Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

26 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1281 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 14

Geçici Bir Veda

Gojim’e “orta parmak” gösterdiğim günün ertesinde kendimi bir barda bulmuştum. Onunla kavga çıkarmanın doğal sonucu olarak, turnuvadan diskalifiye edildim ve arenadan atıldım. Turnuva demişken, muhtemelen şu anda finaller falan oynanıyordur. Elveda birincilik koltuğu...

 

Kendimi savunmak için söyleyebileceğim pek bir şey yoktu. Kovulmayı ve muhtemelen daha fazlasını hak etmiştim. Ülkenin en önemli insanlarından biriyle kavga çıkarmak ve bunu halka açık bir yerde yapmak, pek de iyi bir fikir değildi. İşleri daha mantıklı düşününce, onu bir sürü kişinin gözleri önünde öldürmenin hiç de işe yarar bir şey olmadığını fark etmiştim. Varlığı, büyü yapabilme yeteneğimi engellemişti, ki bu da savaşın uzun, yorucu ve istediğimden daha zorlu geçeceği anlamına geliyordu. Onun işini bitirmeden önce muhafızlarının araya girmeleri garantiydi. Bir dakika, ya Hükümdar Baskısı kullansaydım ve ön elemelerde olduğu gibi hepsini halletseydim? Bir yetenek olduğundan, büyülerden falan farklı işliyordu, bu yüzden de engellenmeyebilirdi. Şeyy, bir dakika, hayır, salağım. Kimi kandırıyorum? Tek yaptığı manamı diğer herkese sertçe vurmaktı. Temelde, büyülerle aynı şekilde işliyordu. Evet, muhtemelen o da engellenirdi. Lanet olsun!

 

Dostum, istemeden de olsa, elimdeki kartları daha iyi oynayabilseydim onu daha çok hırpalayabilirdim diye düşünüp duruyorum. Ah, pekala, geçmiş gitmiş bir şeye üzülmenin anlamı yok. Onu analiz edemediğimden tam olarak ne kadar güçlü olduğunu da bilmiyordum nasılsa. Evet, salla. Bunu düşünmeyi keseceğim.

 

İç konuşmamı kestikten sonra, dikkatimi karşımda oturan kılıç ustası yaşlı kahyaya geri odakladım. Nell’le gitmiş olduğumuz barda, kısa bir buluşmanın ortasındaydık. Her ne kadar tek konuşanlar kahya ve ben olsak da Enne ve Leila da yanımızdaydı.

 

“Kahraman nereye gitti?” diye sordu yaşlı adam.

“Merak etme, güvende. Bir süre savaşmak zorunda kalacaktım ve arada kalmasını istemiyordum, o yüzden onu evime yolladım.” Dedim. “Planlarınızı bozduysam falan, özür dilerim.”

“Lütfen, merak etme. Güvenliği, her ne planımız varsa ondan daha önemli.” dedi, sert bir şekilde başıyla onaylayarak. “Bu, yakınlarda yaşadığın anlamına mı geliyor?”

“Şeyyy, pek sayılmaz. Aslında bayağı uzak, ama en güvende olabileceği yerde olduğunu temin ederim.”

“Uzay-zamanı manipüle eden bir büyü ya da bir eşya kullandığını sanıyorum?”

“Evet, aynen. Öyle bir şey.”

 

Sessiz konuşmaya gerek kalmadan, istediğimiz şeyi rahatça konuşabiliyorduk ve bu, barın, konuşmalarımız duyulamayacak kadar gürültülü olmasından kaynaklanmıyordu. Hatta bunun tam tersiydi. Mekan neredeyse boştu ve bizden başka müşterisi yoktu.

 

“Durum her neyse, bana unutulamayacak bir iyilik yapmış oldun. Teşekkür ederim.” Kahyanın yüzü pişmanlıkla dolu bir hal alırken, kaşlarını çatmıştı. “En çok ihtiyacı olduğunda ona yardımcı olamadığım için, araya girmek zorunda kaldın.”

“Hey, rahatla. Bunun için kendini suçlama. Gerçekten senin hatan değildi. Sadece kötü bir zamanlamaydı.” Ağzımda garip bir gülümseme oluşmuştu.

 

Yaşanan hadiseleri tanımlayacak olsaydım, sadece bir talihsiz olaylar dizisi derdim. Görünüşe göre kahya ve ben, aynı vazifeyle görevlendirilmiştik. Bu, her ikimizin de turnuvaya katılarak kuvvetimizi kanıtlamaktı. Onun görevi, insanların tanınmayı hak eden varlıklar olduğunu, onların da iblis türünün en iyileriyle omuz omuza durmaya değebilecek savaşçılar olabileceğini sergilemekti. O ırkının yüzü olarak görev yaparken, Nell arkada çalışarak, müttefik toplamaya uğraşıyordu. Ne yazık ki, gruplarını bölmek iki tarafa da sorun çıkarmıştı. O benimle savaşmak zorunda kalmışken, Nell de kendini ortada hayatı olan bir savaşın içinde bulmuştu.

