Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

28 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1446 Görüntülenme
Bu bölümü 36 Kişi beğendi.
Cilt 10

Yetimhane - Kısım 2

“Tamam çocuklar, hadi tabaklarınızı alın ve sıraya girin. Kahraman kepçeyle, yetimhanenin bahçesinde bulunan masanın üzerinde bulunan bir tencere et yahnisini karıştırdıktan sonra çocuklara dönmüştü. Genelde yetimhaneler dendiğinde akla yoksunluk gelse de bu bina şaşırtıcı derecede büyüktü. Çocukların bağırış çağırış içinde oynayabilecekleri çok fazla yer vardı. “Sıranızı beklemezseniz, hiç alamazsınız, o yüzden birbirinizin önüne geçmeye çalışmayın!”

“Tamam!!” Çocuklar hevesle cevap verdikten sonra söyleneni dinlediler ve kendi kendilerine düzgün, tek bir sıra halinde dizildiler.

 

Her ne kadar yemeği hazırlamış olmamın asıl sebebi çocuklar olsa da, küçük yemek toplantımıza tek katılanlar çocuklar değildi. Carlotta ve yetimhanenin müdürü de orada hazır ve nazırdı.

 

“Yemeğin kokusu gerçekten çok davetkar bir kokusu var,” dedi Carlotta. “Adı neydi, tekrar söyler misin?”

“Şey... Sanırım et yahnisi demişti. Baharatlandırmasına kadar kendi başına yaptığı için nasıl yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok. Biraz ister misin Carlotta? Çok fazla var ve eminim çocuklar tek başlarına bu kadar yemeği bitiremezler.”

“Biraz alayım o zaman.”

“Peki ya siz Bayan şey... Firni’ydi değil mi?”

“Olur... Sanırım birazcıktan bir şey olmaz.” Yetimhane müdürü tereddütlü bir şekilde başıyla onayladı. “Bunu yaptığınız için teşekkür ederim. Misafirimiz olduğunuzdan, size misafirperverlik göstermesi gereken biz olmalıydık. Ve buna rağmen...”

“Sorun değil.” Nell gülümsedi. “O zaten söylemişti, birden kapınızın önünde belirip, gece kalacak yer isteyen bizdik. Bunu borcumuzu ödemek için kendi yöntemimiz olarak görün.”

 

Her ne kadar herkese yetecek kadar yahni olsa da menüdeki tek yemek bu değildi. Bitişik bir masanın başına kurulmuş ben, ikinci yemeği, bütün bir et rostosunu, çocukların rahatla yiyebilmesi için küçük parçalara ayırıyordum.

 

Büyük et parçasını daha küçük et parçalarına çevirmem, yemeklerini yerken gözleri ellerime takılı kalmış çocukların hoşuna gitmiş gibiydi. Yani, tabii ki de hayır. Yemeğe yumulmak için sabırsızlanıyorlardı, bunu biliyorum.

 

Muhtemelen bu iki yemeğin tatlarını merak ediyorlardır. Gerçi, her iki yemeği de tanıyamamış olsalar da, beklentilerinin bayağı büyük olduğu belliydi--ki bu da sorun değil zaten. İkisi de gayet lezzetliydi. Onlara verilenle mutlu olacaklarından emindim. Ama ben olamazdım. Normal Japonlar bu tarz durumlarda bir tür köri pişirirlerdi. Bir grup aç çocuğu doyurmak dendiğinde standart olarak bu yapılırdı. Ama içinde hiç pirinç olmazdı. Durumun ne olacağını bilemediğimden, yanımda bir sürü tahıl türünden yiyecek getirmiştim. Bu yüzden, başka bir şey katmadan, sadece meyaneyle yapılacak bir şey düşünmem gerekiyordu. [1] En sonunda et yahnisini seçmiştim. Her ne kadar Japon estetiği isteğimi karşılamasa da.

 

“Sonraki!” Çocuklardan birisinin tabağının üzerine birkaç parça etten koyduktan sonra, ilerlemesi için sıraya seslendim.

“Sıradaki benim!” Sonraki çocuk hızla bir adım attı, tabağını kaldırdı ve gülümsedi. “Taktığınız maske gerçekten çok havalı gözüküyor Bay Maske!”

“Zevk sahibi birisiniz genç hanımefendi. Senin gibi iyi kızlara bizim orda ne yaparlar biliyor musun?” Diye yarım bir gülüş attım. “Onlara fazladan bir parça et veririz.”

“Yaşasın!”

 

Kızın tabağındaki et yahnisinin üzerini birkaç etle süsledikten sonra, tekrar ilerlemesi için sıraya bağırdım.

