Overlord
Ayaz Ejder Lordu- 14
Hejinmal
boynunu çevirdi ve Efendisinin kararını bekledi.
Hejinmal’in annesini bağışlamasını isteyecek kadar ileri gitmeye
niyeti yoktu. Eğer kurtarılırsa iyi olurdu, ama bunun uğruna hayatını da riske
atmak istemedi. Ondan nefret ettiğinden falan değildi, yalnızca Ejderler
arasındaki aile ilişkisi pek güçlü değildi.
Yuvayı
terk ettikten sonra kendi kardeşleri bile düşmanları olurdu. Ayrıca hazineleri
seven Ejderler için birbirlerinin eşyalarını görünce kapışmak gayet yaygındı.
Özellikle
de yuvalarını terk eden Ejderlerin bir arada yaşaması çok nadirdi. Aşırı güçlü
bir Ejder onları bir araya toplamadığı sürece böyle bir şey asla yaşanmazdı.
Bu
yüzden herkesi dış mihraklara karşı bir araya toplayan babası Olasid’arc bir anormallikti. Hatta ona bilge bile denebilirdi.
“Yapacak
bir şey yok. Anneni sağ bırakmaya çalışacağım.”
“Çok
teşekkür ederim Majesteleri.”
Ağzından
hemen bu övgüler döküldü çünkü ona bu kadar merhamet gösteren bu adamın
sinirini bozmak istemiyordu. Ayrıca eğer annesi sağ kalırsa ileride üzerine
düşecek yük azalabilirdi. Ancak diğer yandan, eğer daha fazla Ejder olsaydı,
kendi nadirliği düşerdi. Eğer onlara bir değeri olduğunu düşündürmek istiyorsa,
onları tatmin etmek için elinden gelen her şeyi yapmalıydı.
“Yine
de Majesteleri biraz fazla... eh. Artık istersen Büyücü Kral veya Ainz’i de kullanabilirsin.”
Bu
bir tuzak mıydı yoksa bir sınav mıydı? Hejinmal hiç endişe etmeden doğru
olduğunu düşündüğü ilk kelimeleri dillendirdi:
“Anlaşıldı,
Majesteleri Büyücü Kral!”
Nasıl
olur da Ainz’in münasip bulduğu seslenme biçimlerini
unutabilirdi?
“Mm,
hadi gidelim.”
“Anlaşıldı!”
Dikkatli
bir biçimde sessizce rahatladı.
Demek
bu bir sınavdı. Eğer dikkatsizlik edip ona saygıda kusur etseydi kesinlikle
bunun cezasını çekerdi. Öldürülüp iç organları çıkarılabilirdi.
Eğer
Hejinmal’in kalbine kazıdığı bir şey varsa o, asla
kibirli olmaması gerektiğiydi.
Kısa
süre sonra hedeflerinin kapısına ulaştılar.
Açılmak
için bir Ejderin gücüne ihtiyaç duyan bir çift kapı vardı. Görünüşe göre
Cüceler de girip çıkmak için benzer ufak kapılar kullanıyorlardı. Koca kapılar
yalnızca kutlamalar için falan kullanılırdı.
Hejinmal
sırtındaki Efendisini düşürmemeye dikkat ederek omzuyla kapıya baskı uyguladı
ve kapıları iteleyerek açtı.
Babası
Olasird’arc’ı Altın Tahta
oturmuş hâlde gördü. Annesi Kilystran ve diğer iki metresi Munuinia ve
Mianatalon da oradaydı.
Üç
çift şaşkın göz Hejinmal’i süzdü. Bir çift de başka bir
yere, sırtındaki kişilere bakıyordu. O son göz çifti annesi Kilystran’a aitti.
Kimse
konuşmadan evvel Hejinmal bağırdı:
“Sırtımda
oturan kişi Büyücü Kral Ainz Ooal Gown’dur! Kendisi bu
topraklara ve biz Ejderlere hükmeden kraldır!”
