Beyazın Karanlığı

29 Mart 2020
Çeviri: .K
Düzenleme: .K
579 Görüntülenme
Bu bölümü 3 Kişi beğendi.
Cilt 1

Düşmanını seçmek

Rene olan biten her şeyi anlamaya başlıyordu. Kama asla onun düşmanı olmamıştı. Aksine, ona vurmasına rağmen karşılık vermemiş, içindeki gücü bastırmaya çalışmıştı. ‘Yani burada kötü olan taraf ben oluyorum…’ diye düşünürken utancını yüzüne yansıtmamakta zorlanıyordu.

‘Evet.’ Diye cevapladı Ay’ın sesi zihninde. ‘Eğer düşünmeden hareket etmemiş olsaydın, içinde bulunduğun duruma düşmezdin.’

‘Ona yardım edemez miyim?’ diye sordu Rene. Aklına hiçbir şey gelmiyordu; lakin bu, Ay’ın da aklına bir şey gelmemiş olduğunu göstermezdi.

‘Geçen sefer onu nasıl durdurmuştun?’

‘Kadim dil ile…’ Kama, adadayken dönüşüm geçirmenin eşiğine gelmişti. Rene de onu tek bir sözcük ile yatıştırmıştı. ‘Ama şu anda çoktan tam bir dönüşüm geçirdi… Eğer bu da işe yaramazsa...’

‘Onu da o zaman düşünürsün.’ Diye sözünü kesi Ay.

‘Tamam.’ Rene, Ay’ın önerisini değerlendirdikten sonra Kama’ya doğru hareketlendi. Boğaç ise bir anda ikisinin arasında bitmişti.

“Hey!”

“Noldu?” diye sordu Rene.

Boğaç “Bir adım daha yaklaşmayı denersen…” dedikten sonra cümleyi, ucu açık bir şekilde bıraktı.

“Denersem?” Ne yapabilirdi ki en fazla?

“Sonuçlarına katlanırsın.” Rene, Boğaç’ın gözlerine baktığında, sözlerinde ciddi olduğunu fark etti. Eğer gerçekten ilerlemeye devam ederse, savaşmak için çoktan kendini hazırlamış birisinin bakışlarıydı bunlar. Muhtemelen böyle yaparak Kama’yı koruduğunu düşünüyordu. ‘Ne kadar yanıldığını bir bilse keşke.’

Rene, Kama’yı eski haline döndürmek istiyorsa bu yolun Boğaç ile savaşmaktan geçtiğini anlamıştı.

İkisi de saldırmaya hazır bir şekilde birbirinin açığını kollarken Kama’nın sesi kelimenin tam manası ile bütün denizde yankılandı. “Boğaç!”

İkisi de şaşkınlıktan tek kelime edememişti. Çünkü Kama’nın ağzından çıkan her bir kelime kadim dildeydi.

“Bırak… Gelsin…”

Boğaç bir an itiraz edecekmiş gibi göründü. Bir an sonra ise yavaşça Rene ile Kama’nın arasından çekildi.

Rene, ağır adımlarla Kama’ya doğru ilerledi. Daha sonra yere eğildi ve Kama’nın omuzlarından tutarak bir büyü yaptı; böylece hareket etmesini belli bir ölçüde engellemiş oluyordu. Elinden, Kama’nın bütün bedenine yayılan büyük bir büyü akışı vardı. Bunun en büyük sebebi Rene’nin kendisini, Kama’nın kontrolünü kaybetmesi ihtimaline karşı korumak istemesi değildi. Aynı zamanda bu büyü ile kendi içindeki büyü gücünü hareketli hale geçiriyordu. Böylece Kama ile aynı seviyeye ulaşabilir ve sözlerinin ona etki etme şansını en üst düzeye çıkarabilirdi.

Gözlerini kapatarak birkaç saniye odaklandı. Bu sırada ortam o kadar sessizleşmişti ki, dışarıdan gelen dalgaların melodisi hariç hiçbir ses duyulmuyordu. Enerjisinin ritmi değişirken bedeninin zorlandığını hissediyordu. Derken Rene gerçekten duymaya başladı. Kendi kalbinin atış sesini duyabiliyordu… Ve onun yanında bir şey daha. Bir ses daha vardı, fakat bu ses, kendi kalbinin atış sesi ile o kadar eş zamanlı oluşuyordu ki onu ayırmak neredeyse imkânsızdı. Yine de Rene bunu ayırabilmişti. Kama’nın kalp atışının sesiydi bu.

