Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

15 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1146 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 4

Takatsuki Makoto, Prenses Noel'in Son Konuşmasını Dinliyor

Prenses Noel bana biraz soğuk gözlerle bakıyordu.

“Kahraman Makoto-sama, Kurtarıcı-sama'nın efsanesini mi taklit ediyorsun?” (Noel)

“He?” (Makoto)

Aniden garip bir şey söylemişti.

“Kurtarıcı-sama’nın efsanesi mi?” (Makoto)

“… Bilmiyor musun? Ünlü bir hikaye olmasına rağmen.” (Noel)

Prenses Noel anlattı.

Büyük İblis Efendisi’ni yenen ve 1000 yıl önce dünyaya barış getiren Kurtarıcı Abel.

Bu efsanevi kahraman Abel, hayatta kalan insanları bir araya getirmişti ve Güneş Dağlık Ülkesi’ni kurmuştu.

Bu Kurtuluş Dönemi'nin 0. yılı olacaktı.

Dağlık halkı Abel'in Kralı olmasını istemişti.

Fakat Kurtarıcı Abel, 'beni bekleyen biri var' demişti ve gitmişti.

Bundan sonra kimse onu görmemişti.

Efsane buydu.

“… Bilmiyordum.” (Makoto)

Aah, öyle miydi?

Bunu taklit ederek soğuk davranmaya çalıştığımı düşünüyordu.

Kulağa saçma geliyordu.

Noel-sama'nın bana neden soğuk baktığını anlayabiliyordum.

“Yani gerçekten bilmiyordun.” (Noel)

Soğuk ifadesi normale döndü.

“Makoto-sama, bu hikayeden nefret ediyorum! Onu taklit ediyorsan kızmam gerektiğini düşündüm.” (Noel)

Ellerini beline koydu ve yanaklarını şişirdi.

İfadeleri gerçekten aşırıydı.

“Neden nefret ediyorsun?” (Makoto)

“Çünkü bilirsin…” (Noel)

Noel-sama gözlerini somurtuyormuş gibi çevirdi.

“Kurtarıcı Abel-sama, Kutsal Bakire Anna-sama gibi muhteşem bir kız arkadaşa sahipti, biliyor musun? Yine de 'Beni bekleyen biri var' dedi. Diğer kızlar için bu acı verici, değil mi?!” (Noel)

“Aah.” (Makoto)

Anladım.

Bir noktada haklıydı.

Kurtarıcı-sama'nın hayatında başka bir kız vardı, ha.

“Tarih kitaplarında Kurtarıcı Abel-sama'nın yaşlı bir annesinin olduğu ve kalan yıllarını mütevazi bir şekilde geçirdiği belirtilmektedir.” (Noel)

“Hah, öyle mi?” (Makoto)

“Yaratılan dipnot bu muydu?” (Noel)

“He?” (Makoto)

Uydurulmuş bir şey miydi?

“Ne de olsa Kurtarıcı-sama'ya ne olduğu tamamen bilinmiyor. Bu yüzden akla yatkın bir sonuç çıkarmak zorundaydılar. İlk hükümdar Anna-sama, sevgilisinin başka bir kadın tarafından alınmasını kesinlikle kabul edemez!” (Noel)

“Kulağa sıkıntılı geliyor…” (Makoto)

Dağlık ülkesi kurulduğu günden bu yana sıkıntı yaşıyordu, ha.

“Büyük Bilge-sama daha detaylı bilmiyor mu?” (Makoto)

Ne de olsa gruplarının bir parçasıydı.

“Büyük Bilge, Kurtarıcı-sama kaybolduktan sonra ne olduğunu bilmediğini söyledi…” (Noel)

“Anlıyorum…” (Makoto)

Yine de kesinlikle bildiğini hissediyordum.

Bir şey mi olmuştu?

“Bu nedenle, Kurtarıcı-sama ile aynı Işık Kahramanı Becerisi’ne sahip Ryosuke-sama'nın soyu, Dağlık kraliyet ailesine kesinlikle gereklidir. Ne de olsa beceriler aynı soydan geldiklerinde daha sık görülür.” (Noel)

“Sonuçta, Işık Kahramanı Becerisi’nin sahibi 1000 yıldır ortaya çıkmadı.” (Makoto)

“Evet... Dağlık krallığında ciddi bir yara.” (Noel)

“Sakurai-kun gibi bir diğer dünyalı, ancak 1000 yıl sonra ortaya çıktı…” (Makoto)

İç çektim.

