Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

19 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1372 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 8

Ölü Ruhlar İçin Açık Büfe - 3. Kısım

Nell’in tehlike altında olduğunu fark ettikten sonra yaptığım ilk şey, Hasai’yi, büyük kılıcımı envanterden çıkartmak ve onun olduğu yere hareket etmekti. Üzerinde durdum, kanatlarımı gizledim ve zombi ordusunun içine daldım.

 

“Ne!? Ne olu--” aniden belirmemden dolayı ürkse de girişimi sorgulamadan önce gürültülü savaş çığlığımla sözünü kestim. Yere iner inmez kılıcımı savurdum. Savurmam sonucu oluşan şok dalgası o kadar güçlüydü ki, neredeyse yakınımdaki tüm zombileri parçalara ayırmıştı. Hmm. Neredeyse konfetiye benziyordu.

 

“Y-yuki?” diye kekeledi.

“N’ aber? Hala iyi ve hayat dolu gibisin.” dedim sırıtarak.

“T-tanrım!” Kahraman sinirli bir şekilde yanaklarını şişirdi. “Beni şöyle korkutma!”

“Benim hatam, benim hatam.”

 

Yaklaşan birkaç tane savaşabilecek durumda olan zombiyi de halletmek için baltamı öylece savurdum. Güzeel! Bu son vuruş tam isabetti.

 

Şiddetli saldırım etkili olsa da tüm zombi sürüsünü yok etmek için yeterli değildi. Şok dalgasının etki alanının dışında kalan bir sürü zombi vardı. Gerçi, işlevini yerine getirmişti. Konuşacak kadar zaman kazanmıştım.

 

“Al, iç bunu.” Nell’e bir mana iksiri verdim; analiz yeteneğim mana havuzunun neredeyse tükendiğini söylemişti. Zombileri temizlemek için kutsal büyü falan kullanıyor olmalıydı. Zombilere sağlam zarar veriyor olsa gerek. Ya da en azından bu toplantı yok olana kadar yarasa iyi olur.

“Hmm? Şey... Teşekkürler.” Biraz korkmuştu, ama attığım iksiri sorunsuz bir şekilde yakalamayı becermişti. “Bir dakika! Bu yüksek seviye bir iksir değil mi!? Bunlar çok pahalı değil mi!?”

“Bağrışmayı kesip içmeye mi başlasan? Şu an acil bir durumun ortasındayız, farkında mısın?”

“D-doğru. Haklısın.” dedi sakinleşerek. “Teşekkür ederim.”

 

“Öff... bu çok acıymış...” şişeyi kafaya diken kahramanın yüzü ekşidi. Ama şikayetleri bir yana, iksir etkisini göstermişti. Manası yavaş yavaş tazeleniyordu.

“Pekala, bu ihtiyacını giderir, bu noktadan itibaren tek başına sıkıntı yaşamazsın.” dedim. “Oh, bu arada, bu işi çeviren birkaç şerefsizi buldum, şimdi onların yüzlerini patlatmaya gidiyorum. İyi şanslar. Görüşürüz.”

“Dur, bekle! Bu kadar önemli bir şeyi, önemsiz bir şeymiş gibi mi söylüyorsun!?” Kahraman işi büyütmeye başlamıştı. “Eğer suçluları alt etmeye gidiyorsan, benim de gelmem gerekir!”

“Kilise ne olacak? Onu koruman gerekmiyor mu?”

 

Kahramanın birkaç dakika önce korumak için hayatını ortaya koyduğu binayı gösterdim. Analiz yeteneğim, içeride çoğunlukla masım ve hortlaklardan kaçamamış çocukların ve yaralıların olduğunu söyledi. Eğer üstün gayretleri olmasa, çoktan yutulup, beyinsiz hortlak güruhuna katılmışlardı.

 

“...Evet. Haklısın.” dedi kahraman. “Burayı bırakamam. Onları korumam gerek. Lütfen, İblis Lordu, suçluları hallet. Ne istersen yapa--”

“Oh?” Bir kaşımı kaldırmıştım. “Her şey mi diyorsun?”

“...Ne?”