Aniden kadim dildeki kelimeler zihnine doluşmaya başladı. O kadar fazlaydılar ki, diğer ırkların oluşturduğu bütün sayılar bu büyüklüğü belirtmek konusunda yetersiz kalıyordu. Her eylem ve her durum, her canlı ve her cansız, her nesne ve her ruh için bir isim… Fakat Rene’nin yalnızca bir tanesine ihtiyacı vardı. Rene, ihtiyaç duyduğu kelimeyi, diğerlerinin arasından çekip aldı. Daha sonra Kama’ya daha da yaklaştı ve duyulamayacak kadar düşük bir sesle fısıldadı…

X                     X                     X                     X                     X                     X

“DUR!” Rene’nin ağzından çıkan bu tek kelime fiziksel bir darbe yemiş gibi Kama’nın sarsılmasına sebep oldu. Fakat bunu sebebi acı değildi. Yani, tek sebebi acı değildi… Aniden üzerine düşen bir şeyle birlikte vücudunda dolaşan bütün enerji bir anda durgunlaşmıştı. Tereddütle gözlerini açtığında Rene’nin üzerine yığılmış olduğunu fark etti. Derin derin nefes alıyordu ve çok fazla terlemişti.

‘Bilincini mi yitirdi acaba?’

Bu soru Kama’nın aklına geldiği anda Rene tek gözünü açarak cevapladı. “Hayır, bu kadarcık bir şeyle bayılacak kadar zayıf değilim.”

“Öyle demek istemedim.” Rene ‘zayıf’ olarak nitelendirilebilecek birisi olmasa da kendisine ‘zayıf’ denilmesini hakaret olarak algılayacağı bir gerçekti.

“Biliyorum…” Rene bir süre sessiz kaldıktan sonra titreyen bir sesle konuştu. “Kama…”

“Efendim?”

“Ben… Üzgünüm…” Rene, yüzünü Kama’nın göğsüne bastırmıştı. “Bir an şey sandım…”

Kama usulca Rene’nin başını kaldırarak gözlerinin içine baktı. “Rene… Şunu unutma: Bu dünyanın sonu olsa bile ben, Kama, Gündüzün taşıyıcısı olan kişi senin karşında yer almayacağım.” Nasıl yaptığını bilmiyordu fakat bir şekilde ağzından çıkan bütün sözcükler kadim dile çevriliyordu.

Aralarında bulunan güç ve güven bağı iki ayrı zincir şeklinde yavaşça belirmeye başladı. Güveni simgeleyen siyah beyaz zincir giderek kalınlaştı. Birkaç saniye sonra iki zincir de silikleşerek yok olduğunda neler olduğunu anlaması zor olmadı. Aralarındaki güven bağı bir parça daha güçlenmişti.

Rene birkaç saniye şaşkınlıkla bakakaldı. Daha sonra ardına kadar açılmış gözlerinin kenarlarında biriken yaşlar yanaklarına doğru kayarken yüzünü, tekrardan Kama’nın göğsüne yasladı.

“Ben sizi biraz baş başa bırakayım?” cümlenin bitişindeki vurguya bakılırsa bu bir soruydu.

Kama başını hafifçe sallayarak onayladıktan sonra Boğaç kamaradan dışarıya çıktı ve kapıyı kapattı.

Rene, birkaç dakika sessizce ağladıktan sonra bir fısıltıyla sordu. “Nasıl bunu yapabiliyorsun?”

“Neyi?”

“Nasıl beni affedebiliyorsun? Ben… Ben senin yerinde olsaydım, kendimi asla affetmezdim…”

Kama konuşurken hala kadim dili kullanıyordu. “Ne olduğumu ayrıca ne olabileceğimi gördüm. Ve bu yüzden seni affediyorum. Şimdiyse sen kendini affetmelisin… Ve de beni…”

“Seni mi? Neden?” diye sordu Rene başını kaldırarak.

Kama hiçbir uyarı yapmadan konuşmaya başladı. Hala kadim dili konuşabiliyorken denemesi gerekiyordu. “Rene…” ağzından çıkan sözcükler Kama’nın ne istediğini anlamışçasına Rene’yle aralarında oluşacak olan üçüncü bağ için silik bir zincir oluşturdu.

Rene öylece kala kalmıştı. Kama şu anda onun aklından geçenleri tahmin etmekte hiç de zorluk çekmiyordu. ‘Muhtemelen onu arkasından bıçakladığımı düşünüyor…’

‘Gerçekten bunu yapacak mısın?’ zihnine gelen ses ilk taşıyıcıya aitti.

