Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

20 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1397 Görüntülenme
Bu bölümü 27 Kişi beğendi.
Cilt 8

İşleri Yavaştan Toparlama

“Off Lefi. Biraz fazla güç kullanmadın mı!?” Kahraman kollarını birleştirmiş, ejder kızı azarlıyordu. “Bir evi tamamen yakıp kül ettiğine inanamıyorum!”

“Mmrpf”, gümüş saçlı kız homurdandı. “Bahsettiğin sorunu göremiyorum. Bu sadece ufak bir yanık. Ve sanki alevlerin yanmasına izin vermişim gibi konuşuyorsun. Aslında, onları hızlı bir şekilde söndürdüğümü düşünüyorum.”

“Oh, bana sorarsan “söndürmekten” biraz fazlasını yaptın.” dedi Nell. “Lanet olası bir sel yarattın! O kadar çok su vardı ki, sadece yanan evi yıkmakla kalmadı, bitişiğindeki evi de yıktı! Ve o ev zaten senin “yardımın” olmadan gayet iyi durumdaydı! Tutuşmayı bırak, yangına bile yakın değildi!”

 

Bir elimde suçluyla birlikte kiliseye döndüğümde Lefi ve Nell’in, tipik iki erkekli komedi skeçlerinden birine benzeyen bir konuşma yaptıklarını gördüm. [1]

 

“... Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?” Yanlarına indiğimde iç çekip gözlerimi deviresim gelmişti.

“Oh, merhaba Yuki.” Kahraman beni selamladıktan sonra, homurdanmalarına ve şikayetlerine geri dönmüştü. “Daha çok Lefi ne yapıyor demelisin bence. Yani, şu yaptığına bakar mısın?!”

 

Gözlerimi işaret ettiği yere çevirdiğimde, iki tane ev görmüştüm--tabii onlara hala ev denebilirse. İki ev de neredeyse tamamen yıkılmıştı, ama durumları biraz farklı gibiydi. Biri tamamen yanmış, ikincisi de bir tür selin mağduru olmuş bir halde gibi gözüküyordu.

 

“Ama, bu da ne şimdi?” Kahraman şikayetlerine devam ederken kollarını birleştirip ejder kıza geri döndü. “Ateş kullanman mantıklı, ama her şeyi yakmana gerek yoktu! Evin yakınlarında bile değillerdi! Onu yakmaktan kesinlikle kaçınabilirdin!”

 

Kahramanın sinirli olmasını bekliyordum, ama Lefi’ye değil. Daha önceki kışkırtmalarımdan dolayı kızgın olması normaldi ama bunun üzerine yenisi de eklenmiş gibiydi. Sinirinin her bir zerresini, doğrudan Lefi’ye ve yaptıklarına yönlendirmişti.

 

“Ben bir sorun göremiyorum. Ölüleri ait oldukları yere göndermek için gerektiği kadar güç kullandım. Yaptıklarım doğruydu ve bu yüzden sonuçları kaçınılmazdı.”

“Bu koca bir yalan ve bunu biliyorsun! Büyüyü yapar yapmaz, ardından “oops” dediğini duyduğumdan eminim!

 

Köşeye sıkışan Lefi sadece gözlerini kaçırabiliyordu; Nell’in gözlerine bakmaktan kaçındığı çok belliydi. Evet... Burada neler döndüğün aşağı yukarı anladım şimdi.

 

İkisinin kavgasını seyretmeye devam ettikçe yüzümde yarım bir gülümseme oluşmuştu, tabii bu sonsuza kadar süremezdi.

 

“Kolunun altındaki adam bahsettiğin embesillerden biri olabilir mi acaba?” Lefi, zaman kazanmaya çalışıyordu. Nell’in sözlerine verecek bir karşılığı yoktu ve azarlanmaktan hiç hoşlanmadığı için göze batar bir şekilde konuyu değiştirmişti.

 

“Öyle de denebilir, evet. Bu şerefsiz, neşeli tatilimizin içine edenlerden biri.

 

Şüpheli gözüken adamı yere, yer çekiminin kollarına emanet ettim. Sonuç mu? Yüzü hemen yere yapışmıştı. Kaba saba yapılan tedaviye adam cevap vermiyordu. Baygındı. Gerçi, baygın olmasa da ayağa kalkabilecek durumda değildi. Bağlı olduğu zincirler, tam anlamıyla etine gömülüydü.

