Zanaatkâr Teknobaz

25 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
1157 Görüntülenme
Bu bölümü 5 Kişi beğendi.
Cilt 1

Sizden Çocuğum Olsun İstiyorum Efendim! (+18 Bölüm)

Zanaatkâr Teknobaz – 49. Bölüm: Sizden Çocuğum Olsun İstiyorum Efendim! (+18 Bölüm)

 

Bu düşünce ortaya çıkar çıkmaz kayboldu, ama kendine geldiğinde Lena, bilinçsizce Kilian’a doğru ilerlemişti.

 

Bu hareket onu rahatsız etti. Geçmişte Lena her zaman sistemin tepesine çıkmaya çalışmış, hiçbir erkekten alçak olduğunu kabul etmemişti. Ama geçirdiği mutasyon ve savaştan sonra sanki Kilian’ın varlığı ona boyun eğdirmişti. Sanki gölgesi onu yere mıhlıyor, muhteşem varlığına karşı koymasını engelliyordu.

 

Daha da kötüsü son birkaç ayda Lena kendisini Kilian’a bakarken bulmuş, kurnazlığına hayran olmuş ve Kilian kendisine bakmadığı hâlde onu arar olmuştu. Anlaşılması güç olduğu kadar acınasıydı ve yine de kendisine şeriflik pozisyonu verildiğinde ne kadar sevindiğini hâlâ hatırlıyordu!

 

Karşısına çıktığında neden ağzı kulaklarına varıyordu? Neden midesinde kelebekler uçuşuyordu? Neden otoriter bir çete liderinden beyni uyuşmuş bir köpeğe dönüşmüştü? Daha da önemlisi, neden gözlerini ondan ayıramıyordu.

 

Bu sorular Lena’nın aklında dönüp dururken, Kilian yüzünü eğip fısıldadı, “Ne istiyorsun?”

 

Lena dakikalardır sessizce ona baktığını ancak o zaman fark etti. Uyarılmış hâlde neredeyse geri adım atıyordu. Ama Kilian’ın elâ gözlerinde mahkum kalmış gibiydi, vücudu ona itaat etmiyordu.

 

“Yalnızca... Size hizmet etmek istiyorum,” dedi Lena. Kilian’ın onunla pek ilgilenmediğini herkesten daha iyi biliyordu. Yanında kalmak için vücudunu veya hislerini kullanmaya çalışmasının herhangi bir pozitif sonucu olmadığını söyledi kendine.

 

“Sahtekâr.” Gözleri Kilian’ınkilere kilitlenmiş hâldeyken Lena’nın sol kulağından bir fısıltı girdi, Kilian arkasında duruyordu ve karşısındaki Kilian da ardıl görüntüye dönüştü. Ürperen Lena döndü. Ama Kilian bir santimetre bile kımıldamamış gibi görünürken, vücudu onunkine yapıştı ve sırtını duvara verdiği hâlde aralarındaki mesafe biraz bile azalmamıştı.

 

“Her ne kadar biraz patavatsız konuşsa da Jezebel haklıydı. İstediğin şey tek kelimeyle özetlenebilir, beni istiyorsun. Geri kalan her şey bahane,” dedi Kilian, ellerini duvara bastırdı ve Lena'yı iki kolunun arasına aldı. Dudakları onunkilerden birkaç santimetre uzaktaydı, yakınlaştıkça gerginliği ve azgınlığı artıyordu.

 

Lena’nın kalp atışları hızlandı ve nefesi kesildi, D beden göğüsleri aşağı yukarı oynadı ve dekoltesi belirdi. Haklıydı; bunların hepsi kendisine zaman kazandırmak için bahaneydi.

 

Yeterince zamanı olursa, onu anlamayı öğrenebilirdi.

Yeterince zamanı olursa, gözlerine dalabilir ve basit bir bakıştan fazlasını hak ettiğini kanıtlayabilirdi.

Yeterince zamanı olursa elde edemeyeceği bir şey var mıydı?

 

İmparatorluk Akademisi’nin yıllık alım törenine iki haftadan kısa bir süre kalmıştı ve Ostria’nın bütün yüksek mertebe yetkilileri Kilian’ın buna katılacağını biliyordu. Koltuğunu çoktan ayırtmıştı. Gittiğinde dönmesi en az bir yıl sürecekti. Bu düşünce Lena'yı huzursuz etti ve derin düşüncelerinin açığa çıktığını görünce duvara yaslandı, ne yapacağını bilemedi.

 

Ama o harekete geçemeden Kilian geri çekildi ve başını salladı.

 

“Ancak bu en iyisi olmaz.

 

Ben senin potansiyeline inanıyorum. Gelecekte önemli bir güç olacaksın. Yani eğer ısrar edersen, seni reddetmeyeceğim. Ama bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Sen beni değil, yansıtmak istediğim mükemmellik yansımasını gördün.

