Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

23 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1039 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 18

Düzenli Olarak Temizlenmeyen Dolaplar Pislikle Dolmaya Mahkumdur

Ne?” Sadece Lefi’nin duyabileceği şaşkın bir inleme ağzımdan kaçtı. Diğer herkes kendi işleriyle meşguldü.

 

Çıkardığım ses, bir reddedişten kaynaklanıyordu. Uzay-zamanda her zamanki yarığı açtım ve yaptığım yüzük prototipini içine attım, ancak geri sekti, yere düştü ve bir süre dönerek ilerledikten sonra nihayet bir yanına devrilerek durdu.

 

“Ne oluyor be?” Hareketi tekrarladım, ama yine bir işe yaramamıştı. En klasik sorun çözümü olan envanteri kapatıp tekrar açmak bile bir sonuç vermemişti. “Buglandı mı acaba? Muhtemelen ondan değildir, değil mi? Çünkü buglar gerçek hayatta olan şeyler değildir.” [1]

 

Aah... bir dakika... doğru... Üçüncü denemeden sonra, nispeten önemsiz olduğunu düşündüğümden bir kenara attığım bir şeyi hatırlamıştım: eşya kutum sınırsız büyüklükte değildi; boyutları, mana havuzumun derinliğiyle doğru orantılıydı.

 

“Bir dakika, ciddi misin sen? Gerçekten sonuna kadar doldurmayı başardım mı?”

 

Maksimum MP miktarım, Lefi’ninkinin yanında basit bir toz zerresi gibi kalıyordu, ama ortalama birisine göre basbayağı sonsuz sayılırdı. Limitini endişe etmeye ihtiyaç duymadan istediğim her şeyi hep boyutsal cebime atıyordum. Ve içinde bulunanlar hakkında tamamen umursamaz da değildim.

 

Beni usta bir dedektife dönüştürmüş garip karışımın etkisinden kurtulmamın hemen ardından, her şeyin üzerinden çabucak geçmiştim. Gerçi inceleme sürecinde birkaç parça çöpün dışında hiçbir şey atmamıştım.

 

“Pekala. Görünüşe göre tekrar üzerinden geçmem gerekiyor.” diye homurdandım, “ve sanırım bu sefer tam olarak temizlemem gerek.”

 

***

 

Birkaç ön kontrol yaptıktan sonra, eşyalarımı asıl taht odasında aayıklamanın büyük bir dağınıklığa sebep olacağı besbelli olduğunu fark edince dışarı çıkmaya karar verdim. Kendimi yeşillikte bulduktan sonra sahip olduğum her şeyi türlerine gröe birkaç büyük yığına böldüm.

 

“Anlamıyorum.” Lefi önüne serili kelimenin tam anlamıyla dağları süzerken iç çekmişti. “Bu kadar şey biriktirmeyi tam olarak nasıl başardın?” Görünüşe göre ejderhanın yapacak başka bir şeyi olmadığı için kısa gezintimde bana katılmayı seçmişti.

“Dürüst olayım. Ben de bilmiyorum.”

 

Ve her şey derken, her şeyi kastediyorum. Koleksiyon, çoğu ceset olmak üzere, bu dünyaya ilk geldiğimden bu yana topladığım bütün eşyaları içeriyordu. Zulanın en az yüzde altmışı ölü canavarlardan oluşuyordu. Hem yiyecek hem de acil DP kaynağı görevi gördüklerinden, yeterli miktarda tuttuğumu biliyordum, ama bu kadar fazla biriktirmiş olmayı beklemiyordum.

 

Ancak beni daha çok şaşırtan şey, beklettiğim eşyaların yaklaşık olarak üçte biri kadarının silah olduğuydu; kendi yarattıklarım. İri kılıçları silah seçimim olarak tanıdığımdan, çoğu büyük kılıçlardı, ama bu çoğunluğun onlardan oluştuğu anlamına gelmiyordu. Ayrıca, büyük miktarda küt darbe travmasına dayanan, büyük balta ve iki elli balyozlar gibi çok sayıda başka silahlar da vardı. Geriye kalanların çoğunu sıradan tek elli kılıçlar oluşturuyordu, ama ayrıca sadece gırgırına yaptığım birkaç hiç işe yaramayan animelerden esinlenilmiş aşırı büyük boy tırpanlar ve süslü püslü kılıçlar da vardı. Hay... Yani, yapacak daha iyi bir şey olmadığında bir şeyler yapıyorum, ama yine de. Bunlar... çok fazla. Ve şu son grup özellikle çöp. Cosplay dışında tamamen hiçbir amaçları yoktu.