Açıkçası
kendisi Kara Elf Aura’nın hizmetkârıydı. Ancak onlara
bu şekilde anlatmak daha kolay olurdu ve bu duyuruyu gerekli izni aldıktan
sonra yapmıştı.
Kelimeler
sönüp giderken odayı sessizlik kapladı. Diğer Ejderlerin, Hejinmal’in sözlerini işlemesi biraz zaman aldı.
“Sen
delirdin mi seni ufak delikanlı?!”
Babası
aniden sinirden kudurdu.
Bu
gayet doğaldı. Babası bu toprakların lorduydu. ─Hayır. Eski lord idi. Bu yüzden bu onun için
gayet doğal bir tepkiydi.
Oturduğu
yerden kalktı ve ona doğrudan saldırıya geçmesini sağlayan bir dövüş duruşuna
geçti.
Hiiiieee!
Açıkçası
çok korkutucuydu.
Kendisi
ve Olasird’arc arasında kıyaslama yapılacak olursa,
babasının daha güçlü olduğuna şüphe yoktu. Bu yalnızca güç ve sertlik konusu
değildi, ayrıca aralarında çok büyük bir tecrübe farkı da vardı. Ayrıca Olasird’arc’ın bedeni de Hejinmal’inkine kıyasla daha zayıf ve sıradandı.
Bunlara
bakıldıktan sonra Hejinmal’in hiçbir kazanma şansı
olmadığı kesindi.
Ancak
bu duyuruyu yapmaktan başka şansı yoktu. Hejinmal’in
kitaplarına göre hiçbir takipçi, Efendisine kendisini tanıttırmazdı.
Bu
yüzden gizli gizli babasına yüzünde “bu benim fikrim
değildi” dermiş gibi bir ifadeyle baktı. Ancak tamamen görmezden gelindi. Kızgın
bakışlar yalnızca Hejinmal’e odaklanmıştı. Ejderlerin
en güçlü ırk olduğuna inanan babasının gözünde Efendisi ve Cüceler bakılmaya
bile değmezlerdi.
“─Ejderlerin
Kralı. Canın karşısında bana boyun eğecek misin?”
“Sen
neler saçmalıyorsun lan seni İskelet?!”
O nasıl bir İskelet
olabilir!
Hejinmal içten içe inledi.
Efendisinin
giydiği hediyeleri almadığı için kesinlikle bir kızgınlık vardı. Belki de o
kadar kızgındı ki fark etmemişti.
Eğer onu kışkırtmasaydım
işler bu hâle gelmezdi belki?..
Hayır,
bu imkânsızdı. Hatta daha bile kötü olabilirdi. Hejinmal’in
zihninde hayaller dönüp dolaşırken, babasının yüzünde şaşkın bir ifade belirdi.
“...Hayır,
dur. Giydiğin bu kıyafetler de ne?”
Belki
de biraz sakinleştikten sonra Ejder burnu çalışmaya başlamıştı.
Hejinmal
bunun çok kötü olduğunu düşündü ve yardım için çevresine bakındı. Ancak
metreslerin yüzlerinde de aynı heyecanlı ifade vardı, gözlerinin önündeki
hazine için hayvanımsı bir açlık duyuyorlardı. Yalnızca annesi gizlice buradan
çıkmaya çalışıyordu, fakat onun da oğluna yardım etmeye niyeti yoktu.
“İlk
kez böyle bir hazine görüyorum. Eğer ahmaklığını affetmemi istiyorsan, o hâlde
bana kıyafetlerini sun, İskelet.”
“Umu...
Ahmaklarla uğraşmak gerçekten çok yorucu.”
Soğuk
bir ses çınladı.
Babasının
içgüdüleri neden ona Ölümün onu beklediğini söylemiyordu? Şu an Ejder para
tutkusu aktif olmalıydı.
“Seni
salak! Az önce hayatta kalmak için son şansını da bir kenara attın! Hayır, seni
öldürmeliydim─”
“[Kalp
Kavrama].”
Ve
böylece babasının bedeni güçsüz bir şekilde yere düştü.
