Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

13 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1320 Görüntülenme
Bu bölümü 38 Kişi beğendi.
Cilt 13

Asıl Olay Başlıyor: Yuki’nin İlk Maçı

Ön eleme maçımdan sonraki gün sahaya geri döndüm. İlk gerçek maçım için vakit gelip çatmıştı. Ve hazırdım. Maskem yüzümde, saçlarım boyanmış ve güvenilir kılıcım omzumda sallanıyordu.

 

“İlk çıkacak olan, ön eleme maçını silahını bile çekmeden tek başına kazanan, kral tarafından önüne çıkan herkesi etkisiz hale edilmesi için gönderilmiş gizemli cani var! Bayanlar, baylar, yetenekleri henüz ortaya çıkmamış adamı size takdim ediyorum. Ypsilon için bir alkış alalım!”

 

Sunucunun girişi, kalabalığın çığlığa boğulmasına sebep olmuştu.

 

“Ve karşısında, koca gövdesini çeşit çeşit saldırılar yapmak için kullanan, her zaman yeni hareketlerle bizi şaşırtan dev gibi bir adam var. Destia Trome’a toplamda on kez katılmış bu adama sıcak bir şekilde karşılayalım! Paragrow için!”

“Paragrow! Paragrow! Paragrow!”

“Tekmele şunun kıçını Paragrowe! Halledersin!”

 

Rakibim arenanın karşı tarafına adımını attığı anda, kalabalıktan daha yüksek tezahüratlar gelmişti. Vay anasını, tamam be. Sokayım bu herife. Kıçını kesinlikle pataklayacağım.

 

Paragrowe, aynen sunucunun tarif ettiği gibi kocaman bir adamdı. Baştan aşağı sadece kasla kaplı, iri bir herifti. Sahaya hantal hantal çıkışı, onun bir tür goril gibi hareket ettiğini düşündürmüştü.

 

“Ön. Elemeleri. Bu. Şekilde. Kazanmak. Bayağı. İyi. Hissettirmiş. Olmalı.” Derin, gırtlaktan gelen bir sesle konuşmuştu. Onu duymak, konuşmasının bozuk olmasını göz önünde bulundurmasanız bile acı verici geliyordu. Her kelimeden sonra durup nefes alması gerekiyordu. “Ama. Çok. Fazla. Böbürlenme.”

“...”

“Tek. Yaptığın. Şey. Bizim. Gibi. Müdavimlerin. Herhangi. Birinin. Kolaylıkla. Yapabileceği. Gibi. Zayıfları. Ezmekti.” * * * *

“...”

 

“Hah. Korktun. Mu Bir. Şeyler. Söylemeye. Ne. Dersin?”

“Ah, kusura bakma. Gorilce bilmediğimden, pek kulak asmamıştım. Seni doğru dürüst anlamamı istiyorsan, her kelimende burnundan solumayı kesmeyi öğrenmen gerek.”

 

Gorilin yüzü öfkeyle buruşurken, alnındaki damarlar şişmişti. Çirkin yüzündeki bakış, iş görmeyen ağzının dile getiremeyeceği düşüncelerini anlatıyordu. Onu kızdırdığım anda maçın başladığını işaret eden gong arenayı çınlatmaya başlayınca, alayımın zamanlamasının iyi olduğunu fark ettim.

 

Zil sesiyle beraber, Goril de bana doğru hücuma geçmişti. Her adımını bir titreşim dalgası izliyordu; öyle şişkindi ki, toprak, yaptığı her harekete titreyerek karşılık veriyordu. Yumruğunu gerdi ve kızgın bir savaş çığlığıyla, bir top güllesi gücüyle savurdu. Aşırı gelişmiş maymun, üzerindeki, daha doğrusu üzerinde olmayan, araç gerecin hakkını veriyordu. Herhangi bir yapay silah yerine vücudunu kullanmayı tercih eden türde bir savaşçıydı.

