Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 1
Büyücü Kralı. Nazarick’in Yüce Yeraltı Mezarı’nın ve Ainz
Ooal Gown’un Büyü Krallığı’nın mutlak hükümdarı. 41 Yüce Varlık’ı yöneten ve
onlar arasında Nazarick’te kalmış son kişi. Şu anda astlarından gelen ilginin
keyfini sürmesi gereken bu varlık, yumuşak bir yatakta kıvrılmıştı ve bir kitap
okuyordu.
Bu yatak Nazarick’in Yüce Yeraltı Mezarı’ndan buraya,
E-Rantel’in önceki yöneticisi olan Başkan Panasolei’nin özel odasına
getirtilmişti ve oda Ainz’in özel odası olarak tekrar döşenmişti. Yatak buraya
taşındığından beri Nazarick’teykenki o güzel ve hoş kokusunu yitirmişti.
Belki de yatağa burada
parfüm sıkmıyorlardır, diye düşündü Ainz ağırlığını yatağa verirken.
Elbette uyku Ainz gibi cansız bir varlık için tamamıyla
gereksizdi.
Tabii ki bu, zihninde insanlığından kalan son kırıntıların
ona yorulmuş olabileceği söyleme şekliydi. Bu yüzden Ainz bunu sıkça yapardı.
Yatağa uzanarak kafasını ve kalbini dinlendirirdi. Ancak bu sadece geçici bir
çözümdü. O yüzden de burada insanlar gibi uzun süre yatmak oldukça manasız bir
eylemdi.
Elbette bunun birkaç istisnası da vardı.
Mesela kitap okuduğu zamanlar. Daha doğrusu başkalarının ona
nasıl baktığı konusunda dikkatli olduğu zamanlarda.
Hava aydınlanmış
olmalı.
Perdelerden içeri hafifçe giren güneş ışığı Ainz’e saati
bildirmişti. Okuduğu kitabı kapattı ve yastığın altına koydu.
Ardından kafatasını odanın köşesine doğru çevirdi.
Orada bir hizmetçi duruyordu.
Nazarick’teki düzenli hizmetçilerden biriydi bu ve bugün
Ainz’e hizmet ediyordu. Daha doğrusu dünden beridir ona hizmet ediyordu. Şu
anda zarif bir şekilde sandalyesinde bir kazık yutmuş kadar dik olarak
oturuyordu. Ancak bu duruşu dün akşamdan beri değişmemişti. Ainz’in bildiği
kadarıyla hizmetçilerinden hiçbiri bu duruşunu bozmuyordu.
Dikkatini bozan birkaç şey dışında bakışları tamamen Ainz’e
sabitlenmişti.
Bu cidden de tarifi imkansız bir yüktü.
Elbette o bu baskıyı çok hissetmiyordu. Sebebi olabilecek
herhangi bir durum için pürdikkat Ainz’e odaklanmış olmasıydı. Ancak bu, Suzuki
Satoru gibi sıradan birini “beni bağışlayın lütfen” diye yalvarmaya itiyordu.
Kimse kendisine bu kadar uzun süre sabit bir şekilde
bakılmasından hoşlanmazdı. Özellikle de bu kişi karşı cinsten biriyse. Bir şey
olmamışsa bile insanı paranoyaya itiyordu bu durum.
En önemlisi ise Ainz çok küçücük bir hareket yapsa bile ona
sessiz bir şekilde cevap veriyor oluşuydu.
Bu çok… Sefilce bir tecrübeydi.
Elbette Ainz mutlak bir hükümdardı. Ona bunu yasaklasaydı
yapmayı keserdi. Ancak öyle dediğinde hizmetçinin yüzüne oturacak ifadeyi
düşündüğünde o emri vermeye dili varmıyordu.
Bu dünyaya geldikten sonra Ainz hızlı bir şekilde Momon
kimliğinde olaya dalmıştı. Hizmetçiler tarafından ilk o zaman sarılmıştı. Şimdi
bile bu dudak uçuklatan sadakatlerine devam ediyorlardı, çünkü Ainz onlara emir
vererek zorla bir şey yaptırmıyordu.
Elbet bir gün
yorulacaklardır.
Ainz bunu düşündüğünden beri bir ay geçmişti.
Bu durumun sonsuza dek sürebileceği fikri Ainz’e rahatsızlık
veriyordu. Hizmetçilerin tam bir vardiya rotasyonunu tamamlaması 41 gün
sürüyordu, bu yüzden de Ainz bu konuyu sonraya saklamaya karar vermişti ve
bugüne kadar ertelemişti.
Liderlik dedikleri şey
bu olsa gerek… Nazarick’i yönet, grubun geleceğini planla, astlarımın
isteklerine cevap ver… Zirvede duran kişiler cidden inanılmaz. Maaşlarının
neden bu kadar yüksek olduğuna şaşmamalı.
Zirvedekiler çok az iş
yapıp çok fazla kazanıyor. Şimdi zirvedekilerin ne yaşadığını görünce
geçmişteki aptallığına güldü Ainz. Ardından yavaşça yatakta doğruldu.
Aynı anda hizmetçi de oturduğu sandalyeden doğruldu. Ainz
sanki birbirlerine bir iple bağlıymış gibi hissetti.
Tüm gece uyanık kaldıktan sonra bile hareketleri nasıl bu
kadar zarif olabiliyordu?
“Kalktım.”
“Peki. O zaman hizmetçiniz olarak ayrılıyorum. Ondan sonra
bugünün hizmetçisi yerimi almaya gelecektir.”
Ainz “İşi sana bırakıyorum,” dışında bir şey demeyip elini
gitmesi için salladı.
