Overlord
Re-Estize Krallığı -5
"Anladım. Bana
verdiğin her emre itaat edeceğim, Onii-sama.”
“Seni oraya gönderdikten
sonra, seni tekrar Kraliyet Başkenti'ne çağırmayacağım. Bu durum özgürlüğünü
bir şekilde sınırlayabilir, ama çok sıkıntı çekmeyeceğin bir bölge seçeceğim.
Hayatının geri kalanını orada geçireceksin.”
"Anlıyorum. En
derin teşekkürlerimi sunuyorum.”
Çok büyük ihtimalle
Renner, kendisinin neyi amaçladığını anlamıştı, ama ona gösterdiği şeyin bir
nezaket olduğunu anlaması için bunu sesli bir şekilde ifade etmesi gerekiyordu.
“Yetimlerden istediğini
evlatlık edinebilirsin. Bu hususta, istediğin gibi yapabilirsin.”
“Çok teşekkür ederim
Onii-sama.”
Renner'in gecikmeden
cevap vermesi, Zanack'ın ne söyleyeceğini zaten bildiğini gösteren bir kanıttı.
Zanack neden Renner'ın
bu halk tabakasından gelme Climb'ı sevdiğini anlayamıyordu. Görünüşü oldukça
sıradandı ve çok özel olduğu bir yanı da yoktu. Kız kardeşine hiç de
yakışmıyordu.
Ahh, şimdi düşündüm de
bir fetişi vardı.
Küçük kız kardeşinin bu
utanç verici anısını hatırladıktan sonra, Zanack, Climb adına az da olsa
üzüldü.
“O zaman Kral olacağınız
günü dört gözle bekliyorum Onii-sama. Taç giyme töreninden sonra, ben bir
çiftlikte yaşarken arada sırada beni düşünürseniz sevinirim."
“Ohh, elbette düşünürüm
sevgili kardeşim. Ancak arada sırada seninle tartışmak en iyisi olur gibi.
Hm?"
Zanack bakışlarını
onlara doğru koşan askere yöneltti.
Bu adam Gazef'in savaşçı
grubunun hayatta kalan üyelerinden biriydi.
Kral'ı savaş alanında
korumak için savaşmıştı. Artık Savaşçı Kaptan öldüğü için şu anda bu adam,
oldukça iyi bir pozisyona sahipti ve Kral ona güveniyordu. Renner'ın iki astı
da aynı şekilde bir güvene sahipti.
Babasının zihinsel
olarak çökmüş görüntüsü Zanack'ın gözlerinin önünden geçti.
“Prens'im, Majesteleri
sizi çağırıyor.”
Sözünü bitirdiği anda,
Renner'e bakmak için döndü
“Sizi de istiyor,
Prenses'im.”
"Ne oldu?"
“Az önce, Büyücü Kral'ın
yakında bir diplomatik heyet göndereceğine dair bir rapor aldık.”
Zanack, Renner'e bir göz
attı, ama yine de adama cevap vermeyi başarabildi.
"Anladım. Kısa bir
süre sonra geleceğimizi ona bildir." "Kardeşim, önce ben gideceğim.
Lütfen hazır olduğunda acele bir şekilde siz de gelin.”
“Anladım, Onii-sama.”
Yakın zamana kadar
yetimhanede olduğu için Renner'ın kıyafetleri sadeydi ve yıpranmıştı.
Soyluların önünde böyle görünmesi onu utanca sokardı.
Bununla birlikte, Zanack
yüzüne sert bir ifade ile oturttu.
"Hıh. Şu anki
durumda o teklif hiç de çekici durmuyor. Ah, zaten artık çok geç."
Bölüm 2
Büyü Krallığı'nın
elçilerinin E-Rantel'den Kraliyet Başkenti'ne gitmesinin yaklaşık bir hafta
süreceği tahmin ediliyordu.
Bugün yedinci gündü. Her
şey plana göre giderse, elçiler bugün Kraliyet Başkenti'ne ulaşacaktı.
Alışık olmadığı bir zırh
giymiş olan Zanack, E-Rantel yönüne doğru açılan Kraliyet Başkenti kapılarında
şövalyeleriyle aynı doğrultuda durdu.
Geçtiğimiz birkaç gün
boyunca bulutlu olan hava artık açıktı. Sanki bir şakaymışcasına hava şu anda
bahar havasındaydı.
Ancak uzaklardaki ağır
bulutlar görülebiliyordu. Masmavi gökyüzü, yalnızca Kraliyet Başkenti'nin
üzerindeki hava ile sınırlıydı.
Bu tarz bir manzara
oldukça tuhaftı. Hatta Kraliyet Başkenti'nin meteorolojisti "Bu
imkansız!" diye bağırmıştı kafasını kaşırken.
Kraliyet Sarayı'nda uzun
zamandır çalışıyordu ve ertesi günün havasını %90'ın üzerinde doğrulukla tahmin
edebiliyordu. Bu yüzden bunun imkansız olduğunu söylediğinde anlaşılmıştı ki,
bu hava hiç de doğal bir şey değildi.
Zanack, kaskının
ardından derin bir iç çekti.
Öğretmenleri ona hava
kontrolü ile ilgili bir büyüden hiç bahsetmemişti. Ancak Büyücü Kral denilen bu
kişi böyle bir büyüyü rahatlıkla kullanabiliyordu.
