Overlord

30 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2996 Görüntülenme
Bu bölümü 40 Kişi beğendi.
Cilt 11

Bilinmeyen Topraklara Hazırlık -7

“Umu. Pekala o zaman, Shalltear. Bu yolculukta seni Aura’nın emri altına veriyorum. Aura senden sorumlu olacağı için ona itaat etmeni umuyorum.”

 

“Anlaşıldı!!”

 

Shalltear Ainz’in önünde eğildi.

 

Ainz bu cevabın sinirli bir şekilde bi söylendiğini merak etti, ama her durumda ruhsuz bir cevaptan iyiydi sonuçta. Ancak tüm bunlar bir hiç uğruna olursa oldukça can sıkıcı olurdu.

 

“Hevesini anlıyorum ancak sakinleşmen lazım Shalltear. O zaman gelecek kişiler konusunu tartışalım biraz da. Başka kimi getirmeliyiz?”

 

“Ainz-sama, konuşmama izin var mı?”

 

Ainz biraz ürkmüştü çünkü bu cevap hiç beklemediği birinden gelmişti. Ancak soğukkanlı bir şekilde yüzünü Decrement’a döndü.

 

“Nedir? Bir sorun mu var?”

 

“Ah, merak ediyordum da Cüce Krallığı’na ziyaretinizde biz hizmetçilerden birazını da yanınızda görevli olarak götürmek konusunda ne düşünüyorsunuz? Geleneklere göre, güçlü olan kişiler her zaman yanında çeşitli görevleri gerçekleştirmek için takipçiler götürürler. Eğer ki yanınızda hizmetçi kızlar götürmezseniz Cüce Krallığı sizin hakkınızda kötü izlenime sahip olabilir, Ainz-sama.”

 

“Anladım. ...Haksız sayılmazsın.

 

Jircniv’i izlerken fark etmişti ki ona eşlik eden birkaç vagon verdi ve bazıları güzel giyimli hanımları da içeriyordu. Onlar Jircniv’e hizmet eden kişiler olmalıydı. Eğer o zaman Nazarick’te kalmış olsaydı Ainz onu daha dikkatle gözlemleyebilirdi fakat maalesef ki Nazarick’te kalmamıştı ve bu da biraz utanç vericiydi.

 

Hayır, gerçek şuydu ki Jircniv, Ainz’i ziyaret etmek için onca yol tepmişti fakat Ainz Jircniv’e geceyi orada geçirmesinde ısrar etmediği için oldukça kaba davranmıştı. Bu yüzden de adam, Ainz’in yaptığı her konaklama teklifini sıkı bir şekilde reddetmişti ancak belki de doğru olan şey onun kararını değiştirtmekti.

 

Belki o zamandan iyi ilişkiler kurmuş olsaydılar bağlılık konusu arenada açılmayabilirdi.

 

Opps, konudan sapıyorum... Decrement haklı fakat...

 

Ainz elindeki bilgileri düşündü. 41 sıradan hizmetçi farklı görünebilirdi ancak ekipmanları ve istatistikleri aynıydı.

 

Homunculi adı verilen heteromorfik ırk çok öne çıkan bir ırk değildi ve sadece seviye 1’lerdi. Her ne kadar insan ırkındaki seviye 1 kişilerden özellik olarak üstün olsalar da iş bir dövüşe geldiğinde homunculusun sadece %60 kazanma şansı olurdu.

 

Giydikleri hizmetçi kıyafeti onlara belli bir savunma kazandırsa da bu sadece yüksek seviye bir eşyanın seviyesindeydi. Bu seviyedeki eşyalar her ne kadar bu dünyadaki kişilere oldukça sağlam görünse de bir YGGDRASIL oyuncusu için bez parçalarında başka şeyler değildi.

 

Açık olmak gerekirse Cüce Krallığı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmemesi yüzünden onları yanında götürmesinin imkanı yoktu. Bir oyuncunun, kuvvetlerini hazırlamış bir şekilde savaşı bekleme olasılığı vardı.

 

“Yine de... Maalesef ki bunu yapamam. Eğer illa hizmetçilerimiz olacaksa... Shalltear, Vampir Gelinlerini bizimle getirebilir misin?”

 

“Sormanıza gerek bile yok. Nazarick’teki herkes size hizmet ediyor. Emir vermeniz yeter.”