 

Geri kalan eşyalar iksirler, kutu oyunları ve birkaç ufak tefek önemsiz şeylerden oluşuyordu. Yer açmak özünde kolay bir işti. Tek yapmam gereken, bu kadar fazla sayıda bekletmeme gerek olmaddığı için, beklettiğim canavarların yarısını DP’ye çevirmekti. Ama bu sadece geçici bir çözümdü. Yarattığım her şeyi biriktirme eğilimimi çözmüyordu.

 

Beklettiğim silahların hiçbirine ihtiyacım yoktu. Tek ihtiyacım olan Enne’di ama yine de onları atmak istemiyordum. Her ne kadar savaşta yetersiz olsalar da, çok fazla manevi değerleri vardı. Eeeh... evet, siktir et. Onları şimdilik atmayacağım.

 

Buna karar verince geçici çözümümü uygulamaya koyuldum. Bunu yaparken, bıkkın bir şekilde izleyen Lefi, silah yığınına göz gezdirmeye başladı.

 

Ucunda, içinde kırmızı bir küre bulunan dairesel sarı bir oluşum bulunan uzun metal bir asayı eline alarak, “Bu nedir?” diye sordu.

“Ah, o mu? Büyülü kızlar için bir asa.”

“Bir ne?”

“Büyülü kızlar için bir asa. Bana ver, sana ne demek istediğimi göstereyim.”

 

Asayı ondan aldıktan sonra, sol kolumu öne uzatarak bir poz verdim. Kolumu öyle eğmiştim ki, en alçaktaki parçası olan dirseğim, göğsümün merkesinde bulunuyordu. Baş parmağımı, serçe parmağımı ve işaret parmağımı çıkarırken, kalan ikisiyle asayı yerinde tutuyordum. Parmak tabancası yapıp Lefi’ye doğrultmak için kullandığım diğer elim sol kolumun üzerinde duruyordu. [2]

 

“Seni kutsal ay adına cezalandıracağım.” Dedim, çıkarabildiğim en kızsı sesle.

“...”

 

İlk pozum onu eğlendirememiş olacak ki, asayı önüme doğru uzatarak ve kalçamı bir yana doğru çıkararak bir başka poz verdim. Bu sefer etkisini artırmak için bir de göz kırptım.

 

“Yıldız Işığı Kırıcı!” [3]

“...”

“Hadi ama, bakma bana öyle.” dedim. “Açıklığa kavuşturayım, kafayı yemedim. Sadece rol yapıyordum.”

 

Aslında bunu kızlar için yapmıştım, ama farklı serilerdeki farklı tasarımların tam olarak nasıl göründüğünü hatırlayamadığım için, hepsini birleştirdim ve bir büyülü kız asasından ziyade daha çok büyücü asasına benziyordu. Sonuç rahatsız ediciydi, hem de öyle rahatsız ediciydi ki, bunu envantere fırlatıp onu unutmaya karar vermiştim.

 

“Ve bu nedir?” Lefi bir başka garip görünen silah almıştı.

“Bu bir tabancakılıç. Eğer belirli bir mesafede kalmaya çalışıyorsan, tabancanın namlusu bir şeyler atabilmeni sağlıyorken, eğer yakından dövüşmeye zorlanırsan da kılıcını kullanabiliyorsun.

“Nispeten kullanışlı gibi.” dedi. “Çok yönlü bir silah, düşmanını öldürmek için birçok fırsat yaratır.”

“Evet, öyle düşünebilirsin, ama pratikte bu tam bir çöp.”

