Zanaatkâr Teknobaz

16 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
1160 Görüntülenme
Bu bölümü 11 Kişi beğendi.
Cilt 1

Nargoz'da Devrim

Zanaatkâr Teknobaz – 5. Bölüm: Nargoz’da Devrim

 

Kale surlarına giden merkez bahçeyi geçen Kilian, 14 kişilik bir ekiple karşılaştı, bunlardan 12’si dikeylemesine, tıpkı Klaus’un sınıfındaki iki kadim heykel gibi hareketsiz duruyordu.

 

 

 

12 adamın da üstünde Zurh vardı, zuriden yapılmış platin kas lifi zırhları. Arkadya'ya özel nadir bir mineral olan zuri, üst sınıf tapınakçı zırhlarını yapmakta kullanılırdı. Esnekliği, sağlamlığı ve büyü algısı, diğer tüm minerallerin üstündeydi. Aynı zamanda çeşitli elektronik parçalar için iletken görevi görüyordu.

 

 

 

Klaus’un hükümdarlığının sekizinci yılınca, Teknobazlık Bakanlığı, zuriyi kas lifi zırhına dönüştürmenin bir yolunu bulmuştu, bu zırh kullanıcısına yalnızca insanüstü güç, dayanıklılık ve hız sağlamıyor, aynı zamanda Teknobazlıktaki son gelişmeleri de kullanmasını sağlıyordu. Süpersonik iticiler, statik alanlar, plazma lazerleri ve 360 derece görüş sayesinde bu zırhı giyen herhangi biri, ortalama bir Yüksek Tapınakçı’yı parçalarına ayırabilirdi.

 

 

 

“Genç Efendim, Ekselanslarının emriyle Kuru Gönül’ün on iki üyesini muhafızlarınız olarak seçtim. Çoğunu tanıdığınızı düşünüyorum,” dedi Wilfried ve on iki kişi karşısında eğildi. Nezaketen yüzlerini açmışlardı, böylece Kilian hepsini tanıyabiliyordu.

 

 

 

Wilfried’i görmezden gelen Kilian’ın gözleri soldan yedinci kişiye döndü, “Sen... Yeni misin? Ben seni öldürmemiş miydim? Yoksa ikizi falan mısın?” Zarafetle sordu. Ama asker belini doğrultmadan başını salladı.

 

 

 

“Abim Kuru Gönül sınavını geçemedi ve bir anlık zayıflıkla düşman kuvvetlerinin rüşvetine kanıp sizi öldürmeye çalıştı. Ailemizi utandırdı ve bir milyon kez ölmeyi hak ediyordu,” dedi asker sesinde hiçbir dalgalanma olmadan. Klaus, Kilian’ın peşine suikastçı takan tek kişi değildi. Hoşnutsuz vasallar, prensler, dükler ve markiler, Kars’ın Kilian’ın aptal kardeşinin ellerine geçmesini yeğleyen herkes hayatının peşindeydi.

 

 

 

“Yakın mıydınız?”

 

 

 

“Hem de çok.”

 

 

 

“İntikamını almak istiyor musun?”

 

 

 

“Bazı insanlar intikamlarının alınmasına değmezler. Ekselansları’nı tehdit etmeye cesaret eden herkes, acı içinde ölmeyi hak ediyordur. Eğer onu siz öldürmeseydiniz, bizzat ben öldürürdüm.”

 

 

 

“Öyle mi?” Sanki bu cevabı sıkıcı bulmuş olan Kilian, suratını karşısındaki on dördüncü kişiye, kardeşi Florens von Karsten’e çevirdi.

 

 

 

“Burada ne işin var?” diye doğrudan sordu. Hiç rahatsız olmayan Florens ona sahte bir şekilde güldü ve ileri çıktı.

 

 

 

“Babam senin peşinden gelmemi ve deneyim kazanmamı istiyor. Bu kardeşliğimizi sağlamlaştırıp yakınlaşmamız ve Kars’ın birliğini dünyaya göstermemiz için bir fırsat,” dedi Florens, neşesini zar zor saklayarak. Kilian’dan iki yaş küçük olmasına rağmen, kendisini Kars’ın gerçek varisi olarak görüyordu. Bu yolculukta da bunu kanıtlamayı amaçlıyordu. Ancak Kilian başını sola yatırdı ve kardeşini baştan aşağı süzdü.

