Zanaatkâr Teknobaz

21 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
827 Görüntülenme
Bu bölümü 8 Kişi beğendi.
Cilt 1

İtaat Et Veya Öl!

Zanaatkâr Teknobaz – 28. Bölüm: İtaat Et Veya Öl!

 

Ortama sessizlik çöktü, Lena’nın on adamının gözleri yeri öpen Bjorn’le Kilian arasında gidip geliyordu. Kilian gözlerini Bjorn’ün devasa vücuduna odakladı, onu iyice süzdü.

 

Kilian, Lukas’ın eski dostlarıyla hiç ilgilenmiyordu. O zaman neden kendisini açığa çıkarmıştı? Bjorn’ün kokusundan ötürü.

 

Kilian’ın fehl hisleri, Bjorn’den bu insan genci dikkatinin merkezi yapacak bir koku alıyordu. Jezebel de bunu hissetmiş olmasına rağmen fazla dikkat etmemişti. Yüksek seviye fehl olduğundan, bu kokunun kökünü ve anlamını hemen tanıyabiliyordu.

 

Evrimin kokusuydu. Fehller evrime dayalı bir ırktı. Mutantlar, hayvanlar veya iblisler; hepsi evrilmeye meyilliydi. Mutantların artan deliliği kaçınılmaz bir sonuçtan ibaret değildi, aynı zamanda onların iblisliğe yükselmenin bir yolunu bulması için bir uyarıydı. Mutantlar yalnızca iblis olarak fehl büyüsünün yozlaştırmasından kurtulup varoluşlarının kontrolünü yeniden kazanabilirdi. Aynı şekilde barbarca çıldırsalar da fehl hayvanları da içten içe fehl enerjilerini yükseltip sonraki seviyeye ulaşmanın peşindeydiler.

 

Ama bunun peşinde bir tek onlar yoktu. Fehl İblisleri de ölümsüz hayatlarının önemli bir kısmını Fehl Asili Seviyesi’ne ulaşmaya çalışmakla geçirirdi. Fehl Asilinden Fehl Lordu’na, Fehl Lordu’ndan Fehl Prensi’ne, Fehl Prensi’nden de Fehl Derebeyi’ne.

 

Ancak Fehl ırkının tepesinde durmalarına rağmen, Derebeyleri bile daha yüce bir forma ulaşmanın peşindeydi, bu da Fehl Gözü’ne bağlıydı ve milyarlarca yıldır bunu arıyorlardı. Eğer bu sebep olmasaydı, Ashera, Kilian'la anlaşma yapmaya tenezzül bile etmezdi. Ve kökeni anladıkları için fehller diğer ırkların evrim işlemini hiç çaba göstermeden anlayabilirlerdi.

 

Şu anki vücudu düşük seviye Fehl İblisi’ne denk olan Kilian da doğal olarak bu kokuyu kaçırmamıştı. Bjorn’ün DNA’sı asillerinkine çok benziyordu, onu insanların hayatını cehenneme çeviren hastalıkların %99’una karşı bağışıklı kılıyordu. Ancak bunun da ötesinde, şu anda bir yol ayrımındaydı ve doğru yönlendirmeyle korkunç bir ölüm makinesine dönüşebilirdi.

 

Klaus’u öldürmek basit bir iş, yalnızca zaman meselesiydi. Esas sıkıntı dünya düzenini değiştirmekti. Bu hedefe ulaşmak için Kilian’ın yetenekli astlara ihtiyacı vardı. Ama Bjorn’ü kullanabilecekse, neden olmasın?

 

Kilian onun kaderine karar verirken, Bjorn onunla yüzleşmek için döndü.

 

“Lukas, seni kalpsiz piç, bunu nasıl yaparsın?!” Bjorn bağırırken damarları kabardı, yumrukları titredi ve yüzü öfkeden kızardı. Ateşi söndürmek için harcadığı saatleri ve ev yanıp kül olunca aklına nüfuz eden umutsuzluğu düşününce, aldatılmamış gibi düşünmeden edemedi. Şimdi daha suçluluktan kurtulamadan “Lukas” sanki bunlar bir şakaymış gibi karşısına mı çıkıyordu?

 

Ne ara bu kadar kalpsiz olmuştu?

 

Ama Bjorn’ün aniden yaşadığı öfke patlamasını gören Kilian bir kaşını kaldırdı. Bisepsleri kafasının iki katı olan, 1.90 boyunda bir adam aniden üstüne atladığında orada öylece durması mı gerekiyordu? Bjorn’ün onu uçurmadığı için minnettar olması gerekiyordu!

 

Elbette onu astı yapmak istediği için bunların hiçbirini dillendirmedi. İnsansı moda geçen Kilian nezaket ve çaresizlik içinde gülümsedi. “Özür dilerim, son yaşananların şokunu atlatmaya çalışıyorum,” diye açıklama yaptı Kilian ve Jezebel de attığı yalanı övmeden edemedi.

