Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

02 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
809 Görüntülenme
Bu bölümü 10 Kişi beğendi.
Cilt 1

Sieglinde'nin Faaliyet Raporu No. 1

On sekiz yıllık askeri hizmet.
Bir gün evleneceğimi kim bilebilirdi?

Birkaç ay önce bu kaçınılmaz kararı vermek zorunda kalmıştım.

◇◇◇

Uzun savaş bittikten sonra iş aramak için zaman harcamıştım. Bir gün amirim tarafından çağrılmıştım.

Albert von Hertling.
Dayım, annemin erkek kardeşi, olan adam gizemli bir ifadeyle bekliyordu.

Beni çağıran oydu, ama tereddüt etmeye devam ediyordu. Benden ne istediğini merak ederken beklenmedik bir şey söylemişti.

Evliliği düşünüp düşünmediğimi sormuştu.

O sözlerle şaşkına dönmüştüm. Evlilik bir kadın asker için emeklilik demekti.

Ülkemdeki çoğu kadın asker yirmili yaşların ortasında emekliye ayrılıyordu. Çoğu eşlerini erkenden buluyor ve orduyu terk ediyordu.

Nedenini sorduğumda, kadınların mutluluğunu bilmemi istediğini söylemişti.
Ancak, daha fazla ayrıntı için ısrar etmiştim, bana her şeyi başarılı bir şekilde anlatmasını sağlamıştım.

Nedenin, iki kızının da bana delicesine aşık olması olduğunu fısıldadı.

Kuzenlerim Hildegard ve Anna-Maria genç yaşta bana bağlanmışlardı.
Hildegard zaten yirmi bir yaşındaydı. Yüksek sosyetede evlilik için uygun yaşın çok ötesinde bir yaştı. Anna-Maria hala on beş yaşındaydı ama benimle evlenmek konusunda ısrarcı görünüyordu.

Yaşlı bir babanın yüzüne sahip olan amirim başını eğmişti. Evlenip huzurlu bir hayat sürmemi, kızlarının vazgeçti yolu izlememi söylemişti.

Açıkçası, ben orduya o kadar bağlı değildim. Bana neden hizmet ettiğimi sorarsanız hareket etmeyi sevdiğimi ve tüm ailemin orduda olduğu için olduğunu söylerdim. Basit bir sebepti.

Bu işe bağlı olmadığım için dayım da bana kafasını eğdiğinde kabul etmemem için hiçbir neden yoktu.

Bir eş bulamamam durumunda askeri akademide öğretmen olarak bir konumun garanti altına alınacağını söylemişti.

O günkü çağrılmam, bir eş bulamayacağım için bir askeri akademide yeniden işe alınacağımı düşünerek sona ermişti.

Ailemden uygun eşler aramalarını istediğim bir mektup gönderdiğimde bu mevsimde gerçekleşen saraydaki baloya gitmem konusunda coşkulu bir cevap aldım. Geçmişte bir evlilik görüşmesini reddettiğim için bana hala kızgın olduklarını düşünerek ailemin desteğini ummaktan vazgeçtim.

Bunun yerine bana çok iyi oturan fırfırlı bir elbise aldım. Ancak, kendimi içinde hayal ettiğimde ürperdim.

O kadının kıyafetini görünce fark ettim. Bir evin hanımı olma kapasitem yoktu.

Birisi bir kez söylemişti. Bir kadın eşin uysal ve itaatkar olması gerekirdi.
İdeal bir eş, kocasına sonuna kadar yardım ederdi.
Diğer kadınlarla birlikte çay içerdi ve hobi olarak nakış süslemesi yapar veya sanattan zevk alırdı. Yüksek sosyetede sosyal değişimleri mükemmel bir şekilde ele alırken kendini güzelleştirmek için zaman ve para harcardı.

Bununla birlikte erkek kardeşler arasında büyüdüğüm için konu hata belirtmek olduğunda asla geri durmamıştım ve çok geveze birisi değildim. Nakış ve sanat, hiç yapmadığım için bilmediğim bir dünyaydı. Süslü bir baloya gitmek istemiyordum.

Evlilik adı verilen imkansız bir beceri sergileyebileceğimi hiç düşünmemiştim.

Daha sonra, balo akşamı geldi.
Annemin benim için seçtiği derin okyanus mavisi elbiseyi boş verdim ve askeri üniformamı giydim.
Evliliğimin konuşmaları zaten bir söylenti haline gelmişti ve yüksek sosyetede yayılmıştı. Birisi elbise giydiğim için uysal bir eş olacağımı düşünürse olur da sorun ve yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek için kendimi belli bir dereceye kadar silahlandırdım.
Ayrıca, daha önce hiç takmadığım süslemeleri ve madalyaları da taktım.
Bu orduya bağlı herkesi tehdit etmekti.

İnsanların bana öfkelenmeyeceği ya da kıskanmayacağına dair hiçbir güvenim yoktu. Bana hakim olmaktan gurur duyacak hiç kimsenin olmayacağını garanti edemiyordum.
En azından insanların süslemelerim yüzünden bana yaklaşmayacağını düşünmüştüm.