Tüm
gözler en güçlü Ejderin bedenine odaklandı.
Hiç
hareket etmediğinden uyuyormuş gibi görünüyordu. Ancak durum tabii ki öyle
değildi.
Oda
bir anda buz kesti ve Yüce Varlık konuştu.
“Son
sözlerine hiç ilgim yoktu. Hejinmal, söyle bakalım, annen hangisi? Ona merhamet
edeceğim ve canını bağışlayacağım. Diğerlerine gelince, onları da ayırdıktan
sonra çeşitli işlerde kullanabileceğimize eminim.”
“Benim!”
“Benim!”
“Benim!”
Aynı
anda üç ses birden yankılandı. Bir anlığına Hejinmal’in
de “Benim!” diyesi geldi.
“...Bu
da ne? Seni doğuran, yetiştiren ve ilgilenen üç farklı annen olduğunu söyleme
sakın?”
Hejinmal
onunla kan bağı olmayan iki Ejdere baktı.
İkisi
de korkudan donup kalmıştı.
Gözleri
dehşetle kapanmıştı. En güçlü Ejder karşılarında bir anda öldürüldüğünden bu da
gayet doğaldı.
Savaşmak
veya kaçmak üzerine kafa yormamışlardı. Kendilerine sunulan tek hayatta kalma
fırsatına tutunmuşlardı. Tıpkı kendisi gibi onlar da yaşamak için en doğru
kararı vermişlerdi.
Gözlerinde
yaşlarla Hejinmal’e bakarlarken kendilerini ona
sevdirmeye çalışıyorlardı. Eğer “Hayır, yalnızca tek
bir annem var” derse nasıl tepki verirlerdi? Mutlak efendisi diğer ikisini kesinlikle hiç
endişelenmeden gebertirdi.
Şu an
diğer iki Ejderin hayatı Hejinmal’in ellerindeydi.
Ancak bundan hiç hoşlanmıyordu. Hissettiği tek şey kendisiyle aynı durumdakiler
için duyduğu sempatiydi. Aynı anda uzun zamandır “annelerini” kendisine borçlu bırakmayı planlıyordu.
“Tıpkı
dediğiniz gibi, majesteleri. Üç tane annem var!”
“Öyle
mi? Ne kadar yazık. Ancak söz sözdür. Pekâlâ, onları sağ bırakacağım. Fakat
yalnızca tek bir Ejder cesedi mi var? Ejderler çok işe yararlar. Bir tane
yeterli olmayacak gibi görünüyor... Ne kadar yazık.”
Etrafa
bakındıktan sonra üç metres de Ainz’in önünde biat
ettiler.
“Burayı
terk edin ve bütün Ejderleri toplayın. Ardından onlara artık benim emrim
altında olduklarını söyleyin. ...Eğer bunu kabullenmeyen olursa, onlarla bizzat
ilgileneceğim. Şimdi gidin.”
Metresler
son hızda harekete geçtiler. Bu ya izleyenleri şaşırtacak ya da korkudan ağzını
açtırmayacak bir hızdı.
Hejinmal
bir anlığına bile kaçmaya çalışacaklarını düşünmedi. Bu yüce büyücünün
karşısında kaçma ihtimalleri neredeyse sıfırdı. Onlar da bunu fark etmiş
olmalıydı. Hayır, Hejinmal için kaçsalar da bir şey fark etmezdi. Sonuçta
kaçsalardı bile Büyücü Kral’ın onları nasıl bulup
ilgileneceğini biliyordu.
Tak. Biri hafifçe Hejinmal’in kafasına
vurdu. Arkasına döndüğünde Efendisinin gözleri ona bakıyordu.
“Senin
için bir emrim daha var. Bu çok önemli bir emir. Bütün Cüce kitaplarını topla,
hatta bitmemiş olanları bile. Odanın dışındaki kitapları da topla ve hepsini
bana getir.”
“Evet!
Anlaşıldı! Hemen getiriyorum!”
İkisini
gergince indirdikten sonra Hejinmal tüm gücüyle koştu.
***
