Overlord
Ayaz Ejder Lordu- 23
“Mm,
hıhı. Güzel olduğu kesin. Fakat benim gibi eski kafalı birine biraz yavan
geliyor.”
“Ağzınızı
şarapla ıslatmanız gerek çünkü.”
“Ne?
Bir deneyeyim... Ohoh! İnanılmaz! Lezzeti tam kıvamında!”
“Şarap
da çok iyi. Acaba benim karım da bundan yapabilir mi?”
“Görünüşe
göre Büyü Krallığı bize bir süre yemek yollayacak. Onları da yiyeceğiz desene.”
“Ben
şaraplarını yeğlerim. Bu Büyü Krallığı’ndan, değil mi?
Ödemeye hazırlansan iyi olur!”
Yerken
bağıra bağıra konuştular. Ardından─
“Bu
rün demircilerini kıskanıyorum. Ne zaman isterlerse böyle şeyler yiyebiliyorlar
mı?”
“Bu
şeyler baya pahalı olmalı, değil mi?”
“Öyle
görünmüyor, değil mi?” İnsan ülkelerine bak, sebzeler
hep ucuz. Aynısı Büyü Krallığı için de geçerli olabilir.”
“Mm,
biraz şanslılar. Ve henüz azıcık yedim, ama bana mı geliyor yoksa Büyü Krallığı’nın şarabı çok mu iyi?”
“Umu.
Ben yalnızca bir yudum aldım. Ahhhh, lezizdi. Yine de üzüm şarabı güzel; ama
fazla güçlü değil.”
“Büyü
Krallığı’nı ziyaret etmek için bir sebebimiz yok mu?”
İki
ülkenin vatandaşlarının ülkeler arasında rahat rahat seyahat edebileceğini
planladıklarını söylediler.”
Hop,
hop. Buradaki herkes baya kıdemli, ama böyle şeyleri söylemeden evvel biraz
daha dikkatli olman gerekmiyor mu?”
“Yok
ya, zaten halka duyuracaklar zaten. Gelecekte bu ülke bir sürü yerde aktif
olacak ve bu sayede bir dedikodu, ama Kraliyet Başkentini geri aldığımızı
söylüyorlar.”
“Dedikodulara
göre Kraliyet Başkenti bir Ejder yuvasıymış. Büyü Krallığı gerçekten müthiş.”
Ainz
doğal olarak bu sözleri duydu.
Bunlar
doğrudan Ainz’e yapılan övgülerden ziyade, Büyü
Krallığı hakkında iyileşen görüşlerini gösteriyordu. Bu muhtemelen gelecekte de
dost olmaya devam edeceklerini gösteriyordu.
Ainz
tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi ve yeniden Gondo’ya
döndü.
“Gidip
onlarla konuş Gondo. Ben bir süre dönmeyebilirim.”
“Demek
öyle. ...O hâlde madenlerdeki o çocuklarla konuşacağım.”
Gondo
gözünde kötücül bir bakışla bir Cüceye bakıyordu.
“Peki
ya siz ne yapacaksınız Majesteleri?”
“...Ülkemden
bir ulak geldi. Onunla buluşmam gerek. Sonra görüşürüz.”
Ainz
elveda dermişçesine elini kaldırdı ve yürüdü.
Esasen
geniş, ferah odanın köşesinde duruyordu. Kapıyı açıp çıktı ve misafir ağırlama
odasına gitti.
Burası
oldukça lüks döşenmiş bir odaydı. İçinde masalar, sandalyeler, dolaplar falan
vardı. Odada Demiurge duruyordu.
“Sana
bu kadar yol teptirdiğim için özür dilerim.”
“Hiç
de bile. Siz neredeyseniz ben de oraya gitmeliyim Ainz-sama.”
Ainz
odada dolaştı ve bir sandalyeye oturdu. Ardından Demiurge’tan
da oturmasını istedi.