 

Arka tarafta dönen işlere hiç dahil olmamış biri olarak, Nell’in tam olarak neye bulaştığını pek bilmiyordum. Gerçi, malum siyah giyen ajan, bilmem gerekenleri, dünden razıymış gibi anlatmıştı. Ona göre, her şey sadece bir tesadüftü.

 

O, sadece kanat taşıyıcılarını saf dışı bırakmak için hazırlanıyordu. Onlar da kendi hallerine bırakılamayacak kadar güçlüydü. Tüm ilerlemeler ve teklifler başarısızlıkla sonuçlanınca ifritler, kanat taşıyıcılarının muhtemelen kendilerine katılmayacağı hükmüne varmışlardı. Öngörüleri, kanat taşıyıcı kabilesinin düşman müttefiki olmadan önce ezilmesi gerektiğine karar vermelerine sebep olmuştu.

 

Planı mükemmeldi. İçeriden bir adam bulmuşlar ve onun sayesinde ifritlerin nüfuzunu yaymışlardı. Onlardan ikisi, ifrit emelleri için savaşmaya meyilli bir grup yarabilmişlerdi. Sahne hazırdı. Böylece, saldırıya geçtiler. Eğer her şey plana göre ilerlerse, kanat taşıyıcılar bir gecede düşecek ve ifritlerin her dilediğini yapmaya gönüllü bir grup olarak doğacaklardı. Ama planları bozulmuştu. Nell tarafından. Varlığı, beklemedikleri bir faktördü. Onu hesaba katmamışlardı. Ne kudreti ne de son nefesini verene kadar ona direnmelerini beklememişlerdi. Kahraman, tek başına, sadece soykırımın tamamlanmasını engellememiş, ayrıca neredeyse bütün birimini yok etmişti.

 

Top yekun başarısızlık ufuktaydı. Savaşın başarılı olduğu tek sevindirici nokta, kanat taşıyıcılarının bir ulus olarak gücünün azaltılmış olmasıydı. Yine de operasyon girilen zahmete değmemişti. Özellikle kalanların hepsini temizlediğimi düşünüldüğünde, çok fazla adam kaybetmişlerdi. Dahası, geride kalan kanat taşıyıcıları, kendilerini ifritlerin karşıtı olarak bulmuştu. Şu anda kralın çatısı altındalardı. İş birliği karşılığında güvenlik sözü vermişti. Ve bunu minnetle kabul ettiler. Demek istediğim, onları görür görmez indirmekten fazla bir şey için uğraşamazdım ama, statları bayağı yüksekti. Eminim şu Bay Kara Kalpli İblis Kralı, onları iyi değer--şey, yani onlarla iş birliği yapacaktır. Evet, öyle.

 

“Peki sen ne yapmayı planlıyorsun? Biliyorsun, işler değişti sonuçta.” diye sordum.

“İblis diyarında kalacağım ve henüz tanışmadığın diğer iki yoldaşımla birlikte hareket edeceğim. Mekina ve Ronia, mevcut durumu rapor etmek için ülkelerine dönecekler. Bana görüşmemiz durumunda sana teşekkür etmemi istediklerinden, sanırım çoktan iblis diyarından ayrılmışlardır.”

 

Vay canına. Altı kişiler miymiş? Bu kadar çok olmalarını beklemiyordum.

 

“Öyle mi? Peki şey, durum buysa, onlara iyi dileklerimi iletin, falan.”

“Aynen öyle yapacağım.” dedi yaşlı kahya. Nazik, neşeli sesi, kelimeler ağzından dökülmeden hemen önce kayboldu. Gülümsemesini, olabilecek en ciddi bir ifadeyle değiştirdi. “Tekrar söylemeliyim Yuki, yaptığın şeyden ötürü sana teşekkür ederim. Yaptığın şey, karşılıksız bir destekti. Lütfen, lütfen, eğer senin için yapabileceğim bir şey varsa bana söyle. En parlak dönemimi çoktan geçirdim ve gençliğimde yapabildiğim şeyleri pek yapamıyorum, ama nezaketinin karşılığında her şeyimi sana adamaya hazırım. Dileğin benim için bir emirdir, saygıdeğer efendim.”

“Dostum, sakinleş.” dedim. “Bak dostum, yapmak istediğim şeyi yaptım. Hepsi benim içindi. Bana hiçbir şey borçlu değilsin.”

“Niyetin hiçbir şeyi değiştirmez.” dedi yaşlı adam. “Sonuç olarak, benim yerimi aldın ve görevimle bağlı olduğum kişileri benim yerime korudun. Sana olan borcum bir gerçek ve ödemekten kaçınamayacağım bir borç.”