Her halükarda Beceriler geldikleri soylardan mı kararlaştırılıyordu?

Prenses Sofia ve Prens Leonard gibi kraliyet ailesindekilerin güçlü Becerileri vardı.

Bu sayede Sakurai-kun'un 20 karısı vardı.

Bu… bir harem olarak düşünülebilirdi.

Oh, dans partneri tekrar değişmişti.

O kaç numara, merak ediyordum.

(Fakat taht sırası Prenses Noel’de, yani… ondan sonraki Prenses Noel’in çocuğu olacak, değil mi?) (Makoto)

Sonunda Prenses Noel'e baktım.

Sakurai-kun'un… bu düzgün ve temiz Prenses Noel ile de… birlikte olması mümkün olabilir miydi?

Gerçekten kutsanmış birisiydi.

Patlama.

Bakışlarımı fark etmiş olmalıydı, yüzüme baktı ve alay ediyormuş gibi bir ifade takındı.

“Amanın, Makoto-sama, neden çocuk sahibi olmadığımı düşünüyor olabilir misin?” (Noel)

“?! H-Hayır hayır. Hiçbir şekilde…” (Makoto)

Aptalca bir şey düşündüğümü fark etmiş miydi?!

Prenses Noel bana bakarken imalı bir yüz takındı.

“Tanrıçaların Kahinleri saf kalmalıdır. Henüz bir çocuğum olamaz.” (Noel)

“Hm…” (Makoto)

Bununla ne demek istiyordu?

Benim sorgulama bakışımı gördü ve bana yaklaştı.

“Kahinler bakire olarak kalmak zorundadırlar. Bu yüzden hiç tecrübem yok.” (Noel)

Kulağıma fısıldadı.

“?! N-Noel-sama?” (Makoto)

Sıcaklığım bu sözler ile beraber yükseldi ve nefesi kulaklarımdaydı.

Y-Yüzüm yanıyordu!

Prenses direkt bir şekilde konuşuyordu!

“Ah, Tanrım, bu benim hatam. Affedersin.” (Noel)

Prenses Noel kıkırdıyordu.

Prenses, çok yaramazsın!

Ama anlamıştım.

Bir sürü karısı vardı ama en güzel olanı Prenses Noel henüz önde değildi, ha.

Bu utanç vericiydi.

Ama iyiydi…

(İblis Efendisi’ni yendikten ve dünyayı kurtardıktan sonra gerçekten Prensesi almalısın, Sakurai-kun.) (Makoto)

Ona olan dostluk puanlarım arttı.

(Senin için işler böyle yürüyor, Makoto.) (Nuh)

Uygun değil mi, Nuh-sama?

Bu benim gözümde olumluydu.

“Eğleniyor gibi görünüyorsunuz, Kahraman Makoto, Noel-sama.” 

Soğuk bir ses geldi.

Etraftaki sıcaklık bile azaldı.

S-Soğuk!

“P-Prenses Sofia?” (Makoto)

“A-Amanın, Sofia-sama.” (Noel)

Prenses Noel ve ben birbirimizden anında uzaklaştık.

“Ne zamandan beri bu kadar yakınsınız?” (Sofia)

Prenses Sofia bana Lucy'nin bir gece odamda kaldığını öğrendiği zamanki kadar soğuk gözlerle bakıyordu.

“Konuşacak kimsem yoktu, bu yüzden bana eşlik etmek için yanıma geldi. Teşekkürler, Noel-sama.” (Makoto)

“Misafirlerini eğlendirmek bir organizatörün görevidir. Şimdi izninle gidiyorum Makoto-sama.” (Noel)

Prenses Noel'e teşekkür ettim ve Prenses Noel hemen ayrıldı.

“… Bana gelseydin ben senin sohbet eşin olurdum.” (Sofia)

Prenses Sofia mırıldandı, ama… Kraliyet bölgesine gidemezdim, bilmiyor musunuz?

Ondan sonra Prenses Sofia ve Prens Leonard, Sa-san'ın sohbet ettiği Tapınak Şövalyeleri ve Lucy'nin sohbet ettiği soylu kadınlar ile konuştum.

İkinci yarıda oldukça canlı bir partiye dönüşmüştü.

Sonunda, yeni gelen bir Kahraman olarak bir konuşma yaptım.