“...Raporları
okudum. Burada çalışıyorum, bu yüzden senden onları dillendirmek yerine yazmanı
istediğim için özür dilerim.”
Bahsedilen
raporlar, Demiurge’ün Kutsal Krallık’taki
hazırlıklarını ve aktivitelerini detaylı biçimde anlatıyordu. Tabii ki bunları
Demiurge’ün kendisinden duyarsa, bu Ainz’in gizliliğini zedeleyebilirdi. Bu da göz önünde bulundurulmuştu.
“Yine
de beklediğimden iyi bir iş çıkardın Demiurge. Başarıların yalnızca olağanüstü
olarak tanımlanabilir.”
“Çok
teşekkür ederim Ainz-sama.”
Demiurge
eğildi.
“Yine
de size denk olmayı rüyamda bile göremem Ainz-sama... Cücelerin kalbini
başarıyla ele geçirdiniz.”
Ainz,
Kraliyet Başkentini geri alışını veya rün demircilerini işe alışını kast
ettiğini düşündü. Ancak gerçekten bundan mı bahsediyordu?
“Hımm.
Demek çoktan anladın Demiurge. Sence Cüceler anlamış mıdır?”
“Anlamaktan
ziyade, başka seçeneklerinin olmadığını düşünüyorum.”
Neden
burada başka kimse yoktu? Eğer biri olsaydı her zamanki taktiğini
kullanabilirdi. Ainz, Demiurge’ü detaylıca çalışmıştı,
yüzünde bir gülümseme fark etti.
...Bu kadar komik olan
ne?!
Demiurge’ün gülümsemesi, Ainz’in olmayan
karnını ağrıtıyordu. Albedo’nun gülümsemesi de bunun
kadar korkunçtu. Numarasını görmüş olabilme ihtimali bile olmayan kalbini küt
küt attırıyordu.
“E-Eğer
Cüceler anladıysa, sence ne yapmalıyım?”
“Bunun
büyük bir sorun olacağından şüpheliyim. Sonuçta rün demircilerinin elveda
partisine yemekleri siz tedarik ettiniz. Bu sayede Cücelerin diyeceği her şeye
omuz silkebilirsiniz.”
...Neden bahsediyor bu?
“Bunun
önemli olmadığına güveniyorum o hâlde.”
Artık
Demiurge’ü yemleme çalışmaları başarısız olduğundan,
Ainz bu mevzuyu burada bırakmaya karar verdi. Onun gibi zeki birine fazla soru
sormak çok tehlikeliydi.
“O
hâlde İmparatorluğu kulluğumuz altına alma işi nasıl gidiyor?”
“Evet.
Albedo ve ben mevzuyu görüştük ve bir taslak çıkardık. Ardından sizin taslağa
göz atmanızı ve görüşlerinizi bildirmenizi istiyoruz.”
Eğer
Demiurge ve Albedo taslağı birlikte hazırladıysa, o zaman benim karışmama gerek
yok diye düşündü Ainz ama bunu dillendirmedi.
“...İmparatorluğa
yeterince pay verdiniz mi? Komşu ülkelerin İmparatorluğa bakıp “Büyü Krallığı’nın tebaası
olduğumuzda hayat güzel olacak” diye düşünmesini
sağlayacak kadar verdik.
“İyi
olacak.”
Ainz
içten içe “Evet” diye
mırıldandı. O hâlde taslağa bakmadan onaylayabilirdi.
“Yine
de Cüce Krallığı ve İmparatorluk konusundaki başarılarınız gerçekten nefes
kesici. “Anlaşılmaz Bilgelik” deyimi
sizi tanımlamak için çıkarılmış sanki Ainz-sama.”
“Hiç
de bile. Senin de bunları kolayca başarabileceğine eminim Demiurge.”
Demiurge
nadir bir ifadeye büründü ─ acı acı gülümsüyordu.
Ardından başını salladı.
“Kesinlikle,
eğer hepsi buysa. Yine de Büyü Krallığı’nın geleceğinin
ne kadarını planladınız?”
