Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

07 Ağustos 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1050 Görüntülenme
Bu bölümü 29 Kişi beğendi.
Cilt 5

Makkaren Krizi (1)

“Makkaren'deki tüm maceracılar ve askerler! Hemen Batı Kapısı’nda toplanın! Bir canavar izdihamı ortaya çıktı! Tehlike seviyesi Felaket Getiren Şehir. Tekrarlıyorum…”

Bu açıklama ile Prenses Sofia'nın ifadesi değişti.

“Sofia, Batı Kapısı’na gideceğim!” (Makoto)

“Kiliseye gideceğim ve rahiplere talimat vereceğim.” (Sofia)

“Furiae’yi sana emanet edebilir miyim?” (Makoto)

“Tamam. Lütfen dikkatli ol, Kahraman Makoto.” (Sofia)

Prenses Sofia ile kısa bir görüşme yaptım ve odadan fırladım.

“Prenses, lütfen Prenses Sofia ile hareket edin!” (Makoto)

“…Tamam.” (Furiae)

Koridorda olan Furiae-san’ın, bir an için bir şey söylemek istiyormuş gibi bir yüzü vardı, ama itaatkar bir şekilde başını salladı.

“Makoto, hadi gidelim!” “Gidiyoruz, Takatsuki-kun!” 

Lucy ve Sa-san ile toplandık ve Batı Kapısı'na gittik.

Maceracı Loncası'nın acil açıklaması yolda devam etti.

Felaket Getiren: Şehir.

Laberintos'un derin seviyelerinde olsaydı, normal bir şey olurdu, ama bir Griffon'un bile nadir olduğu Makkaren'de bu önemsiz bir mesele değildi.

Makkaren sakinleri farklı bir atmosfere sahipler ve endişelerini gizleyemiyorlardı.

Evlerine kapanan insanlar, kiliseye giden insanlar; çeşitli tepkiler vardı.

İnsanları geçip Batı Kapısı’na gidiyorduk.

“Geldin, Makoto!” 

“Lucas-san!” (Makoto)

Çok şükür!

Makkaren'in bir numaralı maceracı gazisi bugün buradaydı.

Ayrıca bu tecrübeli maceracılar da vardı: Dev Kesen, Vlad; Mızrak, Clark; Dev Katili, Ian; Ağır İçici, Justin.

“Tamam, kazandık.” (Makoto)

“Takatsuki-kun, bayrak.” (Aya)

Evet, Sa-san. Bunu yapmayalım.

“T-Takatsuki-sama, bu seferki canavar sürüsü son seferdekine benzemiyor!” (Nina)

Nina-san tavşan kulaklarını dikmiş stresli ifade ile geldi.

"Kaç canavar var Nina-san?" (Makoto)

Geçen sefer 500'dü.

Bundan daha fazlası varsa belki 1.000 veya 2.000?

“O-On bin canavar.” (Nina)

“…Hah?” (Makoto)

“O-Olamaz…” (Lucy)

Şaşkın sesim ve Lucy'nin çaresiz sesi yankılandı.

Sa-san korkunç görünüyordu.

Burada toplanan maceracıların ifadeleri neredeyse aynıydı.

Genç maceracılar solgundu ve sakinliğini koruyamadılar.

10.000 mi? Bir hata olmalıydı, değil mi?

Buralardaki bazı kasabalardan bile fazla!

“Şey, bu kadar karamsar olmaya gerek yok, Makoto.” (Lucas)

Lucas-san saçımı okşadı.

“Lucas-san! Makkaren'in tüm maceracılarını ve askerlerini eklersek kaç kişiyiz?” (Makoto)

“Yaklaşık 300.” (Lucas)

“Eeeh...” (Makoto)

İ-İmkansız bir olay!

Bu mecbur bir kayıp!

“Bu gençler için bir ilk olabilir. Bir canavar topluluğu normal silahlarla ele alınamaz. Hey, toprak büyüsünü kullananlar kapıyı korumak için bir duvar yaratırlar. Ancak insanların gelip girebilecekleri bir açıklık bırakın.” (Lucas)

“““Tamam.”””

Tecrübeli maceracılar gençlere talimat veriyordu.

“Makoto, burada emir veriyorum ama senin için uygun mu?” (Lucas)

"Elbette. Sana bırakıyorum." (Makoto)

Genç maceracılar orada gergin kalıyorlardı – ben dahil.

Deneyimli gazilere bırakmaktan başka çarem yoktu.

“Pekala, izdiham için yeni olanlar, dinleyin! Bu maceracı olmayan herkes için de geçerli!” (Lucas)

Lucas-san insanlara yüksek sesle bağırdı.

Genç maceracılar ve şehrin askerleri ve hatta tapınak şövalyeleri bile toplanmıştı.

Jean ve Emily'yi bu grup içinde görebiliyordum, ama şimdi sohbet etme zamanı değildi.

Hepimizin gergin ifadeleri vardı.

“Kulaklarınızı dikin! Canavar izdihamıyla savaşmakla ilgili önemli olan, ne kadar süre dayanabileceğimizdir. Neyse ki, Makkaren'in surları oldukça sağlamdır. Onları toprak büyüsü ile daha da güçlendireceğiz. Büyü veya yaylar ile uzun mesafeli saldırılar yapabilenler surların tepesinde dururlar.” (Lucas)

Lucy bunu takip edecek ve duvarlara çıkacaktı.

Ah, ben de büyücüydüm.

“Hey, Makoto, düşmanları büyüyle yenebilir misin?” (Lucas)

“Lucas-san? Ruh Büyüsü kullanarak uzun mesafeli bir saldırı gerçekleştirebilirim.” (Makoto)

“Hah, anlıyorum. O zaman sana güveniyorum.” (Lucas)

“Hey, Takatsuki-kun, ya ben?” (Aya)

Doğru, sadece Sa-san geride kalacaktı.

