Overlord

06 Ocak 2019
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2582 Görüntülenme
Bu bölümü 34 Kişi beğendi.
Cilt 11

Cüce Topraklarının Peşinde -7

“Demek bir namevt... O zaman o bir maske değil? Eh? Namevt mi? Yaşayanlardan nefret edip onları katleden yaratıklar mı?”



“Hey, Ainz-sama’nın dediği doğru. Hiç de yalan söylemiyordu. Ben bir kara elfim ve buraya gelen kertenkeleadam hikayesi de doğru. Ainz-sama seninle tanıştığımdan beri yanımdaydı. Dediğim gibi, yalnız gelmedim.”



“Eh? Kulaklarım beni yanıltıyor sandım. Ama...”



Gondo kendi kendine mırıldandı ve ardından yüzüne kararlı bir ifade oturtmadan önce birkaç kez derin nefes aldı ve sordu:



“Sakın ola ki Majesteleri... Size böyle hitap edebilir miyim? Majesteleri önceden bir kara elf miydi?”



Bu beklenmedik bir soruydu. Doğru cevap büyük ihtimalle insan kökeni olan bir namevtti. Ainz cevap vermeden önce bir süre durdu ve ardından birkaç tahminine göre cevap verdi:



“Hayır, ben doğuştan bir namevtim... Her ne kadar bu terimin doğru olup olmadığını bilmesem de... Eh, korkmana gerek yok. İnsanlar, cüceler ve elfler arasında da iyi ve kötüleri vardır değil mi? Benzer bir şekilde, yaşayanlardan nefret eden namevtlerin olduğu gibi onlarla dostane ilişkiler kurmak isteyenleri de var. Doğal olarak da ben ikinci gruptanım.”



“Ama, ama arkadaş canlısı bir namevt.... Bu merhametli iblisler kadar imkansız bir şey....”



Adam haklı, diye düşündü Aİnz omuz silkerken.



“Öyle mi? Ben karanlığa düşmüş bir melek ve aydınlığa geçmiş bir iblis tanıyorum ama...”



Bahsettiği iblis, Mephistopheles adında, YGGDRASIL’deki bir NPC idi. İyi kişilere tsundere replikler söyleyen ünlü bir karakterdi. Görünüşü korkutucuydu fakat şaşırtıcı bir şekilde arkadaş canlısı ve mantık sahibiydi. Ayrıca düşük seviyelerden yüksek seviyelere kadar herkese görev verebiliyordu, bu yüzden de Kara Oğlak kadar popülerdi neredeyse.



“Böyle şeylerin cidden var olduğunu düşünmek...”



Ainz, şaşıran Gondo’ya omuz silkti.



“İhtiyatlı olmanı anlıyorum. Ancak senden bir şeyi hatırlamanı istiyorum. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. Bırak gitsin, Aura.”



“Emredersiniz Ainz-sama.”



Konuşmanın ortalarında, Gondo’nun Aura’yı tutması değişmişti ve artık Aura Gondo’yu tutar olmuştu.



Gondo, Aura onu bırakınca geriye doğru tökezledi, ancak kaçmadı.



Oldukça mantıklı bir hareket, diye düşündü Ainz. Yanlış bir kararla Gondo kaçmayı tercih edebilirdi. Ancak işin sonu onun için iyi olmazdı. Ancak Gondo, anlaşma yapılacak kalifiyede birine benziyordu.



“O zaman, baştan başlayalım mı? Temkinli olmanı anlıyorum. Ancak sana zarar verme gibi bir niyetimiz yok. Hatta seninle dost olmak istiyoruz.”



Gondo cevap vermedi. Beklendiği gibi hala suratında bir şüphe ile Ainz’e bakıyordu.



“Daha detay vermem gerekirse, ülkemin Cüce Krallığı ile bir dostluk antlaşması imzalamasını istiyorum. Bu sebepten ötürü cüce halkına zarar verme niyetimiz yok.”



