Overlord
Re-Estize Krallığı -7
“..."Buna
ek olarak normalde çan çalarız ancak iki ülkenin arasında yaşanan trajedik olay
yüzünden bunu yapamadık, lütfen bizi affedin. Ayrıca halk gelişinizden haberdar
değil. Lütfen bunu da hesaba katın."
“Elbette,
bu bir sorun değil.”
Eğer
Büyü Krallığı'ndan bir elçinin geleceğini bilseler halkın nasıl tepki vereceği
hakkında hiçbir fikri yoktu Zanack'ın. Bu açıdan Albedo'nun cevabı Zanack'a bir
rahatlama vermişti.
Ona bir
iyilik borcum mu var yoksa?
Elçilerin
kızgın bir güruh tarafından saldırıya uğraması hakkında endişelenmiyordu. Bu
Ölüm Süvarileri... Elbette güçlülerdi. Hatta Büyü Krallığı'nda bile. Her
birinin Gazef Stronoff ile kafa kafaya kapışabileceği rahatlıkla anlaşılıyordu.
“O
zaman birkaç soru sorabilir miyim?”
"Elbette!
Bunu yapmak için gücüm olduğu sürece cevap vereceğim ”
“Peki o
zaman, Kraliyet Sarayı'na ulaştıktan sonra ne yapacağımızı söyleyebilir
misiniz?”
"Elbette!
İlk olarak ben ve kalan kraliyet ailesiyle bir yemek yiyeceğiz. Yarın ise
dansçıları seyretme için tiyatroyu ziyaret edeceğiz ve akşamına da tüm
Krallık'taki soyluların davetli olduğu bir ziyafet vereceğiz. Ondan sonraki gün
Saray'ın orkestrası tarafından bir konser verilecek, daha sonra da diplomatik
müzakerelere başlayacağız.”
“Demek
öyle… o zaman, başkenti serbestçe dolaşmaya karar verirsek hiçbir sorun
olmayacağına güveniyorum.”
"Tabii
ki. Muhafızlarınız olarak görev yapmak için olağanüstü şövalyeler seçeceğiz.”
Şövalyelerin
amacı onlara korumak olmasına rağmen aynı zamanda başka bir görevleri de
gerektiğinde onları kelepçeleyebilmek idi.
"İlginizi
çeken bir yer olup olmadığını sorabilir miyim?"
Halkın
oraya uğramasını engellemeleri için tüm gün boyunca o bölgeyi kapatmaları
gerekecekti.
"Hayır,
spesifik olarak ilgilendiğim bir yer yok. Başkentte hangi yerlerin görülmeye
değer olduğunu bilmediğimden beri, beni bir turla yönlendirebilir misiniz?”
"Anlaşıldı.
Gerekli hazırlıkları yapacağım.”
Albedo
gülümseyerek başını salladı.
Bölüm 3
Geçtiğimiz
bir ay öncesinden beri Philip, kendini Krallık'ın en şanslı adamlarından biri
olarak görüyordu.
Kendi
hakkında böyle demesine rağmen bu tartışmaya açık bir konuydu. Ancak,
alçakgönüllülük bir faziletti. Ayrıca ondan şanslı sayılabilecek başka soylular
da olabilirdi, bu yüzden kesin konuşmamak en iyisiydi.
Soylular
demek...
Philip
elbiselerini yumuşatırken gülümsemesini sıkılaştırdı.
Bu,
böylesine bir soylu partisinde ikinci bulunuşuydu. Kraliyet Ailesi tarafından
bizzat düzenlendiği için, bu ziyafetin önceki katıldığından çok daha büyük
olacağı açıktı.
Diğer
misafirlerin resmi kıyafetleri, önceki partidekilerden çok daha maliyetli
görünüyordu. Fiyatları ne kadar olabilirdi ki? Philip kendi kıyafetlerine baktı
ve biraz hayal kırıklığına uğramaya başladı.