 

Ölü diriltenin çağırdığı zombilerle savaşırken biraz fazla heyecanlanmıştım; kılıcımın yanlışlıkla adamın karnını deşmesine neden olmuştum, çünkü başıma kan sıçramasına izin vermiştim. Her ne kadar adamın kaderi umurumda olmasa da, yaptıklarının sebebini öğrenmeden ölmesine izin vermek pek de akıllıca bir iş olmazdı. Neredeyse öteki tarafı boylamak üzere olduğu için, iki tane yüksek seviyeli sağlık iksirlerinde alıp ikisini de adama kullanmıştım.

 

Ölse bile umurumda olmazdı, ama yüksek seviyeli iksirler onu Azrail’in tırpanından ufak da olsa uzaklaştırmayı başarmıştı. İksirler öyle etkiliydi ki, yaranın ciddiyeti birden kaybolmuş gibiydi. Etleri, kemikleri ve organları, hepsi birden gözlerimin önünde yenilenmeye başladı. Sanki bir yaralama işlemini tersten izliyormuşum gibiydi. Öğk. Cidden bu ne be. Öyle iğrençti ki ne desem bilemiyordum. Tüylerimi diken diken ediyordu.

 

Zincirlerinin etine gömüşü olmasının sebebi de, zincirleri, iyileşmesi tamamlanmadan dolamış olmamdı. Onları çıkarmak istiyorsa, karnının kesilmesi gerekecekti. Ayyynen, kaçmasına imkan yok. Hatta, muhtemelen hayatı boyunca onlarla yaşayacaktı ama, yani, bana ne. Benim problemim değil. Ayrıca, ölmüş olmaktan daha iyidir.

 

“O... Bayağı garip bir ti.” dedi Lefi, zincirlere bakarak. Şey... Ahhh... O şey benim işim, onun değil Lefi.

“... Suçlu bu mu?” Kahraman gözlerini kıstı.

“Suçlulardan biri. Ölü diriltmeye aşağı yukarı benzeyen şeyler yaptığı için onun suçlu olduğundan eminim. Yanındaki adamlardan emin değilim. Onları zaten çoktan öldürdüm.”

“... Anladım. O zaman, sanırım bu, bütün hortlakların aniden durduğunu açıklıyor.”

“Durdular mı?”

 

Kahraman, suçluyu alt ettiğim zamanlarda hortlakların durduğunu hızlıca anlattı. Hmm. Sanırım bu,, buraya dönerken şüpheli gözüken büyüyle efsunlanmış bir şeyi parçalamamla alakalı.

 

Konuşmamız, kısa bir süre sonra gürültülü bir kalabalığın yaklaşmasıyla kesildi. Muhafızlar ve maceracılardan oluşan grup, şehrin ana caddesinde yürüyorlardı. Ellerindeki silahlar saldırıya hazır bir şekilde sokaktan yürürken, bir yandan da etraflarını kontrol ediyorlardı. Ama yüz ifadeleri, gerginlikten çok şaşkınlık içeriyordu.

 

“Ne haltlar dönüyor burada...?”

 

Grubun öncülerinden bir adam hepsinin sormak istediği soruyu sormuştu. Ölümle savaşmaya hazır bir şekilde ortaya çıkmışlar, öldürmeleri gereken zombilerin çoktan yere serildiğini görmüşlerdi. Artık, ne yapmaları ya da nasıl hissetmeleri gerektiğinden emin değillerdi.

 

“Oh, merhaba yaşlı adam.” şaşkınlığını ortaya koyan “askere” seslenmiştim. “Bir dakika, sen şehrin başkanı değil misin? Bu kadar uzakta ne arıyorsun? Dikkatsiz bir hareket, bana sorarsan.”

“Şehir saldırı altındayken evde oturamazdım tabii ki.” Başkan beni başıyla selamladı. “Aynı soruyu size de sormak isterim. Siz neden buradasınız?”

“Burada olmamın sebebi, Nell’in de burada olması.” dedim. “Ah tabii. buyurun. Suçlu olan herif işte bu piç.”

 

Şüpheli gözüken aptalı tekmeleyerek başkanın ayaklarına doğru yuvarladım.