“Peki dostluk antlaşmasından kastınız nedir?”

“Kusura bakmayın. Ulusal seviyedeki meseleleri, bir ülkeyi temsil etmeyen biriyle konuşmak sizce de uygun olur mu?”



“Mm. Doğru, ah, şey aynı dediğiniz gibi demek istedim...”



“Endişelenme. İki hitap şeklin de olur. Birinin sözcüklerini düzeltip durmak oldukça yorucu.”



Ainz’in sakin cevabı, Gondo ile karşılaştıklarından beri cüceyi ilk defa buruk bir şekilde gülümsetti.



“Çok teşekkürler Majesteleri. Peki, eğer ki bu kızın... Küçük hanımın sözleri doğruysa, bu şehre geliş sebebiniz dediğiniz gibi mi?”



“Aynen öyle. Ama neden ilk önce bu tünelden çıkmıyoruz, Gondo? Bizimle birlikte gelen kertenkeleadamla konuşmak iyi bir fikir olabilir. Onu daha önce duymuştun değil mi? Ayrıca seninle şu quagoa mevzusunu da konuşmak istiyorum.”



“Hmm...”



Gondo gözlerini kısarak Aura’ya baktı.



Aura, “Ne, ben mi?” dermiş gibi gülümsedi.



“Pekala. Görünüşe göre bu küçük hanım size oldukça güveniyor gibi. Ayrıca sizin de sıradan namevtlerden olmadığınız aşikar.”



Gondo önlerinden yürüdü ve Aura ile Ainz de onu takip etti.



“Doğru, sana bir soru sorabilir miyim?”



“Nedir?” Gondo arkasını dönüp Ainz’e baktı.



“Bu rünik karakterler hakkında ve onları işleyen zanaat hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorum.”



Gondo'nun kaşları birbirine kenetlendi ve çattı.



“Neden rünler hakkında bir şey soruyorsunuz? Bilmenizin size ne faydası olacak?”



Gondo’nun sesindeki hoşnutsuzluk net bir şekilde belliydi.



Şu ana kadar Ainz onunla konuşurken cüceden yayılan kafa karışıklığını ve korkuyu hissedebiliyordu, ancak bir nefret yoktu. Bir başka değişle, Gondo’nun garezinin sebebi bu soruydu. Rünlere dair kötü bir şey mi hatırlamıştı, yoksa cüce olmayanlar ile paylaşılmayacak bir sır mıydı bu?



Ainz tereddüt etti. Sormaya devam etsem mi ki?



Gondo, karşılaştığı ilk cüceydi. Onu kızdırmak bilgece olmazdı. Ancak eğer nefretinin sebebini öğrenebilirse Cüce Krallığı ile antlaşma yaparken faydalı olabilecek bir şey öğrenebilirdi.



Elbette Gondo’nun bu nefreti kişisel değilse...



Ainz soğuk kanlı bir şekilde rünler hakkında bildiklerini açıkladıktan sonra Gondo’yu öldürmek zorunda kalabileceğini düşündü. Bunun sebebi Tabula Smaragdina idi.



İşin doğrusu bu konuda çok fazla bir şey bilmiyordu. Kaç tane karakter olduğunu ve hepsinin farklı bir yazı formu olduğunu biliyordu, o kadar.



Her karakterin bireysel anlamlarını zar zor hatırlıyordu, o yüzden tanımlara bir göz atması gerekiyordu.



Gondo’da büyük biir değişiklik yaşandı.



Olduğu yerde durdu ve döndü.



Yüzünde tamamıyla farklı duygular vardı. Heyecanla dolup taşıyordu.



“Siz... Kimsiniz... Hayır... Büyücü Kral... Yaşı olmayan, sonsuz bir namevt... Kaybolmuş irfan...”