Erkekler gururlu varlıklardı.
Kendilerinden daha fazla süslemeli birinin önünde diz çökmeleri utanç vericiydi.

Saçlarımı nadiren toplardım ama uzun zaman sonra bir balo olduğu için saçlarımı kestim ve yandan ayırdım.

Kusursuz hissettim, hiçbir erkek bana kur yapmaya cesaret edemezdi.

…… Ancak nihayetinde perişan bir şekilde başarısız oldum.

Koridorda yürüdüğüm anda birçok insan tarafından kuşatılmıştım. Çoğu evlenme teklifi eden kadınlardı.

Tamamen benim hatamdı.

Etrafım sarılmıştı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekliği önlemek için gözlerimi kadınlardan uzaklaştırdığımda tesadüfen biraz daha uzakta olan biriyle göz teması kurdum.

O kişinin başka bir dünyadan gelmiş gibi bir görünümü vardı.

Avizenin altında beyaz saçları gümüş renginde güzel bir şekilde parlıyordu ve gözleri safir gibi mavi ve berraktı. Uzun saçları örülmüştü. Bir masalda gördüğüm 'mutluluğun kar perisi'nin resmiydi.

Kuzenim kıyafetlerimi çekerken bir an aşağıya baktım. Tekrar o yere baktım, ama o kişi çoktan gitmişti.

Gördüğüm bir yanılsama olabileceğini düşünmüştüm.

Ancak bu bir yanılsama değildi.

Kar perisi nedense bana geldi ve hatta evlenme teklifi etmişti.

Etraftaki kadınlar onun 'yukiotoko' olduğunu bağırıyordu.

Boş kafam bir anlam çıkaramadı.
Yapay gibi görünen talip, daha yakından incelendiğinde bir erkekti.
Bu ülkenin erkek gece elbisesini düzgün bir şekilde giyiyordu, ama ruh halim nedeniyle demin fark etmemiştim.

Başka bir ülkedendi.

Adı Ritzhard Salonen Levantret'ti.

Bu talihsiz kargaşadan kaçmak için Ritzhard'ı kullanmaya karar verdim.

◇◇◇

Özel bir odaya gittikten sonra Ritzhard gerçekten uysaldı.
Onun kardan adam olarak isimlendirilmesi ilgimi çekmişti ama bu isme uyan bir görünüşü olmadığı için ona baktım.

Hikayesinden, gerçekten benimle evlenmek istediği anlaşılıyordu.
Ancak, muhtemelen yabancı birinin eşi olamazdım.
Kaba bir tahminle onun yirmili yaşlarının ortasında olduğunu söyleyebilirdim. Öte yandan, ben zaten otuz bir yaşındaydım. Bir süre önce yeğenim tarafından 'kuzu gibi giyinmiş bir koyun' olarak adlandırılmıştım, belki de beni genç bir kadın olarak görüyordu.

Konuşmayı kısa tutmak için ona yaşımı baştan söyledim. Ancak evlilik konuşmasından vazgeçmiş gibi görünmüyordu.
Ona bir eş olarak uygun olmayabileceğimi de söyledim ama pek umrunda olmadı.

Onu vazgeçirmenin yollarını düşünürken beklenmedik bir şekilde bana hikayesini anlatmaya başladı.

O Ritzhard Salonen Levantret, bir kar ülkesinden fakirleşmiş bir soyluydu.

Başlangıçta, halkı göçebe olarak hayatlarını sürdürüyormuş, ancak istilacılar nedeniyle normalde insanların yaşamayacağı bir ülkeye sürülmüşler. Onlar ülkelerinin kalan son yerlileriymiş.

Bana avlanan ve zanaatkarlık yapan, toprakla uyum içinde yaşayan insanlar olduklarını söyledi.

Kimsenin böylesine sert bir ülkeye gelmesini beklemiyordu ve ona dayanabileceğim umuduyla önerdiğini itiraf etti.

Garip davranışının yetiştirilmesinden ve ölüme çok yakın bir yerde yaşamaktan olduğunu düşünmüştüm.

Dinlerken garip bir duygu değişikliği hissetmiştim.

Konuştuğu uzak toprakların, kendimi değişmeye zorlamak zorunda kalmadan kendim gibi yaşayabileceğim tek yer olabileceğini düşünmeye başlamıştım.

Onunla koşullu bir evlilik üzerinde anlaştım. Bir yıl boyunca geçici eş olmamız şartıyla.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Kızıl Kartal (9 puan) Üye
2021-05-05 14:42:38
Olayları farklı kişilerin bakış açısıyla görmek çok iyi olmuş. Elinize sağlık.
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:23:13
Çeviri için teşekkürler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-18 12:27:11
Ooo sonunda kadın karakterin düşüncelerini de görebildik. Kızım çok iyi seçim yapmışsın, afferim d( ̄▽ ̄o) Çeviri ve edit için teşekkürler^
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-02 15:54:49
Bu kadında diğerleri ile aynı düşünce yapısındaymış, hayal kırıklığı. Teşekkürler