Overlord
Cüce Topraklarının Peşinde -8
Hem Momon olarak hem de Nazarick’in hükümdarı olarak bu
masraflardan dolayı çok fazla acı çektiği olmuştu. Bundan dolayı da “neredeyse
bedava” olması fikri Ainz’in kalbinde çok değerli bir yer edindi.
Bu yüzden de anlayamıyordu. İşin aslı, Ainz böyle bir tekniğin yok
olmasına asla izin vermezdi.
“Başka dezavantajları var mı?”
“Ah, evet var. Ama genel olarak üretiminin zor olması gibi şeyler.
Yapımlarının uzun sürmesi bir yana, ründemircisi olabilecek sadece bir avuç
insan var. İmparatorluk’takilere göre büyü kullanıcısı olabilecek insanlardan
daha az sayıda.”
“Hm. Bir sorum var. Rünlerin modasının 200 yıl önce geçtiğini
söyledin, öyleyse neden rün geliştiricisi unvanı hala duruyor? Böyle bir şey
için çok geç değil mi? Yoksa cücelerin yaşam süresine göre normal bir şey mi?”
Gondo cevap vermemişti, o yüzden Ainz başka bir soru sordu.
“Şu anda geliştirdiğin rünzanaati nasıl bir şey?”
Ainz birkaç adım atarak Gondo’nun yanına geldi.
Gondo’nun yüzü önüne kilitlenmişti ve az önceki tutkulu ifadesi
kaybolmuştu. Ainz’in sorusuna başka bir soruyla cevap verdi.
“Neden rünzanaatini öğrenmek istiyorsunuz?”
Soruya soruyla cevap vermek, cevap vermek istemediğini ima
ediyordu. Eğer Gondo’nun sorduğu soruya cevap verirse sakladığı şeyi ortaya
çıkarabilirdi. Sonuçta ona Majesteleri diye hitap etmemeye kadar gitmişti. Bu
da sorunun oldukça önemli olduğunu gösteriyordu.
Ancak birbirlerinin kalplerini anlayacak kadar yakın değillerdi.
Daha da önemlisi...
Neden bu bilgiyi sızdırıyor? Bir tuzak mı yoksa? Yoksa elindeki
bilginin ne kadar önemli olduğunu bilmiyor mu? Eğer bu cidden gizli bir sanatsa
bunun ne demek olduğunu anlıyor olmalı, değil mi?
Biraz kafa karıştırıcıydı ancak bu süre zarfında, daha önceden
hazırladığı bahanelerini söyleyebilirdi.
“Çünkü bu rünler benim bildiklerimden biraz farklılar. Birinin
rünzanaatinin tarihi ile ilgilenmesini ve onu yaymayı istemesini
anlayabiliyorsun değil mi? O yüzden umarım ki soruma cevap verirsin.”
Gondo etrafına bakındı ve düşüncelere daldı. Bir süre daha
sessizlik içinde yürüdüler.
Tam Ainz rahatsız olmaya başlıyordu ki Gondo sonunda cevap verdi.
“Şu anda rün tılsımlamasının süresini azaltmayı ve onları seri
üretime dökmeyi amaçlıyorum. Ancak bu sadece asıl amacım için bir araç. Asıl
hedefim, rünleri elzem kılacak teknikler geliştirmek. Bir başka deyişle
rünzanaatini özel ve yıllara direnebilen bir şey yapmak istiyorum.
Yani rünleri daha değerli kılacağım.” Herhangi bir şirketin
patronu bu amacı anlayabilirdi. Bir ürün üretirken, iğrenti noktasına gelecek
kadar o ürünü vurgulamak oldukça yaygındı.
“Hoho. Bu oldukça iyi bir araştırmaymış. Nasıl ilerliyor?”
Bir cevap almayı beklemiyordu ancak bir noktada kafası karıştığı
için Ainz yine de bu soruyu sordu. Bu da, böyle bir teknolojiyi geliştiren
birinin Cüce Krallığı’nda özel birisi olacağıydı.
Neden tek başına burada, böylesine tehlikeli bir yerde örnekler
topladığını anlayamıyorum. Böyle birinin korunması gerekmiyor mu?