 

Her ne kadar fazladan bir parça verdiğimi söylemiş olsam da maske iltifatından sonra da bu sayı standart haline gelmişti. Çocuklar, maskeme iltifat ettiklerinde fazladan yiyecek alabildiklerini hemen kapattıkları için herkes fazladan parça almıştı. Heh. Şu an sadece hediye için söylüyor olabilirler ama bir süre sonra fikirleri değişip bunu sürekli yapmaya başlayacaklarından eminim. Maskelerin ne kadar havalı olduğunu öğrenmek zorundalar. Gerçi o kadar uzun süre burada duracak değilim. Ama anladınız işte.

 

Mantıksız olsa da, mutfakta takılırken, maskemi mecburen bir başkasıyla değiştirmek zorunda kalmıştım. Şu anki maskem, önceki gibi yüzümü tamamen kaplamıyordu. Ağzımın olduğu yerde bir delik vardı, böylece ben de herkesle birlikte yiyebilecektim. Yemek zamanı geldiğinde, maskenin sinir bozucu olacağını zaten biliyordum. Ağzımla içine koymak istediğim herhangi bir şey arasında bir bariyer olacağından bana zorluk çıkaracağı belliydi. Çıkarıp yüzümü göstermek de istemiyordum. Bu beni bir aptal gibi gösterirdi.

 

Gerçi, başından beri bir maskenin arkasına saklanmanın bir anlamı yoktu. Ama umursamadım. Gerçeği söylemek gerekirse bu davranışım sığ düşüncelerden kaynaklanmıştı--maske takmak bayağı havalı hissettiriyordu. Tüm gerekçelerim, kendi kendimi haklı çıkarma çabalarımdan kaynaklanan bahanelerden başka bir şey değildi.

 

“Bunu öylece, ücretsiz şekilde vermen sorun değil mi gerçekten?” Carlotta kaşlarını çattı. “Bu yemek bayağı masraflı olmuş olmalı. Hem canavar eti hem de bir sürü baharat kullandığını anladım.”

“Sorun değil.” Mutlu mesut yemeklerini yiyen çocukları izlerken omuzlarımı silktim. “Bu eti aldığım canavarlar çok güçlü değiller. Onlarda birkaç tanesini avlamak benim için sorun değil. Baharatlar da... az çok ev yapımı olduklarından, aşırı derecede masraf olmadılar bana.”

 

Para harcadığım tek şey et yahnisinin suyunu yaparken kullandığım malzemelerdi. Ve buna da çok fazla DP harcamamıştım.

 

Kendimi tatmin edecek kadarını yapmıştım. Illuna ve Shii ile geçirdiğim onca zaman, çocuklara bakış açımı değiştirmişti. Eski hayatımda çocuklardan çok hoşlanmazdım. Ama şimdi işler farklıydı. Onları acı çekerken görmek beni çok hüzünlendiriyordu. Onlara yardım etmemin sebebi, yüreğimin onlar için kan ağlamasını istemememdi. Birden bu davranışımı gelecekte de devam ettireceğimi fark ettiğim için, yeni bir politika benimsedim: Sadece yardım etmek için çıkıp çocuk aramayacaktım tabii ama yakınımdakilere yardım edecektim.

 

Bir süredir mangal yapma havasında olduğum için rostoyu bahçede yapmaya karar verdim. Kızarmış etin kokusu, yiyecek kıtlığı çeken insanları yetimhane önüne çekmişti.

 

“Hey... bir şey mi kokuyor?” diye sordu geçen birisi.

“Evet dostum. Hatırladığım hiçbir şeye benzemiyor, ama dostum, bayağı güzel kokuyor. Karnımı gerçekten acıktırdı.” dedi diğer adam.

 

Yetimhanenin önünde bir kalabalığın oluşması çok uzun sürememişti. Birçoğu, gözlerinde açlığın getirdiği kıskançlıkla içeriyi gözlüyordu. Hmm... Biliyor musun? Aslında şu an, aklımdaki şey için çok uygun bir fırsat olabilir.

 

“Hey Nell, biraz benim yerime bakabilir misin?”

“Hı? Uhm, tabii.”

 

Servis işini kahramana bırakıp, kalabalığa doğru yürüdüm.

 

“Aç mısınız lan şerefsizler?” Sorumu sorarken gösterişli bir şekilde durup kollarımı birleştirdim.

“E-evet.” Her ne kadar bana şüpheli bir şekilde cevap vermiş olsalar da, kalabalığın içindeki birkaç kişi niyetimi anlamıştı.

“Etin tadını özlüyor musunuz?”

“E Evet!” İkinci tepki çok çabuk gelmiş ve ilkinden daha enerji doluydu. Kalabalık gaza gelmeye başlamıştı.

