Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

25 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1060 Görüntülenme
Bu bölümü 36 Kişi beğendi.
Cilt 18

Ziyaretçi - Kısım 1

“Tekrar ziyarete gelmelisiniz! Ne olursa olsun!”

“Bekleyeceğiz!”

“Hı-hı. Kesinlikle.”

 

Illuna, Shii ve Enne sırayla Iryll’e veda etti. Yakında yola çıkacak ikiliyi uğurlamak için herkes gibi kızlar da kalenin önünde toplanmıştı.

 

“Tabii ki! Ve belki benim kalemde oynamak için siz gelirsiniz! Hepinize kaleyi gezdirmeyi çok isterim!” diye karşılık verdi prenses. Geldiğinden bu yana gözle görülür bir değişimden geçmişti. Üç tam günü dışarıda geçirince teni bronzlaşmıştı; ilk ışınlandığı zamankinden çok daha koyu bir renkti.

 

Kızların gülümseyerek birbirleriyle el sıkışmalarını izledikten sonra bakışlarımı onlardan çevirdim ve yetişkin sakinlerle konuşmaya başladım.

 

“Sağ salim geçebilmeleri için onları ormandan ben geçireceğim.”

“Doğru bir karar. Uzunca bir süre ayrı kalacaksınız, o yüzden düzgün bir veda etmelisin.” dedi Lefi. “Ve aynı söz onun olduğu kadar senin için de geçerli Nell.” Ejderha doğrudan kahramanın gözlerine bakmıştı. “Sürekli kendimi tekrar ettiğimin farkındayım ama, yürüdüğün yol ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, senin yanında olduğumuzu ve ihtiyacın olduğunda sana desteğimizi sunacağımızı hatırlatmak isterim.”

“Bu doğru Nell! Yolun her bir adımında seninle, tam yanında olacağız!” dedi Lyuu.

“İkinize de teşekkür ederim.” Lefi ve Lyuu ile konuştuktan sonra Nell, üçünü her zamanki nazik gülümsemesiyle izleyen iblis kıza döndü. “Üzgünüm Leila. Artık sana ev işlerinde yardımcı olamayacağım, o yüzden zindanı çekip çevirme işi sana kalacak.”

“Endişelenmene hiç gerek yok. Her şey kontrolüm altında.” Koyun kız nazik, güven veren bir gülümsemeyle karşılık vermişti.

 

Görünüşe göre vedalaşma bitmek üzereydi.

 

“Pekala kızlar, gitme vakti geldi.” Herkes son kez vedalaştıktan sonra Rir’e bindim ve iki yolcuyla birlikte bir başkasını da çağırdım. “Sen de Enne.”

“Hı-hı.” diye cevapladı güvenilir silahım.

“Güle güle Nell! Güle güle Iryll!” dedi Illuna.

“Güle güle!” dedi Shii.

“Hoşça kalın! Yakında görüşmek üzere!” Iryll, Enne ve Rir’in üzerindeki bana katılan Nell diğer kızlara el sallamıştı.

 

Yerleştikten sonra kurt ilerlemeye başlamıştı.

 

***

 

“Kalmama izin verdiğiniz için çok teşekkür ederim Bay İblis Lordu! Çok eğlendim!” Prenses Rir’in kürküyle oynarken enerjik bir şekilde konuşuyordu.

“Sorun değil, eğlenmiş olduğuna sevindim.” dedim hafifçe gülerek. “Görünüşe göre diğer kızlarla da gayet iyi anlaştınız.”

“Evet! Bu zamana kadar sahip olduğum en yakın arkaşlarım onlar. Tekrar gelebilir miyim?”

“Tabii ki. İstediğin zaman.”

 

Onunla konuşurken bir yandan doğru yönde gittiğimizden emin olmak için haritaya bakıyordum. Görünüşe göre varmak üzereydik.

 

“Hey... şey... Yuki? Sana bir şey sormamın sakıncası var mı?” dedi Nell.

“Evet tabii, nedir?”

“Doğru yönde gittiğimizden emin misin? Çünkü şehrin şu tarafta olduğundan gayet eminim.” dedi varış noktamızdan farklı bir yeri işaret ederek.

“Berbat bir yön duygun olmasını düşündüğümüzde gerçekten hatırlıyor olmana şaşırdım.”

“Nell’in kötü bir yön duygusu mu var?” diye sordu Iryll, şaşkın gözlerle.