 

“Demek öyle. Decrement, teklifin oldukça mantıklıydı. Ancak bir problem var ki, o da sizin zayıf olmanız ve bilinmedik topraklara giderken güvenliğiniz hakkında endişelenmem.”

 

“Hepimiz, her türlü tehlike ile yüzleşmeye hazırız!”

 

Ainz, Decrement’ı sakinleştirmek için elini kaldırdı.

 

“Hepinizin... Hepinizin gösterdiği bu sadakatten dolayı minnettarım. Bu yüzden de Cüce Krallığı’nın güvenli olduğundan emin olduğundan emin olduğum anda sizi ışınlama ile getireceğim. O zaman kadar bu mevzuyu Vampir Gelinlerine devretmeye ne dersin?”

 

Decrement’ın ağzı birkaç kez hareket etse de herhangi bir sözcük çıkmadı. En sonunda da kafasını eğmekle yetindi. Ainz ona emrettiği şeye katılmadığını umuyordu, ancak durum büyük ihtimalle böyle değildi.

 

Onu ikna edecek başka konu kalmadığı için ve onu ikna etmek için yapabileceği başka hiçbir şey olmadığı için gözlerini Decrement’tan çevirdi.

 

Seviye 1 NPCleri diriltmek oldukça ucuzdu fakat asıl sorun bu değildi.

 

Kimse arkadaşlarının çocuklarını tehlikeli bir yere götürmezdi.

 

“Pekala, Shalltear. Bir bakalım... Altı tane Vampir Gelin’i getir. Ardından onun üstüne 30 tane de süvari ekle. Beş tanesi yakın zamanda çağırılmış Hanzolardan olacak.”

 

30 sayısını seçmesinin belli bir sebebi yoktu. Sadece bu sayının yeterli olacağını düşünmüştü. Belki de bir yağma grubunda izin verilen maksimum sayı bu olduğundandı?

 

“Herkesin toparlanmasını beklerken Cocytus ile iletişime geçeceğim. Ah, doğru. Anlattıklarımı bitirmedim. Herkes hazır olduğunda iz ikiniz, Shalltear’ın [Geçit]’i ile kertenkeleadam köyüne gideceksiniz. Ondan sonra ise kuzeye ilerleyip Cüce Krallığı’nı bulacağız. Ne düşünüyorsunuz?”

 

“Anlaşıldı!”

 

“Evet, böyle yapalım.”

 

İki Muhafız da onaylayarak cevap verdi. Ainz’in umduğunun aksine daha iyi bir öneride bulunmamışlardı. Her ne kadar ikisi de sürekli evet diyen kızlardan olmasalar da Ainz’in her önerisini onaylamaları Ainz’i biraz rahatsız etmişti. Bunun sebebi, Ainz’in kendi fikirlerine çok fazla güvenmemesiydi.

 

“O zaman, diğer takipçilerin kim olacağı hakkında bir öneriniz var mı?”

 

“Benim büyülü hayvanlarım...”

 

“Benim namevtlerim...”

 

İkisi de aynı anda konuşup birbirine bakmıştı. Ainz tam kavga edeceklerini düşündüğü sırada Shalltear başka bir yere baktı.

 

“Önce sen.”

 

“Ne? Kafana saksı falan mı düştü?”

 

“Bana seni dinlemem emredildi.”

 

“Çok iğrenç hissettiriyor.”

 

Shalltear’ın kaşı seğirse de bir şey demedi.

 

“Öyleyse, senin 25 namevtinin benim büyülü hayvanlarımı sürmesine ne dersin?”

 

“Bana uyar,” dedi Shalltear ve Ainz’e baktı. “Ama bu sizin bahsettiğiniz sayıdan çok fazla olur, Ainz-sama. Sorun olmaz mı?”

 

“Sıkıntı yok.”

 

“Öyle yapalım o zaman.”

 

İkisi fikir birliğine varınca Ainz konuşmasına devam etti.

 

“O zaman, herkes işinin başına. Personelinizi seçmeniz için size iki saat veriyorum. Unutmayın ki, ayrıldıktan sonra bir süre boyunca geri dönemeyeceksiniz. Işınlanma ile Nazarick’e geri dönebileceğini de zannetmeyin sakın. Aura, yaşayan bir canlı olarak özellikle senin buna dikkat etmen lazım. Eğer bu kadarsa, dağılabilirsiniz. Benim Pandora'nın Aktörü ile konuşacak şeylerim var.”