 

“Seni! Lime! Lime! Doğrayacağım!” * *

 

Top güllesi gibi olan yumruğu doğrudan yüzüme geliyordu. Ama bana ulaşamadan kalakalmıştı.

 

“Ne!?”

 

Tam güçle savurduğu yumruğumun avcumun içine değer değmez bütün momentumunu kaybettiğini fark edince, şaşkınlık içinde bağırmıştı.

 

“Bir şey diyeyim mi, hiç de kötü bir yumruk değildi.” dedim, sırıtmaya başlarken. (Maskemden dolayı göremiyordu gerçi.) “Pekala. Sıra bende.”

 

Zaien’i, kınıyla beraber, karnının yanına geçirdim. Kızım gibi gördüğüm kılıcı çekmeyi çok isterdim ama yapamazdım. Herif bunun için fazla zayıftı. Ondan gelecek bir darbe, kesinlikle canını alırdı.

 

Turnuvada herkes istediği gibi dövüşebildiği için çoğu şeye izin vardı. Ama rakibi öldürmek, izin verilen bir şey değildi. Bunu yapmak kurallara aykırı olarak görülüyor ve derhal diskalifiyeyle sonuçlanıyordu. Bir başka deyişle, eğer turnuvadan şutlanmak istemiyorsam, birkaç savaş süresince Enne’i kınında tutmak zorundaydım. Merak ediyorum da acaba beni, kınından çıkarmama zorlayacak birisiyle karşılaşacak güçte biriyle karşılaşacak mıydım?

 

Neyse ki, kın vuruşum, rakibimi doğrudan öldürecek kadar sert değildi. Ancak bu, zayıf bir vuruş olduğu anlamına gelmiyordu. Vuruş onu sadece bayıltmamış, ayrıca onu arenanın diğer tarafına kadar kaymasına sebep olmuştu. Kaydıkça, arkasından toz bulutları kaldırıyordu.

 

Ve bu sadece başlangıçtı. Henüz işim bitmemişti.

 

Hızla yanından geçtim ve koca bedeni tamamen yere düşmeden önce arkasına geçtim. Mantıklı birinin bu pozisyonda yapacağı tek şey vardı: lanet kafasını yere gömçürmekti. Ve ben de tam olarak böyle yaptım. Kafasının arkasına ayağımı geçirdim ve suratını arenanın zeminine doğru olanca gücümle bastırdım. Bayıldığından tamamen emin olmadığımdan, işimi garantiye almak için bir kez daha vurdum.

 

Toz kalkınca, maçın bittiği ortaya çıkmıştı. Gözleri, yuvalarının arkasına dönmüştü; baygındı.

 

“N-ne!? Az önce ne oldu!? Ne olduğunu göremedim bile! Paragrow saldıran taraf olmalıydı, ama görünüşe göre saldırısı yerini bulmamış gibi! On kez katılımcı olmuş adam yerde, baygın bir şekilde yatıyor!”

 

Sunucu durumu hemen seyirciye tarif etmiş, arkasından bir dizi yuhalama sesleri gelmişti. Gorilin suratını ayağımla toprağa gömmemden pek hoşlanmamış gibi görünüyorlardı. Peki, ben de size sokayım!

 

Boş elimi kaldırdım ve kalabalığa orta parmağımı kaldırınca, daha fazla yuhalamaya sebep olmuştu.

 

“N-ne kibirli bir hareket!” Görünüşe göre sunucu, yorumlamayı henüz bitirmemiş olacak ki, olan olayları anlatmaya devam ediyordu. “Ypsilon sadece saygısızca rakibinin yüzüne basmamış, bir de üzerine kalabalığı tahrik etmişti!”

 

Vay anasını. Bu bayağı eğlenceli. Amerikan güreşindeki karşı taraf olayını bilir misiniz? Hani büyük adam rolünü oynayan savaşçılar vardır ya? Aynen, sanırım neden böyle davrandıklarını anlamaya başlıyorum. Yani vay arkadaş. İstediğim şeyi yapmak öyle eğlenceliydi ki, şimdiden bağımlısı olmuş olabilirim. Vuu! Kötü adam olmaya da, ne istersem onu yapmaya da +rep.