“Hem de nasıl. Alfyro’yu bize gezdirmeye çalıştığı zamanı hala hatırlıyorum. Of dostum, tamamen kaybol---”

”K-kapa çeneni Yuki! Bunu ona anlatmana gerek yoktu!” Sözlerimi aceleyle kesmişti ama çok geç kalmıştı. Çoktan her şeyi anlatmıştım.

Dediklerine güldükten sonra Rir’den inerken, “Göreceksin.” diyerek, şüphelerine belirsiz bir cevap vermiştim. “Çoktan geldik, o yüzden birazdan göreceksin.”

 

Çalılığı manipüle etmek için zindanın özelliklerini kullandım ve etrafındaki yeşilliğin içinde görünmesini neredeyse imkansız hale getiren bitki tabanlı bir tasarıma sahip gizli bir kapıyı açığa çıkardım.

 

“Bu kapı... kaledekiler gibi mi?” diye sordu Nell.

“Evet ve doğrudan Alfyro’ya açılıyor.” dedim, normal bir şekilde. “Eh, yani sayılır. Teknik olarak, şehrin hemen dışındaki ormana açılıyor, ama aynı şey sayılır.”

“Ne?”

“Alfyro, bilirsin işte, yaşlı başkanın şehri? Hani başkente gitmek için bize araba ayarlayan adam?”

 

Bir süre Nell sessiz kalmıştı. Konu hakkındaki düşüncelerini ifade etmek için kelime bulmakta zorlanıyor gibiydi.

 

“...Bu ne zamandır burada?” diye sordu.

“Ah, yani, bir süredir var. Şehre son ziyaretimizin ardından yaptım.” Dedim. “Eğer kendi işini yapmaya devam edeceksen, o zaman Allysia’ya açılan bir iki kapıya ihtiyacım olur diye düşündüm.”

“Başkan bunu biliyor mu?”

“Yoo. Hiçbir fikri yok.”

 

Bölgemi o kadar büyütmüştüm ki, sadece Alfyro’ya ulaşmıyor, ama ayrıca onu sarıyordu da. Bölgemi şehre doğru ufak ufak büyütmek, varlığını öğrendiğim günden beri yavaş yavaş üzerine çalıştığım bir şeydi; büyük şehrin iyi bir DP kaynağı olacağını hep düşünüyordum. Nell ya da yaşlı kahya kadar güçlü kimselere ev sahipliği yapmıyordu, ama yine de beklediğim kadarını alıyordum. Miktarın fazlalığı, kalite yoksunluğunu kapatıyordu. Bunu daha önce yapmadığım için pişman olmaya başlamıştım. Daha çok yakın zamanda katmış olmama rağmen, şimdiden kendini amorti etmeye doğru iyi bir ilerleme kaydetmişti. Gerçi... bütün bu eklemelerle falan bile, Lefi’nin getirdiği DP’nin yakınında bile alamıyordum. Ne kadar güçlü olduğunun gerçek bir hatırlatmasıydı.

 

Allysia’nın başkenti, gözümü diktiğim bir başka bölgeydi. Uğursuz Orman’ın yakınlarında bulunan diğer şehirler gibi, orası da kesinlikle alışveriş listemdeydi--ve Nell’in ana ikamet yeri olduğundan bayağı yüksek seviyeydi de--ama yakınlardaki her şeyi ele geçirmek, birkaç on seneye yayarak yapılması gereken bir şeydi... Ormanın bir çeyreğini ele geçirmek, tam bir buçuk yılımı almış bir işti. Heh. Karanlık nüfuzum sınır tanımıyordu ve durdurmak isteyenlerin haberi olmadan yayılmaya devam edecekti. Bir gün, güneşin aydınlattığı her şey benim olacak! Hahahahahah!

 

Kalenin her yerinde görülen kapıların aksine bu, farklı yerlere açılamıyordu. Sadece Alfyro’nun hemen dışındaki benzer kapıya bağlıydı. Kolayca anlaşılacağı üzere, bu kurulum, kaleyi daha savunulabilir yapmak için hazırlanmış bir önlemdi. Zindan sakinlerinden biri olmadan kullanılamıyor olmasına rağmen, iki kapıyı da bulundukları ormanların ortasına kurma zahmetine girme sebebim de aynıydı. Pişman olmaktansa tedbirli davranmak daha iyidir, değil mi?

 

Kapı olayları bir yana, Alfyro’ya gidişleri çoktan bekleniyordu. Başkentten ayrılmadan önce krala bahsettiğim teslim yeri orasıydı. Şehre vardıktan sonra iki kızın başkente geri götürülmesi işi başkana kalıyordu. Onları güvenle taşıyacağından hiç şüphem yoktu.