 

O sırada Albedo ile konuşması gerektiğini aklına not aldı.

 

***

 

“Sonunda, vakit geldi çattı!”

 

Yüce Varlıkların odasından, sesi duyulamayacak kadar uzaklaştığı zaman Shalltear yumruklarını sıktı ve zevkle bağırdı.

 

“Çok uzun süre olmuştu... Ama sonunda, geçmişteki başarısızlığımı telafi edip herkese Shalltear Bloodfallen’ın tekrar işe yarayabileceğini gösterebilirim!”

 

Shalltear’ın bakışları uzaklara kaydı.

 

Aura, Shalltear’ın sesinde bulunan duygular oldukça farkındaydı, ve bu da oldukça anormal bir durumdu. Shalltear cezaları yüzünden cezalandırılmış ve Ainz-sama hatanın onda olmadığını söylemiş olsa da Shalltear hala geçmişte yaptığı hataları temizlemek istiyordu. Bir Kat Muhafızı olarak Aura onun hislerini gayet iyi anlayabiliyordu. Yine de... Hala biraz huzursuzdu.

 

“Uzun zaman olmuştu... Şu ana kadar bana verilen görevlerin hepsi herkesin yapabileceği basit görevlerdi. Ancak... Ancak...”

 

“Ah~Ainz-sama’nın sana önceden verdiği görevin oldukça önemli olduğunu hissediyorum, Shalltear.”

 

“Evet, bir noktaya kadar öyle. Ama cidden de o kadar önemli mi sence?”

 

“Nazarick’i korumak sence de önemli değil mi? Sonuçta saldıranlara karşı savunmayı gerçekleştirecek ilk kişi olmak için güvenilir bir Muhafız olmalısın değil mi?”

 

“Nngg!”

 

Shalltear bunu inkar edemezdi.

 

Ardından endişeli bir şekilde parmak uçlarını birleştirip geri ayırdı.

 

“Cidden Ainz-sama öyle mi düşünüyordur?”

 

“Mm~ büyük ihtimalle. Ainz-sama güçlü olduğunu söyledi, Shalltear.”

 

Shalltear kocaman gülümsedi. Aura da bunu görünce rahatlamış bir şekilde iç çekti. Eğer böyle gitmesine izin verseydi Shalltear büyük ihtimalle bir hiç uğruna başını belaya sokacak ve Ainz-sama'yı rahatsız edecekti. Eğer öyle olsaydı, ondan nasıl özür dileyeceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Aynı zamanda Shalltear’a acıyordu.

 

“Ama insan şehrindeyken, Demiurge herkes arasından beni seçip ayırdı. İşe yaramaz olduğumu hissetmiş olmalı. Nazarick’in en zehir kafalı kişisi olan Demiurge benim hakkımda öyle düşündüyse, bilgeliği Demiurge’ü bile aşan Ainz-sama da aynı şekilde düşünmüyor mudur?”

 

“Hm, bundan emin olamazsın. Belki de Ainz-sama, Demiurge’den daha zeki olduğu için farklı hissetmiştir.”

 

O sırada Shalltear “Ho...” diye mırıldandı.

 

“Tıpkı Ainz-sama’dan beklendiği gibi...”

 

“Haah.”

 

Aura yorulmaya başlıyordu. Ancak, doğrudan konuşmak Shalltear üstünde işe yaramıyorsa belki de dolayı yoldan konuşmak daha etkili olurdu.

 

“Ancak bu demektir ki diğerleri de Demiurge gibi düşünüyordur.”

 

“Bunu inkar edemem işte.”

 

Daha doğrusu, kesinlikle öyle düşünüyorlardı. Gözleri irileşen Shalltear devam etmeden sözü Aura aldı.

 

“Ainz-sama senin karşına çeşitli durumlar çıkartıp esnekliğini ölçmek istiyormuş, bu yüzden zor şeylerle karşılaşman çok da kötü bir şey değil. O zamana kadar etrafından öğrendiklerin hakkında notlar al ki Ainz-sama ve diğerlerini etkileyebilirsin.”

 

“Yani önceden çalışmaya mı başlayayım?”

 

“Evet. Düşünsene, Nazarick’teki en muazzam kişi ile seyahet ediyorsun, değil mi? Bu, Ainz-sama’dan bir şeyler öğrenebilecein anlamına gelmiyor mu?”

 

“Anladım! ...Ama ne yapmalıyım ki?”

