Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

07 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
726 Görüntülenme
Bu bölümü 8 Kişi beğendi.
Cilt 1

Birlikte Yaşamak

Kutup geceleri yaklaştığı için güneş ışığı süresi de kısalıyordu. O zamanlarda tüccarlara işlenmiş et ve kürk satarak ya da konserve yiyecekler yaparak zaman geçirirdim.

Genellikle şişelerde konserve yiyecekler yapıyordum.
Gıdaları evin arkasındaki çalışma masasında işliyordum. Burası vahşi hayvanları güçlü bir şekilde işlediğimiz yerdi ve Ruruporon'un sığınağı olmadığı için özgürce kullanılabiliyordu.

Bugünün planı, bir şişe kar tavuğu karaciğeriydi. Mevsimsel bir yemekti.
Kanı ve yağları dikkatlice temizledim ve sonra kokudan kurtulmak için onları sütte marine ettim.
Ertesi sabah, karaciğerleri sebze ve soya sosu ile kaynattım ve terbiyelemek için baharatlar, alkol ve toz kuş kemiği ekledim. Daha sonra tüm nem buharlaşana kadar macunu kaynattım ve tereyağı ekledim. Sonunda temiz bir deri torbaya koydum ve tüm gücümle dövdüm.
Ekmek veya bisküvi ile iyi gidiyordu, kar tavuğu karaciğeri yapımı bitmişti.
Daha sonra bir şişeye koydum ve uzun süre saklamak için şişeyi havalandırıp sterilize ettim.

Soğukta, karaciğeri bitirdikten sonra, Sieg ne yaptığımı görmek için ormanda Miruporon'a yardım etmekten dönmüştü.

"Ne yapıyordun?"
“Kar tavuklarını konserve yapıyorum. Karaciğer yer misin?”

Birçok kadının sevmediğini duymuştum ancak Sieg bunu sevdiğini söyledi. Bu yüzden eşimin avucuna yaptığım karaciğerden biraz kepçeyle koydum.

Sieg daha sonra ağzına götürüp ve tattı.
Sonra bir kelime söyledi.

"Lezzetli."
"Gerçekten mi?"
“Hı hı. İyi yemek yapıyorsun.”

Beklenmedik övgüler sayesinde yanaklarım gevşedi. Sadece ben yediğim için başka birinin fikrini duymak heyecan vericiydi.

Sıradaki ördek etini yağda pişirmeydi.
İlk olarak et, tuz ve şekerle iyice terbiye ediliyordu. Daha sonra, bazı baharatlar eklendikten sonra bir gün beklemeye bırakılıyordu.
Daha sonra düşük sıcaklıkta yağda kaynatılır ve bir şişeye konurdu. Sonrasında şişeden doldurmak için ördek yağı kullanılırdı.
Çok fazla yağ kullanırdı, ancak etin beklenmedik bir temiz tadı vardı. Ekşi veya tuzlu meyve sosları ile de iyi giderdi, kutup gecelerinde günlük yaşamda bir lezzetti.

Yiyecekler yeraltı mahzeninde saklanırdı. Şişelerin dizildiğini görünce kendi kendime tatmin olmak için ne kadar iyi olduklarını düşündüm. Geçen yıla göre daha fazla çaba gösterdiğim için bu yılki kutup gecelerinin de sorunsuz geçeceği düşüncesiyle rahatladım.

Ama kutup gecelerine hazırlamamız gereken tek şey bu değildi.

Akşam dinlenirken yarınki planı Sieg'e söyledim.

“Yarın tekrar Miruporon'a yardım etmeni istiyorum.”
"Anladım."
“Ben de yarın……”

Gerçekten yapmak istemediğim için devam etmeden önce iç çektim.

"Sorun mu var?"
"Hayır, yarın herkesin kutup gecelerine hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol etmek için köyde dolaşacağım."

