Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

10 Ocak 2021
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
918 Görüntülenme
Bu bölümü 26 Kişi beğendi.
Cilt 20

Uçan Ada Üzerinde Randevu - Kısım 3

“Vay be...”

“Bu bayağı sağlam bir manzaraymış.”

 

İkili oturdukları zirvenin üzerinden aşağıya doğru bakarken düşüncelerini dile getirdi. Sadece bütün uçan adanın değil, ayrıca muhteşem bir arka fonun, sonsuza kadar uzanan ağaç ve bulutlardan oluşan bir tablonun da bulunduğu bir açı sunmuştu. Uzakta, başı beyazlık denizinin üzerine kadar uzanan Lefi’nin eski yuvasının bulunduğu dağın zirvesi bile görülüyordu. Güzel, insan yapımı herhangi bir şeyden etkilenmemiş ya da engellenmemiş harika bir doğa manzarasıydı.

 

Yuki, “Buraya bir kapı koyamıyor olmam çok kötü...” diye hayıflandı. “Diğerlerinin de bunu görebilmesini çok isterdim.”

“Mümkün değil mi?”

“Hayır. Adanın uçuyor oluşu, başka bir bölgeyle bitişik olmadığı ve bu da onu zindanın bir parçası yapamayacağım anlamına geliyor. Ve eğer zindanın bir parçası değilse, buraya hiçbir şey yerleştiremem.”

“Bu kesinlikle çok kötü,” diye onayladı Lefi. “Sanırım bu, bu manzarayı paylaşabilecek kişilerin sadece biz olduğumuz anlamına geliyor.”

“Evet, öyle.” Gülümsedi. “Sanırım biz... şu dağın oralarda yaşıyoruz, değil mi? Şuradaki, bulutların üzerine uzanan.”

“Haklısın. Evimiz onun bitişiğindeki dağda bulunuyor,” dedi Lefi. “Bulutların üzerine uzanan dağ, bir zamanlar yuvam yapmış olduğum dağ.”

“Eski yuvan mı? Ah, birlikte kontrol etmeye gittiğimiz zamanı hatırladım.”

 

İkisi manzaraya bakarak biraz vakit geçirdikten sonra Yuki sessizliği öncekine göre çok daha neşeli ve daha az duygusal bir tonla bozdu.

 

“Pekala, bu manzarayı öğle yemeğini yemek için kullanmaya ne dersin?”

“Tam zamanında bir öneri,” dedi Lefi. “Midem kazınmaya başlamıştı ve sanırım bu adanın sunabileceği her şeye göz atmayı tamamladık.”

“Evet, kanatların olması falan çok işe yarar falan ama açıkçası, tırmanma tecrübesini tamamen kaçırdığımızı hissetmeye başladım,” dedi Yuki. “Eğer birkaç kanat çırpışta istediğin yere gidebiliyorsan nefesini tutmanın bir anlamı yok.”

Lefi, “Başından beri heyecanlanacak pek bir şey yoktu,” dedi. “Tek göreceğin altında ormanlar ve yukarıda taşlı tepelerdi.”

“Yani, evet ama bunları görmek yine de eğlenceli, değil mi? Benim için bu, birlikte dolaşmaya çıktığımızda manzarayı izlemek gibi hissettirdi. Biraz hoş yalnız zaman, anlarsın ya?”

 

Lefi’nin yüzü kızarmıştı. Gülümsemesine tamamen hazırlıksız yakalanmıştı.

 

“Yemeyecek miyiz?” Puflayarak utancını gizlemeye çalıştı. “Yemeğimizi daha fazla geciktirme.”

“Tamam, tamam. Acele ediyorum. Sakin olun.”

 

Hemen piknik örtüsünü serdikten sonra ayakkabılarını çıkarıp üzerine oturdular.