 

“Shalltear, işte öğrenmeye bu soruyla başlayacaksın.”

 

“Ah... Haklısın!”

 

Ağzını yormak yerine Aura basit bir şekilde soruyu ona geri yönlendirmişti.

 

Bu sorun olmayacak... Değil mi?

 

Aura'nın kalbinde bir rahatsızlık baş gösterdi. Ancak top artık Shalltear’daydı ve şu anda başka hiçbir şey yapamazdı.

 

Kendine çeki düzen verebilecek mi...

 

Aura, aynı zamanda tanrısı olan Yüce Varlık’a, Bukubukuchagama’ya bir dua etti:

 

Bukubukuchagama-sama, lütfen kardeşiniz Peroroncino-sama tarafından yaratılan Shalltear’a göz kulak olun!

 

3

 

Ainz, [Geçit] vasıtasıyla kertenkeleadam köyüne vardı.

 

Koruma olarak ona Hanzolar eşlik ediyordu. Beş Hanzo arasından bir tanesinin sağ koluna bağlanmış kırmızı bir kumaş vardı.

 

Hiçbir şekilde tılsımlanmamıştı ve basit bir şekilde liderin o olduğunu belirtiyordu.

 

İlk başta, böyle yapmanın onları kontrol etmede kolaylık sağlayacağını düşünmüştü. Ancak yeni seçilen bu lider seçildiği için oldukça mutluydu ve Ainz, maskesinin altından güldüğünü çok rahatlıkla anlayabiliyordu.

 

Açık olmak gerekirse, Ainz biraz suçlu hissediyordu. Sonuçta ona verdiği şey sıradan bir bez parçasıydı.

 

Kulları tarafından korunan Ainz, şu anda kendi heykelini görebiliyordu.

 

Ainz buraya daha önce birkaç kere gelmişti, sonuçta burası önceden ayarlanmış bir ışınlanma noktasıydı. Yine de bu onu oldukça utandırıyordu.

 

Suzuki Satoru’nun dünyasına tarihi figürler gibi kişilerin heykelleri bulunuyordu, ancak hala hayatta olan kişiler kendi heykelini görseler utanırlardı herhalde.

 

Onu asıl rahatsız eden şey, yüzündeki kemikleri hafif farklı yapmış olmalarıydı. Sanki onu güzelleştirmeye çalışıyorlarmış gibiydi.

 

Elmacık kemikleri öyle olunca daha mı yakışıklı oluyorum? Hiç anlayamıyorum. Nasıl bir estetik kaygı ile yaptılar bunu yahu?

 

Ainz durumu düşünürken döndü ve önünde diz çökmüş olan Cocytus ve kertenkeleadamlarını gördü.

 

Artık üstün bir varlık rolüne büründü için karşısında diz çökmelerine alışmıştı. Yine de bu, bir satış elemanı olan Suzuki Satoru’yu memnun etmiyordu. Ancak bunun, sadakatlerinin göstergesi olduğunu anlıyordu, bu yüzden de durmalarını söylemedi.

 

“Kaldırın kafanızı.”

 

Ona garip duygular aşılayan bu izni verdikten sonra, kertenkeleadamlar sanki tekrar doğmuş gibi etrafa bakmaya başladılar.

 

“Tüm. Bu. Yolu. Geldiğiniz. İçin. Teşekkürler. Ainz. Sama.”

 

Ainz hâlâ diz çökmüş olan Cocytus’a kalkmasını söyledi.

 

“Umu. Sıkı çalışmandan ötürü teşekkür ederim. Köye dair raporunu inceledim. Sadece bir göz gezdirsem de bir probleme rastlayamadım, ki bu da oldukça iyi bir şey. Buradaki başarıların övgüyü hak ediyor.”

 

“Çok. Teşekkürler! Tüm. Bunlar. Sizin. İhtişamınız. Tarafından. Başarıya. Ulaştı. Ainz-sama.”

 

Ainz, ‘ben bir şey yapmadım ki,’ demek istedi. Ancak onun yerine Cocytus’un sadık övgüsünü ağırbaşlılık ile kabul etti. Sonuçta başka bir şey söylemiş olsaydı sonsuz bir “Hayırhayır,”, “hayırhayırhayır,”,” “hayırhayırhayırhayır,” döngüsüne girebilirdi. Ainz bundan oldukça emindi.

 

“Bu yüzden, gösterdiğin müthiş sonuçlar yüzünden bir ödülü hak ettin.”