Ainz’in sorusu anında cevaplandı.
“Hiç de ilerlemiyor. Gram ilerleme kaydedemedim.” Gondo depresif
bir şekilde mırıldandı. “Rünzanaati kullanarak büyülü eşya yapan kişilere
ründemircisi deniliyor, ancak ben o unvanı hak edecek kadar bile iyi değilim.
Bir çırağın yapabilmesi gereken şeyleri bile yapamıyorum.”
Eh? Ainz şaşırmıştı. Yani daha
doğru dürüst rün bile uygulamayan birisi rünzanaati alanını genişletmeye mi
çalışıyordu? Bu tamamıyla saçma sapan bir durumdu.
Cidden böyle bir şekilde bir yenilik yapabilir miydi, yoksa bu
onlar için oldukça normal miydi=
Hayır, bu büyük ihtimalle normal değildi. Normal olsaydı Gondo bu
kadar depresif olmazdı. Bir başka deyişle o da beceriksiz olduğunu biliyordu.
İşin aslı, Ainz iklemde kalmıştı. Gondo’dan nasıl faydalanacağı
hakkında hiçbir fikri yoktu.
“Ben yetenekli değilim. Rün oyabiliyorum ancak çok uzun sürüyor...
Her ne kadar tüm ründemircilerinin gelişmeden önce bu evreden geçtiğini
söyleseler de... Ama diğer ründemircileri benim gibi olduğu yerde saymıyor,
gelişiyor.
Gondo güçsüzce kafasını eğdi.
“Ben bir ründemircisi gibi iyi değilim. Ben sadece dedemin geride
bıraktığı işe yaramaz bir torunum.”
Anladım, diye düşündü Ainz. Demek problemi yeteneğinin yeterli olmaması.
YGGDRASIL’deki ve bu dünyadaki bilgileri göz önüne aldığında durum
büyük ihtimalle böyleydi.
Birisi ründemirciliği mesleğinde seviye atlamak istiyorsa başka iş
sınıflarında on seviye daha almalıydı. Ancak eğer bu seviye sınırı 11 ise, bir
ründemircisi olarak daha fazla seviye kazanamazdı. Ründemirciliğinde de sadece
bir seviyesi varsa sadece çok önemi olmayan yetenekleri öğrenebilirdi.
Ainz’in, Gondo’ya yardım için yapabileceği hiçbir şey yoktu, o
yüzden bir şey söylemedi.
Birilerini teselli etmenin onları kurtardığı zamanlar olurdu ancak
bazen tek yapmaları gereken pes etmekti.
Eğer Ainz, Gondo’nun durumunda olsaydı daha yeni tanıştığı birinin
onu teselli etmesini istemezdi.
“Demek öyle. Konusu açılmışken, tüm cücelerin rünzanaatini
geliştirip yeni teknikler ortaya çıkartmak gibi bir hayali var mı?”
“Hayır, o hayali olan tek kişi benim,” diye cevapladı Gondo,
inanılmaz kasvetli bir kahakaha ile. “Tüm ründemircileri zanaatlerinden
vazgeçti. Rünzanaatinin şu anki durumundan kurtulmasını isteyen ve yeni
teknikler geliştirmek isteyen kimse kalmadı. Herkes sırt çevirmenin sorun
olmayacağını düşünüyor.”
“Anladım... O zaman bilmek istediğim başka bir şey daha var. Yeni
rünzanaati teknikleri geliştirdikten sonra ne yapacaksın?”
“Ne mi yapacağım? Ben sadece rünzanaatini kullanıp bir şeyler
üretmeyi ve ründemircisi sayısını artırmak istiyorum. Rünler harika bir
teknoloji. Yok olup gitmesine izin vermek inanılmaz bir israf olur.”
“Sana yardım eden kimse var mı?”
“Hayır, dediğim gibi çoğu ründemircisi zanaatten vazgeçti ve
günlerini içerek, bu zanaatin nasıl kendileriyle birlikte yok olacağına dair
küfrederek geçiyorlar. Geçmişte onlarla konuşmayı denedim ama hepsi beni
reddetti.”