 

“Burası gerçekten çok iyi hissettiriyor.” Yuki’nin yaptığı ilk şey, uzanıp dağın serin esintisinin tadını çıkarırken bir sağa bir sola yuvarlanmak olmuştu. Ve sonra, Yuki konuştu. Sesi duyguyla doluydu. Düşünceyle dolu...

 

Yanaklarımın üzerinde rüzgarı hissediyorum,

Dokunuşu öyle nazik ki dizlerim çözülüyor,

Gökle birim,

Rüzgarla birim,

Vücudum havayı keserken, ağlıyorum,

Geri dönüş yoktu. B planı yoktu,

Geri adım atamazdım,

Çünkü ben... ben Rüzgar Adam’ım.

 

Lefi, “Bir daha bunu yapmaya kalkma sakın. İğrenmekten tüylerim diken diken oldu,” diye şikayet etti. “Ve rüzgar adam da ne? Anlamıyorum.”

“Ah hadi ama, oyun bozanlık etme. Bırak da eğleneyim.” Ona yuvarlana yuvarlana geldi ve ayaklarının birinin dibinde durunca konuşmaya başladı.

“Böyle rahatsız edici şekilde bana yaklaşma!”

 

Bir ayağını savurdu ve onu örtünün kenarına doğru yuvarladı.

 

“Aah! Acıdı,” diyerek sızlandı. “Neden bu kadar ters olmak zorundasın ki? Sadece şairane olmaya çalışıyordum.”

“Eğer bunun kaynağı sensen doğru hissettirmiyor. Bunu duymaktansa kulaklarımı koparmayı tercih ederim.”

“şey... Sanırım aklımda olan şiir koleksiyonumu yayınlama fikrimden vazgeçmek zorundayım.”

 

Yuki ayağa kalkarken güldü ve öğle yemeklerinin bulunduğu sepeti örtünün üzerine koydu.

 

“Al, bir çift çubuk. Şey, bunun yerine çatal ister misin?”

Çantadan bir termos alarak, “Hayır, çubuklar yeterli,” dedi. “Bize çay koyuyorum.”

“Teşekkürler. Ellerini temizlemek için havlu vereyim.”

 

Her şeyi hazırladılar, sofra duasının Japonca versiyonunu söylediler ve onları bekleyen leziz ziyafeti görmek için bütün kapakları açtılar. İçlerinde, her biri ağız sulandıran kokular yayan, yetenekli hizmetçinin yapmış olduğu tonlarca el yapımı yemek vardı.

 

İkisi birkaç saniye bekledikten sonra daha fazla kendilerini tutamayacak seviyeye gelince yemeye koyuldular.

 

Yuki, “Üff, bu tamagoyaki çok iyi. Bundan asla bıkmayacağım,” dedi.

“Karaage de benim için öyle. Illuna’nın bunu en sevdiği yemek olarak belirtmesinin sebebini kesinlikle görebiliyorum.”

 

Lefi birkaç tane karaageyi mideye indirmenin hemen ardından çubuklarını bir başka karaage almak için uzattı, ama Yuki kendi çubuklarını kullanarak daha fazla almasını engelledi.

 

“Ne kaba bir davranış. Bunun anlamı nedir Yuki?”

“Ufak bir sorun var,” dedi. “Çok fazla karaage yiyorsun.”

“Eğer sorun ufaksa, bunu bir sorun olarak görmende bir anlam bulamıyorum. Erkeklerin affedici, şefkatli ve önemsiz detayları gözardı edici olmaları gerekmiyor muydu?”

“Tamam, peki, lafımı düzelteyim. Bu ufak bir sorun değil. Çok fazla kızarmış tavuk yiyorsun! Ben daha sadece bir tane yemişken çoğu bitmiş bile!”

“Bu kesinlikle bir yanlış anlaşılma. Bana kalırsa üç tane yedin.”

“Bu saçmalık ve bunu biliyorsun!”