 

 

 

“Anneni siktim,” dedi dümdüz bir şekilde ve bu sözlerden ötürü şaşkına dönen Florens, kafası karışmış hâlde gözlerini kırptı.

 

 

 

“N-Ne?” Wilfried hariç herkesin yüzündeki ifade değişti.

 

 

 

“Anneni siktim. Hatta hâlâ sikiyorum. Hatta iki yıldır ondan başkasını sikmedim. Babamın emriydi, elimden başka bir şey gelmedi.” Kiliian’ın çok normalmiş gibi söylediği bu sözlerden ötürü şaşkına dönen Florens, Wilfried’e döndü. Amcasının yüzünde gördüğü sessiz onaylama, bacaklarındaki tüm gücün kaybolmasına neden oldu ve az kalsın bayılacaktı.

 

 

 

Ama Kilian o esnada sağ omzuna nazikçe dokundu ve kulağına “Umarım kardeşliğimiz bundan etkilenmez.” dedi. Ardından şaşkına dönmüş kardeşinin yanından geçti ve adamlarını Kars’ın kapısında onları bekleyen Mach 2 firkateynine götürdü. Florens düşüp kalmıştı ve Wilfried çocuğun hâlini gördükten sonra kulağındaki çipe basıp Klaus’la irtibata geçti.

 

 

 

“Ekselansları, ne yazık ki Lord Florens görüşmelere katılamayacak.”

 

 

 

...

 

 

 

“Nargoz’a varmadan evvel bir şeyi açıklığa kavuşturayım. Arkadyalı, insanları üstün gören görüşlerinizden kurtulmanız gerekiyor, başıma gereksiz yere bela açmayın.” dedi bej rengi kabininde oturan Kilian, yüzleri koyu gri miğferlerle kaplı muhafızlarına. İmparatorluğun bin yıllık propagandası sayesinde, insanlığın üstün olduğu inancı tüm halkın gözünü kör etmişti. Arkadyalı insanların zihninde diğer ırklar ya alçak ya da ucubeydi.

 

 

 

Bu görüş çoğu yerde işe yarıyordu, ama Nargoz’da yalnızca onlardan nefret edilmesine sebep olurdu.

 

 

 

“Lordumuz hiç endişelenmesin. Bildiğiniz üzere Ekselansları her zaman tolerans göstermeyi ve Kars kültürünü uyarlamayı teşvik etmiştir. Bazı önyargılar olsa da bunlar bizleri etkilemez. Yine de kafa karışıklığı yaşadığım bir olay var. Nargozlular insan değiller mi?” diye sordu bir muhafız.

 

 

 

“Kime sorduğuna göre değişir. İşi özü, Nargoz, Ebedi Gece’den kalma bir yer. İmparatorluktan yüz yıl önce kuruldu ve yarasagiller tarafından yönetildi. Nargoz’un hükümdârı, Veidt Hanesi, yarasagillerin istilasına karşı ayaklanıp sağ kalanların soyundan geliyor. Her ne kadar esas atalarının özelliklerinin çoğunu kaybetmiş olsalar da kan kırmızı gözleri ve doğuştan yetenekleri sabit kaldı, dünyaya insan olmadıklarını hatırlattı,” diye açıklama yaptı Kilian, on iki adamı da meraklı gözlerle ona baktı.

 

 

 

Dört krallığın en gizlisi ve soyutlanmış olanı olan Nargoz, Arkadya’nın çatışmalarına nadiren burnunu soktu. Aynı şekilde bu krallık hakkındaki bilgiler de nadiren aristoklar arasında dolaştı, halka dair bir şey olmadığını söylemiyorum bile. Böylece buralar gizemli topraklara dönüştü ve dedikoducu ağızlardan sayısız efsane türedi. Ancak bu hikâyelerin çoğu gerçek olmasa da biri oldukça doğruydu.

