Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

08 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1712 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 17

Başkentte Bir Gezinti - Kısım 1

“N-Nasıl görünüyorum?”

 

Nell, gergin bir şekilde elbisesinin eteğini çekiştirirken, göstermek için etrafında biraz döndü. Şüphesiz, normalde daha çok erkek fatmamsı kıyafetlere büründüğünden, sesinde bir miktar güvensizlik vardı.

 

“Nell...” bir dizimin üzerine çöktüm ve doğrudan gözlerinin içine baktım.

“N-ne?” diye kekeledi. “N-neden bana öyle bakıyorsun?”

“Benimle evlen.”

“N-ne!? Nereden çıktı şimdi birden?”

 

Kendine gergin bir şekilde bakmaktan, biraz utangaç bir şekilde kıpırdayıp durmaya geçmişti. Yüzü, hafif, gergin bir kızarıklıktan tamamen kıpkırmızıya bürünmüştü. Fikrimi söylerken takındığım ciddi ton ve ifade, sadece tepkisinin daha da büyümesine sebep olmuştu.

 

“Öyle sevimlisin ki, seni alıp, eve götürüp sonra bir vitrine koymak istiyorum.” diye devam ettim, ciddiyetimi bozmadan ve içten bir şekilde. “Gördüğüm en güzel kız sensin. Lütfen benim ol. Sonsuza kadar.”

“Ş-şey... b-bütün bunları söylediğin için gerçekten mutluyum ama, ben şey... Bunu etrafta başka kimse yokken söylemeni isterdim.”

 

Kıyafetinin kumaşıyla oynarken yan tarafında bakmıştı. Yüzü kadar kızarmış olan kulaklarının arkasına doğru baktığımda, izlendiğimizi fark ettim. Dükkanın tezgahtarı, hiç memnun olmadığını belirten bir şekilde bize bakıyordu.

 

Tabii ya. Evet, o da buradaydı. Ups. Nell böyle süslenmişken kendimi tutmak çok zordu. Ne yazık ki, kendimi tutmaktan başka seçeneğim yoktu. Nell, halka açık sevgi gösterilerini tolare edemeyecek kadar utangaçtı.

 

“Pekala, o zaman anlaşmamıza ne dersin. Ben kendimi tutacağım, ama sadece odamıza döner dönmez bu kıyafeti tekrar giyersen--ve seninle istedğim kadar flörtleşirsem.” Dedim. “Mükemmel olacak. Kendimize, Nell’in elbise giymesini kutlama partisi yaparız.”

“Ne demek şimdi bu!?” Diye ciyakladı. Kendimi açıklamam için sorduğu sorudan sonra bir anlığına duraklamıştı, ama ben tamamen sessiz kalıp bakmaya devam edince panikledi ve sonra pes etti. “Tamam, peki! Yapacağım, o yüzden lütfen sakin ol! Ama eğer ben kıyafet giyeceksem, o zaman sen de smokin giymek zorundasın!” Konuşma şeklinde ters gelen, ani bir değişim vardı. Panik halinden garip bir şekilde heyecanlanmışa dönmüştü. “Ne düşünüyorsun Yuki? Bence bu harika bir fikir!”

 

Nell ve ben şu anda bir terziyeydik. Doğal koşullarımız sebebiyle buraya uğramak dışında bir seçeneğimiz yoktu. Büyük balı, ya da kral ne diyorsa, yakın bir gelecekte gerçekleşecekti, ve ikimizin de bu etkinlik için uygun kıyafeti yoktu. Her ne kadar resmi kıyafet giymeyi umursamasam da, bu tecrübeden yine de keyif alıyordum; Nell’in elbise giyme mucizesini bana öğretmişti.

 

Normalde zırh giyiyor olmasına karşın, dış görünüşü her zaman dikkatli ve kuralcı olan bir kızdı. Normal şartlar altında bile, çoktan Nell’i dünyanın en tatlı şeyi ilan etmeye niyetim vardı. Karışıma bir de elbiseyi katmak, sadece şirinliğinin yıkıcı gücünü daha da artırırdı. Şirinlik seviyesi öyle bir noktaya gelmişti ki, cenneti delip geçebilecek ve Anti-Spiralleri yenebileceğine dair iddiaya girebilirdim. Vay arkadaş, öyle telaşlanmıştım ki, ne söylediğimden emin bile değildim. [1]

 

“Bir dakika, smokin giymemi mi istiyorsun? Eeeh... Bilemedim.” Kaşlarımı çattım. “Bunun manasını gerçekten anlayamadım. Bana uyacakmış gibi göründüğünden, askıdan bir tane öylece aldım. Ayrıca, erkeklerin nasıl görünüğü kimin umurunda? Balo gibi etkinlikler tamamen kızlar hakkında olur.”