Zanack'in adamları
sadece büyü alanında beceriksiz değil, aynı zamanda başka garip fenomenler
hakkında da bilgi sahibi değildi. Bu olay Zanack'ın başını ağrıtıyordu. Daha
doğrusu bu ağrı, Marki Raeven'a çok fazla güvenmiş olmasından kaynaklanıyordu.
Maceracılarından bilgi
toplamış, bu bilgileri derlemiş ve ismine Kaplan Parşömeni demişti. Çeşitli
türlerin ve büyülerin görünüşleri, çeşitli canavarların türleri ve güçleri, ve
her türlü büyü ve benzeri bilgiler içeriyordu bu tomar.
Şu ana kadar bunu
müttefiki Zanack ile açık açık paylaşıyordu. Ancak Raeven artık Kraliyet
Başkenti'nde olmadığından Kaplan Parşömeni de doğal olarak burada değildi.
Raeven'ın yaptığı gibi
maceracılardan bir şeyler öğrenmiş soyluları bulmaya çalışmıştı Zanack, ama
başarısız olmuştu. Bunun sebebi soyluların aptal olması değildi. Sebebi
maceracılardan tamamen farklı bir dünyada yaşamalarındandı. Bazı soylular
maceracıları işe alsa da çok nadiren güçlerinden tam anlamıyla faydalanırlardı.
Soylular, maceracıların ilgilendiği şeylerle ve haberlerle ilgilenmiyordu.
Soylular, Krallığın 200
yıllık tarihi boyunca hep böyle olmuştu. Bu açıdan Raeven oldukça sıra dışı
biriydi.
Emekli maceracıları,
özellikle de mithril seviyesindeki ve üstünü bulmak büyük ihtimalle çok zor bir
işti.
Maceracıların politik
şeylerden nefret ettiğini duymuştu. Gerçekten de, bir kere siyaset dünyasına
girdiğinde insan, özgürlüğünü kaybediyordu. O tarzda maceraperestler emekli
olduktan sonra onun için çalışmak ister miydi?
Zanack'ın kalbi bunu
düşündüğü gibi acıdı.
"Prensim!"
Yanındaki şövalyenin
bağırması Zanack'ın duyularına geri getirdi. Sokağın sonuna baktı ve... Gördü.
Büyü Krallığı'nın
elçileri geliyordu.
Bugün bu caddeyi sırf
bunun için kapatmışlardı ve bunun için oldukça çaba göstermişlerdi. Sonuç
olarak, Zanack'ın arkasında bulunan kapılardan kimse çıkmayacaktı. Şehir
kapıları da bugüne özel olarak kapatılmıştı.
“Tamam, hadi bu işi
halledelim. Onlara yabancı devlet adamlarına davrandığımız gibi davranmalıyız.
Büyü Krallığı'nın elçilerine karşı bir şey yapmak büyük bir suç. Cezası
yargısız infaz olacak.”
"Evet
efendim!"
Şövalyelerin cevabı
oldukça gürdü. Kemerlerindeki kılıçları keskin bir ses çıkarmıştı.
"Pekala! O zaman
onlara elinizden geldiğince saygı gösterin ve onları Krallık'ın görkemiyle
etkileyin!”
"Evet
efendim!"
Zanack'ın tebaası,
elçiler gelene kadar kıllarını bile kıpırdatmadan bekledi.
Çok geçmeden, elçilerin
öncüsü vardı.
Bu kişi kara zırhlı bir
şövalyeydi. Kafasından iki boynuz çıkan, simsiyah bir bedeni olan bir unicorn'a
biniyordu. Atı süren kişinin insan olmadığı da çok rahatlıkla
anlaşılabiliyordu. Güneş gibi ışıldayan, ölümcül bir aura yayıyordu. Plaka
zırhı, sanki hayattaymışcasına titreşiyordu.
Zanack, adamın altındaki
savaş atının korkuyla titrediğini hissedebiliyordu.
Pençeli el bileğini
sıktı ve göğsüne çarptı.
"Özür dileriz! Biz
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı'nın elçileriyiz! ”
Bu ses, eskimiş bir
müzik enstrümanından gelen bir cızırtı gibiydi. Etraftakilerin tüylerinin diken
diken olması için bu sesi duymaları yetmişti. Zanack, korkusunu savmak için cesaretini
topladı, sonra konuştu.
“Ben Re-Estize
Krallığı'nın İkinci Prensi, Zanack Valreon Igana Ryle Vaiself! Majestelerinin
emriyle, partinize Kraliyet Sarayı'na kadar eşlik edeceğim. Lütfen bizi takip
edin!”
“Anlaşıldı. O zaman
kendimizi sizin rehberliğinize bırakıyoruz. Bu... Beni affedin, bu kişinin bir
ismi yok. O yüzden ırkıyla tanıtmama izin verin. Bu kişi bir Ölüm Süvarisi!”
Zanack, bu ırkın ismini
duyduğunda bir süre bakakalsa da kötü bir izlenim vermemek için hemen
toparlanıp cevap verdi.
“O zaman size
Süvari-dono olarak seslenebilir miyim?”
“O şekilde
seslenilmekten onur duyacaktır.”
"Anlıyorum. O zaman
elçilerin liderini selamlayabilir miyim? İkinci Prens olarak, söz konusu
liderin Krallık içindeki eylemlerinden de sorumluyum. Mümkünse, durumu
liderinize açıklamak istiyorum.”
“Anlaşıldı. Bu kişi,
mesajınızı lider-dono'ya iletecek.”
“En derin teşekkürlerimi
sunuyorum.”
Bununla birlikte, süvari raporunu teslim etmek için geri çekildi.
