Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

28 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1240 Görüntülenme
Bu bölümü 32 Kişi beğendi.
Cilt 14

Yan Hikaye: Leila’nın Küçük Kız Kardeşi - Kısım 1

Pekala kızlar? Arkamıza yaslanıp, rahatlayıp, festivalin tadını çıkarma zamanı!” Regighihegg’in sokaklarında, peşimde Enne ve Leila ile dolaşırken, neşeli bir tonda konuşmuştum. Enne yanımda elimi tutmuş yürürken, diğer kız, muhafıza benzeyen bir şekilde birkaç adım arkamızdan bizi takip ediyordu.

 

Neşeli tavırlarımın iki kaynağı vardı: İlki, şehrin tatil moduna girmiş olmasıydı. Festival ruhunun neşe içinde gezen şehir sakinlerinden sızdığını hissedebiliyordunuz. Ön elemeleri tamamladığım için, onlara katılıp, Destia Trome kutlamalarının tadını çıkarabilirdim.

 

İkinci kaynak ise cüzdanımdı. Ya da daha doğrusu, iblis kralının ödünç verdiği cüzdan. Doluydu, yani bir aracıyla da olsa benim de dolu olduğum anlamına geliyordu. İstediğim her şeye para saçabilirdim ve bir kuruş bile kaybetmezdim. Beleş mal gibisi yok.

 

“Gözüne takılan bir şey olursa bana söyleyebilirsin Enne. İstediğin her şeyi alabilirsin.”

“Her şeyi mi?”

“Evet, her şeyi!”

 

Bir süre etrafını taramak için durduktan sonra kaşlarını çattı. “Seçemiyorum. Çok fazla seçenek var.”

“Eğleniyor gibisiniz efendim.” Leila’nın yüzünde bıkkın bir gülümseme vardı.

“Evet, çünkü eğleniyorum.” dedim. “Yani, neden eğlenmeyeyim ki, değil mi? Böyle bir etkinliğin bütün amacı eğlenmek olduğundan, ben de bunu yapıyorum.”

 

Destia Trome, Enne’in tecrübe ettiği ilk etkinlikti. Tadını çıkarmasını istiyordum. Yıllar boyunca aklında kalacak bir şeye dönüşmesini istiyordum. Evet, ondan! Sadece eğlenmek istediğim için etrafta dolanmıyordum yani. Ahahahaha…

 

Dostum, herkesi getirmediğim için biraz pişmanlık duyuyordum. Böyle bir şeyi diğer bütün çocukların yaşamasını gerçekten istiyordum. Muhtemelen en güvenli şey değildi, biliyorum ama, açıkçası o kadar da tehlikeli değildi. Onlara bir şey olacak diye sürekli gergin olmayacak kadar güvenli görünüyordu. Ve etrafta Lefi’nin olması, herkesin günün sonunda iyi olmasını az çok garantilemiş olurdu. Şindi düşününce, belki de biraz fazla korumacı davranıyorum. Şeyy... yok. Buraya gelirken eşkıyalarla işler bayağı sarpa sarmıştı. Bize ok fırlatıyorlardı, o yüzden neler olabileceğini kim bilirdi ki? Aynen, siktir et, ilk düşündüğümde haklıydım. Eğleniyor olmak önemli tabii ama güvenlik her şeyden önce gelir. Artı, Lefi’nin gelmek istememesi olayı, her şeyi bozuyordu. Etrafta olmaması, işleri daha tehlikeli bir hale getiriyordu. Neden gelmek istemedi bu arada? Kötü zamanlama falan gibi bir şey söylemişti, ama bu gerçek miydi ki? Yani, başından beri bütün gün yatıp tembellik eden biri kötü zamanlama derken neyi kasteder ki?

 

“Ah, unut gitsin. Döndüğüm zaman ona sorarım.” Kendi kendime mırıldandıktan sonra Enne’e döndüm. “Eee? İstediğin bir şey görüyor musun?”

“Şunu denemek istiyorum.”

 

Kılıç kız, özellikle çocuklar arasında çok popülermiş gibi görünen bir tezgahı işaret etti. Düzinelerce küçük haşere büfenin etrafına toplanmıştı ve hedeflere yumuşak, parlayan enerji toplarına benzeyen büyülü mermiler atarken keyifle çığlık atıyorlardı.

 

“Bu ne ki...?”