“Sözünü tutacak olsan iyi olur, çünkü işim bitince geri gelip istediğimi yapmanı bekleyeceğim.”

“Ahh, şey, hmm... Şeyyy...” tamamen şaşırmış kahraman, tereddüt içerisinde sadece kekeleyip durmuştu.

“Ne oldu? Yoksa verdiğin sözü tutmamayı falan mı düşünüyordun? Bence öyle düşünmüyorsun, değil mi? Senin gibi onurlu bir kahramanın yalan sözler vermesinin imkanı yok, değil mi?”

“Şeyyyyy... Peki...” dedi Nell, isteksiz bir şekilde. “A-ama sapıkça şeyler istemene izin vermiyorum, tamam mı?”

 

Genç savaşçı ağlamak üzereydi. Yüzünü o halde görmek, benim yüzümde koca bir gülümseme oluşmasına neden oldu.

 

“Sapıkça mı? Neden bahsediyorsun?”

“...Ne?”

“Senden isteyeceğim şey, işler yoluna girince bize tekrar etrafı gezdirmendi. Neler düşünüyorsuın acaba?”

 

Ancak ben konuştuktan sonra dalga geçtiğimi anlamıştı. Hem de ne dalga.

 

“Ya! Sana inanamıyorum! Ne kadar aptalsın!” Yüzü kıpkırmızı olmuş bir halde, kahraman kılıcını bana doğru savurup kendini utancından kurtarmaya çalışıyordu.

 

Bir yandan kahkaha atarken bir yandan da saldırılarına kolayca atlatıp, havaya sıçradım. “Ah, ve unutmadan. Lefi’yi yanına yollayacağım için, eğer zor durumda kalırsan sana yardım etmesini falan istemekten çekinme. Sadece söylüyorum, o düşündüğünden daha güçlü birisi.”

“Umurumda değil! Git artık!”

 

***

 

Kahramana güle güle dedikten sonra zindan sakini Yüce Ejderha’nın yanına uçtum. “Hey Lefi! Batıya doğru gidersen, onu ağlatacak kadar sorunun içine gömülmüş Nell’i bulacaksın. Benim gidip bu işleri başımıza açan aptalları yakalayacağım için, bana bir iyilik yapıp ona yardımcı olabilir misin?”

 

Ejder kız, onayladığını gösterecek şekilde baş parmağıyla işaret yapınca hemen harekete geçtim. İki kanadımı da çırptım ve kendimi patlayıcı bir hızla ileri doğru ittirdim. Havada süratle ilerlerken, karşıdan esen hava bana engel oluyor ve tüm vücuduma baskı uyguluyordu. Öyle hızlıydım ki,  şehir ve duvarları ben hareket ederken sanki arkaplana karışıyordu.

 

Bir süre sonra sonunda herifleri bulmuştum. Bir bakalım... Üç... Dört... ve... Altı. Pekala, halletmem gereken altı kişi var.

 

Yere yaklaşırken derin bir nefes aldım; yere dokunacak kadar yakın uçuyordum. Gizliliğimi aktifleştirerek saldırıma başladım. Büyük kılıcımı hazırlayıp, hızımı koruyarak grubun yanından geçerken onu savurdum. Kılıcım en ufak bir dirençle karşılaşmamıştı. Ve bir süres onra, altı adamdan beşi, bir kan yağmuruna dönüştü. Vücutları iki ayrılan adamlardan etrafa çok fazla kızıl renkli sıvı saçılıyordu.

 

Altıncı ve son adam saldırımı zamanında fark etmiş ve çabucak hareket ederken geri çekilmişti. Tüm gücünü bacaklarında toplayıp, geriye sıçradı ve saldırımı, hasar almadan savuşturmayı başardı.

 

“Senin gibi uğursuz bir piçin böyle bir yerde ne işi var!?” Adam bağırırken, onu gizleyen büyü yok olmuştu. Gölgelerden dışarı doğru çıktıktan sonra, tamamen siyah giyindiğini görmüştüm. Dostum, kostümü konuşabilse, muhtemelen “Ben cidden ama cidden bayağı şüpheli biriyim!” diye bağırırdı.