 

“Onu, şehrin dışında gizli gizli bir şeyler karıştırırken gördüm, bu yüzden gidip onu getirdim. Birkaç tane daha vardı ama hepsi öldü. Oraya birkaç adam yollayıp bunu doğrulamanız sizin için iyi olur.”

“...Bunu ayarlayacağım.” dedi başkan. “Bize sunduğun bu adamı derhal alıp hapse atmamızda bir sakınca yok değil mi?”

“Tabii ki. Onu yanımda taşımamın bir manası yok.” dedim. “Tek şartım, uyandığında ağzından çıkardığı baklayı bana da söylemeniz.”

 

Adamı kendim sorgulamak isterdim ama insanları konuşturmada pek tecrübeli değildim. Pek vahşet sevdalısı değildim, ve pes edene kadar ona vurmanın ederinden daha çok zahmete neden olacağını düşünüyordum. Tek istediğim arkama yaslanıp tatilimin tadını çıkarmaktı. Bunlara karışmış olmamın tek sebebi, iki taraf arasında kalmış olmamdı. Benim yerime yaşlı adamın sorgulama yapması daha mantıklıydı. Muhtemelen ya bu konuda benden daha iyiydi ya da bu iş için elinin altında doğru adam bulunuyordu. Bulduklarını kendine saklayacağından şüpheliydim, özellikle şerefsizi yakalayan da ben olduğumu düşünürsek.

 

“Peki. Sana gerçekten borçluyuz, hem onu yakaladın hem de şehri kurtardığın için. Ağzından her ne çıkarsa çıksın sana söyleyeceğime yemin ediyorum.” Başkan konuşurken, cesetlere dönüşen zombilere göz gezdirdi. Ama, malum iki evi gördüğünde gülümseyerek benim tarafıma bakmıştı. Dostum, bu olduğunda ben burada bile değildim!

 

“Beni dinleyin!” Başkan arkasına dönüp adamlarına seslendi. “Tehdit yok edildi! Ancak bu, etrafta tembel tembel oturup ara vereceğiniz anlamına gelmiyor. Derhal işleri hızlandırıp, kendimizi yıkılan şeyleri yeniden yapmaya adamalıyız!”

 

Ani durum değişikliğinden dolayı kendilerini kaybetmiş şaşkın askerler ve maceracılar, başkanın sözlerini duyunca kutlamaya başladılar. Savaşçılar girdikleri şoktan yavaş yavaş çıkıp olan biteni kavramaya başladıkça, kutlama sesleri daha da arttı. Ve böylece, kısa sürede kutlamalar bütün şehirde sağır eden bir gürlükte yankılandı.

Çevirmen Notu

[1] Muhtemelen manzaiden bahsediyor. Manzai, stand-up ya da ona benzeyen, kelime şakaları, aynı anda konuşma ve yanlış anlaşılmalar gibi şakalarla güldürmeye çalışılan, genelde iki kişilik bir komedi türüdür. Bir kişi mantıklı, akıllı rolünde, diğeri aptal rolündedir. Mantıklı kişi bir hikaye anlatır ve bu sırada aptal aralara girerek aptallıklar yapar (e haliyle ^^). Bunun üzerine mantıklı arkadaşımız aptala bir şaplak geçirir. Her ne kadar gölge oyunu olmasa da bizdeki hacivat karagöze çok benzer.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-30 22:19:25
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 20:08:41
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık :)...
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-21 04:10:41
Çeviri içi teşekkürler yazan spawmcıları bi reportlayın önce. Reportlama tuşu koyun şuraya eyy yönetici... Yorumuma gelirsek şehrin halkı tam malmış okadar kayıpları üzülecek durumlarına kutlama yapıyolar öncebi kim ölmüş kim yaralı kim yaşıyor bi bakılır salaklar.
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-22 12:05:38
@ASİLZADE, bunun nesi reportlanacak kadar ciddi bir sorun hem teşekkür ediyoruz hem puan kazanıyoruz ~~
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-21 01:58:29
Ozur yuki
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-04-20 17:29:20
Çeviri için teșekkürler.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-20 17:19:02
Çeviri için teşekkürlerr~ ^
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-20 12:54:18
çeviri için teşekkürler