Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 10
KISIM 2
İşleri hallolduktan sonra üçü de Elder Lich’ler ile birlikte
Ainz ve Fifth’i arkalarında bırakarak odadan ayrıldılar. Sekiz Bıçaklı
Suikastçılar da tavanda duruyorlardı bittabi.
İşin aslı, Ainz’in bugünlük yapacağı başka bir işi
kalmamıştı. Günün geri kalanında boştu. Az önce tatlıya bağlanması gereken
konuları da halletmesiyle birlikte boş vaktinin olduğunu hissetmişti. Bu boş
vaktinde neler yapacağını şöyle bir düşünürken Ainz’in kafasına aniden bir
fikir gelmesiyle doğruluverdi.
“Pandora’s Actor’ı görmeye gideceğim.”
Bu emirle birlikte Ainz yürümeye başladı. Fifth de ses
çıkarmadan peşine düştü. Doğal olarak Sekiz Bıçaklı Suiksatçılar da keza.
Evden çıkar çıkmaz havanın mevsim dolayısıyla hâlâ oldukça
serin olduğunu fark etti. Rüzgâr bir nevi bıçak gibi kesiyordu ancak Ainz
soğuktan hiç etkilenmiyordu. Üşümediğinden emin olmak için Fifth’e şöyle bir
bakıp adımlarına devam etti.
Bölgede üç tür yapı
görülüyordu; Ainz’in ikametgâhı, envaiçeşit hükûmet binaları ile misafihaneler.
Pandora’s Actor, yani Momon ise misafirhanelerden birinde kalıyordu.
Normalde hükümdar sıfatına yakışan bir şekilde Momon’u
huzuruna çağırmalıydı fakat fikrini değiştirdiğinden böyle buluşmayı uygun
gördü.
Misafirhaneye yaklaşırken “Hı? Bu da ne?” diye mırıldandı
Ainz. Misafirhaneye şüpheli bir şekilde eklenmiş ahırlara bakıyordu. Ahır dendiğine
göre güçlü kısraklar olması beklenirken içerisinde yalnızca Hamsuke vardı. En
azından öyle olması gerekirdi.
Kafası karışmış bir şekilde ahırlara yanaşan Ainz alçak sesle
hyu~hyu~ şeklinde bir horultu işitti. Uyku, canlıların
sahip olduğu bir ayrıcalık olduğundan Hamsuke içeride olmalıydı.
Güneş tam temeye çıkmış olmasına rağmen Hamsuke mışıl mışıl
uyuyordu.
Hamsuke kediler gibi karanlıkta net bir şekilde
görebilmesine karşın kendi deyimiyle ne gündüz ne de gece hayvanıydı. Karnını
tıka basa doldurur ve tekrar acıkana kadar zıbarırdı. Böyle bir hayat
sürüyordu.
Ainz bu durumu ilk öğrendiğinde “Böyle bir hayatın neresi Ormanın
Bilge Kralı’ndan beklenir ki?”. Sivri zekâlı bir canlı gibi davranışlar
sergilemesini umduğu için kendini saf hissetmişti.
“Neredeyse burnunun dibinde olduğumuz hâlde bizi fark
etmedi. Vahşi içgüdülerini de mi yitirmiş? Asimile olmanın da böylesi! Belki de
tüm gece çalışmıştır ama.”
“Alakası yok. Hamsuke-sama dün de gün boyunca bu
şekildeydi.”
“Demek öyle.”
Fifth’in dobra cevabına rağmen Ainz, Hamsuke ile konuşmak
istiyordu ama nasıl başlayacağını bilmiyordu.
Alt tarafı bir evcil
hayvan gerçi. Ondan bir şey beklememeliydim. Kendini bu kadar alçalttıysa da
benim için fark etmez. O değil de, ben işten kafamı kaldıramazken burada gününü
gün ediyor. Bu durum cidden sinirlerime dokunuyor… Her ne kadar sinirimi ondan
çıkarmaya çalıştığımın farkında olsam da.