Bunun hakkında bir şey duymadım Noel-sama!

Orada tırnaklarımı ısırıyordum.

Birdenbire çılgınca bir şey yapmama izin vermeyin…

Dağlık beni gerçekten öfkelendiriyordu.

◇◇

O gece.

Tanrıça'nın alanındaydım.

“Nuh-sama?” (Makoto)

“Merhaba~, Makoto.” (Nuh)

Ortaya çıkan kişi parti elbisesi içinde Nuh-sama mıydı?

Partiyi şimdi gördükten sonra giymek mi istedin?

Yine de ona yakışıyordu.

“Bu kıyafet nedir?” (Makoto)

“Fufufu, sevimli, değil mi?” (Nuh)

Nuh-sama etrafında döndü.

Hey! Çok hareket edersen eteğinin altı gözükür…

G-Göremiyorum!

Tanrıça'nın mutlak bölgesi hala hayatta, ha.

“İyi bir ruh halinde görünüyorsun.” (Makoto)

“Makoto, Kahin ve Kahramanları makul bir şekilde aşıyorsun.” (Nuh)

Aşmak...?

Gerçekten her zamanki gibi kötü kelimeler kullanıyordu.

İyi geçiniyorduk.

“Sakurai-kun ve Prenses Noel'den mi bahsediyorsun?” (Makoto)

“Evet. Sevgi noktaları yüksek, biliyor musun? Böyle devam et, sevimli Makotom.” (Nuh)

“He~? Güneş Ülkesi yorucu, bu yüzden zaten geri dönmek istiyorum.” (Makoto)

İnanılmaz derecede sert hiyerarşik bir sistem vardı.

Sıcakkanlı Kahraman.

Benden mantıksız bir şekilde nefret eden ve arkamdan gülünç bir şekilde konuşan soylular.

Bunun üzerine, yarı insanlardan gelen isyan.

Çok fazla sorun vardı. 

Şimdi düşündüğüme göre, Fuji-yan biraz daha bilgi aldı mı?

Sonunda bugün onunla görüşemedim.

“Yarı insanların isyan planındaki birtakım liderleri bulmuş gibi görünüyor.” (Nuh)

“Ne çabuk!” (Makoto)

24 saat bile geçmemişti!

Bu çocuk FBI'dan mıydı?

Jack Bauer miydi? <24. dizinin kahramanı. Büyük terörist saldırıları önlemek için FBI ile birlikte çalışmıştı.>

Ve Nuh-sama…

“Lütfen bana önceden bilgi verme.” (Makoto)

“Ben bir Tanrıçayım. Benim görevim Öncümü yönlendirmek. Makoto, beni bir Wiki falan olarak mı düşünüyorsun?” (Nuh)

Hoşnutsuz bir ifade yaptı.

“B-Bu doğru değil.” (Makoto)

Aslında öyle düşünüyordum.

“Hey!” (Nuh)

“Her neyse, sorun nedir?” (Makoto)

Nuh-sama ortaya çıktıysa bir olay olmalıydı, değil mi?                

“Beni Göstermek = Bir Etkinliğin Başlangıcı olarak davranmayı kesebilir misin?!” (Nuh)

Ama çoğunlukla böyleydi, değil mi?

“Tanrım, RPG Oyuncu Beceri kullanıcılarının oyun beyni…” (Nuh)

Nuh-sama şikayetlerini bitirdi.

“O halde, bundan sonra hedeflerimiz hakkında konuşacağız, değil mi?” (Makoto)

“Evet, evet! Görüşlerini duyalım Makoto.” (Nuh)

Parmaklarını şaklattı ve havada bir beyaz tahta göründü.

Okuldaymışım gibiydi.

“Yani isyanı gerçekten durdurmak zorunda mıyım?” (Makoto)

Büyük İblis Efendisi’nin dirilişi yakındı, bu yüzden aramızda savaşmanın zamanı değildi, değil mi?

Daha önce Nina-san ile ilgilenen kişi de bu isyana katılıyor gibi görünüyordu.

“Doğru, aynı zamanda bunu nasıl durduracağın da ayrı bir sorun. İnsanlar ve yarı insanlar arasında kin bırakan bir yöntem, Büyük İblis Efendisi ordusuna karşı savaşta dezavantajlı hale gelecektir.” (Nuh)

Bunları beyaz tahtaya yazdı.

Japonca yazmak için zahmete katlandı.

