Overlord

25 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2807 Görüntülenme
Bu bölümü 39 Kişi beğendi.
Cilt 10

Baharuth İmparatorluğu -18

Onlar bir eğitime gereksinim duymasalar bile oldukça güçlü olan bir ırktı.

 

Kelle Avcısı Tavşan’ın söylemeye çalıştığı şey Büyücü Kral’ın da böyle bir ırka mensup olduğuydu.

 

Namevtlerin fiziksel yetenekleri oldukça zayıftı. Osk böyle biliyordu. Ancak Büyücü Kral için durum böyle gibi gözükmüyordu.

 

“Osk-sama, neden bu maçı kabul ettiniz? Majesteleri Savaş Lordu’nun yeteneklerini biliyor ancak biz onun yeteneklerini bilmiyoruz. Çok tatsız bir maç gerçekleşebilir.”

 

“Ha? Anlamadın mı?”

                                                                                                     

Kelle Avcısı Tavşan yorgun bir sesle cevap verdi. “Böyle anlamsız şeyler hakkında düşünmüyorum.”

 

 

Uşak, Osk’a şaşırmış bir ifadeyle baktı. Bu sebepten dolayı da Osk cevap verdi:

 

“Şampiyon olan kişi, kendisine meydan okuyanlardan kaçar mı?”

 

“Tüm sebep bu mu?”

 

“Evet tüm sebep bu. Ancak tam da bu yüzden bu oldukça önemli. Birbirlerini öldürmelerine gerek yok. Ancak bu resmi bir karşılaşma olup bir mektup ile maç istenmiş olsaydı bundan kaçınamazdık. Savaş Lordu da aynı şekilde düşünürdü.”

 

“Ne aptalca...”

 

“Belki. Ancak yine de öyle birisi işte. Fakat hislerime göre Majesteleri gerçek gücünü bir meydan okumadan ziyade gerçek savaşta gösterecek türden birisi. Şimdi, hiçbir kısıtlamanın olmadığı bir ölüm müsabakası düşün. Hangi şartlar altında Büyücü Kral ile karşılaşmak isterdin?”

 

“Hiçbir şart altında. Kuyruğumu kıstırıp kaçardım.”

 

Osk bu bilgece seçimi duyunca güldü.

 

“Peki sıradaki soru. Büyücü Kral hakkında ne düşünüyorsun?”

 

Bu soru ustasından ziyade arkada, ifadesini değiştirmemiş şekilde duran uşağa sorulmuştu.

 

Geçmişte rahatsızlıklarını sessi bir şekilde dile getirse de bu, parayla tutulmuş birinin efendisine karşı göstermemesi gereken bir tutumdu. Yine de bu rahatsızlık bir süre önce yok olmuştu. Belki de Kelle Avcısı Tavşan bir suikastçıyı öldürdükten sonra olmuştu bu.

 

“Çok etkileyici bir kişiliği var.”

 

“Hoo,” diye düşüncelere daldı Kelle Avcısı Tavşan.

 

Ainzach bir şantaj altında gibi gözükmüyordu. Diğer bir deyişe Büyücü Kral, şehri fethettikten sonra şehirdeki vatandaşların güvenliğine dair onunla bir iş birliğine girişmişti.

 

“Krallara layık o duruşunu görmediniz mi? Sadece Ainzach’ı getirsin ya da büyü kullanmasın, fark etmiyor. Ondan resmen kudret akıyordu. Ek olarak oldukça da zeki birisi. Bu tarz anlaşmalara oldukça vakıf gibi duruyordu.”

 

O bile bunu şaşırtıcı bulmuştu.

 

Osk sadece bir tüccar olsa da Büyücü Kral onu eşiti olarak görmüştü. Normal şartlar altında soyluların çoğu kimin daha üstte olduğunu belirtmek isterdi. Krallar için konuşmaya gerek bile yoktu.

 

Onu şaşırtan şey de tam olarak buydu.

 

Geçmişte o da bir tüccardıysa bunu anlayabilirdi ancak bu da imkansızdı. Bir başka deyişle pazarlık konusunda bir ustaydı.

 

“Genel yetenek olarak bizim İmparatorlarımız ile yarışır durumda.”

 

Elbette, onu bu kadar derinlemesine incelememişti. Sebebi Büyücü Kral’ın onu bu denli korkutmasıydı.

 

“Hayır, en azından bizim Kanlı İmparator'umuza eşit olmalı.”

 

Yani en kötü, tarihteki en yüce İmparator’a denk biriydi. Tam bir kabus.