Kafasını ahıra soktuğunda dev hamsterın yerde alık gibi
yattığını gördü. Burnundan bir de sümük balonu şişip dursa tam bir uykucu gibi
dururdu.
Fakat Hamsuke’nin orta yaşlı bir adam(her ne kadar vücudu
buna müsait olmasa da) gibi yatışının yanı sıra Ainz’in dikkatini bir şey daha
çekmişti.
Hamsuke’nin kuyruğunu
karnına sarmış vaziyette bir Ölüm Şövalyesi vardı. Daha ilk başta Ainz’i ahıra
çeken şey de bu namevt mahluku olabilir.
Kendi elleriyle yarattığı bir namevt mahluku olduğundan
dolayı aralarında bir bağ vardı, bu yüzden de konumunu aşağı yukarı
belirleyebiliyordu. Fakat E-Rantel’de nice namevt olmasından mütevellit bu
sezgisi belirli bir mahluku veya yerini tam olarak seçemiyordu.
Esasen kendi elleriyle vücut verdiği namevtlerin konumunu
eliyle koyduğu gibi bulması işten bile olmazdı. Yine de bu ahıra bir namevt
gönderdiğini anımsayamadığından dolayı içeride bir namevt olduğunu net biçimde
algılayamamıştı.
“Uyan Hamsuke.”
“Muuu, evet…”
Koca çehresini
hareket ettirirken insanlar misali göz kırpmasıyla Ainz’i görüverdi.
“Ohhhh! Ben de kim acaba diyordum ki lordum teşrif etmişler!”
“Kim olduğum bir ehemmiyet teşkil etmiyor. Normalde bana
‘Ainz-sama’ şeklinde hitap etmen gerekmiyor mu hem? En nihayetinde Momon’un
binek hayvanısın, benim değil.”
“Bittabi lordum!”
“İyi de yine… Neyse, kafan aldıysa sorun yok…”
Demesine karşın Hamsuke’den aldığı tepkiyle Ainz, Cidden anladı mı ki? diye düşündü.
Ayrıca büyülü mahlukatın zihin kontrolüne karşı belirli bir
savunmaları yoktu. Bu sebeple de Ainz, zihin kontrolüne karşı zaafı olmasın
diye Hamsuke’ye bir eşya dahi vermişti, lakin büyüden başka yöntemler
aracılığıyla da Hamsuke’ye istediklerini yaptırabileceklerine dair çekinceleri
vardı.
“Şimdiye kadar bir yanlışın olmadı madem, sana güveneceğim.
Konuya gireyim öyleyse. Ölüm Şövalyesi ne ayak?”
“Ohhh! Bununla eğitim yapan bir arkadaşım olur, lordum!”
Ainz o an hatırlamıştı.
Hamsuke bir savaşçı olmak için talimler görürken savaş
sanatları öğrenimine dair bir deney gerçekleştirmişti. Özetle, bir savaşçı gibi
seviye atlamaya devam edip edemeyeceğini görmek için bu Ölüm Şövalyesi’ni
kullanmıştı.
Ölüm Şövalyesini XP(Tecrübe Puanı) kazanımını artıran antik
eşyalarla donatmıştı fakat bu sefer de şövalye büyük oranda güçsüzleşmişti.
Nitekim Ölüm Şövalyesi hiç seviye atlayamamıştı. Neticeyi öngördüğünden Ainz de
küplere binmişti. Lakin nedendir bilinmez, Hamsuke Ölüm Şövalyesi üzerinde aralıksız
çalışmaya devam ettiğinden antik eşyaları çıkarıp şövalyeyi onun yanında
bırakmıştı.
O girişimimden kalan
Ölüm Şövalyesi’ymiş demek… Sahi, zırhındaki çiviler aşağı doğru bükülmüş
görünüyordu… Sarılıp uyulacak bir yastık olmasından ziyade savaşçı yapmak veya
bir sanatta ustalaşması için o çivileri takmıştım. Neyse ya, dert değil.
Yeterince Ölüm Şövalyesi var zaten. Birini vermekten zarar gelmez.