“O zaman et alacaksınız.” dedim. “Ama bana yardım ederseniz.”

 

Eşya kutumu çıkardım ve sokağın ortasına bir sürü canavar cesedini bıraktım.

 

“O-o-olur...” aniden önlerine dökülmüş bir sürü yiyeceği gören kalabalık tepki verirken kekelemişti.

 

Envanterimdeki etler iki farklı kategoriye ayrılabilir: doğranmış etler ve hala canavar şeklinde duran etler. Yetimhaneye yiyecek haline getirilmeye hazır olan etlerin hepsini vermeyi planlıyordum. Her ne kadar kalanlar benim için çok gelecek olsa da kalanları kullanmak uygunsuz olurdu. Ama yetimhanenin iyiliği için buna katlanmaya karar verdim.

 

Ya da en azından, bu kadar ani olmasa da bu kadar uygun ucuz iş gücü bulamazdım. Elimizdekiyle yetinmemiz gerekir değil mi?

 

“Geriye yahni kalmadı. Bu yüzden kokusunu aldığınız şeyden alamayacaksınız.” Dedim. “Ama kullanabileceğiniz bir sürü et var. Ya da en azından alıp götürmeye hazır diyebiliriz. Gördüğünüzden eminim, hazırlanmış değiller. Ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz. Yemek istiyorsanız, çalışmanız gerek.”

 

Kalabalığın arasından birkaç tanesi öne çıktı.

 

“Bu benim kolaylıkla halledebileceğim bir şey. Dükkanım şu an kapalı olsa da ben bir kasabım. Normalde her gün yaptığım işin birazını yapmak sorun değil.” dedi kalabalığın içinden birisi.

“Beni de say. Pek öyle gözükmesem de eskiden bir maceracıydı. Ve canavarları parçalama konusunda bayağı becerikliyimdir.” diye bir başkası ekledi.

“Pişirme işini bana bırakabilirsiniz! Yakındaki restoranlardan birinde bir aşçıyım.” dedi bir üçüncüsü.

“Biraz tabak getireyim! Evde bu durumlar için kullanacak kadar büyük tabaklardan var!” dedi dördüncü birisi.

 

Organize olmamış yığın, ekiplere ayrılıp işe koyuldu.

 

“Güzel.” diye sırıttım. “Şimdi dinleyin. Yemekleri sadece hazırlamada payı olanlar yiyebilecek. Ve işiniz bitene kadar yemeğe dokunmak yok. Az kalacağından endişelenmeyin. Çünkü işiniz bittiğinde boğazınızdan aşağı o kadar çok yemek dolduracağım ki durmam için bana yalvaracaksınız!”

 

Cesaretlendirmek için kibirli kibirli konuşmaya devam etmişti. Doğrusu, istediğim kadar kendim gibi davranma hakkım vardı. Yemeği sağlayan benim sonuçta. Ben olmasam bütün bu olayın gerçekleşmesi imkansız.

 

Muhahahaha! İçimden kahkaha atmıştım. Çalışın, cahil plebler. Çalışın ve her zaman istediğim ucuz iş gücünü bana sağlayın!

 

Yetimhanenin önündeki kalabalık diğerlerinin de dikkatini çekmiş ve başına üşüşmelerine sebep olmuştu. Kalabalığın boyutu arttıkça canavar etinin miktarını da artırıyordum, böylece yapılacak iş miktarını da artırıyordum. Böylece, yapılan gürültü artmış, dolayısıyla kalabalığı daha çok insanın fark etmesine sebep olmuştu. Kendi kendini sürekli tekrar eden, tehlikeli bir döngüydü.

 

Yetimhanenin bulunduğu sokağın, bir doğaçlama gösteri mekanı haline dönüşmesi çok sürmemişti.

Çevirmen Notu

[1] Meyane, un ve hayvansal ya da bitkisel yağın (genelde tereyağ) kavrulmasıyla yapılan, genelde çorbalara konulan bir tür sos veya sos bağlayıcı malzeme.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-12 01:14:12
:D
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-31 11:38:54
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 23:54:22
Ucuz iş gücü 😂 Bölüm için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-06-22 15:49:46
Sizi gidi pelebler, çalışın lan :3
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-03 05:21:16
Amaç ne ? çok saçma ne yapıyorsa artık.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-28 21:38:57
her zaman istediğim ucuz iş gücünü okuyunca kahkahamı tutamadım🤣 Bölüm çok iyi. Çeviri için teşekkürler, ellerinize sağlık ^
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-28 20:46:58
Calis kole calis
egoist144 (1204 puan) Üye
2020-04-28 20:31:16
marabalarınıda buldu 😀 elinize sağlık
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-28 19:48:27
çeviri için teşekkürler