 

Bir tabancakılıcın alabileceği en etkili form, bir süngülü silahtı. Ancak benimki daha çok, namlusu kılıçla birleşmiş anime kaçkını bir şeye benziyordu. Kesinlikle havalıydı, ama bu kadardı. Rahatsuz edici koca bebeklerin gözüne hoş gelmesi, tam anlamıyla tek kullanım alanıydı. Boş namlusu kılıcın da çok narin olmasına sebep olmuştu; gerçek bir basınç altında kaldığı anda kendini bırakırdı. Bu sadece kılıcı kırıp, yakın dövüşü uygulanamaz yapmıyordu, ayrıca namlunun yamularak şeklinin bozulmasına ve ya silahın tutukluk yapmasına ya da bütün mermilerini fırlatmasına sebep olurdu.

 

Tabancakılıcın değerini daha da düşüren bir başka dikkate değer nokta ise, tabancaların genel olarak nispeten etkisiz olmasıydı. Tek kullanışlı olanlar, efsunlanmış altıpatlarıma benzeyenlerdi. Barut bu dünyada zaten var olan bir şeydi. Patlayıcı özelliği çoktan derinlemesine araştırılmıştı ve barut teknolojisindeki gelişmeler o kadar ilerlemişti ki, çoktan bir misket tüfeği üretilecek seviyeye gelmişti. Bunu öğrenmek beni bayağı heyecanlandırmıştı. Hatta gaza gelip kendime de bir tüfek yapmıştım, ancak tamamen hayal kırıklığıydı.

 

Nişan alamamam, silahın performans eksikliğine kesinlikle katkıda bulunuyordu, ama bu denklemin içindeki tek sönük değişken değildi. Uğursuz Orman’ın çoğu canavarı kalın derilere ya da kabuklara sahiplerdi; mermiler hiçbir şey başaramadan üzerlerinden sekiyordu. Metalik mermilerin delebildiği birkaç zayıf hedef vardı, ama gerçek bir zarar verecek kadar derine penetre edemiyorlardı. Enne’i alıp hedefime sağlam bir tane çakmaktan daha etkili bir örnek yaşanmamıştı.

 

Duyduğum kadarıyla mermiler sıradan canavarlara iyi hasar verebiliyordu, ama hepsi bu kadardı. Irkların üyeleri bile kendilerini tek atışlık silahlara karşı kolaylıkla koruyabiliyordu. Gelecekte işlerin değişme ihtimali vardı--tam otomatik silahlar büyülü savunmaları etkisiz bırakabilirdi--ama bir otomatik silah sahibi olmamın imkanı yoktu. Henüz icat edilmemişlerdi, zindan kataloğunda hiç yoktu ve kendi başıma bir tane yaratacak kadar bilgim hiç yoktu. Öyle olsa bile, bence yine de işe yaramazdı.

 

Uğursuz Orman’da bir silahın kullanılabileceği tek durum, bir sopa olarak kullanmaktı, yanı kısacası, ateşli silahlat fiiliyatta tamamen kullanışsızdı.

 

“Ve şu sadece bir kütük değil mi?”

“Yok, bir kütükten daha da fazlası. Bu silahlaştırılmış bir kütük.”

“Silahlaştırılmış bir kütük mü? Bir fark görmüyorum.”

“Vampirlere karşı, bu şey tamamen ölümcül. Tek yapman gereken bunlardan bir tane almak, askerlerine toplanmalarını söylemek ve onları cehenneme göndermek.”

“Bunun işe yarayacağından kesinlikle emin misin?”

“Yani, evet. En azından diğer küt silahlar kadar etkili olacağından, diğer şeylere karşı etkili olduğu kadar vampirlere karşı da etkili olacaktır.”

“...”

 

Lefi, tekrar şaşkınlıktan sessizliğe gömülmüştü. Ama konuşmasına gerek yoktu. Bıkkın ifadesi, kelimelere dökemediği her şeyi anlatıyordu. Bakın, “Senin sorunun ne lan?” diye avazınız çıktığı kadar bağırmak istediğinizi biliyorum, ama sakin olun, tamam mı? Düşünmeyin oraları. Bu, evrensel bir gerçek olarak kabullenmeniz gereken bir şey.