 

Cidden. Neden bir erkeği giydirmekle uğraşırsın ki? Hem zamana hem de çabaya yazık.

 

“Aynı fikirde olduğumuzdan emin değilim...” dedi Nell, hayal kırıklığı içinde. “Seni bir smokin içinde görmeyi gerçekten istemiştim. En azından denemek için giyemez misin?”

“Yok, ben iyiyim. Bedenine baktım ve bana uyması gerek, o yüzden bununla uğraşmayacağım.” dedim. “Resmi kıyafetlerden nefret ederim. Rahat olamayacak kadar dar olurlar.”

“Aaa... Ben yine de giydiğini görmek istiyorum.” diye somurttu. “Şuna ne dersin peki? Sadece sen smokinini giyersen ben elbisemi giyerim.”

“Öfff... peki.” Diye homurdandıktan sonra, hala bize hoşnutsuz şekilde bakmaya devam eden tezgahın başındaki kadına döndüm. “Bakar mısınız hanımefendi, son ayarlamaları yapmanız ne kadar sürecek acaba?” Konuşma şeklim, her zamankinden biraz daha nazikçeydi.

“Yaklaşık üç saate ihtiyacımız olacak.” dedi. “Nerede kaldığınızı bize söylerseniz aldıklarınızı size gönderebiliriz.”

“Teklifinize müteşekkirim, ama teşekkürler. Kendimiz gelip alacağız.” Dedikten sonra kahramana döndüm. “Pekala Nell, onu duydun. Harcamamız gereken tam üç saat var. Bir fikrin var mı?”

“Hmmm...” birkaç saniye düşünerek geçirdi. “Neden biraz etrafı gezip görmüyoruz? Alshir’in bazı turistik mekanlarını sevdiğini hatırlıyorum, o yüzden sana etrafı gezdirmeme ne dersin?”

“Bu harika bir fikir. Hadi yapalım.”

 

***

 

Terziye, çalışmaları için gerek duyduğu yerlerimizi ölçtürdükten sonra dükkandan çıktık. Dışarı adımımızı atar atmaz bir ses duvarına çarptık. Şehrin ana caddesi bir oraya bir buraya giden insanlarla doluydu; sayılamayacak kadar çok insan farklı farklı yönlere doğru hareket halindeydi.

 

“Özellikle görmek istediğin bir şey var mı?” diye sordu Nell, bana doğru bakarak.

“Şöyle ki, nereden başlamam gerektiğini cidden bilmiyorum.” dedim, başımı ona doğru çevirerek. “O yüzden gerçek--ah bir dakika. Zanaat işleri satan herhangi bir yer biliyor musun? Uzunca bir süredir bir tanesine uğramaya niyetim vardı.”

“Zanaat mi? Böyle şeylerle ilgili olduğunu bilmiyordum.”

“İlgim yok.” dedim. “Ama kendime bir çok şey yaptığımı biliyorsun ya? Örnek falan olsun diye başkalarının tasarımlarına da göz atmak istiyordum, bilirsin işte.”

 

Lefi’nin zaten kendi evlilik yüzüğü vardı, ama aynısı Lyuu ve Nell için söylenemezdi. Onlara vermek için kesinlikle bir sürü fırsatım olmuştu, ama nihayetinde her birini kaçırmıştım. Kendimi savunmam gerekirse, Lyuu ile evlenmemiz için hala tam bir senemiz vardı ve Nell bir ziyaretçi olarak kalıyordu, o yüzden ona pat diye söylemek istememiştim.

 

Her ne kadar kendime kesinlikle güzel bir bahane bulmuş olsam da, onlara henüz yüzük takmamış olma sebebim sadece nişanlı statüsünde olmamız değildi. Aksine, benim kararsızlığımdan kaynaklanıyordu. Yüzükleri kendim mi yapsam yoksa satın mı alsam diye karar veremiyordum ve bu iki seçenekten hangisini seçersem seçeyim, öncelikle piyasayı inceleyip diğerlerinin yaptığı yüzüklerin nasıl olduğunu görmem gerekti.

 

“Tabii ya... Her zaman türlü türlü garip şeyler yapıyorsun.” dedi kumral eşlikçim.