 

Osk kafasını salladı. Eğer böyle derin derin düşünmeye devam ederse felç olacaktı resmen. Elbette Büyücü Kral’ın o uçurum gibi bakışlarına bakmak istemiyordu. Ancak şu anda yapması gereken tek bir şey vardı.

 

“Savaş Lordu’nu bu konu hakkında haberdar etmem ve onu en üst kondisyonunda hazır tutmam lazım.”

 

“Kabul edecek mi ki?”

 

“O bir savaşçı. Bir mücadeleden kaçmayacaktır.”

 

“Peki. Eğer kazanabilirse güzel olur.”

 

Bölüm 4

 

Büyücü Kral ile yapılacak olan müsabakanın olduğu gün Osk oldukça klasik bir soru sordu:

 

“Nasıl gidiyor?”

 

“Sorun yok. Formumun zirvesindeyim.”

 

Cevap veren yaratık dev gibiydi.

 

Canavar olarak Trollerin bir üyesiydi fakat onu onlardan ayıran tek bir büyük farkı vardı.

 

Bu da onu çevreleyen, bir savaşçının yaydığı auraydı. Yalnızca sayısız yoğun savaştan sağ çıkmış kişilerin yaydığı bir aura.

 

Ancak bu da oldukça beklenen bir şeydi. Sonuçta o dövüşe adapte olup savaş için kendini özelleştirmiş bir troll idi. Çeşitli troll ırkları arasından bile sıyrılabilen özel birisiydi ve Savaş Trollü olarak biliniyordu.

 

O arenanın en güçlü gladyatörü olan Savaş Lordu idi.

 

Osk nazik bir biçimde Savaş Lordu'nun bedenine baktı.

 

Güç olarak Savaş Lordu’nu yenebilecek birçok kişinin olduğu bir gerçekti. Gümüş seviyeli maceracıların çoğu bunu yapabilirdi. Ancak Savaş Lordu’nun insanları bu kadar rahat bir şekilde yenebilmesinin sebebi oldukça basitti.

 

Bunun sebep Savaş Trollerinin bedenlerinin güç ve dayanıklılık yahut büyük saldırı menzilleri konusunda insanlardan çok daha üstün olmasıydı.

 

Ek olarak insanlarda olmayan ırksal özellikleri de vardı.

 

Bunlardan ilki derileriydi. O kalın derisinin üstüne bir de bir zırh seti gitmesi ona gelen saldırıların büyük çoğunluğunu sektirmesine yarıyordu. Tabii ki yumuşak görünümlü yerlerine ve eklemlerine saldırı yiyebilirdi ancak iyileşme yeteneği onu yaralamaya çalışan herkes için yıkılmaz bir bariyer görevi görüyordu.

 

Bir insanı rahatlıkla öldürebilecek bir saldırı trollere işlemezdi bile. Muazzam yenilenme yetenekleri onlara yaralarını hızlı bir şekilde kapatma imkanı veriyordu ve bu sadece asit ya da alev ile engellenebilirdi.

 

Bu güçlü biyololjik güçle beraber şu anki Savaş Lordu cidden de tarihin en güçlüsüydü.

 

Osk bu en güçlü adamı taktir ederken o da zırhını giymek ile meşguldü.

 

Bu zırhın yapımında gerekli olan malzemeleri edinebilmek için adamantit seviye maceracıları işe almış ve büyü ile tılsımlanmış bir şekilde dövdürtmüştü. Bunu yapması için tüm mal varlığının yüzde yirmisini kullanmak zorunda kalmıştı. Taşıdığı sopa da benzer bir şekilde büyülü alaşımlarla bezenmişti.

 

Savaş Lordu büyülü yüzüklerini, kolyelerini ve diğer eşyalarını giydi.

 

“Hazırım.”

 

Bu sözler geçmişte olduğundan çok daha fazla zeka içeriyordu.

 

Osk ne zaman onun bu ihtişamlı görüntüsünü görse göğsüne bir ısı dalgası yayılıyordu. Savaş Lordu, onu şu anki konumuna getiren kişiydi.

 

“Pekala Savaş Lordu, gidelim o zaman.”

 

Birlikte arenanın girişine doğru yürüdüler. Bu her zaman sergiledikleri bir ritüel olmuştu.

 

Odalarından ayrıldıktan sonra Savaş Lordu sessiz kalmıştı.

 

Sessiz kalmasının nedeni ise heyecanlanmış ve rakibiyle savaşmak içinc an atıyor olmasındandı. Artık rakiplerinin yeteneklerini görünce hayal kırıklığına uğruyordu Savaş Lordu. Şimdi de hayal kırıklığına uğrayacak mıydı?