Gondo’nun kendi kendine homurdandığını duyabiliyordu. Sözlerinde hiçbir anlam yoktu. Bilinçsiz bir şekilde verilmiş bir cevaba benziyordu.



Gondo direkt olarak cevap vermediği için harekete geçmeye hazırlanan Aura’ya bir el işareti yaparak onu durdurdu Ainz. Önce düşünmesine izin vermek daha iyi olurdu.



Gondo kendini topladıktan sonra Ainz’i dikkatle inceledi. Tavırlarında hala Ainz’e karşı bir temkin vardı fakat başka duygular onun yerini alıyordu.



“Bunlardan daha fazla rün biliyorum. 50 tane küçük rün, 25 tane orta rün, 10 tane büyük rün ve 5 tane zirve rünü, yani toplamda 90 tane var. Ama çoğu kayboldu ve çok azı kaldı. Tam olarak kaç gizli ve ilahi sınıf rün olduğu sadece birer efsane.”



“Cidden de... Biraz farklılık olabilir ama benim bildiğim rünler buna benziyor. Tanıdık geliyor mu?



Ainz aklında bulunan rünlerden birini yere çizdi.



“Ho! Bu orta rünlerden biri, Lagu.”

(Çevirmen Notu: Lagu, Anglosakson rün alfabesinde “göl” anlamına geliyor.)



Her ne kadar Ainz neden bu kadar fazla olduklarını bilmese de bazılarının Gondo’nun bildikleriyle eşleştiği aşikardı.



“Anladım. Lütfen bu rünler hakkında bahsetmeye devam et.”



Ainz’in asıl bilmek istediği şey bunu onlara kimin öğrettiği ve diğer oyunculara dair bilgilerdi. Ancak bu soruyu bir tarihçiye sorması daha iyi olurdu. Bu süre zarfında da başka igili konularda bilgi toplayacaktı.



“100 yıl kadar önce cüceler rün oyması silahları bu dağların batısındaki bir insan ülkesine, İmparatorluk’a verdi. Ancak o silahların akışı ondan sonra durdu. Bunun sebebi neydi?”



Bİlmek istediği asıl şey 100 yıl önce bir oyuncunun mu öldüğüydü, ama böyle bir bilgiyi aç gözlü gibi sorarsa işleri batırabilirdi. Ainz bu soruyu uzun zamandır düşünüyordu ve kendisi hakkında bir bilgiyi açığa çıkartmadığı için oldukça iyi bir soruydu.



Gondo’nun yüzü karardı. Bir süre durdu ve yürümeye devam etti.



“Bu biraz uzun sürecek. Yürürken konuşalım.”



“Peki.”



Bir süre boyunca tünelde duyulabilen tek sesler üçünün adımlarıydı.



Sessiz olma sebebi büyük ihtimalle kalbindeki bu karamsarlığı yok etmeye çalışması.



“İlk olarak, arkadaşlarım beni rün geliştiricisi olan tanır.”



Bu unvanı kendi kendine mi vermiş?



Gondo Ainz’in cevap vermesini beklemeden devam etti.



“Cücelerin büyülü eşyaları her zaman rünler aracılığı ile yapılmıştır. Ancak 200 yıl kadar önce İblis Tanrılar tarafından saldırıya uğradık ve krallığımızda kalan son kraliyet de onlara karşı savaşmaya gitti. Dış dünyadan gelen teknoloji bize de ulaştı ve bu sebepten dolayı rünlerin modası geçti.”



Gondo çantasından bir kılıç çıkarttı ve Ainz’e verdi. Kılıcın gövdesinde bir rünik karakter vardı.



“Bu Cuern, ‘keskinlik’ anlamına gelen küçük bir rün. Dikkatli bir şekilde oyulduğunda büyülü bir kılıç yaratır. Silahın keskinliğini artırır ve düşmanı daha kolayca yaralar.”