Kama, bu soruyu cevaplamak yerine bağı oluşturmaya devam etti. “Ben, Kama! Gündüzün taşıyıcısı olarak bağı kırma hakkımdan feragat ediyor; karşılığında ise senin, Gecenin taşıyıcısı olan Rene’nin öldürme gücünü elime alıyorum!”

Birkaç saniye beklemesine karşın hiçbir değişiklik hissetmiyordu. ‘Başardım mı?’

‘Tabi ki başaramadın.’ diye yanıtladı İlk taşıyıcı. ‘Bunun gücünün sınırsız olmadığını sana en başta söylemiştim!’

‘Peki şimdi ne olacak?’

‘Yerinde olsam kaçmaya hazırlanırdım…’ dedi İlk taşıyıcı haklı olarak.

Aslında tek yapmak istediği Rene’nin bir başka insanı daha öldürmesine engel olmaktı. Bir bakıma Alex ile olan yeminini yenilemek… Ama bunu bile başaramamıştı. Ve şu anda, muhtemelen yapmaya çalıştığı bu şey yüzünden Rene onu öldürecekti.

Fakat Kama, İlk taşıyıcının sözlerine rağmen kılını dahi kıpırdatmadı. Geçen sefer Rene benzer bir antlaşma sunduğunda onun da Kama’yı bağlamaya gücü yetmemişti. Kama ona yardım etmemiş olsa, antlaşmanın gerçekleşmesi imkânsız olurdu. Yani bu sefer de Kama’nın yapması gereken şey benzer olmalıydı. ‘Rene’yi buna ikna etmeliyim!’

“Bana güveniyor musun?” diye sordu Kama, korkusunu olabildiğince sesine yansıtmamaya çalışarak. Bunun işe yarayacağına kendisi bile pek inanmıyordu ama denemekten başka çaresi yoktu!

Fakat Rene, Kama’nın aklından geçenleri yalanlarcasına “Güveniyorum!” diye hiç düşünmeden yanıtladı. Birkaç saniye sonra gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Ağır ağır gözlerini açarken saçları siyahtan beyaza dönüşüyordu. “Ben, Rene! Gecenin taşıyıcısı! Gündüzün taşıyıcısı olan Kama! Senin sunduğun antlaşmayı, KABUL EDİYORUM!” Sözlerini tamamladıktan sonra parmağını ısırmış ve akan kanla kendi göğsünün üzerine bir çizik atmıştı. Kan, kendiliğinden hareket ederek iç içe geçmiş bir dizi yazı şeklini aldı ve hızla kuruyarak Rene’nin önce bir omzundan boynunun altına sonraysa diğer omzuna uzanan simetrik bir dövmeye dönüştü. Kendi kanını kullanması ileride bağı istese bile kıramayacağı anlamına geliyordu.

Ardından aralarındaki silik zincirin içi aniden yakut kırmızısı bir renkle dolarak parlamaya başladı. Birkaç saniye sonra zincir solarak kaybolduğunda Kama ancak rahatlayabilmişti. ‘Biraz fazla kolay olmadı mı?’ diye düşündü kendi kendine. Bu sırada düşüncelerini Rene’ye kapamayı unutmamışı.

‘Senin için kolay olabilir…’ diye yanıtladı İlk taşıyıcı.

Aslında Kama da biliyordu ki bu Rene için hiç de kolay bir seçim değildi. İleride düşmanın olacağını düşündüğün birisi ile böyle bir antlaşma yapamazdın. Özellikle de bu kişi gezegendeki bütün yaşamı yok edebilecek potansiyele sahip ise…

“Peki…” dedi Rene merakla. “Neden böyle bir şey yaptığını açıklayacak mısın?”

“Şey…” Kama açıklamaya çalışırken kızardı. Ona Alex’in yaptığı gibi yapmak istediğini söylese bu çok çocukça görünürdü ama başka bir açıklaması yoktu bunun için. “Ben yalnızca…” sözleri, kapının aniden açılması ile yarıda kesildi.

“Aranıza girmek istemem ama acil bir durum var. Dedi Boğaç. “Birkaç gemi bize doğru yaklaşıyor. Böyle giderse bizi pruva tarafından bordalayabilirler.”

Rene ayağa kalktığı gibi Kama, gemileri görebilmek için geminin ön kısmına doğru koştu.