 

“Sör Raylow bunu duyduğunda başına büyük bir ağrı saplanacak...” Nell başta ciddi bir şekilde konuşmuştu. Yaşlı başkan için düşüncelerini içten bir şekilde ifade etmişti. Ama kısa süre sonra daha kaygısız, haylaz ve muzip bir tavır takınmıştı. “Boynunu çoktan kötücül pençelerin arasına aldığından haberi yok.”

“Bu sadece iblis lordu işi.” dedim. “En azından bu kadar sinsi gibi olmaya çalışmasaydık, bu kadar tehditkar olamazdık.”

“Öff Yuki. İşte yine iblis lordu muhabbetine girdin.” Nell iç çekti.

“E iblis lorduyum.” dedim, gülerek. “Neyse, yollarımızı ayıracağımız yer burası. Başkente kadar size eşlik etmek isterdim ama...”

“Merak etmeyin Bay İblis Lordu! Bizim için o kadar zahmete girmenize gerek yok! Zaten gereğinden çok şey yaptınıız!” dedi Iryll.

“Başımızın çaresine bakarız Yuki. Zaten çoktan Sör Raylow’la başkente bizi geri götürmesi hakkında konuştum ve ayarlamaları yapmasını istedim.” dedi Nell. “Ve Uğursuz Orman’ın dışında karşıma çıkan herhangi bir şeyle başa çıkacak kadar güçlüyüm.”

“Pekâlâ. Eğer ısrar ediyorsan, o zaman sözüne güveneceğim. Ama dikkatli ol, tamam mı?”

“Biliyorum. Olacağım.” dedi. “Ah ve son bir şey daha!” Aramızdaki boşluğu kapattı ve beni sıkı ama nazik bir şekilde sarmaladı.

“Bu hiç adil değil Nell! Ben de ona sarılmak istiyorum!” Prenses hemen kilisenin en değerli parçasının yaptığını taklit etti ve kollarını belime doladı.

 

Ani gelişme sebebiyle bir anlığına sendeledim, ama kısa süre sonra kendime geldim ve bir kolumu Nell’in beline sararken diğeriyle Iryll’in başını okşadım.

 

Bir süre böyle kaldık.

 

Ve bir süre daha.

 

Ve biraz daha.

 

“Pekala, bu yeterli olmalı.”

 

Birkaç saniye geçtikten sonra, Nell istemsizce beni bıraktı ve geri çekildi. Gözlerimiz buluşsun diye yukarı doğru baktı ve hafifçe gülümsedi. Yemin ederim en tatlı şey.

 

“Şimdi gidiyorum. Güle güle Yuki. Size de Enne, Rir.”

“Yakında görüşürüz.” diye karşılık verdim.

“Birbirimizi kesinlikle tekrar görmemiz gerek! Ne olursa olsun! Ve aynısı senin için de geçerli Enne!” dedi prenses.

“Hı-hı.” Enne başını salladı. “Hoşça kal Iryll. Hoşça kal Nell.”

 

Kapıya adımlarını attıktan sonra iki kız el salladı ve zamanla gözden kaybolana kadar el sallamaya devam ettiler. Kaybolmuş olmaları hareket etmeme yetmemişti. Kapıyı sessizce kapatıp onu zindan menüsünden gizlemeden önce uzunca bir süre öylece bakmaya devam etmiştim.

 

Gözlerimi kapatıp son bir derin nefes aldıktan sonra, yanımda kalan ikiliye döndüm. “...Hadi eve dönelim.”

“Nell gittiği için üzgün müsün?” diye sordu Enne.

“Biraz, evet.” dedim saçlarını karıştırırken. “Biraz yalnız hissediyorum, muhtemelen kaleye dönünce herkesin beni neşelendirmesi gerekecek.”

“Hı-hı.“

 

Parmaklarının ucuna kalktı ve beni teselli etmek için rolleri takas ederek başımı okşamaya başladı. Gülmek istediğim bir andı. Ama yapamamıştım. Ve moralim kötü olduğundan değildi.

 

Rir hırlamaya başladı. Uzaktaki bir şeye gözlerini dikerek başını eğdi ve sırtını dikti. İfadesi sert, hatta agresifti. Yan yana birçok güçlü düşmanla savaşmış olmamıza rağmen, bu zamana kadar onda gördüğüm en gergin, en panik ifadeydi. Bu kadar fazla alarm halinde hiç olmamıştı.

 

“Sorun nedir oğlum?”

 

Soruya cevap vermesine gerek yoktu. Gerginliğini hissettiğim anda haritam birden açılmıştı.

