Zanaatkâr Teknobaz

17 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
1171 Görüntülenme
Bu bölümü 9 Kişi beğendi.
Cilt 1

Kan Soyu

Zanaatkâr Teknobaz – 6. Bölüm: Kan Soyu

 

Mach 2 hızında gitmelerine rağmen, Kilian ve ekibinin Nargoz bölgesine ulaşıp başkente girmesi sekiz saat sürdü.  Nargozlulara önceden haber verdiklerinden, herhangi bir engelle karşılaşmadılar. Avuç içine sığabilecek boyuta küçülmüş, drone benzeri firkateyn, yabancı devlet erkânı için ayrılmış özel platforma iniş yaptı. Ama firkateynin boyutu ve hızından ötürü kimse onu göremese de ses hızının iki katı bir hızda gittikleri için uğradıkları şehirlerde bir sürü vatandaşı korkuttular. Ve Kilian’ın hava aracı iniş yaptıktan sonra muhafızları ayaklanıp iki yanında sıraya dizildiler.

 

 

 

Hava aracı esas boyutuna döndü, Kilian gözlerini açtı ve on iki adamıyla birlikte firkateynden indi. Kalın, buz mavisi bir sis tarafından karşılandılar, ama vizörlerini aktifleştirdiklerinde muhafızlar bu sisin içini görüp mükemmel bir şekilde dizildiler.

 

 

 

Mavi sis dağıldı, üzerinde kırmızı alev desenleri olan kara büyücü cüppeleri giymiş üç kişi ortaya çıktı. Bellerinde gümüş kemerler vardı ve hepsinin gözleri kan kırmızısıydı. Arkadya şehirlerindeki halk ve kadınlar Dünya’dakine benzer şekilde giyinmesine rağmen, ruhban ve büyücü soyundan geldikleri için erkek aristokratlar daha ciddi görünürlerdi. Örneğin Kilian’ın üstünde altın omuzluklu, uzun kollu bir beyaz cüppe ve iki yanında von Karstenlerin kartal simgesi bulunan bir kemer vardı.

 

 

 

“Nargoz’a hoş geldiniz küçük Dükümüz,” dedi üç adam ve onu selamladılar. Bu hareket Kilian’ı ilk önce şaşırttı. Sonuçta Kars, Arkadya’nın üç numaralı şehri olsa bile, geleneksel hiyerarşiye göre Nargoz’un sıralaması daha yüksekti. Ancak alınlarındaki kırmızı yarımayları görünce nedenini anladı.

 

 

 

“Sizler kimin avcılarısınız?”

 

“Muhterem Yetim, şansölye ve hazine vekilinin,” diye yanıtladı üçlü. Ebedi Gece esnasında kanlı soydan gelenler yarasagil efendileri için avcılık ve çobanlık yaparlardı. Bu iş için seçilen kan soyluları ya bir avcıyla ya da birkaç av köpeğiyle yeniden doğdular.

 

 

 

Avcılar, kan soylularından bir seviye altta kaldılar ve av köpekleri de onlardan bir seviye alttaydı. Nargoz’da yüce bir mevki sahibi olsalar da Arkadya yasalarına göre avcılar köleydi.

 

 

 

“Pekâlâ, bana yolu gösterin,” dedi Kilian. Bazı insanlar avcıların kendilerini karşılamasının onur kırıcı olduğunu düşünebilirdi, ama Kilian aristokratik gösterişçiliği umursamıyor ve Oliver’ın iyi niyetini anlıyordu.

 

 

 

Bu tepkiden ötürü tatmin olan avcılar ellerini çırptılar, kızıl sis toplandı ve on beş tane kocaman kan kırmızısı çoban köpeğine dönüştü. Hepsi üst seviye Öz Tapınakçılar kadar güçlüydü ve bu da efendilerinin ya Yüksek Tapınakçı ya da Yüksek Ulak seviyesinde olduğunu gösteriyordu.

 

 

 

“August Orphan, Nargoz manzaralarına tanık olabilmeniz için kan tazısını sürme şerefini bize bahşetmenizi umuyor,” dedi bir avcı ve Kilian, daha muhafızları karşı çıkamadan bir çoban köpeğinin sırtına atlayıverdi.

 

 

 

İngiliz Çoban Köpeği’nin üç katı kas gücüne, bir aslanın kan kırmızısı postuna ve yelesine sahip olan kan köpekleri, yanlarında bulundukları ortalama insanları gerçekten huzursuz ediyorlardı. Bir kaza yaşanmasından korkan Kilian’ın muhafızları tam buna karşı çıkacakken kulaklıklarında bir ses yankılandı.

 

 

 

“Bakın şunu sakın unutmayın, sizler benim gardiyanlarımsınız, muhafızlarım değil. Wilfried sizi, bu görevi kaçmak için kullanmayayım diye yolladı; onun dışında hiçbir göreviniz yok. Ben size konuşun diye emretmedikçe uslu uslu davranın yoksa ona yanlış karar aldığını gösteririm.”