 

Bağlantılı olarak söylemem gerekir, ki daha önceden söylediğimi biliyorum, benden berbat bir kahraman olurdu. Kahraman olmadığım için şükretmem gerek.

 

İlk roundumu kazanınca, sahadan öylece çıkmaya başladım. Kalabalık beni hala yuhalıyordu, ama umurumda değildi. Yuhalamaları beni sadece daha iyi hissettiriyordu.

 

***

 

Bekleme odasına döndüğümde yaptığım ilk şey, envanterime girmek ve iblis kralının bana verdiği çanı almak olmuştu. Ön elemelerde oturduğum odanın aksine, şu anda bulunduğum oda, özel bir odaydı. İçerideki tek kişi ben olduğumdan, istediğimi yapmak hemen hemen güvenliydi.

 

“Pekala. Sanırım CIA ajanını çağırmanın zamanı geldi.”

 

Garip, sessiz aleti hızlıca salladım. İçinde bir dizi büyü dalgası belirdi ve çevrem boyunca yayıldı. Haloria’nın iş arkadaşlarından biri, çağrıma hemen yanıt verdi. Odanın köşelerinden biri hızlıca bozulmaya başladı. Köşede bulunan her şey bükülmüş gibi göründükten sonra kapüşonlu tek bir adam belirmişti.

 

“Hmm, bunu daha önce görmemiştim.” dedim. “Bu uzaysal manipülasyon muydu?”

“Vay canına, bayağı şaşırdım.” dedi kapüşonlu adam, yarım gülümsemeyle. “Beni bu kadar kolay okuyabileceğini düşünmemiştim. Büyüyü daha önce hiç görmemiş olmana rağmen, tam olarak nerede belireceğimi bile biliyor gibiydin.”

“Yeaaani, evet, bu tarz işlerde bayağı iyiyimdir. Büyük mesele değil.” Diyerek omuz silktim.

 

Büyülü Göz, içinde mana bulunan her şeyi algılamamı sağlıyordu. Işınlanma gibi bir şeyi algılamak benim için çocuk oyuncağı. Biliyor musunuz, şimdi bir düşününce, bu yetenek bayağı sıkıntılı, değil mi? Muhtemelen sahip olduğum en güçlü şey olabilir. Dostum, bunu birilerine anlatmam gerek. Hatta kapı kapı gezip, efendim ve kurtarıcım olan Büyülü Gözüm hakkında konuşmak için zaman ayırıp ayıramayacaklarını sormalıyım.

 

Bir şeylere bakmak demişken, beliren gizli ajanı analiz etmeye karar verdim. Statları şu şekildeydi:

 

***

Genel Bilgiler

İsim: Lunogill

Irk: Muhafız Şeytan

Sınıf: Sessiz Suikastçi

Seviye: 119

HP: 3996/3996

MP: 9690/9690

Kuvvet: 1001

Can: 992

Çeviklik: 886

Büyü: 1002

Maharet: 1851

Şans: 199

 

Eşsiz Yetenekler

Uzay Büyüsü

Ses Büyüsü

 

Yetenekler

Gizlilik VI

Kılıç Ustalığı VIII

Kriz Saptama VI

Düşman Saptama V

 

Unvanlar

Kralın Sağ Kolu

Suikastçı

İşitilemez

***

 

Önümde beliren suikastçı çok güçlüydü. Canavarlar ve ejderhalar dışında, bu zamana kadar analiz ettiğim tartışmasız en güçlü kişiydi. Gücünün bir kısmı, özel yetenek setinden kaynaklanıyordu... Uzay-zamanı manipüle edebilen birini nasıl durdurabilirsin ki? Vay arkadaş, böyle manyak biriyle nasıl baş etmek gerektiğini hayal bile edemiyorum. Ses büyüsü de kulağa bayağı kullanışlı gibi geliyor. İlk belirdiğinde hiçbir şey duymadığıma yemin edebilirim. Herif tamamen ölüm kadar sessizdi. Görünüşe göre iblis kralının emri altında bayağı ehil kişiler çalışıyor belli ki.