“Hm. Eh, zayıflar helak olur. Gereksiz teknolojilerin kaybolması
oldukça doğal.”
Gondo birden Ainz’e baktı ancak bu bakışı hemen üstündeki ağırlığı
kaybetti.
Gondo’nun kafasını çevirip yürümeye devam etmesini izlerken Ainz
tekrar rünlerin değerine dair düşüncelere daldı.
Açık konuşmak gerekirse, oyuncularla ilgili tarihsel bağlantısı
dışında onlarla hiç ilgilenmiyordu.
Ancak terk edilmiş sanatları ucuza geliştirip bir yatırım yapmak
kötü bir fikir değildi. Para harcamamama fikri de oldukça çekiciydi. Ek olarak
nadir teknolojileri toplamak da istiyordu.
Ayrıca başka oyuncular ortaya çıkarsa, rünlere olan ilgilerini
kullanarak ortaya müthiş bir yem atabilirdi.
“Bir ya da iki sorum var. Az önce bahsettiğin tekniklerin
geliştirilebileceğine dair nasıl bir dayanağın var? Şu ana kadar duyduğum
şeyler zanaat hakkında hiçbir şey bilmeyen birinin boş fantezileri gibi duruyor
çünkü.”
“Bu doğru değil! Şey, uygun bir ründemircisi olmak için gerekli
yeteneğimin olmadığı doğru. Ancak babam, onun babası, büyük büyük babam...
Hepsi bu ülkenin en iyi ründemircilerindendi ve son Ründemircisi Kral’ına sağ
ve sol elleri olarak hizmet ettiler. Bizzazt kendi gözlerimle gördüm. Babamın
ve dedelerimin bıraktığı tezleri ve literatürleri bizzat okudum. Mümkün
olduğunu biliyorum! Babam hasta yatağındayken teorilerimi doğruladı. Bana zor
olduğunu ama imkansız olmadığını söyledi!”
Gondo, gözlerinde biriken gözyaşlarıyla birlikte konuşurken sanki
kan kusacakmış gibi görünüyordu.
Uzun süredir içinde tuttuğu duygular sonunda patlama noktasına
gelmişti.
Bu duygu selinin altında ezildiğini düşününce Ainz durdu. Her ne
kadar Gondo’nun sözleri ona cücenin araştırmalarının meyve verebileceğine dair
umut verse de Ainz sadece öbür türlü kaybolacak olan nadir tekniklere erişmek
istiyordu. Eğer Gondo elle tutulur sonuçlar elde demeyecekse Ainz’in ondan
vazgeçmesi gerekecekti.
“Bir evlat olarak işe yaramaz olduğum doğru! Ama yine de
atalarımın aktardığı bu sanatın ölmesine müsaade etmeyeceğim! Babamın görkemli
isminin tarih kitaplarından silinmesine izin vermeyeceğim! Ne yapmam gerekirse
gereksin!”
Bu sözler Ainz’de bir heyecan uyandırmıştı.
O da Ainz Ooal Gown loncasındaki yoldaşlarından kalan şeyleri
korumak istiyordu. Zamana meydan okumalarını istiyordu.
O anda Ainz, Gondo’nun içten içe ne hissettiğini anladı.
Ona olan yakınlık hissi anında tavan yaptı.
Aynı zamanda, Gondo’nun neden rünzanaati için böylesine
çabaladığını da anlamıştı.
Ona göre rünzanaati ölmüştü, ya da ölüme yakındı. Bu sebepten
ötürü saklamasının bir nedeni yoktu. Olabildiğince yere yayılmasını sağlayarak
bir şekilde bu zanaatin hayatta kalmasını sağlamak istiyor olabilirdi. Elbette
bu kadar ilerisini düşünüp düşünmediğini bilmiyordu.
“Affet beni. Bu seni kızdırabilir ama umarım söylemem izin
verirsin. Benim bakış açıma göre, sen sensin. Baban ya da büyük babaların
değil. Haksız mıyım?”