“Bu popüler bir karnaval oyunudur efendim.” dedi Leila. “İki tür efsunlanmış eşyaya gereksinim duyar. İlki, hedefleri yaratmak için illüzyon büyüsüyken, ikincisi de zayıf güçte mermiler atan bir silah. Kurulumu çok az tuttuğu için, her büyük etkinlikte en az bir tane görürsünüz.”

 

Tasviri, dünyadaki karnavallarda olan atış poligonuna benzeyen oyunu anımsatmıştı. Bu dünyadaki versiyon daha mı iyi, yoksa bana mı öyle geliyor? Hedefler hareket ediyor, ve hepsi büyülü olduğundan, her şey parlak ve göze çarpıyor. Kullanmak zorunda kaldığımız eski mantar tabancalarından daha ilgi çekici görünüyor. Lanet olsun. Ve ben de burda sürekli eski dünyamın teknolojisini övüp duruyorum. Bugün, bu dünyanın teknolojik gelişmelerine yukarıdan bakmamayı öğrendim.

 

“Kulağa ilginç geliyor. Denemeye ne dersin?”

“Hıhı!” Enne başıyla onaylar onaylamaz, poligona doğru yürümeye başlamıştı.

 

***

 

Akşam gelip geçmişti. Enne, Leila ve ben, gönlümüzce festivalin tadını çıkarmıştık. Dikkatimizi çeken her şeye katılmıştık. Maceralı bir gün olduğu kesindi, ama görünüşe göre henüz sona ermemişti.

 

“L-leila!? Gerçekten sen misin Leila!?”

 

Tanıdık olmayan bir ses, akşam yemeği hakkında düşünen üçümüzün birden arkaya dönmesine sebep olmuştu.

 

“G-gerçekten de sensin! İyi miydin!? Şükürler olsun!”

 

Sesin kaynağı, keçi boynuzları olan bir kızdı. Üzerindeki kıyafet olabildiğince boldu, ve buna rağmen sıska olduğunu hiçbir şekilde gizlemiyordu. Enne’den sadece çok az uzundu. Eğer yaşını tahmin edecek olsam, muhtemelen yedi ya da dokuz civarında olduğunu söylerdim. İlkokul için biraz fazla büyüktü, ama gençliğinin ortalarında ya da sonlarında olamayacak kadar büyük değildi.

 

Onunla ilgili en dikkat çeken şey, ne boynuzlarının Leila’nınkine benziyor olması, ne de aşırı büyük kıyafeti için fazla küçük olmasıydı, bunun aksine, ifadesiydi. Çenesi, delirmiş olacağını düşünebileceğim noktaya kadar düşmüştü. Yüzü Leila’nın yüzüne öyle odaklıydı ki, birazdan gözlerinden lazer çıkarmaya başlayacağından korkmuştum.

 

“Seni tekrar görmek de çok güzel Emyu.” Zindan sakini iblis kız, her zamanki soğukkanlı şekilde cevap vermişti. Diğer kızın aksine o, en aşırı olmayan tepkiyi vermişti.

“Tanıdığın birisi mi? Sana bayağı bağlı göründüğünü söyleyebilirim.”

“Evet. Benim kız kardeşim gibi bir şeydir. Eskiden iblis diyarında çalışırken ona ders verirdim.”

 

Benim kız kardeşim gibi bir şeydir mi...? Sanırım bu yakın oldukları ama akraba olmadıkları anlamına geliyor? Anladım... yani muhtemelen aralarında usta-çırak ilişkisi gibi bir şey var.

 

Emyu dediği kız, sanki duygularına yenik düşmüş gibi görünüyordu. Gözleri yaşlı bir şekilde etrafta koşturup durmaya başlamıştı--Leila’nın yalnız olmadığını fark ettiği anda birden durana kadar.

 

“B-bir dakika, kızın mı var!? Bu ne zaman oldu!?” Gözleri yuvalarından fırlamıştı. “Ve neden bir hizmetçi gibi giyindin!?”

 

Enne’i Leila’nın kızı zannettiği belliydi, ve sonuç olarak aşırı tepki vermişti.

 

“Pekala, hadi biraz sakinleşelim.” Bir sürü farklı duygulardan dolayı şaşkın ve kendini kaybetmiş olmasını anladığım için, onu tedirgin etmemek için, elimden gelen en nazik ses tonuyla konuştum. “Derin bir nefes a-”

“B-bu ne cüret! İffetini çalmakla yetinemedin değil mi!? Onu hizmetçi gibi giydirip yanında gezdirerek onu aşağılaman gerekiyordu! Ne tür bir zalim, sadist bir sapıksın sen!?”