 

“Eee? Bana ihtiyacınız mı vardı?”

“Evet. Biliyor musun bilmiyorum, muhtemelen biliyorsundur ama, kalabalığın içinde birkaç tane düşman olduğunu söylemek istemiştim. Belli ki bana saldırmak için fırsat kolluyorlardı. Bana bir iyilik yapıp, onları fırsat bulmadan halledebilir misiniz?”

 

Bana göre, söz konusu kişiler ya ifritler ya da onlara çalışan birileriydi. Büyülerini harekete geçirmiş, saldırı için hazır bekliyorlardı. Mana görebilme yeteneğim bana, saldırmak için bir fırsat aradıklarını söylemiş, ama savaş böyle bir fırsat daha ortaya çıkmadan savaş bitmişti.

 

“Bir savaşın ortasında olmana rağmen onları fark edebildin mi? Etkileyici. Kralın gerekli olarak gördüğü bir müttefikten daha azını bekleyemezdim.” dedi ajan. “Bulundukları yerleri tam olarak hatırlıyor musun?”

“Aaah... bir düşüneyim...” bekleme alanından dışarı baktım ve bakışlarımı seyircilere çevirdim. “Aslında onları buradan görebilirsin. Tam karşımızdaki kısımda, en üstten üçüncü sırada oturan, saçı üç numaraya vurulu adamı görüyor musun? İlk adam buydu. İkinci adam ise, ilkinin sağ tarafında kalıyor. Hemen bitişiğindeki kısımda. Ön sırada oturan gözlüklü adam, çocuklu çiftin hemen yanında oturuyor.”

 

Hatırladığım ilk iki kişiyi gösterdikten sonra bir elimi çeneme koydum.

 

“Birkaç tane daha var gibi hissediyorum, ama düşünmeden tam olarak bulundukları yeri hatırlayamıyorum. Özür dilerim.”

“Özre gerek yok. Zaten bize fazlasıyla bilgi verdiniz. Diğer hepsinin nerede bulunduklarıyla ilgili çoktan bilgilendirildim. Kısa süre içinde onlarla ilgilenilecek.” dedi suikastçı. “Ve iş birliğiniz için tekrar teşekkür ederim. Çok yardımcı oldunuz.”

“Sorun değil. Onlardan kurtulmak size olduğu kadar bana da yardımcı oluyor. Her neyse, iyi şanslar.”

 

Elimi sallayarak adamla işimin bittiğini gösterdim. Minnettarlığını göstermek için eğildikten sonra, uzaysal manipülasyon gücünü kullanarak iz bırakmadan kaybolmuştu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Shin (95 puan) Üye
2021-04-22 15:47:13
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 15:12:21
Bölüm için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-05 16:05:29
Bu büyüden bize de lazım yuki
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-24 22:47:18
Çeviri için teşekkürler.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-06-15 14:50:51
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-06-13 15:41:08
Çeviri için teşekkürler
darkrai (79 puan) Üye
2020-06-13 14:16:06
elinize sağlık
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-13 14:11:52
O. Adam. Olmak. İstiyorum. :' ) Yuki galiba senden daha havalı birini buldum. O suikastçiye dikkat et, ilerde daha çok işimize yarayabilir. Çeviri ve edit için teşekkürler. Ellerinize, emeğinize sağlı^
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-13 14:36:18
@Sadecesama, Bu adam daha iyi 😂
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-14 20:07:19
@ASİLZADE, hjklgjhf çok iyi. Adı ne ?
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-15 01:04:07
@Sadecesama, hataage kemono michi yazınca çıkıyor komik ve bazen iğrendirici sahneleri bulunan bir anime
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-13 14:04:53
Bölüm için teşekkürler