Toplamda 4 gemi vardı. En öndeki, kürekleri durmaksızın çalışan bir ticaret gemisiydi. Arkadaki üç gemininse var olma sebeplerini belirtmek üzere en uzun direklerine siyah beyaz bir bayrak asılmıştı. “Korsanlar…” diyerek herkesin bildiği gerçeği dile getirdi Boğaç.

“Evet…” diye iç geçirdi Rene. “Neyse ki bizim peşimizde değiller.”

“Onları kurtarmalıyız.” Dedi Kama.

“Neden?” Rene’nin ses tonu tamamen duygusuzdu. Az öncekine oranla neredeyse hayattan kopmuş gibi.

İlk taşıyıcı Kama’nın düşüncelerini anlamış gibi ‘Taşıyıcılar, içlerinde taşıdıkları güçlerden dolayı duygusal olarak oldukça dengesizdir.’ diye belirtti. ‘Buna sen de bir istisna değilsin.’

Kama, İlk taşıyıcının söylediklerini umursamayarak “Öylece öldürülmelerine göz yumamayız.” dedi Rene’ye.

“İnsanların işlerine karışmaktan hoşlanmıyorum… Daha önce olanları biliyorsun.”

Belli ki ticaret gemisinin kürekçileri yorulmuştu. Kama ile Rene tartışmayı sürdürürken üç korsan gemisi tacirler ile arasındaki mesafeyi kapatmaya başladı.

“Sırf geçmişin yüzünden onların ölmesini mi izleyeceksin?”

“Sen ne yapmamı istiyorsun? Korsanları öldürmemi mi?” diye asabi bir şekilde yanıtladı Rene.

“Hayır, ama… Başka bir yolu olmalı!” Böyle söylemesine rağmen Kama’nın da aklına hiçbir şey gelmiyordu.

“Başka bir yolu yok! Ya korsanlar ölecek, ya da tacirler; ve belirtmek isterim ki bir avuç insanı korumak için başka insanları öldürerek yeminimi bozmak gibi bir düşüncem yok!”

Boğaç “Ne yemini?” diye araya girse de, ne Rene, ne de Kama ona cevap vermedi.

Rene’nin söylediği her söz, Kama’nın öfkesini biraz daha körüklüyordu. “Nasıl böyle umursamaz olabilirsin?” diye sordu sıkılı dişlerinin arasından.

Rene karşılık vermedi. Yalnızca gözlerini kaçırmakla yetindi.

‘Nasıl! Neden! İnsanlar ölecek fakat sen burada…’ Aniden etrafı kararınca Rene ile olan bütün bağlarının koptuğunu hissetti. Birkaç saniye içerisinde kendini bembeyaz boşluğa bakarken bulmuştu. Karşısında, daha önceden de gördüğü mermer kapılar vardı. Lakin bu sefer kapılar aralıktı.

İki kapının arasından sızan siyah madde Kama’nın etrafında spiraller çizecek şekilde dağılmıştı.

Kama neler olduğunu o anda anladı. Güneş onu ele geçirmeye çalışıyordu…

Çevirmen Notu

Bu seriyi hala okumakta olan tek bir kişi bile varsa diye yazdığım not...

Uzun zamandır yükleme yapmıyordum. Bu, elimde malzeme olmadığından değil de daha çok atmaya üşendiğimden oldu. Anlatım bozukluklarını ve noktalama hatalarını bulmak oldukça zaman aldığından ve son zamanlarda bunlara ayıracak vaktim olmadığından bu işten oldukça uzaklaşmıştım. Yine kendi kapak tasarımımı çizmekle uğraşmam -evet, kapak bana ait değil ve çizim konusunda da bariz bir şekilde yeteneksizim-  ve vizelerle başımın biraz dertte olması da bu konuda etkiliydi. Fakat korona sebebi ile eve kapandığım son zamanlarda oldukça boş vaktim oldu ve elimdekileri olabildiğince paylaşmaya devam edeceğim. Yine de bu biraz zaman alabilir. Dediğim gibi anlatım bozuklukları ve akıcılık gibi şeylerle fazla fazla uğraşıyorum. Bunun sebebi de dil bilgim de yeterli olmadığı halde başka insanların önüne bitmemiş bir şeyi atmaya çekinmemdir.

Notun sonu...

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-22 00:16:04
Emekleriniz için teşekkürler.
PoolKodus (131 puan) Üye
2020-07-26 14:36:31
Gzl.
Redafornv2 (1278 puan) Üye
2020-03-29 18:34:45
Bekledigime degmis yemin ederim cok guzel bi bolumdu. Umarim devami gelir Thank u Yazar_sama