İşin aslı, Ainz her gününü namevtler yaratarak geçirdiğinden
dolayı gerektiğinden ziyadesiyle fazla sayıda Ölüm Şövalyesi vardı, bu yüzden
de onlardan imal etmiyordu artık.
“ Öyle mi? Peki. Yine de, n’olursa olsun bir zamanlar vahşi
bir büyü yaratığıydın. Birinin bu kadar yanına yaklaştığını ruhunun dahi
duymaması oldukça büyük sıkıntı. Aura gibi görünmez değiliz, haksız mıyım? Bu
işi biraz daha ciddiye alsan olmaz mı?”
Hamsuke morali bozulmuş bir şekilde bıyıklarını düşürdü.
“Bendeniz özürlerimi sunarım efendim. Bendeniz malum ormanın
en kudretli varlığı idim. Kimseler bendenize pusu kurma cüreti gösteremediği
için hiçbir zaman ihtiyatlı davranma gereği duymadım efendim.”
“İllaki bi’ çocukluk… dönemin… falan olmuştur ama, değil mi?
Evvelinde Doğu’nun Devi ile Batı’nın Engereği yok muydu?”
“Onlar kim? Sözünü ettiğiniz beyefendiler… Doğu? Batı?
Kimlerden bahsediyorsunuz?”
Ainz’in kafasında bir soru işareti belirdi.
“Senin gibi ormanın efendisi olduğunu iddia eden
canlılardı.”
“Hoho~ Ormanda öylelerinin olduğundan haberim bile yoktu!
Sizden de bu beklenirdi lordum! Muhakeme yeteneğiniz çok gelişmiş. Bendeniz
naçizane evinden başka yerlere dair asgari bilgiye sahibim.”
“Kendine… Ormanın Bilge Kralı diyorsun bir de…”
“Mazide bendenizin bölgesine izinsiz giriş yapan insan bir
savaşçı bendenize bu şekilde hitap etmişti. Bahsi açılmışken, bendeniz
işittiğim hitabet şeklini ziyadesiyle beğendiğimden mütevellit işbu savaşçıyı
sağ bırakmıştım. Ah o eski günler ah…”
Ainz nihayet kafasını kurcalayıp duran belirsizliği
giderdiğini düşündü.
Malum savaşçı köyüne sağ döndüğünde hasmı olan Hamsuke
hakkında abarta abarta hikâyeler anlatmış olmalıydı. Tüm yoldaşları can
vermişken bir tek kendisinin sağ dönmesini bu şekilde haklı nedenlere bağlamak
istemiştir.
Bu da anlaşılır bir durumdu.
Zira Hamsuke oldukça güçlü bir varlıktı. Ainz’in şu ana dek tanıştığı
insan savaşçılardan yalnızca Clementine ile Gazef, Hamsuke’yi yenebilirlerdi.
Ainz’in aklına ansızın Gazef düşüverdi.
“Ohh? Bir sorun mu var lordum?”
“Hayır… Yok bir şey… Şey… Doğru… Hakikaten de Ormanın Bilge
Kralı olmaya layık değilsin, Ormanın Hamster’ından ibaretsin.”
“Hamster diyorsunuz… Sahi, daha evvel de bu yaratıklardan
dem vurmuştunuz lordum! Öyleyse bendeniz gerçekten de bir hamster mıyım?”
“Sapına kadar dev bir hamstersın.”
“Hadi ya! Bendeniz dev bir hamstermışım meğer! Peki naçizane
hizmetkârınız türünün kalanını nerede bulabilir lordum?”
“Orasını ben de bilmiyorum işte.”
Terslenircesine bir cevap işittikten sonra Hamsuke’nin
suratı bir kez daha mahkeme duvarını aratmaz hâle gelir. Üzerine fazla mı gittim acaba? diye düşünen Ainz, Hamsuke’nin
gönlünü almak için şöyle der:
“Nazarick’e hizmet eden herkesin layıkıyla
ödüllendirileceğini garanti etmiştim. Dolayısıyla Nazarick adına gayret etmeye devam
ettiğin sürece günün birinde senin türünden başkalarını da bulacağım.”
“Ohhh!”