 

Fehl canavarlığının seni hataya düşürmesine izin verme. Seni bir kez döllediğimde, hayatın tamamen değişecek. Benim için yaşayacak, benim için düşünecek, benim için savaşacak ve benim için öleceksin. Benim iyiliğim senin bir numaralı önceliğin olacak. Peki ama ne uğruna? Bir deliyi belirsiz bir yolda takip etmek için mi? Sen Jezebel gibi ölümsüz değilsin. Bu senin ilk ve son hayatın. Bunu neden boşa harcayasın ki? Eğer beklemeye razıysan dışarıda bir Lukas var. Umutlarını Kilian’a bağlama,” dedi Kilian ve Lena’yı şaşkına döndürdü.

 

Ama hemen sonrasında Lena cesaretini topladı ve karşısında diz çöktü.

 

“Ekselansları, hayır, efendim. Size bedenimi, canımı ve ruhumu vermeye razıyım, bunun sebebi size hasret olmam değil, iki nedenim var. İlki sizi gözü yükseklerde olan mahkum bir kartal gibi görmem.

 

Bir hafta içerisinde Ostria’yı felâketten kurtardınız. Beş ayda önemsiz bir şehri dükleri korkudan titretecek bir güce çevirdiniz. On yılda başaramayacağınız bir şey var mı? Yöntemleriniz acımasız olabilir, ama doğru hedefe sahip olduğunuz sürece bu dünyayı değiştirebilirsiniz.

 

İkinci nedenim ise bizlerin adını Fehl Canavarı’ndan Fehl Dönüşen’e çevirmeniz. Çoğu kişi için bu önemsiz bir değişiklik olabilir. Ama benim gözümde bu sizin, bizi canavar değil, yardıma muhtaç insanlar olarak gördüğünüzü gösteriyor. Bu iki sebepten ötürü sizi ömrüm boyunca takip etmek ve size efendim demek istiyorum!

 

Lütfen beni kabul edin!”

 

Şimdi boş boş bakma sırası Kilian’daydı. Lena’nın başarılarını böyle gördüğünü bilmiyordu. Bunu komik buldu ve başını sallayarak onayladı. Mantıklı bulduğu tek şeyi yapmıştı. Eğilen Lena, dudaklarını Kilian’ınkilere yapıştırdı. O anda göğsündeki engeller kalktı ve bunca zamandır bastırdığı hasret ortaya çıktı.

 

Kollarını Kilian’ın boynuna, bacaklarını da beline dolayan Lena, dudaklarını Kilian’ınkilere beceriden çok tutkuyla bastırdı. Bunu komik bulan Kilian, onu kalçasıyla destekledi, ellerini kalçasına daldırdı ve onu duvardan çekip yatağa doğru götürdü.

 

Kilian, Lena'yı yavaş yavaş yatağa bıraktı ve diliyle dudaklarını aştı. Böyle hisleri daha önce hiç tatmamış olan Lena, Kilian’ın kollarında eridi, kendisini ona bırakmaya hazırdı.

 

İçgüdüsel bir şekilde ellerini yakasına attı, ceketini çıkarmaya ve kusursuz vücudunu şehvet dolu gözlerine açmaya hazırdı. Ama Lena daha elini atamadan Kilian, bileklerini sağ eliyle tuttu ve kollarını karnına dayadı.

 

“Fazla ileri gidiyorsun.” dedi ve öpüşmeyi kesip yeniden Lena’nın gözlerine baktı. Bir anlığına gözleri korkuyla doldu. Kendisini kaybedip haddini aştığından ve çekip gitmesinden korktu.

 

Ama Kilian eğildi, başını Lena’nın bacaklarının arasına soktu ve sağ eliyle bileklerini tutmaya devam etti.

 

“Tempoyu ben belirleyeceğim, sen de uyacaksın.” Bu sözler Lena’yı rahatlattı ve iç çekti.

 

“P-Peki.” diye fısıldadı, Kilian’dan çok kendisiyle konuşuyormuş gibiydi.

 

“Pekiden sonra bir şey demen gerekmiyor muydu?”

 

“...Ekselansları?” Lena bu cevabın ödülünü Kilian’ın parmaklarını kasığına bastırmasıyla aldı, siyah taytının üzerinden klitorisiyle oynuyordu.

 

“Ahh...” aniden tüm vücudu ürperen Lena belini doğrulttu ve şaşkınlık içerisinde inledi. “Yeniden dene,” diye emretti Kilian, parmakları hâlâ titreyen kadınla oynarken.

 

“P-Peki... Efendim!” Titrek Lena inledi ve bundan tatmin olan Kilian elini beline attı, taytını öyle bir hızda indirdi ki zebani bunu kışkırtıcı buldu. Yine de Kilian’ın önceki emirlerini hatırlayıp gereksiz bir hareket yapmadı, istediğini yapmasına izin verdi.