 

Düşününce, Albedo da Mare de Ainz Ooal Gown’un Yüzüğü’nden almışlardı. Aura’da, Bukubukuchagama’nın sesinin kayıtlı olduğu bir saati vardı. Shalltear’da, Peroroncino’nun yaratık kitabı vardı. Ve Demiurge’e de Urbelt tarafından yapılmış bir iblis heykeli vermişti.

 

Cocytus’a hediyesi ise bu kertenkeleadamlardı, fakat büyük ihtimalle başka bir ödül daha vermeliydi.

 

“Gereği olmadığını söyleyebilirsin ancak ödüller ve cezalar, dağıtılması gerekli şeylerdir. Söyle bana, Cocytus. Ne istiyorsun?”

 

“Hayır. Ainz-sama. Ben. Size. Sadık. Bir. Şekilde. Hizmet. Etmekten. Başka. Bir. Şey. İstemem.”

 

Solution’ın “masum insanlar,” isteği oldukça rahatsız edici olsa da Cocytus’un bu isteği de yapması zor bir istekti.

 

Loncadaki üyelerden birisi bir kadın tipi hakkında şikayet ediyordu. “Nerede yemek yiyelim,” diye sorduğun zaman “Fark etmez,” deyip, yemek yedikten sonra da “Bir İtalyan restoranına gitmeliydik,” diyen yüzsüz kadın tipiydi bahsettiği. Ainz de aynı şekilde hissediyordu. İstediği şeyi direkt olarak söyleyen kişi olsaydı anlaşması yüz kat daha kolay olurdu.

 

“Cocytus. İsteksizlik, bazen açgözlülükten daha kötü bir şeydir. Şimdi sana emrediyorum. Bir hafta içinde bana ne istediğini söyle. Fiziksel objeler olsun sadece. Anladın mı?”

 

Cocytus'un yüzünde sıkıntılı bir ifade belirdi. Ainz buna aldırmamıştı.

 

“Anladın mı?” diye tekrarladı Ainz.

 

“Eğer. İstediğiniz. Bu. İse. Tamam. Ainz-sama.”

 

“Evet. İstediğim bu. Pekala o zaman. Cocytus, şimdi buraya neden geldiğim konusuna gelelim. Zenberu ile konuşmak istiyorum.”

 

“Anlaşıldı! Onu. Çoktan. Buraya. Getirdim. Lütfen. Beni Takip. Edin. Ainz. Sama.”

 

Cocytus arkaya doğru ilerledi ve eğilen kertenkeleadamlara seslenmeye başladı.

 

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-08-11 12:09:36
Çeviri edit için teşekkürler
baonfelidas (1560 puan) Üye
2022-07-20 02:34:23
shalltear a üzüldüm yav kaç sezon önceki olay yüzünden suçlu hissediyor hala. aura da onun moralini düzeltmeye çalışması cok hoştu. pereroncino ile bugubuguchagama kardeşlerin yarattığı npc ler birbirine destek oluyor.
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-25 12:48:07
İstemiyorsa zorlama adamı
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-08 14:10:30
Çeviri için teşekkürler
Darksiders78 (24 puan) Üye
2021-06-25 17:55:05
Çeviri için teşekkürler,,😘
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-25 21:44:26
Çeviri için teşekkürler
Overlord (32 puan) Üye
2020-12-26 08:46:04
Elinize sağlık
blade (3267 puan) Üye
2020-10-11 11:56:23
Çeviri ve edit için teşekkürler
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-08 20:57:30
Cocytus'un konuşmasını okurken kendimi robot gibi hissettim aq. Animede normal konuşup her cümlesinin sonuna HIIPFFFFIISSS cinsinden bitiriyordu. Tuhaf hissettirdi.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-06 15:05:59
Emeğiniz için teşekkürler
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 17:35:41
çekirge karı istirem ainz sama
ARS (1843 puan) Üye
2020-04-19 21:46:39
Bölüm için teşekkürler.
Vampire (369 puan) Üye
2019-10-10 11:36:21
Bakalım neler olacak
deden18 (428 puan) Üye
2019-09-24 17:19:23
Shaltear reis
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-09-23 01:16:37
Keşke diğer klan üyelerini biraz daha görseydik
Devilman (2387 puan) Üye
2019-01-05 16:31:48
Kaldırın kafanızı ainz sama geldi xD