Zanaatkâr Teknobaz

21 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
813 Görüntülenme
Bu bölümü 9 Kişi beğendi.
Cilt 1

Ostria'da Felâket Çanları Çalıyor!

Zanaatkâr Teknobaz – 29. Bölüm: Ostria’da Felâket Çanları Çalıyor

 

Kanayan ellerine kazınmış dört kelimeye bakan on birlinin hepsi dehşete kapıldı. Ama Kilian’ın üzerlerindeki kontrolü o kadar sıkıydı ki ter bile dökemiyorlardı.

 

Lena sakinliğini akranlarından daha çabuk kazandı ve bir anda durumu inceledi. Karşısındaki adam Lukas olsa da olmasa da onlara zarar vermek istemiyordu, yoksa hiçbiri silâhlarını çekecek kadar bile yaşamazdı. Ve o bir büyücüydü. Ayrıca onun gözünde hiçbir değerleri yoktu. Başından beri onlara bir kez bile bakmamış, üstün büyü güçlerinin kaderlerini yönetmesine izin vermişti.

 

Bu düşünce kalbini öfkeyle doldurdu. Ancak bunu bastırdı. Bu esnada yükselen gerilimin farkında olmayan Bjorn de Kilian’ın “açıklamalarını” dinledi.

 

“Muhtemelen çifte hayat sürdüğümü uzun zaman önce fark ettin. Son beş yıldır gizli gizli asilleri öldüren bir suikastçı mezhebinde çalışıyordum, ama üstlerimin bana verdiği görevde başarısız oldum.

 

Başka hiçbir seçeneğim olmadığından bir süre kaçtım, onlardan kurtuldum ama ailemin peşine düştüler.

 

Geri döndüğümde bunu görmeyi ummuyordum...” Kilian bu cümleleri kurarken yüzündeki tebessüm kayboldu, yüzü soldu, kalp atışları hızlandı ve gözlerini öyle bir kederle kapattı ki Lena varsayımlarının doğru olup olmadığından şüphe etti.

 

“...Tamara gitmişti, annem nefes almıyordu ve babamın cebinde gümüş sikkeler sallanıyordu. Öfkeyle onu geberttim ve evi ateşe verdim. Aslında Tamara’nın izini sürmek için Ostria’yı terk etmeyi planlıyordum ve buraya veda etmeye gelmiştim.” Kilian’ın sesi “acı içinde” titredi ve sesi çatallandı.

 

Bunu gören ve gizlenmiş Jezebel, çapkın yarinin tam bir oyuncu olduğunu kabullendi. Klaus dünyayı değiştirmeyi amaçlayan bir adamın önce bin tane maske takmayı öğrenmesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden Kilian da dolandırıcılık sanatında uzmanlaşmıştı. Boynuz yakında kulağı geçecekti.

 

Lena’nın artık hiçbir şüphesi yoktu, “Lukas’ın personasının” neden böyle büyük bir değişim yaşadığını anlamıştı. Artık ona dikkat etmesi için hiçbir sebep yoktu. Alt dudağını ısıran Lena yumruklarını sıktı, arkasını döndü ve adamlarıyla orayı terk etti.

 

Bu esnada Bjorn patladı.

 

“Fırsatını bulduğum anda o orospu çocuğunu gebertmeliydim!” Öfke içinde baldırını tokatladı. Bir yıl önce Oskar’ın çıkarılması gereken bir diken olduğuna inanan Bjorn, Lukas’ın babasını öldürmeye çalışmıştı, ama annesinin yalvarıp yakarmasından ötürü vazgeçmişti. Ne yazık ki meseleyi orada bırakmıştı. Lukas ortadan kaybolduktan bir gün sonra Bjorn, Oskar’ı ziyarete geldi, onu uyarmak için sağlam bir dayak attı.

 

Ama varoşlarda yaşanan olaylar, dostunun ailesine göz kulak olmasını engelledi. Bunun pişmanlığını yıllar boyunca duyacaktı.

 

“Bu lanet olası hastalığın suçu. İnsanlar pire gibi dökülüyor, yeni bir salgın yayılıyor!” diye bağırdı Bjorn, bu sözler ağzından dökülür dökülmez Kilian kaşlarını çattı.

 

“Salgın mı? Arkadya’da mı?”

 

...

 

Bu esnada Ostria Kalesi’nde Vikont Olaf kendisini pelerinle gizleyen gizemli bir adamla buluştu. Oskar olsa bu adamın Tamara'yı sattığı köleci olduğunu bilirdi. Ve adamın yanında bir kız duruyordu.

 

Ne yazık ki kızın eskiden parlayan elâ gözleri artık bomboş bakıyor, sanki yabancı bir güç zihnini kilit altında tutuyordu. Kilian çoktan kaybolduğunu düşündüğü kölecinin Vikont Olaf’ın yanında çay içtiğini asla düşünmezdi.

 

“Hastalığın yayılması ne alemde?” Adam Olaf’ı huzursuz edecek kadar kısık bir sesle sordu. Yine de en ufak bir rahatsızlık belirtisi göstermiyordu.

 

“Hiç korkmayın efendim, bir haftaya kalmaz bütün varoşlar hastalığa yakalanacak. Aynı zamanda emrettiğiniz gibi adamlarımı da oraya yolladım. Bir mucize olur da o maymunlar planı fark etse bile bundan kaçamazlar.” Maymunlar. Aristokların gözünde ister yöneticiler ister kanunsuzlar olsunlar, halktan olanların maymunlardan farkı yoktu.

 

Bu sözleri duyan pelerinli adam hiçbir şey demedi, bir sürü banknot çıkarıp masanın üstüne attı. Olaf’ın koyu mavi gözleri parladı ve Büyülü Görüş’ünü aktifleştirip banknotları saydı.