 

Yuki yemek araç gereçlerine fazla baskı uygulamıştı; söylenmesinin ortasında çubukları kırılmıştı.

 

“N’oluyor lan!? Neden çubuklarım kırıldı!?”

“Bu tamamen senin hatan.” Lefi iç çekti. “Sanırım başka seçeneğim yok. Aç ağzını. Seni besleyeceğim.”

“Hı? Ah... şey... teşekkü---bir saniye bekle bakalım! Beni kandıramazsın! Uzattığın karaage bile değil! Sadece patates kızartması!”

 

Çiğnemeye başladığı anda yine bağırmaya başlayınca Lefi cıklayarak karşılık verdi.

 

“Daha önceden bana patates kızartmasını sevdiğini söyleyen sen değil miydin? Memnuniyetsiz olmana bir sebep göremiyorum. Tercih ettiğin yemekle seni beslemek için zahmete giriyorum.”

“Tabii, demek istediğim şu, patates kızartmasını seviyorum, ama bu konu dışı!”

“Değil. Konu, seni en sevdiğin yemeklerle beslediğim için mutlu olacağından ve ben de, karaage tüketmeye devam edebileceğim için mutlu olacağımdan, hiçbir sorun olmadığı. Bu bir kazan-kazan durumu değil mi?”

“Kesinlikle değil! Bu dibine kadar hileli bir yaklaşım ve bunu biliyorsun!"

 

İkisi öğle yemeklerinin tadını çıkarıyor olması gerekirken her zamanki gibi bir şekilde bütün yemek boyunca tartışıp durmuşlardı.

 

***

 

Buluşmadan bu yana birkaç gün geçmişti.

 

“Hey Lefi, şuna bir bak!” Yuki, elinde bir taş kılıç ve yüzünde pis bir sırıtışla, genellikle eliyle bir şeyler üretmek için kullandığı tezgahından ona doğru yaklaştı. “Uçan adadan aldığım kayalardan birini uçan bir kılıç yapmak için kullandım. Kesinlikle havalı, değil mi? Bunlardan birkaç tane daha yaptım, böylece ben bir şeylerle uğraşırken etrafımda süzülebilecekler.”

“Silahın süzülmesinin herhangi bir faydası var mı?”

“Hayır. Tam tersine, berbat silahlar. Yapıldıkları kaya o kadar gevrekti ki, bir şeye saldırmaya kalktığın anda ufalanıyorlar. Açıkçası, kendini bir mutfak bıçağıyla korumaya kalksan daha iyi olur, ama bu konunun dışında kalıyor.”

“...”

 

Ve böylece ejderha bir kez daha kendi kendine evlendiği adamın tam bir salak olduğunu düşündü.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-15 00:01:16
Biz de
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-12 01:23:56
Salak olabilir ama adam hayatın tadını çıkarıyor
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-06 12:15:49
“Hayır. Tam tersine, berbat silahlar. Yapıldıkları kaya o kadar gevrekti ki, bir şeye saldırmaya kalktığın anda ufalanıyorlar. Açıkçası, kendini bir mutfak bıçağıyla korumaya kalksan daha iyi olur, ama bu konunun dışında kalıyor.” “...” Ve böylece ejderha bir kez daha kendi kendine evlendiği adamın tam bir salak olduğunu düşündü. XD ASKJAKSDJKASDJAKSDJKASJDKASJDKADJS
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2021-01-21 11:14:00
Son cümle çok güzeldi. 😂
Kunai 52 (151 puan) Üye
2021-01-14 02:05:11
Çeviri ve edit için teşekürler elinize sağlık.
Mesofoworld (90 puan) Üye
2021-01-12 14:54:22
müq bölüm çeviri ve edit için teşekkürler
KW299 (17 puan) Üye
2021-01-12 12:21:51
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-11 01:22:28
Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-01-10 16:35:21
çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-01-10 16:35:13
uçan kılıçlar mı. havalı. beğendim.