 

 

 

Dört krallığın en güçlüsü olmasına rağmen Nargoz, Kan Saltanatı aristokrasisi yüzünden gelişemedi ve sürekli mücadele içinde kaldı.  Firkateynleri 20.000 kilometrelik selayı aşıp ülkenin sınırlarına ulaştığında, Kilian’ın düşünceleri aklına takılan iki şeyde kaldı.

 

 

 

...

 

 

 

Nargoz kraliyet sarayında Nargoz tahtının varisi Prens Oliver, Kan Saltanatı ve kraliyet konseyinin yetkili üyeleriyle birlikte oturuyordu. Endişeleri yüzlerinden okunuyordu.

 

 

 

“Kim imparatorluğun vergileri götüren hava taşıtlarını düşürüp üç günlük bir gecikmeye sebep olacağını ve bunu kralımızı öldürmek için bahane edeceğini düşünürdü ki. İmparatorluk zalimliğinin eşi benzeri olmadığını bir kez daha kanıtladı,” dedi saçlarına aklar düşmüş, al gözlü ihtiyar Nargozlu meclis üyesi.  İmparatorluğun gaddarlığı karşısında hiçbir çareleri olmadığının farkında olan birkaç meclis üyesi iç çekti.

 

 

 

“Nargoz asla imparatorluğa batan bir çıban olmamıştır. Bu toprakları onlar izin verdiği için yönetiyoruz, onlar izin vermediği için insan kanı içmiyoruz ve yasalarına uyuyoruz. Eğer imparatorluk bizden kurtulmak istiyorsa, böyle bahanelere ihtiyacı yok. O hâlde bu neydi? Bir uyarı mı? Yoksa bir hatırlatma mı?” diye devam etti bir dük, ama Oliver solgun elini sallayarak lafını kesti.

 

 

 

“Ne yazık ki İmparator Niklas bizleri hain olarak yaftalıyor, Uzlaşma’yı yenilemeye, Barış Engeli’ni bozmaya ve Balmarya kıtasıyla irtibata geçip Yarasagiller Hanedanı’nından yardım istemeye zorluyor. Savaşmaya hazırlıklı ve bizleri düşmanlarını hayati bir tuzağa çekmek için kullanmak istiyor olmalı. Ancak ben nefes aldığım sürece böyle bir şey olmayacak,” dedi Oliver, meclis üyeleri ve asiller de onaylarcasına başlarını salladılar.

 

 

 

Yine de gönüllerinde bir tatsızlık vardı. Nargoz, Yarasagiller Hanedanlığı’nın yancısı olarak hayatta kalamazdı. Ancak Arkadya İmparatorluğu’nun baskılarına ne kadar dayanabilirlerdi?

 

 

 

“Kars Dükü’nden yardım isteyemez misiniz? İkiniz sıkı dostlar değil misiniz?” diye bir teklifte bulundu ak saçlı konsey üyesi, ama Oliver hemen dalga geçti.

 


“Dost mu? O gizemli adam onu gençliğinden beri yetiştirip korumasına rağmen, Klaus’un hiç arkadaşı yoktur.”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-06 23:04:44
Şok oldum anneni s*ktim dediği kısımda birde üstüne umarım kardeşliğimiz bundan etkilenmez demesin mi
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:45:08
Çeviri ve edit için teșekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:45:01
Bu ne lan herkes bir garip.
Bayoku (55 puan) Üye
2021-02-28 21:38:39
Elinize sağlık
Melih (1366 puan) Üye
2020-08-04 04:21:40
Öyle de söylenmez be :d Adam neye uğradığını şaşırdı xD
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:04:47
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-25 15:31:40
Çeviri ve edit için teşekkürler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-23 01:12:00
İki yıldır demek ha, Klaus kavat çıktı. Kendi oğluna, kendi karısını
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-18 11:59:56
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-17 21:23:25
"Ananı siktim" eğer bu iki cümle yan yana gelip gercek olmuşsa vay haline kardesim
Kezzorth (9 puan) Üye
2020-06-17 04:20:39
Seri olay içinde olay istediğim ve aradığım tad
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-17 02:40:28
Seride 1 tane normal karakter yok hepsi değişik serinin kötü yanlarıda var baklım hayırlısı.
GLUTTONY (47 puan) Üye
2020-06-16 18:45:21
Vayy çakal Kral