Overlord
Re-Estize Krallığı -8
Büyük
salonda bulunan orkestra, seslerini azalttı ve ortamdaki şenlik havası bir anda
yok oldu.
Seslere
bakılırsa, Kraliyet Ailesi'nin ev sahipliğini yaptığı bu balonun asıl yıldızı
takdim edilmişti.
"Albedo-sama,
Büyü Krallığı'nın kralı, Büyü Kralı haşmetmeaplarının sağ kolu ve başbakan
konumuna denk olan Muhafız Denetmeni olarak burada bulunuyor. Albedo-sama bu
akşam baloya yalnız katılacak."
Yumuşak
sesli bir kadın “Huh, yalnız mı?” dedi. Zengin görünümlü bir başka soylu ise
kalkarak "Sussana sen," diye azarladı kadını. Philip buna biraz
şaşırmıştı.
Yalnız
başına gelmesi oldukça iyi bir şeydi. Ama böyle birinin bir elçi olarak hizmet
ettiğini düşünmek! Büyü Krallığı'nın cidden Krallık için büyük umutları mı
vardı?
Philip,
bu elçinin nasıl bir adam olacağını merak ederek kapıya doğru baktı.
“O
halde, elçilerin lideri Albedo-sama'yı karşılayalım!”
Büyük
kapılar açıldığı anda salona sessizlik çöktü.
Karşılarında
duran kişi bir tanrıça gibiydi. Mükemmel görünümü, tüm köylülerden daha iyiydi.
Mükemmel görünümü, Krallık'ın genelevlerinde bulunan tüm fahişelerden daha
iyiydi. Mükemmel görünümü, Philip'in hayatında gördüğü tüm kadınlardan daha
iyiydi. Tabii ki geçenki Prenses de oldukça tatlıydı, ancak Philip şu anda
gördüğü manzarayı yeğlerdi.
Kıyafetleri
de aynı şekilde güzeldi. Platin elbisesi altın ipliklerle süslenmişti. Giysinin
alt kısmında ise siyah tüylerden oluşan kanatlar vardı. Yukarıda bulunan büyülü
ışıklardaki yansıması güneş gibi parlıyordu.
Philip
az önce konuşmuş olan kadına dönüp baktı. Kadının suratında bir geri zekalının
suratındaki gibi bir ifade vardı.
Ne bu?
Bu ne? Büyük soylu ailelerinin yüzleri böyle mi oluyor? Sen ise tıpkı yol
kenarındaki bir köylüye benziyorsun.
Büyü
Krallığı'nın zaferine karşı duyduğu minnet yüzünde kalbinde bir sevinç ve zafer
hissi baş gösterdi.
"Sizi
selamlıyoruz, Albedo-dono."
III. Ranpossa,
Albedo'yu karşılamak için ayağa kalktı.
“Majesteleri,
bu resepsiyonunuz için minnettarım.”
Philip
sadece Albedo'nun yüzünün bir tarafını görebiliyordu, ama kadının yumuşacık
gülüşünü gördüğünde, bir şeyin farkına vardı.
Güzelliğini
tarif edecek bir kelime yoktu...
"Umarım
ileri yaşımdan ötürü burada bulunmamdan rahatsız olmazsınız. Pekala, Krallık'ın
soylu kişileri. Ana misafirimiz geldi. Bu gece lütfen dilediğinizce eğlenin. O
zaman, Albedo-dono, umarım siz de eğlenirsiniz."
“Teşekkür
ederim Majesteleri.”
Albedo'nun
yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi.
Philip,
az önceki kadına baktığında "başını eğmedi," diye homurdandığını
duydu. Philip bu aptal kadını ve aptal sözlerini bir kenara bırakıp,
karşısındaki eşsiz güzelliğe gözlerini yumdu.
Prenses
Renner ile yakından konuşma hayalleri birden yoz olmuştu.
Keşke o
kadına sahip olabilsem...
Bunun
çok zor bir görev olacağını biliyordu. Ancak düşünüldüğünde tamamıyla imkansız
da değildi bu.
Bölgem
zenginleştiğinde diğer soylular kızlarını bana tanıtmaya başlayacak. Ne kadar
zengin olursam bana sunulan kızlar da o kadar iyi olur. Prenses, hatta bu elçi
bile istisna değil!
Philip'in
bedenin alt kısmında bir ısı dalgası oluştu.
Eh,
Yüce Soyluların genelde bir ila üç arası metresi olurdu. En iyi ihtimal, iki
güzelliğin de tadını çıkarmak olurdu.
Philip
bakışlarını Renner ve Albedo arasında gezdirdi.
Fantezileri
kontrolden çıkmadan önce kendini dizginlemek için yakında bulunan bir kadeh
içecek aldı. Burada erekte olursa hiç iyi olmazdı. Boğazından aşağıya kayan
içeceğin soğuk hissi onu bir nebze sakinleştirdi.