“G-garip mi!? Ne demek garip!? Yaptığım hiçbir şey garip falan değil! Ayrıca, çığır açan icatların çoğunun, çoğunluğun işe yaramaz, çöp olarak gördüğü şeyler olduğunu bilmiyor musun!? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun!? Bu, yaptığım her bir şeyin, bir servet edecek kadar devrimsel olma potansiyeli var demek!”

“Peki Yuki, sen öyle diyorsan.” diye kıkırdadı Nell. “Yaptığın her şey harika ve daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Şimdiden bir çok devrimsel eşya icat ettiğinden eminim.”

“Şey... evet... ondan.”

 

Sanki heyecanlı bir çocukmuşum gibi gönlümü alma şekli, bütün momentumumu birden kaybetmeme sebep olmuştu. Konuşmaya devam edemeyecek kadar utanmıştım. Yapamamıştım, o şeyden sonra yapamazdım.

 

“Pekâlâ. Hadi gidelim. Buraya yakın bir yerde bir bit pazarı var. Orada el işlerini satan birçok kişi olduğundan eminim.”

“Peki öyleyse, yolu göster.” konuştukça özgüvenim yitmeye başlamıştı. “Ve şey...”

 

Yavaşça, garip bir şekilde bir elimi ona doğru uzattım. Niyetimi anlayıp tereddütlü bir şekilde davetimi kabul edince yüzünde, benimkiyle uyan zayıf bir kızarıklık yerleşti.

 

Şu anda el ele, yoğun kalabalığın içinde ilerliyorduk.

 

Ama bunu umursamadım.

 

Daha çok, elimden bana doğru geçen sıcaklığa ve omzunun benimkine ara sıra dokunmasına odaklanmıştım.

 

El ele tutuşuyorduk.

 

Ve buna karşın, kendimi inanılmaz sakin, rahat hissediyor, tadını çıkarmaya devam ettiğim bir sıcaklıkla dolmuş hissediyordum, ta ki yanımdaki kızdan gelen bir kıkırdamayla gerçekliğe geri çekilene kadar.

 

“Ne oldu?” Diye sordum.

“Bir şehirde birlikte dolaştığımız son seferi düşünmeye başladım sadece.” dedi. “Sen ve Lefi’ye ayak uydurmak inanılmaz zordu. İkiniz, bana ne kadar sorun çıkardığınızı düşünmeden istediğinizi yapıp duruyordunuz.”

 

Sözleri suçlayıcıydı, ama konuşma şekli kızgınlıktan ziyade, nostaljiyi işaret ediyordu.

 

“Oh, Alfyro’yu gezdiğimiz zamanı mı diyorsun? Of dostum, evet, eğlenceliydi. Özellikle çok fazla paniklediğin için.”

“Ah, öyle mi?” Sitem eden gözlerle bana dik dik bakıyordu. “Paniklediğim için mi eğleniyordun?”

“Yani, bilmem, senin etrafında olunca içimdeki sadist açığa çıkıyor. Elimde olmadan seninle uğraşmak istiyorum.” dedim. “Ama ne olursa olsun, bu iyi bir şey. Bu, seninle olmaktan eğlendiğim anlamına geliyor.”

“Bunu duymaktan mutlu olmamı beklediğini biliyorum, ama değilim.” diye garip bir şekilde gülümsedikten sonra devam etti, “Kahraman olmamdan bu yana bana ilk kez birisi böyle davranmıştı. Beni tamamen peşinizden sürüklediniz.” Özlem dolu bir şekilde gülümsedi. “Ve sonra saldırı da vardı. Ama o zaman bile, ikiniz tamamen önemli bir şey değilmiş gibi davrandınız ve sorunu hemen çözdünüz. Birbiri ardına gelişen olaylar öyle büyüktü ki, beni tamamen şaşırtmıştı.”

“Sanki garip olan bizmişiz gibi söylüyorsun ama, açıkçası normal bir insanın gözünden sen de pek farklı değilsin.” dedim omuz silkerek.

“Ö-öyle miyim? Her zaman gayet normal olduğumu düşünmüştüm...”

“Gerçekten normal bir kahramanın bir iblis lorduyla evleneceğini düşündün mü?”

“Haklısın. Sanırım her şeye rağmen biraz garip biriyim.” diye kıkırdadı ve elimi hafifçe sıktı. Gözlerini, yüzünün kızardığının görülmesini biraz daha zorlaştırmak için ayaklarına çevirmişti. “Ah, görünüşe göre varmak üzereyiz.” Nihayet gözlerini kaldırdığında, bir dizi kavşağa geldiğimizi fark etti. “Buradan sağa dönmemiz gerek ve sonra biraz daha ilerleyeceğiz.”

“Hay hay kaptan.”

