdün ve oğlun da seni kararsızlığıyla,” diye fısıldadı Kilian. Bu esnada Oskar ona bir adım daha yaklaştı, bıçağını kol uzunluğunda tutuyordu. Kilian’ın boşluğunu beklerken oğlan döndü, onu yakasından kaptı ve nazikçe güldü.

 

“Lukas benden sana bir mesaj yollamamı istedi,” dedi Kilian, sağ elini pençeye çevirip Oskar’ın göğsüne sapladı ve kalbini sırtından çıkardı. Kalbi kısa bir süreliğine attı. Ancak Oskar aynı şansa sahip değildi. Gözleri açık, dudakları “O” şeklinde kaldı.

 

Ölene kadar bu ani değişimin nedenini anlayamadı.

 

“Onu öbür dünyaya nazik bir şekilde yollama.” Kilian’ın sözleri gariban evde yankılandı. Oskar’ın bilgisini çekme fikri aklına bile gelmedi. Ortalama bir Küçük Casus bile yalnızca 20 bp değerindeydi. Bu seviyedeki mallar için %30’la %100 arasında pek fark yoktu. Lukas’ın kız kardeşine gelince, Oskar’ın önceki sözlerine, Lukas’ın isteğine ve cebindeki altın sikkelere bakılırsa, Kilian kızın başına neler geldiğini çoktan tahmin edebiliyordu.

 

Bu baba denen pislik kızını köle tüccarına satmıştı.

 

Varoşlardan alınan kadınlar satılmadan önce genellikle denetimlerden, güzelleştirmelerden ve “temizlikten” geçerlerdi. Bu yüzden bir kölecinin önce karargâhına dönmesi gerekirdi.

 

Ostria’da resmi köle acentası yoktu. Kölelik yaygın ve düzenlenmiş olmasına rağmen, asillerle köle ticareti yapılmadığı sürece anlaşmalara gerek yoktu. Köleci çoktan gitmişti, o zaman son on yılını varoşlarda geçiren Oskar izini nasıl sürebilirdi?

 

Oskar’ın kalbini yere bırakan Kilian, kalbini göğsünden çıkardı ve adamın kendi kanıyla göğsüne bir ouroboros damgası çizdi.

 

Teorik olarak Kilian’ın dra kontrolü ve büyücülük hakkında hiçbir şey bilmiyor olması gerekiyordu. Ama yedi tarikat üyesini öldürdükten sonra aklına bazı bilgi kırıntıları girmişti.

 

Ouroboros damgası, ölen kişinin ruhunun huzura kavuşmasını engelleyen ve kendi kendine işkence etmesini sağlayan basit bir lanetin temeliydi. Avucunda kesik açan Kilian, fehlle lekelenmiş kanını damgaya damlattı ve içindeki drayla büyüyü besledi. Kanlı işaretten kırmızı ışık çıktı, lanet atmamlanmıştı.

 

“AHHHH!”

 

Oskar’ın ruhunun ayrılırken attığı çığlıklar Kilian’ın zihninde yankılandı ve bir kez daha huzura erdi.

 

Tatmin olmuş hâlde yakındaki yatağa uzandı ve uyuyakaldı.

 

Kısa süreliğine dinlenebildi, uykusu bir kadının gizli gizli yanına sokulup uyurken ona dik dik bakması yüzünden bölündü.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-09 11:00:01
Elinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 08:50:01
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-21 13:43:34
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-21 01:37:38
E.s güzel bölümdü