 

Ne yaparsam yapayım konuyu değiştirmeyeceğini hissetmiştim. İnatçılık savaşında yaşlı bir katırla savaşmanın pek bir manası yoktu, o yüzden seçeneklerimi düşünmeye karar verdim. Kısa bir duraksamadan sonra, yavaşça ağzımı açtım ve aklıma gelen en iyi teklifi söyledim.

 

“Pekala, şuna ne dersin, babalık? Buradaki görevini falan bitirdiğin zaman, bana nasıl kılıç kullanacağımı öğretmeye ne dersin?”

“Bir kılıç demek?”

“Evet. Neden olduğunu anlayamıyorum ama, kılıçlarla pek uyuşamıyoruz. Çok fazla maharetim var, ama bu sorunu çözemiyorum. Şu anda eve gitmeyi planlıyorum, o yüzden belli ki beklemem gerekecek. Ama sen ve Nell birlikte çalıştığınız için, muhtemelen eninde sonunda birbirimizi tekrar göreceğiz.”

“Hmmm...” yaşlı adam bir süre ölçüp tarttı. “Birinin sahip olduğu stat değerleri, sadece yaklaşık tahminlerdir. Kesin olarak doğru olmak zorunda değiller. Herkesin kendi güçlü ve zayıf olduğu yanları vardır ve stat değerleri, genellikle bu durumu açıklayamaz. Pekala, şans doğduğu vakit, sana memnuniyetle kılıç oyununu öğreteceğim.”

“Teşekkürler dostum, buna minnettarım. Ne zamandır onu kullanmada daha iyi olmak istiyordum, bilirsin, kılıç kullanmayı pek bilmemek bir süredir başıma bela oluyor.” Konuşurken kucağımda oturan kızın başını okşadım.

 

Pek tepki vermemişti ve bunun sebebi sessiz mizacından değildi. Enne, ağzına et tıkmakla meşgul olduğundan konuşamıyordu. Bana kalırsa, böyle davranmakta gayet haklıydı. Sonuçta buranın yemekleri harika.

 

“İşlemi kendi gözlerimle gördüm, ama buna rağmen, onun, kılıcının cisimleşmiş hali olduğuna inanmakta hala zorlanıyorum. Gerçekten garip bir olay...” diye mırıldandı.

 

Kısa bir duraksamadan sonra, kılıç kız ona bakıldığını anlayınca çatalını bir parça ete batırdı ve yaşlı kahyaya doğru uzattı. “Bir parça alabilirsin. Ama sadece bir parça.”

 

Bu hareketi kahyanın, sadece yaşlı adamlarda görebileceğiniz şekilde gülmesine sebep olmuştu. “Teşekkürler küçük hanım, ama lütfen, bana aldırış etmeyin ve yemeğinizin tadını çıkarın.”

“Kibar ol Enne. Bir et parçasını öyle uzatmak kabalıktır.” dedi Leila.

“...Tamam.”

 

Koyun kızın verdiği ders, Enne’in çatalı geri çekmesine ve eti ağzına atmasına sebep oldu. Tüm bunlar olurken, kahya nazik bir gülümsemeyle onu izlemişti.

 

***

 

O günkü son durağımız, iblis kralının taht odası olmuştu. Kendimi, peşimde iki yoldaşımla birlikte onun önünde bulmuştum.

 

“Evet, şey, benim hatam. Yapacağım şeyi sana söylemeden kendimi turnuvadan diskalifiye ettirdim.”

“Sorun değil!” dedi gülümseyerek. “Endişelenmene hiç gerek yok. Çoktan beklediğimiz her şeylerin üzerine çıktın zaten. Beklediğimizden çok daha fazla şeyi hallettik.”

 

Sesi mutlu ve çocuksu gelse de bundan daha fazlası olduğunu söyleyebilirdim. Hatta, o vurdumduymaz maskesinin altındaki kötücül, komplocu mizacını bir anlığına yakalamışım gibi hissettim. Perde arkasında çok fazla şeyi hallettiğini kolaylıkla söyleyebilirdim. Ve bu yüzden, elimde olmadan zorla gülümsedim.

 

İblis diyarının kralının ne hallettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu, ama en azından, tahayyül edebilecek kadar kültürlü birisiydim. Şüphelerim şu üç olasılıktan birine doğru toplanıyordu: düşman sığınaklarını dağıtmak, güçlü pozisyonlara iki taraflı çalışan ajanlar yerleştirmek ve iç çatışma yaratmak. Ya da belki üçü birdendir. Kim bilir?