 

Bunu duyan Bjorn, Kilian’ın evine olanları hatırladı ve öfkesi kayboldu, kaşlarını çattı. Aklına türlü türlü soru geldi. Evi neden yanmıştı, Lukas’ın annesine ve kız kardeşine ne olmuştu, son üç gündür neredeydi. Ama bu soruların cevaplarını eninde sonunda öğreneceğine inandığından sözlerini bastırdı. Lukas rolünü oynayan Kilian ellerini Bjorn’e uzattı, onu yerden kaldırdı. Elini hiç tereddüt etmeden tuttu ve ayağa kalktı.

 

Sapsarı, omuzlarına kadar gelen örgüleri ve çarpıcı mavi gözleriyle Bjorn, aşırı büyük kasları olmadan da çok yakışıklıydı. Tehditkâr görünümüyle tezat oluşturuyordu. Ve 1.81 boyundaki Kilian’ın karşısında bu tezat daha da belirgindi.

 

Kilian’a neşeyle bakan Bjorn’ün aksine Lena’nın gözleri şüphe içinde bakıyordu. Bjorn kas kafalının teki olabilirdi, ama Ostria’nın varoşlarında kendi çetesini kurmuş bir kadın olan Lena o kadar kolay kanmazdı. Hatta uzun zamandır aşık olduğu erkeğin karşısında, Lukas’ın görüntüsüne ve her hareketine özenle dikkat etti.

 

Aklını karıştıran iki şey vardı. İlki gözleriydi. Kilian yakışıklı yüzünü ölü Lukas’ınkine benzetmek için et zanaati kullanmış olsa da gözleri bambaşka hikâyeler anlatıyordu.

 

Eski Lukas’ta Lena her zaman sessiz bir öfke ve çaresizlik hissetmişti. Ama Bjorn ve kız kardeşi Tamara’nın yanında durduğunda, bu hisler yerini samimiyete bırakırdı. Ama şu an Kilian’ın gözleri tanıdık gelse de bu samimiyetten iz yoktu. Daha da kötüsü bıçağını kolay kolay çekmeyen eski Lukas’ın aksine onun en ufak bir yanlış hareketinde bağırsaklarını deşeceğinden şüphesi yoktu.

 

Ardından tehdit seviyesi. Asla ona denk olamayacağını bildiği hâlde eski Lukas onu hiç bu kadar çaresiz hissettirmemişti. Sanki aralarında dağlar kadar fark vardı. Lukas ya üç günde büyük bir değişim yaşamıştı ya da o değildi. İkinci ihtimale daha yatkındı.

 

Sonuçta bir adam üç günde ne kadar değişebilirdi ki?

 

Kilian, Bjorn’e açıklama yaparken sahtekarı ortaya çıkarmaya meyilli olan Lena on astına çeşitli işaretler verdi ve onlardan savaşa hazırlanmalarını istedi. Şaşırdılar, ama emre uydular ve sessizce hançerlerini çektiler.

 

Avcı evleri bir yana, yasalara göre halkın mutfak bıçağından başka silâhı olamazdı.  Aristokratlar halkın ayaklanmasından korkmuyordu, ama yasalar ani baskınlar yapmak ve kullarını sürekli korku içinde tutmak için  bir bahaneydi.

 

Varoşlar şehirle aynı oranda gözetleniyor olmasa da çoğu kişi yasaları çiğnemeye cüret edemezdi, çiğneyenleri ağza alınmaz sonuçlar beklerdi. Kars veya başkent gibi büyük şehirlerde büyülü detektörler tüm şehri tarıyordu ve kimin neye sahip olduğunu hatasız şekilde belirliyordu. Ostria büyük şehir seviyesine ulaşmış olmasa da dikkatli olmaktan kimseye zarar gelmezdi.

 

Lena’nın ekibi saldırmaya hazırlanırken tuhaf bir şey yaşandı. Hepsi omuzlarındaki ağırlığın arttığını ve uzuvlarının sebepsiz yere gerildiğini hissetti. Bir santim bile kımıldayamıyorlardı.

 

Ardından kolları kendi kendine hareket etti ve hançerlerini gizli gizli kınlarına geri soktular!

 

Gözleri bir anda korku içinde fal taşı gibi açıldı!

 

Ama daha en kötüsü başlarına gelmemişti! On bir adamlık ekip sessizce titrerken, algılayamadıkları bir güç yüzünden hepsi sağ elini suratlarına götürdü. Yabancı bir güç tarafından etleri soyuldu ve ellerine kanla dört kelime yazıldı:

 

“İtaat edin veya ölün!”

 

Bu kelimeler zihinlerinde yankılandı ve kalpleri göğüslerinden fırlayacakmış gibi oldu!

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-11 12:37:27
Elinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 10:38:26
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-23 23:23:57
Çeviri ve edit için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-22 02:14:29
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-21 20:10:22
Killian mı yanında ki kadın mi