 

Ekran, tek bir kırmızı noktaya odaklanmıştı.

 

Bir istilacıya.

 

Tamamen alışkanlıktan üzerine tıkladım ve detaylara göz gezdirdim.

 

***

Genel Bilgiler

İsim: Y**d**sil

Irk: ******

Sınıf: *****t Lort

Seviye: 9**

HP: *2****/*2****

MP: *6****4***/*6****4***

Kuvvet: ***8*

Can: ****

Çeviklik: 3****

Büyü: *3****9*

Maharet: *****

Şans: ****

 

Unvanlar

Ara***rm**ı

Dün** E**n

Bil** Ge**r*n

***

 

“Bu... da... ne... lan?” Çıkarabildiğim tek cümle, boğuk bir fısıltı olarak çıkmıştı.

 

Yeni düşmanım benden öyle güçlüydü ki, bilgisini almakta tamamen yetersiz kalmıştım.

 

Lefi’nin aksine o, olası gözetleyicileri uzaklaştırmak için kendi statlarını bilerek açık etmiyordu. Ama seviyesinin dokuz yüzlerde olduğunu gün gibi görebiliyordum.

 

O’nun gibi.

 

Olabilecek en yüksek seviye tehdit olan yaşayan bir musibet seviyesindeydi.

 

Düşünce aklımdan geçtiği an, ışık görmüş tavşan gibi kalmamam gerektiğinin farkına vardığım andı. O yüzden harekete geçtim. Elimden gelen bütün hızla.

 

“Orochi, Yata, Byakku, Wsprit! Hemen kaleye dönün! Yolda karşılaştığınız her şeyi boşverin ve olabildiğince kısa sürede geri dönmeye odaklanın!” Zindanın Uzakkonuş sistemini kullanarak bir emi verirken, tuzak menüsünü açıp her şeyi etkinleştirdim.

 

Geçmesini bekleyemeyeceğim bir fırtınaydı. Savaş kaçınılmazdı. Çünkü, bir sebepten ötürü, doğrudan kaleye doğru gidiyordu. Bu hızla devam ederse, birkaç saate ulaşırdı.

 

“Hay sıçayım!” Sıkıntılı bir şekilde küfretmiştim. “Rir, bizi kaleye tam hızla geri götür! Enne, kılıç formunda kal!”

 

İki dostum da onayladıklarını dillendirdi ve emirlerimi uygulamaya koyuldu. Enne Kişileşmeyi devre dışı bıraktı ve sırtına sağlam bir şekilde oturduğum anda Rir şimşek gibi atıldı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-10 15:47:43
İnş düşman değildir
Kumpir (44 puan) Üye
2021-05-18 18:53:48
inş bu da kız çıkmaz
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 12:14:43
Ekran, tek bir kırmızı noktaya odaklanmıştı. Bir istilacıya. Tamamen alışkanlıktan üzerine tıkladım ve detaylara göz gezdirdim. *** Genel Bilgiler İsim: Y**d**sil Irk: ****** Sınıf: *****t Lort Seviye: 9** HP: *2****/*2**** MP: *6****4***/*6****4*** Kuvvet: ***8* Can: **** Çeviklik: 3**** Büyü: *3****9* Maharet: ***** Şans: **** Unvanlar Ara***rm**ı Dün** E**n Bil** Ge**r*n *** “Bu... da... ne... lan?” Çıkarabildiğim tek cümle, boğuk bir fısıltı olarak çıkmıştı. ANANI ******* oh shit here we go again. ı am out of here . WD(f)UUUUUUUUCK -!?
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-15 19:28:46
Çeviri için teşekkürler.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-18 10:24:13
Çeviri için teşekkürler.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-06 16:34:58
Bòlüm için teskurler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-26 00:33:31
Ünvanlardan ikisinin, Bilgi getiren ve Dünya emen, olduğunu tahmin ediyorum. Sağlam bir karakter geliyor gibi
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-25 23:45:22
Aha geldi eski bir dost. Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-25 23:30:07
Kimsin ulan sen mc nin mekana giriyorsun.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-25 22:26:39
İşte şimdi biraz heyecan , uyuştuk romantizmden...
bcennet11 (75 puan) Üye
2020-08-25 21:33:13
Uuuu fight var
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-25 20:41:25
heyecan yaptim
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-25 20:41:02
burdada bitmez yaaaaaaa ceviri icin teşekkürler
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-08-25 20:12:47
Aksiyonlu arc olsun yoksa bune ya
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-25 19:47:18
Sonunda bir arc daha başlıyor. Umutlatım yüksek. Çeviri ve edit için teşekkürler