Şimdi
düşündüm de, bu buzu nasıl yapıyorlar acaba? Büyü mü yoksa...
Philip'in
mülkünde sihir kullanabilen tek kişiler rahiplerdi. Hastalıkları
iyileştirebilseler bile bunun karşılığında bir ücret talep ediyorlardı. Eğer
buz yapacaklarsa da bunun için bir ücret talep ederlerdi.
Benim
bölgemde oldukları için onlara bir dahaki sefere kendimi bedava
iyileştireceğim. Sıradan birisi lordunun parasını har vurup harman savuruyor!
Ne kadar saçma!
Philip
gelecekte rahiplerle uğraşması gerektiğini zihnine not aldı.
Bölgesine
geri döndüğünde işe başlamayı dört gözle bekliyordu. Tüm parlak fikirlerini
uygulayıp hayatının altın gibi parladığını görebiliyordu.
-Oya?
Albedo'ya
baktığı zaman, kendi başına öylece durduğunu gördü.
Etrafta
birçok soylu vardı ama kimse ona nasıl yaklaşacağını bilmiyordu.
Büyü
Krallığı demek... Krallık'a bundan sonra ne olacak?
Philip
Krallık'a ne olacağını çok fazla umursamıyordu ancak Krallık'a bir şey olması
demek kendi bölgesinin de etkilenmesi demekti.
Bu
yüzden de...
Philip
aklına gelen fikirle birden titredi.
Hey,
hey, böyle tehlikeli şeyler düşünme! Sadece... Şey, çok da kötü bir hareket
olmaz değil mi? Bunu nasıl söyleyebilirim… Bunun gibi bir fikri düşündüğüme
inanamıyorum ...
Albedo'nun
yalnız yüzüne baktı.
Üçüncü
olmak fayda getirmezdi. İkinci olmak da öyle. En önemli şey, birinci olmaktı.
Büyü
Krallığı'ndan gelen elçi, kimse onunla konuşmadığı için dışlanmış görünüyordu.
Philip, kadınların bu tür şeylere karşı savunmasız olduklarını okumuştu.
Yap
gitsin. Risk
almadan kazanç sağlayamazdı. Artık yükselme şansı gelmişti, çünkü artık her şey
değişmişti. Şanslı bir adamım, bu yüzden bu şansımı iyi kullanmalıyım.
Philip'in
ailesi her zaman bir partiye bağlıydı, ancak her zaman en sonlarda olurlardı.
Bu fraksiyona bağlı olmaya devam etmekten kazanılabilecek çok fazla fayda
vardı.
Yakın
zamanda duyduğu bazı cümleleri hatırladı. Sıska bir ev sahibesi "Kendi
partini neden kurmuyorsun?" demişti.
Zihnini
toparladıktan sonra Philip, bir süredir tutmakta olduğu şarap bardağına baktı.
Evde
içtiği sulu şaraptan farklıydı bu. Boğazını ve karnını yakıyormuş gibi
hissettiriyordu. Midesinden yükselen ısıyla beraber Philip ileri doğru atıldı.
"Albedo-sama,
konuşmamızda sakınca yoktur umarım."
Sesi
sayesinde Albedo gülümsemesini ona çevirdi.
Yüzündeki
kızarıklığın tek sebebi şarap değildi.
"Nasılsınız?"
Albedo
sanki derin derin düşünüyormuşcasına kaşlarını çattı. Philip anında ne
beklediğini anlamıştı.
"Ben
Philip."
"Oh?
Ah, Lord Philip - hayır, Philip-sama. Sizinle tanışmak bir onurdur.”
"Bu
zevk bana ait Albedo-sama. Beni hiçbir şey, sizin beni tanımanız kadar
onurlandıramaz."
Philip
etrafındaki havanın değişmiş gibi göründüğünün farkındaydı.
Kısa
bir bakışla etraftaki yüksek mertebedeki lordların şaşkın ifadelerle izlediğini
görebiliyordu.
Bizzat
Kraliyet Ailesi tarafından düzenlenmiş bu ziyafette tüm gözlerin ona
odaklandığını bilmek neşesini yerine getirdi.
Şu...
Şu anda... Şu anda tüm dikkatler benim üzerimde!
Geçmişte
sadece dondurulmuş gıdalarla beslenen halini hatırladı. Şu anda Krallık'In
zirvesindeki herkesin dikkati onun üzerindeydi. Böyle düşününce Philip'i bir
heyecan kapladı.
Doğru!
Ben Philip! İzleyin de görün! Krallık'ın merkezindeki figür olacak olan bu
adamı izleyin!
Philip
beynini zorladı ve hayatının en büyük bahsini oynadı.
Albedo'yu,
birkaç gün sonra düzenlenecek bir baloya davet etti.
♦ ♦ ♦