 

Krala göre, ifrit olarak tanınmak için birinin yapması gereken şey, sadece ifrit olduğunu belirtmekti. Bu sayede, içlerine sızmak kolaydı. Ya da en azından kralın söylediği şey buydu, ama birilerinin ardından iş çevirmek söz konusu olduğunda bayağı zeki olduğundan, sözüne öylece güvenmeye şüpheliydim.

 

Durum her neyse, düşman beni durdurmaya fazla odaklanmışken, kralın adamları bir dizi başarı sağlayabilmişti. Sayıca pek fazla olmadıklarından hala dezavantajlı bir durumda oldukları reddedilemezdi, ama gelecek için tohumlarını ekmiş kral, her şeye rağmen mutluydu.

 

“Ah tabii ya, savaşmak zorunda kaldığım yaşlı adam hakkında beni niye uyarmadın? Çelik gibi güçlüydü.”

“Öyle mi? Bana kolay kazanmışsın gibi geldi. Sana bir çizik bile atamadı.”

 

Yani demek istediğim, buna karşı çıkamam tabii ama düşünceli olmaktan bahsediyordum! Cidden! Yani, o güçlü değil de kim güçlü? Açık ara en güçlü adam oydu.

 

“Açıkçası, onun o kadar güçlü olduğunu düşünmemiştim.” dedi Phynar. “Galiba, insanlar gerçekten de hafife alınmamalılar.”

“Evet, bir uyarı yapabilirdin, lanet olsun. Beni hazırlıksız yakaladı.”

“Üzgünüm.” dedi iblis kralı, içten bir kahkahayla. “Pekala, yolcu edilmeye ihtiyacın olmadığından emin misin?”

“Anında eve gidebileceğim için, evet, merak etme. Her şeyi yarım yaptığım için özür dilerim, özellikle her şeye rağmen tam fiyatı ödemiş olana rağmen.”

“Sadece yaptığına değer olduğunu düşündüğüm için ödüyorum. Halihazırda elinden gelenin fazlasını da yaptın sonuçta. Bu seferlik senden gerçekten istediğim şey, turnuvaya katılmış olmandı. Ayrıca, geri döneceksin, değil mi?”

“Evet, işleri şu anki haliyle bırakmaktan pek memnun değilim.”

 

Havuç Kafa, öylece bırakabileceğim birisi değil. Benim düşmanımdı, hem de sapına kadar ve suratına bir kılıç saplamaya çok niyetliydim. Gerçi, zaten nispeten uzunca bir süredir zindandan uzaktaydım. Biraz endişeli hissettiğimden, işleri tamamen sonuçlandırmadan önce biraz geri dönmek istiyordum.

 

“Bu sözünü, zamanı geldiğinde bana yardımcı olmaya niyetli olduğun olarak mı almalıyım?” diye sordu Phynar. “Ne kadar ödediğimi gördükten sonra, ilginin bayağı arttığına eminim, değil mi?”

“Ah, demek bu yüzden bu kadar para veriyorsun, ha? Sen ve senin lanet dolapların...”

“Buna pratik zeka demeni tercih ederim.”

 

İkimiz birbirimize sırıttık.

 

“Pekala Yuki, kızlar, umarım sizi tekrar görürüm.” dedi Phynar.

“Evet, görüşürüz.” dedim. “Ve Haloria, görüşürüz. Bizi etrafı gösterdiğin için falan teşekkür ederim.”

“Misafirperverliğiniz için çok teşekkürler. Kendine iyi bak Haloria.” dedi Leila.

“Güle güle.” dedi Enne.

“Hizmet etmekten mutluyum!” dedi Haloria. Nedendir bilinmez, gözleri dolmuştu. “Hoşça kalın millet."

 

Yüzlerimizde gülümsemelerle, Leila, Enne ve ben iblis kralının kalesinden ayrıldık.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-09 09:52:23
Bu serüvende buraa bitti sanırım
İners (132 puan) Üye
2021-07-16 08:38:20
Saçma bitti
Shin (95 puan) Üye
2021-04-22 17:39:27
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 18:57:42
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-29 15:09:34
çeviri için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-27 21:20:50
Sonunda eve dönüyor
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-27 17:38:52
Olm kahyadan kılıç öğrenirse acayip güçlencek bizimki. Galiba o zaman yenebilir havuç kafalı iblisi. Off sabırsızlıkla bekliyorum bu savaşı. Çeviri ve edit için teşekkürler. Ellerinize sağlık :3
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 18:58:45
Kılıç kullanmayı öğrenebilirse güçlenecek 😂
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-06-27 08:59:04
çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-26 23:17:49
çeviri ve edit için teşekkürler.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-26 21:15:04
Yukinin turnuvada büyü kullanamaması var yani havuç kafayı yenebilirdi. Kahyadan kılıç ustalığı öğretmesini istemesi yapacağı en iyi hareketti.
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-26 13:38:39
Bölüm için teşekkürler