 

Birden Savaş Lordu yürümeyi kesti.

 

Osk onun daha önce böyle bir şey yaptığını hiç hatırlamıyordu.

 

Bu beklenmedik olay karşısında panikledi ve ne olduğunu sormak için dönüp baktı. Savaş Lordu miğferinin vizörünü yavaşça kaldırarak yüzünü açığa çıkardı.

 

“Teşekkür ederim...”

 

Sesi sanki ezilirmişcesine çıkmıştı.

 

Osk göz kırptı.

 

Bu, teşekkür sözlerini duyduğu dördüncü seferdi. Ondan önceki üçü silahını verdiği zaman, zırhını verdiği zaman ve önceki Savaş Lordu olan “Çürük Kurt” Krelvo Palantynen ile dövüştüğü zamandı.

 

“Sorun ne Savaş Lordu?”

 

Gözleri önündeki koridora odaklandı.

 

“Ha, ha.”

 

Savaş Lordu kıkırdarken bedeni titreşmişti.

 

Bu bir savaşçının heyecanıydı.

 

En azından Osk buna inanmıştı, ancak durum bu değil gibiydi.

 

“Ne tür... Meydan okuyan kişi ne tür birisi? Hayır, meydan okuyan kişi ben miyim?”

 

“Ne-ne?”

 

“Ha, ha... Ne korkun. Osk, korkudan tir tir titriyorum.”

 

Osk kulaklarına inanamadı.

 

“Bir... Bir böcek gibi yaşamak böyle bir şeymiş demek. Bacaklarım hareket etmiyor... Sanki gidersem öleceğimi söylüyorlarmış gibi. Ha, ha.”

 

Bu bir gülme değildi. Nefesindeki kargaşayı sakinletmeye çalışıyordu.

 

“Rakibimin Büyücü Kral olduğunu duydum ve nasıl bir düşman olacağını düşündüm... Görünüşe göre şu ana kadarki kibrim şimdi bana geri döndü.”

 

“Ne diyorsun Savaş Lordu? Ne kibrinden bahsediyorsun?”

 

“Ben güçlüyüm.”

 

Osk, Savaş Lordu’nun söylediği şeyde hiçbir yanlış olmadığını söylemek istedi ancak Savaş Lordu ona fırsat vermeden konuşmasına devam etti.

 

“Hayır, benim gücüm bir yalan. Tüm gücüm ırksal özelliklerimden geliyor ve bu da gerçek bir güç değil. Yine de benimle yarışabilecek sadece birkaç kişi var. Bilhassa, savaşçı tekniklerini öğrendikten sonra bana meydan okuyan kişilerin yeteneklerini ya da ekipmanlarını gözlemleyip bana en uygun durumu bulmaya hiç çalışmadım. Kendimi eğitmem için başka hiçbir yolum yoktu. Ama yine de işin sonunda, hislerimin bana kaçmamı söyleyebileceği bir rakip bulabildim. Teşekkür ederim. Seninle tanıştığım zaman yaptığımız antlaşmayı tamamıyla yerine getirdin.”

 

“Savaş Lordu... Go Gin.”

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-08-11 04:44:19
Acaba yuzuklerden birini mi çıkardı
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-07 15:04:59
Çeviri için teşekkürler
Liesenburg (22 puan) Üye
2021-05-29 14:06:40
Elinize sağlık
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-28 13:05:27
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-24 18:33:08
Çeviri için teşekkürler
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-07 14:01:57
Bölüm için teşekkürler!
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-08 11:48:11
Sanki savaşa giden bi adamın eşiyle olan son konuşması gibiydi aq.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-03 14:19:04
Emeğiniz için teşekkürler
YokTanVaR (35 puan) Üye
2020-05-30 00:31:12
Elinize sağlık
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 15:03:15
for honor
Vampire (369 puan) Üye
2019-09-22 23:37:14
Zeki
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-09-21 00:59:35
İşte gerçek bir savaşçı respect
seyirci343 (3138 puan) Üye
2019-02-13 05:31:58
Akıllı yaratıkmış ormanın devi gibi değil. Elinize emeğinize sağlık.
blade (3267 puan) Üye
2019-02-12 02:30:50
Çeviri ve edit için teşekkürler
BenJamin (1689 puan) Üye
2019-01-08 00:11:53
Savas lorduda olsan tek den kacamassin
bust3d (3373 puan) Üye
2018-12-28 07:44:40
Çeviri için teşekkürler.