Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

04 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1388 Görüntülenme
Bu bölümü 26 Kişi beğendi.
Cilt 2

Takatsuki Makoto'nun Yeniden Bir Araya Gelmesi

“Hah!” 

Ben –Sasaki Aya– uyandım.

“Eh?” 

Ölmemiş miydim?

Vücuduma baktım.

Büyük bir yara yoktu.

Vücudumun parçalandığını hatırlasam da.

Etrafa baktım.

Burası, sevdiğim şelalenin arkasındaki boşluktu.

İnin çıkışında olan yerdi.

“Anne-sama! Millet!” 

İnin içine doğru koştum.

Bu bir rüyaydı! Herkes yaşıyordu!

Durum böyle olmalıydı!

İnin girişini koruyan tanıdık büyük kaya içeriden yok edilmişti.

Normalde çok canlı olan iç kısım şimdi sessizdi ve kimse yoktu.

“Sağuk…” 

Bu her zamanki ev değildi.

Bu, kabus ile aynıydı.

Bu bir rüya değildi…

“Uh…uh…wuuu…” 

Gözyaşlarım taşıyordu.

Herkesin son anları gözlerimde yanıp kül oldu.

O içi boş gözler.

Kanlı Anne-sama.

Neden… böyle bir şey yaptı…

Lamiaların ininde sadece Lamiaların girmesine izin veren bir büyü vardı.

Bu yüzden düşmanlar girmez - birisi onlara ihanet etmediği sürece.

Abla-sama — hayır, o Kaltak.

Kardeşlerim, Anne-sama, ablalarım…

Nedenini bilmiyorum ama yaşıyordum.

O zaman, düşmanı yenecektim.

O zamana kadar ölmemeliydim.

Ondan sonra canavarları avladım. Avlandım, avlandım, avlandım, avlandım ve avlanmaya devam ettim.

Özellikle harpyleri.

Onları tamamen eziyordum, o patronun çıkıp çıkmayacağını merak ediyordum, ama uçtuklarında onları yakalamak zordu.

Beni gördükleri anda kaçmaya başlıyorlardı.

Lanet olsun!

Uyuduğum yer hiç kimsenin olmadığı Lamia iniydi.

Kapı yok edilmişti, bu yüzden eskisi kadar güvenli değildi, ama başka bir yer bilmiyordum.

Hainin geri döneceğini düşünmüştüm, ama kendini göstermedi.

Nereye gitti?

Belki de çoktan toz olmuştu.

Ama hayatta olması ihtimaline karşı…

Onu öldürecektim.

Hainleri ve harpylerin patronunu öldürmek benim hayat amacımdı.

Ama ben o kadar güçlü değildim.

Şimdi bunu düşünürken aklıma gelmişti, Anne-sama şöyle demişti: “Daha güçlü olmak istiyorsanız insanları yiyin. Tanrılar tarafından kutsanmış güçlü güçlere sahipler. Yüksek mana ile bir insan yerseniz daha güçlü olabilirsiniz. Aynı benim gibi.”

Şu anki harpylerin patronunu yenemezdim.

Daha güçlü olmalıydım…

Yöntemlerimi seçemiyordum.

◇◇

Bir süre yalnız savaşmaya devam ettim.

Bir gün…

Yeraltı gölünden büyük bir ses geldiğini duydum.

Aceleyle inimden çıktım.

Bir düşmanın saldırdığını düşünmüştüm, ama öyle görünmüyordu.

Canavarlar toplanıyordu.

Onlar… İnsanlar mı?

Ablalarımın bahsettiği maceracılar mı bunlar?

İki insan vardı.

Parlak kırmızı saçlı kız ve gri kıyafetleri ile siyah saçlı bir çocuk vardı

Kız büyücü olmalıydı, sonuçta bir asası vardı.

Çocuk neydi? Hafif bir zırhı ve bir hançeri vardı.

Hırsız mıydı?

Mana, kız büyücüden taşıyordu.

Güçlü bir yaşam gücü hissedebiliyordum.

(Ona saldırırsam... onu yersem,belki daha güçlü olabilirim?) 

Ama ondan önce, nefret ettiğim harpyler vardı.

Önce bunlarla ilgileneceğim! 

Harpyleri ezerken bu ikisini gözlemledim.

Eğer karşılaştırmam gerekirse ezici bir üstünlükle daha güçlü olanı büyücü kızdı.

Çocuğun buradaki goblinlerinkine benzer bir yaşam gücü vardı.

İlk başta böyle düşündüm.

Ama…

(Hayır… Şüpheli olan çocuktu.) 

Onlarca canavarla çevrilmişlerdi.

Kız büyücü çaresizce büyüye yoğunlaşmaya çalışıyordu ve çığlıkları yükselirken deniz yılanını ve araknelerin ağlarını atlatmaya çalışıyordu.

Öte yandan, bir hançer tutan çocuk…

(Sırtında gözleri mi vardı?) 

Minimum hareketlerle arkadan gelen harpylerin saldırılarından kaçınıyordu.

Etrafında sudan atlayan deniz yılanından kaçıyordu.

Arakne ağlarını ustaca kesiyordu.

Çok fazla fiziksel gücü varmış gibi görünmese de tüm saldırılarla, dans ediyormuş gibi dikkatli bir şekilde başa çıkıyordu.

(Dahası, onun bu sakinliği neydi?) 

Burada canını ortaya koyarak savaşsa da canavarlardan ucu ucuna kaçarken yanağı çizildi.

Sanki ‘güzel, bu biraz baş belası olacak gibi’, diyordu.