Düşündüğü
gibi, üst sınıf soyluların gerçekten harika kıyafetleri vardı.
Süslü
elbiseler içindeki asil kadınların hepsinin yüzlerinde bir gülümseme vardı, ama
bu gülümsemenin sebebi onun kıyafetiyle alay etmelerinden miydi? Philip'in buna
bir dayanağı olmasa bile düşünmeden edemiyordu. Etrafına baktığı zaman, bütün
soyluların ona güldüğünü hayal etti.
Bunların
hepsinin sebebi paramın olmaması.
Eğer
bölgesi daha zengin olsaydı, daha pahalı kıyafetler alabilirdi. Ancak Philip'in
bölgesi hiçbir zaman o kadar refahlı olmamıştı. Kıyafetleri bile ağabeyinin
eski kıyafetinden aceleyle dikilmişti. Sonuç olarak da kıyafet omuzlarından
sıkıyordu.
Paralarının
az olma sebebi ailelerinin başındakilerin tamamiyle işe yaramaz olmasıydı. Başa
ben geçtiğimde bölgemin refahını artıracağım.
Philip
soylu bir ailenin üçüncü oğlu olarak doğmuştu.
Halk
tabakasındakilere benzer bir şekilde, üçüncü çocuklar soylu ailelerinde de pek
hoş karşılanmıyordu. Aile ne kadar zengin olursa olsun, güçlerini birden çok
kez ayırmak onları nihayetinde zayıflatacaktı. Bu sebepten dolayı mirası alan
kişi en büyük oğul oluyordu. Bu bakımdan, soyluların ile halk tabakasının
prensipleri aynıydı.
Belki
daha zengin bir aile, üçüncü bir çocuğa bir miktar mali destek verebilirdi.
Belki de diğer soylu ailelerle olan bağlantılarına güvenebilir ve onu teşvik
edebilirlerdi. Ancak, bu Philip'in ailesi için geçerli değildi.
En
büyük oğul iyice yaşlandığı zaman ailenin üçüncü oğul Philip'e hiç ihtiyaçları
kalmayacaktı.
Ona
biraz para verip evden mi atarlardı? Ya da belki de fakir bir aileyle yaşamak
ve bir köylü gibi çalışmak için gönderilirdi. Her iki seçenekte de işin sonunda
trajedi vardı. Ancak olaylar böyle gelişmemişti. Tam tersine, şu anda büyük bir
baloda boy gösterecekti.
Bu
yüzden Philip şanslı olduğunu düşünüyordu.
İlk
şansı, ikinci oğul olan ağabeyinin yaşlanmadan hastalık sebebiyle ölmesiydi.
İlk
oğul olan ağabeyi, kardeşi hastayken çoktan bir yetişkin olduğundan bu olay
önemli bir şey değildi. Ek olarak yönettikleri tımar refah sahibi değildi, bu
yüzden onu iyileştirmesi için rahipler yerine sadece bitkiler
kullanabilmişlerdi. Sonuç olarak da durumu daha kötüye gitmiş ve tahtalı köyü
boylamıştı.
Bu
noktada Philip artık yedek varis konumuna yükselmişti. Değeri bir çiftçiden bir
uşağa yükselmişti.
Bu gibi
olaylar çok da nadir değildi.
Ancak
Philip'i şu an olduğu konuma getiren şey başka bir şansı olaydı.
Yetişkinliğe
ulaştıktan birkaç yıl sonra, Philip'in ağabeyinin aile mülkünü ele geçirme
zamanı gelmişti. Ardından İmparatorluk ile olan savaş patlak verdi. Tıpkı
önceki senelerde olduğu gibi bu da birkaç dalaşma ile sonlanmalıydı. Bu
sebepten dolayı ağabeyi savaşa gidip şöhret kazanarak ailesinin onurunu
yükseltecekti. Aynı zamanda güvende olacaktı.