“Hey Leila? Şununla ilgili bir şey yapar mısın? Şu şey... ‘kardeşin’ olacak kişi, biraz kafayı sıyırmış gibi davranıyor.”

“Üzgünüm efendim, ama yapılacak pek bir şey yok. Ne yazık ki Emyu’nun aşırı faal bir hayal gücü var.”

 

Eeeevet... Bunu ben de görebiliyorum.

 

“B-bir dakika, yoksa o bir İblis Lordu mu!? Bir labirentin amiri olacak kadar berbat birisinin bir kasabanın ortasında ne işi var!?” Tedbirli olma hissiyatı tavan yapınca, geriye birkaç geri adım atmıştı.

 

Her küçük şeye verdiği tepki, kendi içinde sevimli bulduğum bir şeydi. Ondan aldığım izlenim, normalde bir kedi yavrusunda görebileceğiniz türden tepkilere çok benziyordu.

 

“Bir dakika, anladın mı?” Şaşırmıştım. “Ah, doğru ya, bu bana ilk karşılaştığımızda senin de fark etmeni hatırlattı, değil mi Leila? O kadar belli oluyor mu? Her zaman kimsenin bilmediğini tahmin etmiştim, ama şimdi sanki dükkanlarım açık geziyormuşum gibi hissetmeye başladım.”

“Irkımız, özellikle böyle şeyleri tespit etmeye alışkındır, ve bulgularımızı analiz etmede doğuştan yetenekliyizdir.”

 

Hmm... Bu garip. Şimdi düşününce, Leila gerçekten de anormal derecede zekiydi. Bir yetenek sebebiyle oluyormuş gibi görünmüyordu. Bir süre içimden boş yaptıktan sonra, Emyu’nun Leila’nın sahip olduğu zekaya sahip olduğu kararına varıp, o noktada bıraktım. Gerçi şey, görünüşe göre aaaazıcık analiz kısmında eksiği var gibi. Belki de biraz hamlamıştır?

 

“O-olamaz! Şimdi anlıyorum! Muhtemelen seni canın çıkana kadar çalıştırıyor ve ne kadar yorgun ya da aşağılanmış olsan da istediği her şeyi yapman için seni zorluyor! Ve sonra, gece olunca, seni kendi yatak odasına sürüklüyor ve her ne kadar gün boyu katlanmak zorunda kaldığın ağır işler sonunda tamamen tükenmiş olsan da, gece boyunca bütün arzularını tatmin etmek için seni kullanıyor! Bu berbat! Çok üzgünüm Leila! Bunlara katlanmak zorunda olduğun için çok üzgünüm!”

 

Dostum. Dur. Biraz fazla mı abartıyor, yoksa bana mı öyle geliyor? Oh, ve eğer benden şüphe edersiniz diye söylüyorum, cinsel tacizci olarak hiçbir adli kaydım YOK. Kalçaya şaplak atmak falan benim tarzım değil. Sadece söylüyorum.

 

“...Üzgünüm. Yanılıyorsun.” Enne beni savunmak için öne çıkmıştı.

“N-ne istiyorsun? Bunun seninle alakası yok!” diye kekeledi ufaklık.

“Ben Enne. Bu benim sahibim.” beni işaret ettikten sonra, parmağını Leila’nın yönüne çevirdi. “Leila bizim arkadaşımız. O benim annem değil.”

“Gerçekten mi...? O zaman sen Leila ve İblis Lordunun çocuğu değil misin?”

“Hayır değilim. Ve sahip, bize öyle kötü şeyler yapmaz.”

 

Enne kollarını bana dolayarak söylediklerini vurgularken başını sallıyordu. Oh dostum, şuna bakar mısınız ya! İfadesi hiç değişmedi bile. Tamamen Sevimli/10.

 

“Bu imkansız değil! İblis Lordları.’nın bir gram bile akılları yoktur! Sapıklık ve aptallığın vücut bulmuş halidirler ve yaptıkları tek şey, ilkel arzularına boyun eğmektir! O kadar beyinsiz birinin Leila’nın güzelliği karşısında uçkurunu tutabilmesinin imkanı yok!”