Gondo’nun suratında anlaşılmayan duygular belirdi. Kızgın mı,
üzgün mü, yoksa duygusal mı olduğunu anlamak çok zordu. Ancak nihayetinde bu
duygu keyifsizliğe dönüştü.
“Majesteleri, size oldukça minnettarım. Ancak yaşama nedenimi
çoktan belirledim.”
“O zaman benim... Hayır, Büyü Krallığı’nın sana bu uğraşında
finansal destek sağlamasına izin ver. Senin hamin olmama izin ver ve sana
rünzanaatini geliştirmende yardım edeyim.”
Gondo’nun gözleri fal taşı gibi açıldı ve şaşkınlık içinde
bağırdı:
“Siz... Ciddi misiniz= Bu... Bu kesinlikle müthiş bir şans... Bu
inanılmaz!”
Bu teklifte bir bit yeniği olmalıydı. Kim olsa böyle düşünürdü.
Ainz, Gondo’nun nasıl hissettiğini anlayabiliyordu.
“Eh, tek diyebileceğim umarım bana inanabilirsin. Ancak senin gibi
ründemircisi olmayan birisi büyük ihtimalle bu bahsettiğin teknikleri geliştiremez,
yanlış mıyım?”
Gondo’nun ağzı düzleşti ve sessizliğe büründü.
“Bu yüzden Cüce Krallığı’ndaki tüm ründemircilerini ülkeme,
rünzanaatini senin direktiflerin altında geliştirmeleri için alacağım.”
“Bu... Bu da ne demek?”
“Ne diyorsam o. Tüm ründemircilerini toplayacağım ve bilgilerini
karşılaştırarak yeni tekniklerin için prototip oluşturacağım. Bu sebepten
ötürü... Umarım onları işe almama yardım edersin. Bu mümkün mü?”
Gondo düşündü ve cevap verdi.
“Hayır, mümün olmalı. Neredeyse tüm ründemircileri zanaatlerinden
vazgeçti ancak parlamak için bekleyen birçok kişi olmalı.”
“O zaman onların kalplerini etkileyeceksin, Gondo. Ne dersin? Bana
yardım edecek misin? Kalbini bana verecek misin? Benim için ne kadar ileri
gidebilirsin
“Ne?”
“Tüm ründemircilerini tek bir hedefe odaklamadığın sürece
neredeyse yok olmuş bir sanatı tekrardan canlandırman oldukça zor olur. O
yüzden de bu adam işe alma işten kaytaramazsın. Tüm ründemircilerini ülkeme
getirmek istiyorum. Bu sebepten dolayı da bazı... Kötü yöntemler
kullanabilirim. Bu da iş birlikçilerimin, bu ülkeye hainlik etmesi gibi bir
izlenim uyandırabilir.”
“Neyden bahsediyorsunuz? Cevap oldukça basit. Kalbimi almak
istiyorsanız buyurun sizin olsun. Rünzanaatini sonsuza dek yaşatmak için
oldukça küçük bir bedel.”
Gondo elini uzattı.
Ainz de o eli sıktı.
“Ben bir namevtim. Bu sana sorun teşkil etmiyor mu?”
Gondo, Ainz’in sözlerine güldü.
“Hayalimi gerçekleştirdiğiniz sürece majestelerinin namevt ya da
Ayaz Ejderlerinin Lordu bile olsanız önemi yok.”
“O zaman ilk olarak, bizi Cüce Krallığı’na götürebilir misin?
Ülkem için ründemircilerini işe alırken Cüce Kral ile bir dostluk antlaşması
imzalamak istiyorum. Sonuçta hiç bağın olmadığı bir ülkeden işçi almak oldukça
zor olurdu. Buna ek olarak, Cüce Krallığı’nın teknolojiyi dışarı taşımak ile
ilgili katı kuralları olmadığını sanıyorum, yanlış mıyım?”
“Sorun olmaz. Rünzanaati için arz ve talep çok az. Ah, ayrıca Cüce
Krallığı’nın artık bir kralı yok. Ülke şu anda bir naip konsey bulunuyor ve bu
konsey de birkaç liderden oluşuyor.”