 

 

 

Bu sözler on iki muhafızı da durdurdu ve vizörlerinin altındaki yüz ifadeleri değişti. Cevap vermeye cesaret edemeyip geri bastılar ve hep birlikte eğildiler.

 

 

 

“Onların bineğe ihtiyacı yok. Hadi gidelim,” diye emretti Kilian ve her ne kadar sessiz bir çatışma yaşanmış olsa da üç avcı bu işi sorgulamadı, ellerini çırptı ve artan kan avcılarını geri yolladılar. Kendi binekleriyle havaya uçtular ve Kilian’a yolu gösterdiler. Uçabilen Zurhları sayesinde Kilian’ın muhafızları da peşlerinden geldi, Nargoz’un adını verdiği başkentin tadını onunla birlikte çıkardılar.

 

 

 

Nargoz’un iklimini tanımlamanın en iyi yolu soğuk ve kâbus gibi olurdu. Ebedi bir buz çağında sıkışıp kalmış gibi görünmesine rağmen, Nargoz’da pek kar yoktu. Kar yerde iki ay kalmasına rağmen bu tüyler ürpertici soğuk bütün yıl sürerdi. Karanlık gökyüzü, güneş ışığının özgürce vurmasını engelliyordu ve iyi günlerde hava sıfır derece olsa bile, buz mavisi sis sürekli insanların gözlerini kapatıyordu. Kan soyundan gelenlerin, hayır, çoğu vatandaşın Anke’ninki gibi soluk benizleri vardı.

 

 

 

Belki de bu zorlu iklimden olacaktı ki sivri çatıları ve kara katedralleri olan uzun, kara kuleler gökyüzünü kaplıyordu. Çoğu insan siyah veya başka koyu renkler giyiyor, okullar, üniversiteler ve benzerleri katedral benzeri binalarda işlev görüyordu. Düşük seviye avcılar tarafından yönetilen kan avcıları şehirde devriye geziyor, ürkütücü auraları sayesinde şehirde asayişi sağlıyordu. Kars’ın teknolojik seviyesinden uzakta olmalarına rağmen, Nargoz’da dönüş mekanizması vardı, bu kraliyet ailesinin coğrafyayı istediği gibi değiştirip bütün toprakları kontrol etmesini sağlıyordu.

 

 

 

Kan bulutlarının üstünden giden avcılar, Nargoz’un kraliyet sarayına indiler. Burası da tıpkı şehir gibi gotik mimariye sahipti. Kendi başına ufak bir dağ olan Nargoz kraliyet sarayı, yaklaşık bir milyon vatandaşa ev sahipliği yapıyordu. Düşük sınıf asiller veya kızıl gözlü halk sakinlerinin Veidt Sarayı için ailelerini terk etmesi ve hayatlarının geri kalanını bu duvarların ardında geçirmesi gerekiyordu. Burada güçlerini ve gönüllerine kazınan avlanma isteğini kontrol etmeyi öğreniyorlardı. Kanlı soydan gelen birinin insan kanı içmesi gerekiyorsa bir yılanın gözbebeğini kesip kanını koklatıyorlardı.

 

 

 

Kalenin en uzun kulesinde, üst kısmı kocaman bir yarasa kurda ve alt kısmı da bir ejderhanınkine benzeyen bir yaratık heykeli vardı, bu da Nargozlulara yarasagil soyundan geldiklerini hatırlıyordu.

 

 

 

Kilian ve muhafızlarını kızıl bir küreye saran çoban köpekleri sise dönüştüler, duvarlardan geçip doğrudan Prens Oliver ve güzeller güzeli karısı Prenses Kathrin’in bulunduğu Kan Meclisi’ne daldılar.

 

 

 

Bineğinden inen Kilian, Nargoz tahtının varisinin karşısına çıktı, yaşı kendisinin iki katı olmasına rağmen, ondan hiç yaşlı görünmüyordu.

 

 

 

Kilian “Selamlar, Ekselânsları,” dedi ve ortam hemen gerildi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 09:45:51
Mc girdi mi gerilir ortam tabi
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:46:31
Çeviri ve edit için teșekkürler
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-01 21:26:58
Elinize sağlık
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:05:02
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
GLUTTONY (47 puan) Üye
2020-06-27 19:27:46
yarasagil? kesin bunlarda korona var
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-25 15:50:40
Çeviri ve edit için teşekkürler
LepiFro (1414 puan) Üye
2020-06-20 02:59:52
Merhabalar (#_#)
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-19 00:32:09
Bu dünyada teknoloji gelişikmi anlamadım ben
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-18 12:06:15
Çeviri ve edit için teşekkürler