Köylüleri kontrol etmesem de çoğu hane mükemmel bir şekilde hazırlanıyor. Ancak, evdeki erkeklerin hazırlıklardan önce yaralandığı veya hastalandığı nadir durumlar da oluyordu. Halkımız başkalarına bağlı olmayı sevmediğinden bu olsa bile birçok kişi bunu bilmiyordu.

Köyün haberlerini seyahat eden tüccarlardan duyuyordum ama onlar bile köyde olan her şeyi bilmiyorlardı, bu yüzden gitmek zorundaydım.

Sorunlu bir ev varsa onlara maddi olarak yardım etmeli ve yiyecekleri paylaşmalıydık. Ayrıca bazı yiyecekleri paylaşmalarını istemek için de başka evlere gidiyorduk. Bu, büyükbabam tarafından o efendiyken kararlaştırılmıştı.

Boyun eğmek zor değildi ama iş zordu.

Her yıl gerçekleşen iç karartıcı bir olaydı.

Sieg'e açıkladığımda beklenmedik bir teklifte bulundu.

"Sana eşlik edebilir miyim?"
“Ha!? ……Hayır, bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.”
"Neden?"
“Köylüler bu köyden gelen bana karşı düşmanca davranıyorlar, bu yüzden bir yabancı ziyaret ederse gereksiz yere olumsuz tepki olabilir.”
“......”

 

Neden sevilmediğim konusuna gelirsek sanırım bunun nedeni yabancı kanın karışmasıydı.
Ayrıca, birkaç şey daha vardı.

Babam dünyayı dolaşan bir maceracıydı.
Dünyanın dört bir yanındaki farklı insanlarla tanışmıştı ve maceraperest ruhuyla gizemli bir cesarete sahipti.
Yabancı topraklarda büyümüştü ve hiçbir zaman düzelmeyen kötü nişancılığa sahipti. Sonunda, annem ile dünya çapında bir yolculuğa çıkmıştı. Her zaman çocuksu bir kalbi olan zahmetli bir adamdı.

Geçmişi sayesinde yabancı yüksek sosyeteyle bağlantı kurabiliyordum.

“Hmm.”

Sorunlu bir ifadeye rağmen yine de sorarken kafasını eğiyordu.

Ona yaşlı insanların ne kadar korkunç olduklarını söylemeye çalıştım ama Sieg yine de devriyede benimle gelmek istedi.

Ayrıca Sieglinde ile övünmek istiyordum. Ancak, bizi bekleyen şey övgüler değil, yaşlı, yabancı düşmanı köylülerden lanetlerdi.

“Köyden en az bir yüz daha hatırlamak istiyorum.”
“Öyle desen bile.”
"Lütfen."
“......”

Böyle ciddi bir ifadeyle sorarsa muhtemelen reddedemezdim.

"Peki. Ama sen arkamda bekle.”
"Teşekkür ederim."
“......”

Bu bir üstün ve astının konuşmasına benziyordu.
Daha tatlı konuşma istiyordum!

Yarının programı hakkında konuştuktan sonra domuzlar hakkında konuşmaya başladık.

…… Bu değildi. İstediğim bu değildi. Daha çift gibi bir şey istiyordum.

"Bir yaban domuzu bana saldırırsa ne yapmalıyım?"
“Bunun için, sana çarpmadan biraz önce yan taraflara atlamalısın. Domuzlar anında dönemez.”
"Anladım."
“......”

Bunu nasıl tatlı bir ruh haline dönüştürmem gerektiğini düşünüyordum ama Sieg kasaplık hakkında konuşmaya başladığı için vazgeçtim.

“Erkek yaban domuzu eti biraz daha ağır kokuyor gibi görünüyor, bunun bir nedeni var mı?”
“Ah, sıcaktan olabilir.”
"Öyle mi?"
"Şimdilik domuz avını bırakmalıyız."
"Peki."
“......”

Konunun nasıl buna geldiği konusunda kendimi birçok kez sorguladım.