 

Silahlara uzun, boş bir şekilde baktıktan sonra, ejder başıyla onayladı. “...Sanırım zamanı geldi. Onları yakarak sana iyilik yapacağım.”

“Yoyoyoyoyoyoyo! Bekle!”

 

İki elinde parlak, mavi bir alev yarattı, ama saldırısını yapamadan o ve değerli yığınım arasına kendimi atabilmiştim.

 

“Neden beni durduruyorsun? Onları atmayı planlamıyor muydun?” diye sordu bıkkın bir şekilde. “Onları hemen yok ederek sana yardımcı oluyorum.”

“Hayııııır! Böyle değil! Onları öylece ateşe veremezsin!” Yarı panik bir şekilde bağırmıştım. “Hangisinin çöpe gideceğini ve hangisini tutacağıma karar vermek için onları ayıklamayı planlıyordum!”

“Neden?” Bir kaşını kaldırdı. “Bunların hepsi çöp değil mi?”

“Kesinlikle değil!

 

Buradaki her şeyin içinde ruhumdan bir parça var!”

 

Ejderhanın gözlerimin içine baktığı kısa bir duraklamanın ardından, derin bir iç çekti.

 

“Pekala. Eğer durum buysa, o zaman geri çekileceğim.” dedi. “Ama en azından asayı ve kütüğü kül edeceğim. Kalmalarına izin verilemeyecek kadar sinir bozucular.”

“Ne!? Hayııııır! Asa olmaz! Kütük de olmaz! Nedeeeen!?”

 

Yalvarışlarım tamamen ve bütünüyle etkisizdi. Büyüsü, sanki kamp ateşindeki kuru odunlar gibi ikisinin de ateş almasına sebep olmuştu. Kütüğün bu şekilde yanması mantıklı gelmişti, ama asa tamamen metalden yapılmıştı. Ve buna rağmen anında yok olmuştu. Oha lan! O alevler ne kadar sıcaktı!?

 

“Şimdi acele et ve başla. Eğer bir yetişkin olarak kendi arkanı temizlemezsen, yakında çocuklar seninle dalga geçecek.”

“Peki, tamam! Anladım zaten, o yüzden daha fazla alev yaratmayı kes de işimi yapmama izin ver!”

 

Ve böylece, koleksiyonumu ayıklamaya başladım. Normal şartlar altında, uzun, çok zahmetli bir işlem olurdu. Ama Lefi, en ufak tereddüt gösterdiğim her şeyi ateşe vermeye çalıştığından, işi rekor zamanda tamamlamayı başarmıştım.

Çevirmen Notu

[1] Bug, bilgisayar programlarındaki hatalara denir.

[2] Sailor Moon (Ay Savaşçısı) göndermesi.

[3] Magical Girl Lyrical Nanoha göndermesi sanırım bu da.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-10 15:13:31
Hazine odası yap kendine
Otaku (24 puan) Üye
2021-06-03 14:14:29
Lefi olmasa ne yapardın 😄
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 11:51:20
Ve böylece, koleksiyonumu ayıklamaya başladım. Normal şartlar altında, uzun, çok zahmetli bir işlem olurdu. Ama Lefi, en ufak tereddüt gösterdiğim her şeyi ateşe vermeye çalıştığından, işi rekor zamanda tamamlamayı başarmıştım. HUUUH GÜZEL İŞ LEFİ güzel misss
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-15 18:05:52
Asayla yaptığın o hareketler de ne ? senin yerine ben utandım.... Çeviri için teşekkürler.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-18 02:45:53
Çeviri için teşekkürler.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-06 16:26:04
Bölüm için teşekürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-24 09:46:45
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-24 12:36:59
@maahhaam, Ah shit, here we go again.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-23 23:59:46
Serideki en boş bölümlerden biriydi , boş bölümler arasında ilk 3 e bile girebilir.
Otaku (24 puan) Üye
2021-06-03 14:15:55
@ASİLZADE, Lefinin olduğu bölümler boş bölüm sayılmaz 😁
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-23 22:57:03
Hmm
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-23 21:46:20
Çeviri icin tşk. Yan hikaye gibiydi ama güzel bir bölümdü .