Belki de çok kibirli
oluyorumdur, diye düşündü Ainz.
Yine de belki böylesi daha iyiydi.
Hamsuke’yi hizmetçilerin fikirlerini alması ve araştırması
için göndermişti ve hizmetçilerin ilk cevapları “Bize resmen hükmediyor,
Ainz-sama cidden de en iyisi,” gibisinden cevaplar olmuştu. Her ne kadar Ainz
bunu ilk duyduğunda hepsinin mazoşist olduğunu düşünmüş ve rahatsız olmuş olsa
da sakinleştikten ve tekrar düşündükten sonra bir hükümdarın böyle bir role
bürünmesi gerektiğinin farkına varmıştı. Kulları ondan bunu istiyordu.
Örnek olarak bir şirketin patronunun patron gibi davranması
gerekiyordu.
Böyle düşündüğünde Ainz, yaptığı şeylerin bir Büyü Kralı’nın
yapması gereken şeyler olduğuna kanaat getirdi. İşin aslı, İmparatorluk’un
hükümdarı Jircniv Rune Farlord El Nix’i incelerken onun da böyle davrandığını
fark etmişti.
Yine de Suzuki Satoru bir iş adamıydı ve “Çalışmalarınız
için teşekkürler,” derken başka bir şey demeyince rahatsız hissediyordu.
“O zaman gidip iyice dinlenmene bak.”
“Ah! Hizmetçiniz olarak centilmenliğiniz için size sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum Ainz-sama!”
Hizmetçi, yüzünde memnun bir ifadeyle derin bir reverans
yaptı.
“Ancak sizin verdiğiniz bu eşya sayenizde hizmetçiniz olarak
dinlememe gerek kalmadan yanınızda durabiliyorum, Ainz-sama.”
Onu demek istememiştim
ki, diye düşündü Ainz.
Besin Yüzüğü’nü takan birinin bir gün boyunca uyumadan
durabileceği doğruydu. Yine de gece boyu bir sandalyede oturup Ainz’i izlemek
cehennem azabı gibi olmalıydı. Her ne kadar kararlılıklarından memnun olsa da
bu kadar ileri gitmelerine gerek yoktu.
En azından şu gece
vardiyasını iptal etmeliler. Uyumamı izlemelerini falan.
Hizmetçilerin efendilerine kalpten hizmet etmeleri oldukça
doğaldı.
Tam olarak hangi hizmetçilerin böyle dediğini hatırlamıyordu
ama birisinin bunu söylediğini anımsıyordu.
Efendinize kalpten
hizmet etmek demek… Ya size, sizinle eşit olarak yaşamak istediğimi
söyleseydim?
Her ne kadar bu yeni dünyaya geldiğinde farklı düşünse de
Ainz şu anda astlarının ona tamamen sadık olduğundan emindi. Ainz hareketlerine
dikkat ettiği ve onları hayal kırıklığına uğratacak bir şey yapmadığı sürece
ihanet etmelerinin imkanı yoktu. Bu durumda belki de onlarla olan ilişkilerini
değiştirip kendini NPC’lerle eşit yapmalıydı. Bir gün bu iyi bir karar
olabilirdi.
Eğer böyle bir şey olursa Ainz bir hükümdar yaşamının
getirdiği gün boyu beyin fırtınası yapmaktan kurtulabilirdi. Ayrıca…
Eskisi gibi olurdu.
Tıpkı lonca zamanlarındaki gibi. Öyle bir hayata tekrar dönebilir miyim acaba?
Ne zaman bir NPC ile konuşsa onu geliştirmiş eski
arkadaşlarını hatırlıyordu. Bu yüzden de Ainz onları efendilerinin kapasitesiyle
eşleştirmemeyi umuyordu, yine de geçmişte…
Hayır, diye
düşündü Ainz ve kafasını salladı.
Kullarında neyin hayal kırıklığı oluşturabileceğini
bilmediği için böyle büyük değişiklikler yapmak bilgece bir karar olmazdı.
Ayrıca onların da efendi-hizmetkar ilişkisi istediğini bildiğinden aynı
kapasitede çalışmaları onların sorumluluğuydu. Aynı zamanda burada kalan son
oyuncu olduğu için NPC’ler için elinden geleni yapmalıydı.
Hizmetçi Ainz’den af sığınarak odayı terk etti.
Ainz ise hemen harekete geçti. İlk olarak yastığının
altındaki kitabı bir başka kitapla değiştirdi. Yerine koyduğu kitabın oldukça
karışık bir başlığı vardı. Sadece başlığa bakmak bile insanın kitabı okuma
hevesini kaçırabilirdi. Ardından gece okuduğu kitabı kişisel cep boyutuna, yani
envanterine gönderdi.
Kitabı kolayca çalınamayacak bir yere yerleştirdikten sonra
Ainz rahatlayarak bir nefes verdi.
Bu da bir efendi olarak sorumluluklarından biriydi.
Kafasını zorlayacak böylesine zor kitapları okumak
istemiyordu. Mümkün olsaydı onlar yerine popüler kitapları okurdu. Ancak böyle
kitapları okurken görülmek Ainz’in bir hükümdar olarak asaletine zarar verirdi.
Bu yüzden de Ainz böyle önlemler almak zorundaydı.
Ayrıca çoktan hizmetkarların kitabı yastığının altından alıp
başka bir yere koyabileceği olasılığını göz önüne almıştı.
Yatakta yapacak bir işi kalmadığından Ainz yatağı saran
örtüyü kenara attı ve ayağa kalktı.
Ardından kapı birkaç kere tıklandı. Kısa süre sonra ise yeni
vardiyayı devralacak olan hizmetkar kapıyı açtı ve odaya girdi.