(Şüpheli olan şu ki siyah saçlı çocuk... Önce onu avlamalıyım.) 

Konsantrasyonumu arttırdım.

Yine de yanağını tırmalama hareketi…

Daha önce görmüşüm gibi hissediyorum ama hatırlayamıyordum.

◇◇

– Makoto’nun Bakış Açısı–

“Kahretsin, sayıları azalmıyor.” (Makoto)

“[Düşen Meteor]!” (Lucy)

Lucy'nin yaptığı büyü devasa bir su sıçramasına yol açtı.

Bu şimdiye kadar 7. büyü atışıydı.

Birkaç canavarı haklamıştı, ama hala onlardan bir sürü vardı.

“İyi misin Lucy?” (Makoto)

“Evet, manam hala iyi durumda.” (Lucy)

Her zamanki gibi sınırsız, Hükümdar Büyücü.

Ancak konsantrasyonu çoktan sınırındaydı.

“Lucy, bir süre büyü kullanma. Kaçınmaya devam edeceğim.” (Makoto)

“A-Anladım…” (Lucy)

Lucy kolunu belimin etrafına sararken sarsıldı.

Etrafa bakıyordum.

Etrafımızda 50'den fazla canavar vardı.

Canavarların çoğu düşük veya orta sınıftı.

Dikkat etmem gereken 2 tanesi vardı.

Bunlardan biri dev timsah görünümlü canavardı.

Kral Timsah.

Loncada bu konuda hakkında bilgi vardı.

Görünüşe göre yeraltı gölünün hükümdarıydı.

Sadece şu anda bizimle ilgilenmiyor gibi görünüyordu ve orklara ve goblinlere de saldırıyordu.

Bu yüzden endişelenmiyordum.

Sorun diğeriydi.

Bu arada fark ettiğim zaman, meydan savaşında tek bir tane Lamia vardı.

(Lamiaların normalde gruplar halinde hareket ettiğini duymuştum…) 

Bu Lamia tek başına hareket ediyordu. 

Bir bakışta, harpyler ve arakneler ile savaşıyor gibi görünüyordu ve bize karşı hiçbir ilgisi yoktu, ama…

(Bizi hedefliyordu…) (Makoto)

Tespit becerimin uyarısı uzun zamandır alarmdaydı.

(Dahası, o çılgınca güçlüydü.) (Makoto)

Lamialar Orta Sınıf idi.

Ama bu tek vuruşla orkları eziyordu ve harpylerin kanatlarını sanki kağıtmış gibi parçalıyordu.

Ya da daha çok, harpyler o Lamiayı görünce kaçıyorlardı.

Ancak bu noktada şanslıyız, ama bu Lamia çok daha endişe vericiydi…

Ruh Büyüsü’nü kullandığımdan bu yana 10 dakika geçti.

Büyük bir büyü kullanmak ve canavarlarla uğraşmak istiyordum, ama…

(Lamianın bize yöneldiği bir durumda, büyü kullanmak istemiyorum.)

Bir açıklık yaratacaktı.

Mümkünse dikkatini dağıtmak istiyordum.

“Lucy.” (Makoto)

“Haah, haaah… Ne?” (Lucy)

“Yok, yok bir şey.” (Makoto)

Ona bu Lamiaya dikkat etmesini söyleyecektim, ama zaman kaybedecek vakti yoktu.

Bununla ben başa çıkacaktım.

Bilerek sırtımı Lamiaya döndüm.

360 derecelik bir görüşüm vardı, bu yüzden Lamiayı gözümün önünden ayırmamış oldum.

(Yemi yiyecek miydi?) (Makoto)

Sırtım bir süre Lamiaya yönelmişken çevredeki canavarların saldırılarından kaçındım.

O anı bir hançerle bekliyordum.

(İşte geldi!) (Makoto)

Lamia bize yaklaşarak mesafeyi kapattı.

(Hızlı!) (Makoto)

Döndüğüm anda hançerimi salladım, ama acıyla havayı kestim.

[Su Büyüsü: Buz İğnesi]!

Asıl amacımı gerçekleştirmiştim, kör edici büyümü yaptım.

Lamianın hemen karşısında buz iğneleri oluştu ve ona doğru vurdu.

(Bundan kaçındı mı?!) (Makoto)

Bu büyüden kaçınan birini ilk defa görmüştüm.

“Lanet olsun!” (Makoto)

Bu biraz kötü oldu.

Yakın dövüşte tamamen kötüydüm.

Lamianın gözleriyle yakın mesafede buluştuk.

(Ne güzel bir canavar.) (Makoto)

Yersiz bir izlenim bırakırken duruşumu Lucy’i korumak için ayarladım.

Ama hiç saldırmıyordu.

Önümdeki canavar, sanki şaşırmış gibi gözlerini tamamen açmıştı.

“Takatsuki-kun…?” 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Madara4Sama (10 puan) Üye
2022-02-23 13:28:51
Işte bu bw
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-01-17 18:33:30
aha harem +1 :D
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-02 00:59:18
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
İbocan42 (61 puan) Üye
2020-06-12 21:58:38
Yoksa harem +1 mi
Karafon (1269 puan) Üye
2020-05-31 07:55:43
Acaba unded mi oldu bu kız nasıl dirildi
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-04 22:28:48
Bölüm için teşekkürler! Arakne:
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-04 17:24:49
Tamam önceki bölümlerde yazar için dediklerimi geri alıyorum.
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-04 22:29:12
@DeliDana, Seri şekilde geri vites .d
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-02 01:00:04
@DeliDana, Ani bir U dönüşü 😂