Ancak,
ağabeyi geri gelmemişti.
Büyücü
Kral'ın büyüsü tarafından yirmi diğer köylü ile birlikte yok edilmişti.
Philip,
o haberi duyduğunda hissettiği sevinç anını unutamıyordu. Yedekliğe
yükseldiğinden beri bu kadar sevinmemişti.
Ağabeyinin
cesedi ve giydiği, aileden birbirlerine miras kalan tam plaka zırh kayıptı.
Yine de, bu büyük bir sorun değildi. Bölgesini refahlaştırdıktan sonra kendine
daha iyi bir zırh bulabilirdi. Daha önemlisi, ailenin varisi unvanı ona gitmişti.
Zamanlama
mükemmeldi.
Eğer
ağabeyi, ailenin kontrolünü aldıktan sonra ölmüş olsaydı yeğeninin büyümesini
beklemek zorunda kalabilirdi. Ancak ağabeyi ailenin kontrolüne geçmeden öldüğü
için lordluk ona geçmişti.
Sanki
Büyücü Kral bunları Philip için ayarlamış gibiydi.
Bundan
dolayı, Philip daha önce hiç tanışmadığı Büyücü Kral'a minnet duydu. Keşke
minnetini bizzat Büyücü Kral'ın elçisine iletebilseydi.
Buna ek
olarak...
Doğru.
Şansıma güveneceğim. Gözlerimin önünde duran böyle iyi bir şansın kaçmasına
nasıl izin verebilirim?
Philip'in
kalbi bir ateş gibi alev aldı.
Babasını
ve ağabeyini bu zamana kadar yaptıklarından dolayı aptal olarak
nitelendirmişti. Neden bunu yapmıyorsun? Bu size daha fazla fayda sağlamaz
mı? Tabii ki bunları asla yüzlerine söylememişti.
Bunun
sebebi, elde edilen kazanımların hiçbirinin ona etki etmemesiydi. Böyle
yapmasının ona prestij olarak bir getirisi de olmazdı. Bu nedenle uzun bir süre
boyunca Philip, bölgesini nasıl yöneteceğini düşünmüştü.
Lordlara
bu unvanı asıl hak eden kişinin ben olduğumu kanıtlayacağım. Ağabeyimi seçmekle
babamın nasıl salak bir adam olduğunu herkesin bilmesini sağlayacağım. Yüksek
kalitedeki buğdayları ve sebzeleri o tüccarlara satmalıyım. Hayır, ne
yapmalıyım? Bu çok fazla dikkat çekerdi. Ya devrimci teklifim başkaları
tarafından çalınırsa? Yine de ticaret yapmadan para kazanamayız. Sıkı ve
güvenilir tüccarlar bulmalıyım. Başka bir deyişle, bu adam o değil.
Philip,
o tüccarın yüzünü hatırladığında somurttu.
O adama
ait anıları şu an bu lüks salondaki eğlencesini baltalamıştı.
Ne
cüretle bana yukarıdan bakar? Şu anlık buna katlanmam gerekse de Kraliyet
Başkenti'nde daha iyi bir tüccar bulduğumda onu postalayacağım. Çoktan kendi
bağlantılarımı kurdum!
Philip,
Kraliyet Başkenti'nde kaldığı birkaç haftalık süre içinde çoktan yer altı
bağlantıları edinmişti. Bu gurur onun kalbindeki mutsuzluğu kovaladı.
Tıpkı
benden beklendiği gibi, ne yapacağım zaten belli. Bölgemi zenginleştirecek ve
büyük bir servet kazanacağım. Bana yukarıdan bakan o salaklar şimdi gerçek
salağın kim olduğunu görecek.
Philip
bu görkemli, altın geleceğini kafasında kurarken bir erkek sesi salonda
yankılandı.
"Bayanlar ve baylar! Sizlere Büyü Krallığı'nın elçilerinin lideri Albedo-sama'yı takdim ediyorum!"