Yarını bile planlamadım. Ama tabii ki böyle diyemezdi.
Ainz
nasıl bir cevap bir hükümdâra yakışırdı diye düşündü. Ardından YGGDRASIL’deki lonca adını hatırladı.
Adı
Milenyum Krallığı’ydı.
Keşke Büyü Krallığı da
gerçekten bin yıl ayakta kalabilse.
Belki de bu düşünceden ötürü olacaktı ki aklına tanıdık bir anı geldi.
Loncanın
sembolü neden turnaydı bilmiyordu ve Ainz de bunu Yamaiko’ya
sormuştu. Ardından Yamaiko ona, turnaların mitolojide bin yıl boyunca
yaşadıklarını söylemişti. Buna benzer şekilde kaplumbağalar da─
“─On
bin yılını.”
Ainz
ağzından bu kelimeler kaçarken suratını astı. Kazara fazla bir rakam vermişti.
Ainz çabucak Demiurge’a bakıp kendini düzeltmeye
niyetliyken, artık bunun için çok geç olduğunu fark etti.
“B-Bu
kadar ilerisini planlamanız...”
Demiurge’un gözleri fal taşı gibi açıldı ve mücevhere benzeyen göz
bebekleri daha da parladı.
Bu çok kötü.
“Şaka
yap-”
“─Namevtleri
etrafa salmanız falan da kesinlikle diğer ulusların askerlerimizi tehlikeli
birlikler olarak görmemelerini sağlamak için olmalı Ainz-sama. Bu kesinlikle
olaylara bu kadar geniş açıdan bakan biri için en doğru hareket. Ne kadar
korkutucusunuz...”
Ainz
neler dediğini hiç bilmiyordu, ama bildiği tek şey şu an yapabileceği bir şey
olduğuydu. “Aferin Demiurge. Planlarımı tamamen yerine
getirdin, senden de bu beklenirdi.” Ancak bu taktiği sürekli kullanmazdı.
Bu yüzden bu sefer diyeceği şey ─
“Fufufu,
henüz o kadar ilerisini düşünmedim Demiurge.”
“Demek
öyle. Anlaşıldı. Bu mevzuyu kalbime kazıyacağım.”
Demiurge’un nazik gülümsemesini görünce, Ainz’in
kalbinden soğuk terler aktı.
Ha? Ne? Neler oluyor?
...Pek emin değilim, ama artık çok daha kırılgan bir durumda mıyım?
Ancak
Ainz buna dair hiçbir çözüm düşünmemişti. Bu yüzden mevzuyu sahte bir
gülümsemeyle geçiştirmeliydi.
“Fufufu...
Bu işi sana bırakıyorum Demiurge.”
“Fufufu...
Anlaşıldı, Ainz-sama.”
Buna
karşılık Demiurge’ün gülümsemesi hiç olmadığı kadar
parlaktı.
Ağlamak
istediği hâlde Ainz kendine geldi ve titrek bir sesle soru sordu.
“...O
hâlde Demiurge. Gönderdiğin rapor konusunda... Sence ne zaman gerçekleşecek bu?”
“Güz
mevsiminde başlayacak, fakat size kışa kadar sıkıntı çıkaracağım Ainz-sama.
Başlangıcı iyi olmalı fakat karşı taraf da harekete geçince, onları manipüle
etsek bile bazı aksaklıklar çıkabilir.”
“Bu
planı sen yaptın Demiurge. İşleri sana rahatlıkla emanet edebilirim.”
“Çok
teşekkür ederim Ainz-sama! İmparatorluğun tebaalaştırılması konusuna gelince─”
“─Detayları
geri döndüğümde dinleyeceğim. Öncelikle bana planın bir kopyasını verebilir
misin?”
“Anlaşıldı!”
“...O
hâlde bu projenin nasıl ilerleyeceğini merak ediyorum, Demiurge.”