 

Taytı yere düştüğünde Lena’nın bacakları ve muhteşem baldırları ortaya çıktı, kasığını örten ıslanmış koyu mavi iç çamaşırını gözler önüne serdi. Bakışlarını Lena’nın ıslanmış kasığından damlayan sıvıya çeviren Kilian, çaresizce iç çekmeden edemedi.

 

“Hava almak istiyorsan söyleseydin ya.” Sanki karşısındaki kızarmış hanımefendi yerine çamaşırıyla konuşuyormuş gibi alay etti.

 

Bu sözleri kaldıramayan Lena bacaklarını kapatmaya çalıştı, ama Kilian’ın elleri dizlerini durdurdu, bacaklarını ve ıslak iç çamaşırını gözler önünde tuttu.

 

“Kuralı unuttun mu?”

 

“H-Hayır... Efendim.” Bunu duyan Kilian gülümsedi, Lena’nın ıslak iç çamaşırını çıkardı ve tamamen açığa çıkmış bacaklarını övdü. Ardından yüzünü temizce tıraşlanmış amına dayadı ve alt dudağını açarak dilini duvarlarında ve klitorisinde gezdirdi.

 

BU hareket Lena’nın damarlarından akan daha da ölümcül bir elektrik akımı gönderdi, yeniden inledi ve Kilian’ın yüzünü amına dayamamak için kendini tüm gücüyle tuttu.

 

Bunu yapmasına gerek de yoktu. Lena’nın labyasını öpen Kilian, dilini çıkardı ve duvarlarında gezdirerek pembe çiçeği yavaş yavaş keşfetti. Kadının utangaçlığı Kilian’ın nazik hizmeti sayesinde paramparça oldu ve iniltileri bütün odada özgürce yankılandı.

 

"Ahhh... Ahhh... Ahhh!" Tavana doğru inlerken Lena’nın tüm vücudu kıvrındı ve Kilian’ın kafasını tutmaktan kendini alıkoymak için yorganları titrek elleriyle sıktı. Dili gitgide hızlanarak daha derine giriyor, uzman gibi hareket ediyor ve hiç bilmediği tatlı noktaları buluyordu.

 

Lena bir yerden sonra kontrolünü kaybedip ellerini Kilian’ın parlak saçlarına attı, ama onu tutamadan Kilian dilini amından çıkardı ve ona ezici bir boşluk yaşattı.

 

Ellerini yorgana tekrar koyana kadar dil atmadı ve onu yeniden zevke getirdi. Lena’nın gitgide daha fazla zevk aldığını gören Kilian temposunu artırdı, en çok zevk aldığı yerlere hızla saldırarak onu yeniden çıldırttı.

 

“Ohhh... Evet... Efendim... Tam... Orası... Ohhhhh!” Lena yüksek sesle bağırdı ve bacaklarını vücudu el verdiğince açıp ayak parmaklarını büken bir orgazm geçirdi.

 

Buna hiç aldırmayan Kilian vücuduna tırmandı, pantolonunu çıkarıp kalkmış penisini alıp Lena’nın ıslak amını hedefledi. Ufak çaplı bir ölüm yaşamış olan Lena, Kilian’ın penisi am dudaklarına yayılana ve yavaşça içeri girip zarını delene kadar tepki vermedi.

 

“Uh...” diye acı içinde titredi ve buna dayanmak için derin derin nefes aldı. Ardından Ashera’nın işareti harekete geçti ve Lena’nın zihnini yatıştırıp zihnini keyifle doldurdu.

 

Kilian tek gitgelle Lena’nın içindeki duvarları sonuna dek esnetti ve amı o kadar sıkıydı ki penisini köküne kadar zar zor sokabiliyordu. Ama geçen her saniye Lena’nın duvarları, Kilian’ın penisine alıştı ve ona git gel yapabileceği rahatlığı sağladı.

 

Gitgide daha yüksek sesle inlemeye başladı ve ona tamamen alıştığında Kilian durdu, gözlerine bakıp piç piç güldü.

 

“Şimdi ne yapsam acaba?” Kilian yavaş yavaş konuştu, Lena’nın aklındaki alevler sanki kalbini yakacak gibiydi. Bir anlığına tereddüt etti. Ama aklını ele geçiren azgınlıkla cevap verdi:

 

“Sizden... Çocuğum olsun istiyorum, efendim.”

 

“Daha yüksek sesle konuş.”

 

“Lütfen içime boşalın efendim!” Lena’nın sesi gürledi, odanın duvarlarını bile aştı.

 

Bundan tatmin olan Kilian temposunu artırdı ve kalçasını Lena’nınkilere dayayarak içine hızla girip çıkmaya başladı. Etin ete vurma sesi ve Lena’nın içten iniltileri birbirine karıştı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 18:18:20
Çeviri ve edit için teşekkürler.
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-26 01:16:41
Ben neden yüzümde piç gülümsemesi ile bunu okuyorum dkdkwkkskwjdkwsnkwx
murat1habib (33 puan) Üye
2020-06-25 20:54:13
Oh shit here we go again