◇◇◇

Ertesi gün.
Köyü devriye gezmek için erkenden ayrıldım. Sieg de arkamdan takip etti.

Önce beni sevmeyen bir eve mi gitmeliydim? Ya da en baştan demoralize olmak yerine nispeten dostane bir eve mi gitmeliydim?

Ne yapacağıma kafa yormuştum ama ilk gördüğüm eve gitmiştim.

İlk kez.

“Ah, doğru~ Kutup geceleri için hazırlıklar.”

Hemen kapıyı kapattılar. Bu onların problemleri olmadığı ve gitmem gerektiği anlamına geliyordu.
Döndüm ve omuz silktim, Sieg sessizce sırtımı okşadı.

İkinci kez.

“Aahh, ufak bir sorunumuz bile yok, o yüzden git hemen!”
"Ah, evet."
“......”

Yine, soğuk bir şekilde kapıyı kapattılar. Aynı şey üçüncü kez ve dördüncü kez oldu.

Toplamda yaklaşık yetmiş ev vardı. Bir günde yapmak için çok fazla olduğundan o günlük bırakmıştım.

"Sieg, üzgünüm."
"……Hayır"

Sieg'e küfrü basan bazı insanlar vardı. Onu yanımda getirmek istemememin nedeni buydu ama yine de yarın benimle geleceğini söyledi.

“Lütfen, yarın evde kalamaz mısın?”
“......”

Gelmemesi için yalvarsam da cevap vermedi.

Ciddi davranıyordum ama Sieg sadece kollarını çaprazladı ve yüzündeki tek bir kas bile seğirmedi.

Onu ikna etmek için sevimli davranmayı düşündüm, ama hayal ederken kendimden tiksindiğim için bunu yapmadım. Artık neredeyse otuz yaşındaydım, oji-san olmak üzereydim. Nasıl davrandığım veya konuştuğum konusunda daha dikkatli olmalıydım.

“Tamam, Sieg. Sana karşı kazanamam.”
“!”

O gece, her zamanki gibi birlikte oynamadık ve erken ayrıldık.

Sieg'e kızgın değildim ama bütün gün hakaret duymaktan yorulmuştum.

Yatağımın içine girdiğimde çok geçmeden uykuya daldım.

Ertesi sabah.
Erken uyandığım için oturma odasına gitmiştim, ama her zaman erken uyanan Sieg orada değildi.

Nadir olduğunu düşünürken, değişim günlüğünün masanın üzerinde olduğunu gördüm.

Yine 'sıra dışı bir şey yok’ olmasını bekliyordum ancak en son sayfayı açtığımda cümleler doluydu.

Sieg, dün ziyaret ettiğimiz köylülerin tavrıyla şaşırmıştı ama rahatsız değildi.
Ancak benim, efendinin, azarlandığını ve üzüldüğünü gördüğünde tarif edilemez bir şey hissettiğini yazmıştı.
Yine de benimle konuştuğunda hayata geri döndüğüm için rahatlamıştı. Bu yüzden ertesi gün bana tekrar eşlik etmek istediğini kibar sözlerle yazmıştı.

—— Hala köye yardım etmek konusunda deneyimsizim, ama en azından seni perde arkasından desteklemek istiyorum.

Bunlarla gözyaşlarım sel oldu.

Günlüğü tekrar tekrar okurken, Sieg uyandı.
Gözleri yorgun görünüyordu. Bunu yazmak için geç saate kadar ayakta kalmış olabilirdi. Bu düşünceyle kalbim sakinleşti ve ısındı.

“Sieg, teşekkür ederim.”

Günlüğü tutarken ona minnettarlığımı gösterdiğimde eşim kısa bir cevap verdi.

O sabah ona sarılmak istedim.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:23:52
Çeviri için teşekkürler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-07 21:27:32
Anne babasına mı kızmalıyım yoksa köylülere mi bilemiyorum doğrusu. Teşekkürler