“İyi savuşturdun.” dedim. “Ama ne yazık ki bu sana pek yardımcı olmayacak. Geber!”

 

Adama ikinci kez saldırıya geçtiğimde adam bana cıklayarak karşılık verdi. Güç yarışında beni alt edemeyeceğini anında anladığı için tüm gücünü alacağı hasarı mümkün olduğunca azaltmaya çalışmaya verdi. Belinde asılı olan hançerini çıkardı ve kılıcımı engelleyip yönünü değiştirdi.

 

Çabaları işe yaramıştı. Saldırım devam etmiş olsa da sadece omzuna isabet etmişti. Ölümcül bir yara değildi.

 

Şüpheli gözüken adam arayı tekrardan iyice açıp, bana doğru döndü.

 

“Neden buradasın!? Neden senin gibi bir iblis işimize karışıyor!?”

“Neden beynini kullanmıyorsun, bilirsin, düşünmek falan?”

 

Hasai’yi çıkardım ve saldırıya hazırlandım ama aşırı şüpheli kuklacı inisiyatifi eline alıp benden önce harekete geçti.

 

“Lanetlenmişi çağırıyorum! Ölüler diyarından kalkın ve benim dediklerimi yapın!”

 

Mavimsi beyaz bir büyü halkası adamın altında belirdi. Aniden parlayıp, normal haline döndükten bir süre sonra tamamen yok oldu. Onun yerine bir grup canavar gelmişti. Grup birçok farklı türden oluşuyordu. Ayılar, kurtlar ve hatta aralarında dinozora benzeyen bir şey bile vardı. Canavarların türleri bir yana, hepsinin tek ortak özelliği, canlıyken sahip oldukları mükemmelliğe sahip olmamalarıydı. Gözleri ölüydü. Hepsi ölüydü. Vücutlarının bazı kısımları çürümüş, bazı kısımlarıysa parçalanmıştı. Basitçe söylemek gerekirse, aslında zombilerdi; şehre saldıran cacık hortlaklardan daha yumuşak hareket edebilen versiyonlarıydı. Onlardan daha güçlü oldukları belliydi.

 

“Artık beni gördüğüne göre, ölmekten başka seçeneğin yok!” dedi aşırı şüpheli gözüken ölü dirilten. “Bu hortlaklar, şehirde gördüklerinden birkaç kat daha güçlü! Senin sonun olacaklar, iblis!”

“...Lefi’nin neden ölü diriltenlerin, temel nezaket nedir anlamadıklarını şimdi anladım.”

 

Adam canavarların cesetlerine saygısızlık yapıyordu. Kukla gibi oradan oraya yürütüldükleri ve onun dilediği gibi hareket etmeye zorlandıkları belliydi. Yaptığı büyüyü sadece, ölülere işkence etmenin acımasız bir yolu ve ölmüş olsalar bile onlara acı çektirmeye zorlamak olarak görüyordum. Merak etmeyin. Sizi hemen yollayıp, huzur içinde ölebilmenizi sağlayacağım. Birinizi bile unutmayacağım. Söz veriyorum.

 

“Şimdi, gidin zombilerim! Tüm gücünüzü ortaya koyun ve rakibimi yenin!”

 

Adam, zombilere emrini verirken, ben doğrudan zombi grubunun içine daldım.

 

Karşıma ilk çıkan bir kurttu. Beni ısırmaya çalıştı ama onu tekmeyle savuşturup, kılıcımla ona bir darbe vurdum. Aynı zamanda, ters tarafımdan bir ayı zombi bana saldırmaya çalıştı, ama jilet gibi keskin pençelerini atlatıp, karşılık olarak kafasını kesmiştim. Bunun hemen ardından, aslında ne olduğunu, hatta türünü çıkaramadığım bir zombi bana saldırdı. Ayaklarımı yakalamaya çalıştığı için ayağımla ona vurup, bu kuvveti havaya sıçramak için kullandım, böylece bir triceratopsa benzeyen bir zombinin şarjından kurtulmuş oldum. [1] Altımdan geçtiği anda kılıcımı tam ensesine geçirip onu öldürdüm.