“Bu büyülü silahlar için oldukça basit bir etki değil mi? Bir rünü kazırken gereken süre, rünün eklediği ekstra hasara göre değişiklik gösterir. Ancak düşük sınıf silahlar için çok uzun süre gerekmediğini duydum, doğru muyum?”



“Tam da bu yüzden rünzanaati çağın gerisinde kaldı. Diğer yöntemlere kıyasla rünzanaati ile aynı eşyayı yapmak üç katı uzun sürüyor. Seri üretim perspektifinden bakarsan insanoğlunun yaptığı tılsımlamalarla bile aynı klasmanda değil.”



Gondo derin bir şekilde iç çekti.



“Dış dünyadan gelen üstün teknoloji sağ olsun rün kazıyabilen ründemircilerinin sayısı büyük bir şekilde azaldı. Çünkü herkes büyü kullanıcısı olup tılsımlama yapmanın daha iyi bir yol olduğunu biliyordu.”



Bu da büyük ihtimalle İmparatorluk’taki silah akışının durma sebebiydi. Ainz bu kadarını anlayabiliyordu. Bir başka deyişle, eski gelenekler ve zanaatler yok olmuştu.



Gondo gözlerini kıstı.



“Ama yine de cüce tekniklerimize sırt çevirmek tamamıyla aptallıktı! Ayrıca rünzanaatinin faydaları da var! Mesela, para harcaman gerekmiyor!”



Gondo’nun sesi tüm tünelde yankılandı. Böyle bir yerde öfkelenmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini fark ettikten sonra derin bir iç çekti. Böylece daha sakin bir şekilde konuşabildi.



“Biliyor muydunuz? Tipik tılsımlamalar malzeme konusundan oldukça pahalıya patlıyor.”



Bu doğruydu. Ainz bir keresinde, market fiyatının yarısının sadece gerekli malzemelerden geldiğini duymuştu.



Büyü eşyalarının üretim bedeli oldukça yüksek olsa da bunların fiyatını belirlerken elde edilen kar payı da görmezden gelebilirdi. Bunun sebebi, Büyücü Loncası’nın idari bir ücret kesmemesindendi. Büyük ihtimalle büyücü kullanıcılarının direkt olarak ek ücret olmadan eşyalarını satması ya da müşterilerle direkt pazarlık edebilmesi içindi bu.



Bu sebepten ötürü bir ürünü perakendeciye sattığın zaman fiyatlar fırlıyordu.



“Ancak tam tersi, rün ile güçlendirilmiş eşyalar için neredeyse hiç materyal ücreti yok.”



“Bu harika!”



Ainz birden öne doğru eğildi.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-08-12 12:05:37
Çeviri edit için teşekkürler
Turşu (1552 puan) Üye
2021-10-09 21:17:14
Çeviri için teşekkürler
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-10 19:10:48
Çeviri için teşekkürler
Darksiders78 (24 puan) Üye
2021-06-25 18:48:58
Çeviri için teşekkürler 😘
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-26 20:10:57
Çeviri için teşekkürler
stakr (27 puan) Üye
2021-01-05 22:46:43
elinize sağlık çok güzel olmuş
blade (3267 puan) Üye
2020-10-11 18:31:15
Çeviri ve edit için teşekkürler
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-08 17:52:08
Bölm için teşekkürler.
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-09 09:13:30
Şansını sevem Aimz-sama!
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 19:37:08
ellerinize sağlık
ARS (1843 puan) Üye
2020-04-19 23:41:21
Bölüm için teşekkürler. Şansa tam rünleri bilen birisi gelmiş.
Vampire (369 puan) Üye
2019-11-04 13:54:47
Bölüm için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-09-24 00:52:04
Bu adam dolmuş brom
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-09-24 00:37:53
Bu adam dolmuş brom
Devilman (2387 puan) Üye
2019-01-08 13:16:53
Ainz: sevdim seni gındo
Syke (3572 puan) Üye
2019-01-08 12:11:26
İyi bölümdü