“Umu. Bunu duymak isterim. Yürürken konuşalım mı? Kabaca ne olduğunu
dinlemek isterim.”
Gondo onunla konuşurken, tünelin çıkışı nihayet gözüktü.
Üçü birden tünelden çıktıktan sonra Shalltear ve diğerleri onları
karşıladı. Doğal olarak Zenberu da oradaydı.
Gondo çok fazla namevti bekliyor olsa da büyülü yaratıkları
görünce istemsizce bir savunma duruşu almıştı. “Hiç kara elf yok,” gerçeğini
duyması zaten ona bir darbe vurmuştu ve artık mırıldanmaları Ainz'in
kulaklarına geliyordu.
Shalltear öne çıktı ve eğildi.
“Ainz-sama. Sizi apar topar rahatsız ettiğim için özür dilerim
anca küçük bir problememiz var.”
“Hanzoların kalanları nerede? Neler oldu?”
“Evet! Bu mağaraya, Aura’nın sizi yönlendirdiği binadaki tünelden
başka birileri girdi. Size söylemediğim için özür dilerim fakat çoktan bazı
Hanzoları incelemeleri için oraya gönderdim.”
Özre gerek yok Shalltear. Yerinde bir karar olmuş. Hanzoların
dönmesini bekleyecek, raporlarını inceleyecek ve ne yapacağımıza karar
vereceğiz. Ardından...”
Bir zamanlar burada kalmış olan cüceye bakmak için durdu. Cüce
olan şeylere dikkat etmiyordu. Onun yerine Zenberu ile neşeli bir muhabbete
girmişti. Dikkatli dinlediğinde konunun Zenberu'yu kurtaran cüce olduğunu
anladı.
Gondo. Böldüğüm için özür dilerim fakat şehre birileri sızmış gibi
görünüyor. Burada güç kullanmak zorunda kalabiliriz. Zamanı geldiğinde umarım
böyle bir kuvveti kullanmak zorunda kaldığımıza dair görgü tanığı olup bizi
savunursun.”
“Elbette. Bu meseleyi bana bırakın. Ancak yine de vereceğiniz
hasarı minimuma indirgeyeceğinizi umuyorum.”
Ainz kafasını salladı. Gelecekteki antlaşmalarını kötü etkileyecek
şeylerden kaçınmaları oldukça doğaldı.
“Shalltear, çevre ne durumda?”
“Aura’nın yaratıklarını çoktan etrafa yaydım... Ne diyorsun Aura?”
“İyi bir fikir. Düşman görünmez olabiliyorsa bile yaratıklarım
onların kokusunu alır.”
“Anladım. O zaman Hanzoların geri gelmesini bekleyeceğiz.”
Bir süre sonra geldiler de.
Raporlarına göre gelen kişiler Quagoalardı. Sayıları yüzü aşkındı.
Gondo bir yandan dinliyordu ve oldukça şoka uğramıştı. Bu basit bir izci
grubundan fazlasıydı. Büyük ihtimalle bir savaş ekibi ya da göç eden bir
kabileydi.
Ainz’in yapabileceği tek bir şey vardı.
“Shalltear. Hepsini yakala. Bunu yapabilir misin?”
“Eğer emriniz buysa.”
“O zaman öyle yapmanı emrediyorum. Onları neden yakalamak
istediğimi anlıyor musun?”
“Onları sorgulamak ve haberlerin etrafa yayılmasını önlemek için.”
Ainz kafasını salladı.
“Doğru. Eğer bir tanesini canlı ele geçirirsek sadece bir tanesini
sorgulayabiliriz. Eğer öyle olursa yanlış bilgi edinebiliriz. Buna ek olarak,
onlar için bir örnek teşkil etmemiz gerekebilir.”
Gondo burada olduğu için Ainz’in bahsedemediği başka bir konu daha
vardı. O da, sadece tek bir tarafın hikayesini duyup ona inanmanın bir hata
olacağıydı. Kim bilir, belki de quagoalarla iş birliği yapmak cücelerle iş
birliği yapmaktan daha iyi olurdu.
“Git o zaman Shalltear. İyi haberlerini bekliyorum.