“Şimdi sorun buraya geliyor. Sence bu isyan neden bu zamanda gerçekleşiyor?” (Nuh)

“Çünkü hiyerarşik sisteme karşı hoşnutsuzluk birikmiş ve…” (Makoto)

Hayır, gerçekten bu yüzden miydi? 

İnsanların ve yarı insanların yaşadığı bölgeler açıkça ayrılmıştı.

Sorun çıkması zor gibi geliyordu ve bugünün partisindeki genç soylular Lucy gibi bir kız elfe karşı sevimliydiler.

Prenses Noel bu sisteme karşı olduğu için öğrenmeye çalışıyorlar gibi görünüyordu.

Prenses Noel bana ırk yüzünden ayrımcılık yapacağı izlenimini vermiyordu.

“Sadece sisteme karşı memnuniyetsizlikleri yüzünden değil mi…?” (Makoto)

“Muhtemelen. Aklında herhangi bir fikir var mı?” (Nuh)

Nuh-sama, beyaz tahtaya siyah kalemi ile hafifçe vurdu.

Symphonia’de planlanan bir isyan.

Bundan faydalanan kişiler…

“Küçük Şeytanlar… Yılan Kilisesi?” (Makoto)

“Bence araştırmaya değer.” (Nuh)

Tanrıça bana göz kırptı.

Ona ilgisiz gözlerle baktım.

“Her şeyi biliyorsun, değil mi Tanrıça-sama? Böyle bir isyan olursa yaralıların sayısı artacaktır, bu yüzden lütfen bana her şeyi söyle.” (Makoto)

“N-Ne, o yüzü yapma.” (Nuh)

Nuh-sama telaşlanmış gibi geri adım attı.

“Yılan Kilisesi'nde İblis Tanrı Kralı'nın birçok fanatiği var, bu yüzden bağlantısız bir Tanrı olduğum için hareketlerini okuyamıyorum! Kutsal Tanrı inananları için de aynı şey geçerli.” (Nuh)

“O zaman bu Tanrıçalar Prenses Noel ve Prenses Sofia'ya bunu söyleyemez mi?” (Makoto)

Anladım…

Dini inançları güçlü olduğunda, diğer Tanrılar onları göremiyordu.

“Noel-chan sadece bir Tanrıça Kahini’nin gücüne sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda Tapınak Şövalyeleri’ni hareketlendirme yetkisine de sahip ve kraliyet ailesinden olması nedeniyle en fazla bilgiye sahip olan kişi o olmalı.” (Nuh)

“Anladım, ona partideyken sormalıydım.” (Makoto)

“… Yılan Kilisesi ve yarı insanların isyanı hakkında konuşmak oldukça ortama uymayan bir konu.” (Nuh)

Bana zavallı bir çocukmuşum gibi bakıyordu.

Ne, verimli bir şekilde bilgi almak daha iyi değil miydi?

Şimdi aklıma gelmişti, Yaşlı Adam Dev bir keresinde bana bunu söylemişti.

“Nuh-sama’nın yoldaşı Tanrı Dev Yaşlı Adam’ın bize yardım etmesi seçenekler dahilinde mi?” (Makoto)

“Aah, Jii <yaşlı adam>. Evet, bu zor olur. Titanlar yüksek savaş gücüne sahip ancak an meselesi bir şey olduğunda iyi değildirler. İlk olarak Tanrıların doğrudan ölümlü düzleme karışmaları yasak.” (Nuh)

“Demek öyle.” (Makoto)

Duyduğum kadarıyla, Tanrılar eşya ve İlahi Koruma sağlayabilirdi, ancak ölümlü düzlemdeki savaşlara doğrudan katılmaları yasaktı.

“Kutsal Tanrılar, Şeytanlar ve Titan Tanrılar doğrudan savaşacak olsaydı, ölümlü düzlem en sonunda tam bir karmaşaya dönüşürdü. Sonuçta, İlahi Diyar Savaşı Titanomachia ve Tanrı Devler Savaşı Gigantomachia'da ölümlü düzlem bir kez yok edilmişti.” (Nuh)

“… O zaman bu işe yaramaz.” (Makoto)

Yardım ederse daha da büyük bir savaş yaratırdı.

“Jii’nin yardımını istediğin zaman, birine İlahi Koruma vermek ya da güçlü bir toprak elementi eşyası istediğin zaman olurdu.” (Nuh)

Titanlar, görünüşe göre Dünya Ruhlarının gücüne sahiplerdi.