 

Pekala, bazı şeyleri açıklığa kavuşturalım. Evet, Leila gerçekten de iki hayatımda gördüğüm en ateşli kızlardan biri. Yani dostum, arkaya dönüp baktırır. Yani. Bir sürü kişiye. Kabul ediyorum, eğer onu tanımasam ve yanından tesadüfen geçiyor olsam, muhtemelen dönüp bakardım. Çünkü dürüst olalım, kim biraz kalça görmek istemez? Her neyse, konuya geri dönelim. Evet, Leila manyak ateşli bir kız. Evet, aşağı yukarı istediğim her şeyi yapar. Ama bu, benim onu yapacağım anlamına gelmiyor. Çünkü şey, evet. Bu, Lefi’nin beni ateşe verip tamamen kül yığınına çevirdikten sonra uzuvlarımı tek tek koparıp cansız bedenimi Uğursuz Orman’ın derinliklerinde bir yerlere gömeceği bir fikir gibiydi. Aynen şey, hayır. Bir daha ne görünmek ne de duyulmak istemediğim için, sikimi kendime saklayacağım, teşekkürler.

 

Leila’nın güzelliğiyle ilgili düşüncelerim, zindandaki kızların aslında üst düzey güzellikte olduğunu anlamama sebep olmuştu. Her biri, süper modellerin bile utanç içinde kaçınmalarına sebep olacak kadar çekiciydi. Belki de bir idol grubu kurmalıyız. Hatta bir birim gibi çalışmalarını sağlayıp, en üst sıraya oynamalıyız. Onların yapımcısı olabilirdim, ve günlerimizi, hayat dediğimiz bu melodram içinde geçiririz...

 

“Mmmrph...” Enne yanaklarını şişirmişti. “Sahip öyle birisi değil.”

“O haklı Emyu. Şu anda çok kaba davranıyorsun.” dedi Leila. “Nezaketinin karşılığını ödemek için kendi irademle ona hizmet ediyorum.”

“S-sen de mi Leila!?”

 

İçine daldığım hulyadan başımı sallayarak çıktım ve tekrar konuşmaya dikkatimi vermeye başladığımda, koyun boynuzlu kızın diğerini fırçaladığını gördüm.

 

“Anladım...” diye bocaladı, özür diler şekilde. “Özür dilerim. Her zaman iblis lordlarının kötü ve aptal olduklarını varsayardım. Gerçekten çok kaba davrandım.”

 

Vay canına. Hatalı olduğunu fark ettiği anda özür dilemişti. Etkilendim gerçekten. Bugünlerde onun gibi samimi kişilerle karşılaşmak zor.

 

“Merak etme ufaklık. Anladım, sadece onun için endişeliydin.”

“Sebep olduğum sorunlar içi--bir dakika! Az önce bana kısa mı dedin!? Bu ne cüret! Biliyordum, iblis lordları ve zekanın bir araya gelemeyeceğini biliyordum! Başından beri can düşmanı olmakla lanetlenmişiz!” diye bağırdı. “Ben kısa değilim! Sadece henüz tamamen erişkinliğe ulaşmadım! Bir gün, ben de Leila gibi görüneceğim! Onun kadar uzun olacağım ve göğüslerim de onunkiler kadar büyük olacak!”

“...Mmrph. Sahibin düşmanları benim de düşmanlarımdır.”

“Pekala! Gel bakalım! Bir iblis lorduyla taraf olan herkesi yok edeceğim!”

 

Emyu’nun vücudu, bir kedi gibi gerilirken, Enne ise kılıçsız bir kılıç pozisyonuna geçmişti.

 

Durum hem eğlenceli hem de garip olduğundan, yüzümde bıkkın bir gülümseme vardı.

 

“Pekala, ikiniz beni dinleyin. Kendinizi tutun. Akşam yemeği zamanı geldi, o yüzden neden gidip bir şeyler yemiyoruz?”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Shin (95 puan) Üye
2021-04-22 17:46:53
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 19:10:22
Bölüm için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-07-08 08:26:19
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-07-01 10:08:46
Çeviri için teşekkürler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-28 18:07:27
Sınavın üstüne baya iyi geldi yeni bölümü okumak. Yaw Yuki bi kızı daha mı hareme alıyosun. Zaten çok dolmadı mî. Artık kontenjan dolmuştür pankartı açmak istiyorum üstüne :") Çeviri ve edit için teşekkürlerr :3
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-28 02:41:00
Bölüm için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-28 02:39:43
Çeviri ve edit için teșekkürler.