 

El ele kalmaya devam edecek kadar uzakta, arkasından onu takip ederek, gitmesine izin verdim. Ama döndüğümüzde durdum ve bağımızın gerilmesine sebep oldum.

 

“Bir sorun mu var?”

“Yok, üzgünüm, bana aldırma sen.” dedim. “Sadece bit pazarının neye benzediğini merak ediyordum. Farklı farklı tezgahlara ayrılmış şekilde mi kurulu pazar?”

“Hı-hı! İnsanlar halılar sererek yer tutarlar. Tüccarların çoğu üzerlerine kurulur ve geçenlerin görmesi için ellerindeki bütün malları dizerler. Ayrıca bir sürü farklı tezgah da göreceksin.” dedi. “Pazarda bir sürü farklı çeşitte eşya dolu. Birçoğu sıradışı ve başka yerde uzaktan yakından aynı şeye benzer bir şey görmekte zorlanacaksın.”

“Bu kulağa gayet iyi geliyor.”

“Gerçekten de öyle. İyi ile kötünün bir karışımı var ve iki ucun da aşırısını bulabiliyorsun.” diye açıkladı. “Ama sanırım bu bir sorun olmayacak. En azından senin için olmayacak.”

“Heh, anladım. Şimdi anlıyorum.” Vahşi bir şekilde sırıttım ve gülmeye başladım. “Demek beni buraya, bir İblis Lordunun gücünün boyutlarını sergilemek için getirdin! Pekala, işlenmemiş cevherleri, toprak altındaki hazineleri bulup açığa çıkarmak için, değerlendirme sanatındaki bütün gücümü kullanacağım!”

“Hı-hı! Sana güveniyorum.”

 

Yüzündeki ışık saçan gülümsemeye iyice bakıp karşılık verdikten sonra, başımı kaldırdım ve kahramanın şirin ifadesinden uzağa, bizi izleyen adama doğru baktım. Henüz harekete geçmemiş gibi görünüyordu, o yüzden yanımdaki harika kadına bakışlarımı geri çevirdim ve onu izlemeye devam ettim.

Çevirmen Notu

1] Tengen Toppa Gurren Lagann göndermesi.

 

Çevirmen Notu: 234. Bölüm cadılar bayramı bölümü olduğu ve bu bölüm İngilizce’ye çevrildiği zaman cadılar bayramı çoktan geçtiği için, sonraki cadılar bayramında çevrilmek üzere ertelenmiştir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2021-07-18 18:35:17
Çeviri ve edit için teşekkürler
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 13:41:27
Ehh bu gerçekten güzel başkarakter kendi sevgilisini olabildiğince övüyor be ya XD neyse kendimi anlık sap gibi hissettim LANET OLSUN SANA ORNİTOREK YUKİ ;D
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-13 17:49:38
Çeviri için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-15 16:19:59
Açıklama, Çeviri ve edit için teșekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-10 16:21:48
Çeviri için teşekkürler
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:58:46
Cevri ve eddit için thenkyou belderssss
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-11 14:32:29
@Kaptan bijon, önceki yoruma rütbesiz, bu yorumla bronz 🤘
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:48:41
Tangen Toppa gurren legann ilk izlediğim animeydi 2007 en Golldanimesi diye bilirim😂
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:46:51
Tüm keramet kızda değil kıyafeteydi zaten demi yuki bey 😂😂
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:45:35
Ahh Lefi özledim seni nerdesin
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-10 02:28:22
Bazen karakterleri bu bölümlerde kıyafetdir v.b görmek istiyor okuyucu...
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-10 02:16:22
Çevirmen notunu anlamadım yani 234. Bölüm yan hikaye gibi birşeymi ? Ana hikaye akışını bozmuyorsa sorun yok teşekkürler...
darkrai (79 puan) Üye
2020-08-09 20:08:24
bölüm için teşekkürler. bu seriyi okurken her zaman bir sırıtma ile okuyorum. çok iyi bor seri
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-09 09:20:16
Argus malı gene herşeyo b○k etmeye çalışıyor.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:52:13
@Ker!m, aynen yaa
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-09 09:00:59
cocuk ne zaman
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:52:40
@Oburcuk, yuki deki bu kafayla cocuk zorr 😂😂
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-09 09:00:51
çeviri için teşekürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-10 02:21:51
@Oburcuk, yarım gümüş 🤔😂
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:34:11
@ASİLZADE, millette yazacam diye sayemizde sende yarım altın oldun jakshshsgsgs
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-09 00:53:45
Muhabbetleri her zaman huzur verici oluyor😊