 

Ve böylece döngü tekrarlandı. Bir sürü farklı saldırı kullanarak onları biçip etrafımdaki her bir zombiyi yok ettim. Her ne kadar şehrin surları içinde dolanan zombilerden gözle görülür seviyede güçlü olsalar da, sonuçta zombi oldukları gerçeği değişmiyordu. Ve ölü olduklarından, hayatta oldukları kadar iyi hareket edemiyorlardı.

 

Bende iblis lordu yetenekleri vardı. Bu kadar kolay avları indirmekte zorlanacak kadar zayıf olmamın imkanı yoktu. Gerçi, eğer hepiniz canlı olmuş olsaydınız işler değişirdi ama olsun.

 

“Sen lanet bir canavarsın.” Şüpheli herif, cıklayarak bir başka dalga zombiyi çağırmaya hazırlandı.

“Paçayı kurtaracağını mı sandın?” Ona tekrar saldırdım. Ama bu sefer paniklemedi.

“Seni aptal. Bildiğin tek şey düşmanlarına körlemesine dalmak mı?” Benimle dalga geçmişti ama yüzündeki ifade kendine güvenden çok kafası karışmış gibiydi. “Ne!?”

“Senin içini görebiliyorum velet!”

 

Ben zombi ordusuyla uğraşırken, adam tuzak kurmuştu. Yere bir büyü çizmişti, ama bunu kendi büyümle, Büyü Defetme büyüsü kullanarak yok etmiştim.

 

Büyü, ismiyle müsemmaydı. Büyüler belirli bir büyü yapısı gerektiriyordu, bu yapılar daha çok büyüyle yok edilebilirdi. Yoğun bir mana yığınını bu büyüye uygulayarak, istenen olayın gerçekleşmesini engelleyebilirdiniz.

 

Büyü Defetmenin çalışması, bayağı tuzlu oluyordu. Ama bu bir sorun değildi. Rakibimin ne yaptığını açık bir şekilde gördüğümden, büyüyü tek seferlik kullanmam yeterli olacaktı. Büyülü Gözler, yapacağı saldırıyı okumama izin veriyordu. Adam tuzağı kurmaya başladığı andan itibaren planını biliyordum. Hadi oradan. Bu tür pisliklerin işe yarayacağı son kişi benim.

 

“Seni pi---”

“Çok yavaşsın!”

 

Büyüsünün işe yaramadığını fark eden şüpheli görünüşlü adam, saldırımı savuşturmaya çalışmıştı. Ama bunun için artık çok geçti. Büyüsünün işe yaramadığını fark ettiği zamanki bir anlık duraksaması, Hasai’nin kılıcını vücudunun bir tarafından öteki tarafına geçirmem için ihtiyacım olan tek şeydi.

Çevirmen Notu

[1] Triceratops, bir dinozor türü. Jurassic Park izleyenler tanır, üç boynuzlu, kafasının üstü geniş, otobur bir dinozordur.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Verrora_Sapphire (3 puan) Üye
2021-08-22 00:37:34
Çeviri için Teşekkürler - Çok kolay oldu
shypax (132 puan) Üye
2020-10-06 21:19:18
Teşekkürleeer
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 20:03:14
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-25 12:46:36
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-25 12:46:26
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-21 03:59:30
Şu işi baştan yapsa...zombi filan oyalanmaya gerek yok yani.
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-21 01:50:54
Simdi bu arkadas olulerle konussa iyoi olur lan hepsini oldurdun nasil ogrenicen lan bunu yaptiran kisiyi gene baskanami gidicen
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-22 11:59:13
@OkuyucuS0, güçlü evet ama ,birazda zeki olsa..
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-20 01:20:07
Ceviri icin tesekkurler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-20 00:43:50
Herkesi öldürürsen kime çalıştıklarını nasıl öğreniceksiniz?! Çeviri için teşekkürler. Ellerinize sağlık ^
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-04-19 20:49:46
Çeviri için teșekkürler.
JNXL (1237 puan) Üye
2020-04-19 18:38:51
Güzel bölümdü ellerinize sağlık.
Labaroka (1294 puan) Üye
2020-04-19 16:03:13
Sıkıcı bir bölümdü