Şu anda buna ihtiyacım yoktu…

Sa-san'ın büyü ile uyumluluğu yoktu.

Lucy, eşyalarında zaten bir geliştirme almıştı.

Bu yöntemi ertelememiz gerekecekti.

“Ah, doğru doğru. Seni uyarmam gereken 1 şey var.” (Nuh)

“Nedir?” (Makoto)

“Güneş Tanrıçası Althena ile anlaşamıyoruz.” (Nuh)

“… Gerçekten mi?” (Makoto)

“Bu kız, gerçekten sert bir kafaya sahip, hiçbir şey dinlemeyen bağnaz bir Tanrıça. Bu yüzden Su Ülkesi’nde olduğu gibi arkada pazarlık yapamayacağım. Dikkatli ol.” (Nuh)

Rozes'te Kahraman olmama rağmen inancımı değiştirmeme gerek yoktu.

Çünkü Nuh-sama Su Tanrıçası Eir-sama ile konuşmuştu.

Dağlık’ta bunun karmaşık olduğu anlaşılıyordu.

“Altı Tanrıça içinden Güneş Tanrıçası’nın dininde çok sayıda inatçı insan vardır, bu yüzden dikkatli ol.” (Nuh)

Güneş Kahini’ne, Prenses Noel, baktığımda bunu hayal bile edemiyordum.

Güneş Tanrıçası’nın dininin inananlarının çok çalışkan olmaları nedeniyle gözleri üzerimde olsaydı sorun yaratırdı.

Sorun yaratmamaya dikkat etmeye çalışmalıydım…

Ne de olsa küçük bir dine mensubdum (sadece bir kişi).

“Şimdi, son bir şey.” (Nuh)

Sanki ana konu buymuş gibi, tahtaya 9. Bölge yazdı.

“Gidip 9. Bölge’yi, Gecekondu Mahallesi Bölgesi'ni ziyaret et.” (Nuh)

“Gecekondu Mahallesi Bölgesi mi?” (Makoto)

Ne?! 

9. Bölge bir gecekondu mahallesi miydi?

Bu RPG’lerdeki zorunlu alan keşif görevleri gibiydi!

“Hazine sandığı yok, tamam mı? Ancak gizli geçitler olabilir.” (Nuh)

Sırıtıyordu.

Nuh-sama'dan beklendiği gibiydi.

Beni yakaladı.

“Peki ama gecekondu mahallelerini neden inceleyelim?” (Makoto)

“Küçük Şeytanlar 9. Bölge’de yaşıyorlar.” (Nuh)

“?! Küçük Şeytanlar başkentteler mi?” (Makoto)

“Sadece orada yaşıyorlarsa bu mümkün. Orası suçluların ve mafyaların yaşadığı bölge, bu yüzden hiç hoş bir yer değil. Ama içinde yaşayabilecekleri başka bir yer de yok. Gerçekten aptalca bir şey yapıyorlar.” (Nuh)

Nuh-sama keyifsiz bir şekilde konuşuyordu.

Anladım… Orası Symphonia’nın en derin bölgesiydi.

Orası Küçük Şeytanların yaşadığı şehirse Yılan Kilisesi hakkında bir şeyler öğrenebilirdik.

“Anladım. Nuh-sama'nın tavsiyesi üzerine 9. Bölge’ye gideceğim.” (Makoto)

“Makoto, orada tehlikeli yerler de var, bu yüzden dikkatli ol.” (Nuh)

Bunu söyledikten sonra Nuh-sama ortadan kayboldu.

… Tehlikeli, hah.

Ama bu bir macera gibi kokuyordu.

Böylece bir sonraki gidilecek yer kararlaştırılmıştı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-09 13:12:47
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-06-29 03:56:29
Elinize sağlık.
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-17 19:23:47
E.s
Ker!m (339 puan) Üye
2020-06-16 00:00:51
Daha öncedende dediğim gibi. _______ Kilise+Isekai= B#ktan olabilecek herşey xD
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-17 19:23:33
@Ker!m, kesinlikle katılıyorum kilise isekai kombosu kadar baş ağrıtan bir şey yok ilk seferlerde oldukca ilgi çekici olsa da anime/manga/novel birikimin olduğu zaman bayıyor
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-15 16:17:09
Teşekkürler