 

Öz Tapınakçıların kusursuz dra dolaşımı vardı ve vücutlarının çeşitli bölgelerini drayla doldurabiliyorlardı, ama yalnızca Öz Elçiler bu işlemi kullanıp büyülü yetenekler ortaya çıkarabiliyorlardı.

 

Tecrübeli büyücüler arasında yaygın bir araç olan Büyülü Görüş, kullanıcısının 360 derecelik görüşe sahip olmasını, çevresini incelemesini ve görüşünü dra rezervi ve kontrolüne bağlı olarak düzinelerce kilometre artırabilmesine olanak sağlıyordu.

 

“1,000 qrafta. Efendim, çok cömert birisiniz.” Olaf banknotları alırken alay etti, yanaklarını paraya sürttü. Düşük seviye Öz Elçi olan Olaf’ın Orloth’taki mevkisi alt kısımlardaydı. Ancak yine de bir büyücüydü. Gücüyle binlerce çaresiz insanı katletmek onun için çocuk oyuncağıydı. Aynı zamanda bu görevi halletmeleri için tapınakçıları yollayabilirdi.

 

Varoşları bir anlık hevesle alt üst etse de kimse ona karşı gelemezdi. Ancak kimsenin o köpekleri gebertmesi için ona 1000 qrafta ödeyeceğini düşünmezdi!

 

Olaf en başta bu görevi halletmeleri için adamlarını yollamayı düşündü. Ancak gizemli adam bu işin gizemli bir virüs tarafından yapılması konusunda ısrarcıydı. Olaf adamın Ostria’daki 30 bin kanunsuz için neden bu kadar çaba harcadığını merak etti.

 

Ancak bunun bir katliam değil de seçim olduğunu bilmiyordu.

 

...

 

“Sen gittikten bir gün sonra başladı. Hastalık dışarıdan zatürree gibi görünüyor, ama çoğu kişi bunu reddetti. Çünkü çok hızlı yayılıyor. Ve çok çabuk zarar veriyor. Yalnızca iki gün geçti, ama insanlar şimdiden ölümün eşiğindeymiş gibi görünüyor! Ayrıca aşısı yapılmış olanları bile sağ bırakmıyor!” Bjorn iç çekti.

 

Bütün varoş sakinleri kanunsuz değildi. Tıpkı Lukas’ın ailesi gibi başka tehditlerden kaçınmak için buraya sığınanlar vardı, bu yüzden aşılı insanlar bulmak pek de tuhaf değildi. Bu dünyanın tıbbi seviyesi oldukça yüksekti. Hastalık zatürree olsa bile bu insanları etkilemiyor olmalıydı. Ancak yine de etkilenmişlerdi.

 

Eğer hastalık Bjorn’ün anlattığı kadar hızlı yayılıyorsa, o zaman neden son iki gününü onlara yardım ederek geçirmesine rağmen ona bulaşmamıştı? Evrim aşaması onu koruyor muydu? Yoksa...

 

“Beni hasta birine götür,” diye emretti Kilian, Bjorn’e onu reddedecek fırsat bile vermedi. Yarı Fehl Kilian’ın hiçbir hastalıktan korkusu yoktu ve ömrü ortalama bir insandan beş kat daha uzundu. Varoşlarda hastalıklı birine korkmadan yaklaşabilecek tek kişi oydu. Ve sesindeki netliği duyunca Bjorn onu caydırmaya tenezzül etmedi. Öte yandan bir salak bile arkadaşının artık büyülü güçlere sahip olduğunu anlayabilirdi, ama büyülü güçler olmadan da hastalıklı birini bulmak çok zor değildi.

 

Kilian’ı caddede yönlendiren Bjorn, onu on kişinin toplandığı, karanlık, tenha bir köşeye getirdi, toplananlar o kadar kötü öksürüyordu ki sanki her nefeste ömürlerinden ömür gidiyordu. Kilian’ı geç, Bjorn bile şaşkın hâlde onlara bakıyordu.

 

“Bu nasıl oldu?” diye korkuyla sordu. Geçen gece onunun da durumu kritikti, ama en azından insana benziyoralrdı!

 

Ama şimdi?

 

Vücutları, kemiklerinde hiç et kalmayacak kadar zayıflayıp kurumuştu! Hatta derileri griye dönmüştü!

 

Kilian hemen oyunu fark etti ve teorisini sınamak için varoşlarla şehrin arasına gitti. Arkadaşının içgüdülerine güvenen Bjorn de hiçbir şey demeden peşine takıldı. Hızını bir Düşük Elçi’nin endişelenmeyeceği seviyeye düşürmesine rağmen, Kilian onu yine de arkada bırakmıştı.

 

Kısa süre sonra ana çıkışa vardılar, karşılarında tuhaf bir manzara vardı. Kapkara yelekler giymiş ve varoşları ablukaya almış üç yüz muhafız, kimsenin varoşlara girip çıkmasını engelliyordu! Lena da tam vaktinde on iki adamıyla birlikte ortaya çıktı.

 

Bjorn hemen ardından geldi, Lena ve şehir muhafızı arasındaki karşılaşmaya şahit oldu.

 

“Bu ne anlama geliyor?!” Baş memura öfkeyle bağırdı. Varoşlardan böylesine güzel bir kızın çıkmasına şaşırmasına rağmen, kendini kaybetmedi.

 

“Bir salgın hastalık olduğu saptandı. Varoşları resmen karantina altına alıyoruz.” diye ilan etti memur ve Kilian da bir kaşını kaldırdı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-11 12:49:26
Elinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 10:56:40
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-23 23:31:23
Çeviri ve edit için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-22 02:34:30
Emeğiniz için teșekkürler kolay gelsin.