Bu sıkıntılıydı.

“Küçük Aya-chan, sen kapıyı koru. Sana sıra gelmemesi daha iyi olur ama kapı kılırsa biz yakın dövüşçüler, savunmanın son hattı olacağız.” (Lucas)

"Peki. Ama Takatsuki-kun için endişeliyim, onun yanında kalabilir miyim?” (Aya)

“Hm… Kahraman Makoto'yu koruyan kimsenin olmaması garip olurdu. Peki! Görünüşe bakılırsa, bunu sana bırakmakta herhangi bir sorun olmayacak, Küçük Aya-chan!” (Lucas)

Lucas-san, Sa-san’ın dövüş yeteneğini görmedi ama yine de gücünden şüphe duymuyor gibi görünüyordu.

Bu, güçlü olanın güçlü olanı bildiği bir durum muydu?

Kahretsin, bu kıskançlık hissi.

“Makoto, Küçük Aya-chan, duvarlara çıkıyoruz. Bir bütün olarak emir vereceğim.” (Lucas)

Lucas-san'ı takip ettik.

Surlar birkaç metre boyundaydı ve tepesinde insanların geçebilmesi için yollar vardı.

Büyücüler çoktan yoğunlaşmaya başlamıştı.

Lucy’nin büyüsü de zaman alıyordu, umarım zamanında yapabilir…

Duvarların dışındaki yöne bakan Lucas-san'a baktım.

“Bu şekilde sakin kalman çok etkileyici, Lucas-san.” (Makoto)

“Saçmalama. Felaket Getiren İzdiham nadirdir. Dürüst olmak gerekirse burası Makkaren olmasaydı bir şehri yıkabilir.” (Lucas)

Kesinlikle ilk defa böyle ciddi bir ifadeye sahip olduğunu gördüm.

“Lucas, canavarlar göründü!”

Yüzen büyü kullanabilen keşif kolu geri döndü.

Çok geçmeden, 10.000'den fazla canavardan oluşan bir kalabalık ortaya çıktı.

Daha doğrusu, sadece bir kısmı.

Tüm canavarları göremiyorduk çünkü Büyük Orman'ın gölgeleri altındalardı.

Goblinler, Koboldlar, Orklar, Canavarlar, Devler… 1000 yıllık bir canavar var mıydı?

“Büyücüler, hazır mısınız?!” (Lucas)

Görünüşe göre duvarlara dizilmiş büyücülerin yoğunlaşmaları neredeyse bitti.

En çok dikkati toplayan…

“Lucy, gerçekten Hükümdar Büyüsü’nü kullanabiliyorsun…” (Makoto)

"Vay canına, Lu-chan." (Aya)

Büyük büyükbabası Efsanevi Kahraman Johnny Walker'ın asasını kaldırıyordu.

Saçları ve gözleri, manasına tepki veriyormuş gibi parlıyordu.

Asasında toplanan mana, bir kasırga gibi ateş girdabı yaratıyordu.

Ateş Hükümdar Büyüsü: Anka kuşu

Lucy'nin asasından dev bir ateş kuşu ortaya çıktı.

Biraz kararsız olsa da yavaş yavaş büyüyordu.

“Lucy’nin Hükümdar Büyüsü, ha. Bu tam senlik Kızıl Cadı’nın kızı.” (Lucas)

Lucas-san'ın mırıltısını duydum.

Kendimi hazırlamalıydım.

“Ruh-sanlar, Ruh-sanlar.” (Makoto)

Nuh-sama'nın hançerini kaldırdım ve Su Ruhlarını çağırdım.

Ruhlarla birleşen bıçak mavi renkte parlıyordu.

Aynı zamanda, sıkıştırılmış mana sanki kendi ısısı varmış gibi titreşmeye başladı.

Nuh-sama'nın hançerine mana verdim.

Sakurai-kun'a göre Hükümdar Büyüsü seviyesinde bir manaydı.

(Lucy'nin manasına karşı kaybeder mi…?) (Makoto)

Sonsuzca büyüyen Ateş Anka Kuşu’na baktım.

Lucy'nin sonsuz manası varmış gibi geliyordu.

Büyücülerin yoğunlaşmaları sona erdi.

Canavar sürüsü şimdi yaklaşık 50 metre uzaklıktaydı.

"Ateş!" (Lucas)

Lucas-san'ın işaretiyle, büyüler bir kerede vuruldu.

Kılıç Büyüsü: [Su Ejderha Pençesi]!

Nuh-sama'nın hançerindeki tüm manayı serbest bıraktım ve o manayı dev bir kılıca yönlendirdim.

Lucy, devasa Ateş Anka Kuşu ile canavar izdihamına saldırdı.

*BOOM!*

Önümde yankılanan bir patlama nedeniyle görüşüm tamamen engellendi.

Kulak zarlarımın yırtılıp yırtılmadığını merak etmemi sağlayan güçlü bir sesti.

Zemin çok titriyordu.

Bu bir savaş mıydı?

Bu bir savaştı.

Toz bulutu dağıldıktan sonra canavar tarafında birkaç yüz ceset vardı.

Yanmış, ezilmiş, kesilmiş; ilk saldırı olarak kötü değildi.

Fakat…

“Hepsini yenmedik…” (Lucas)

Lucas-san'ın sesi acıydı.

Kısa bir süre sonra cesetlerin üzerinde duran canavarlar ortaya çıktı.

“Bir daha ateş! Uçan canavarlara öncelik verin!” (Lucas)

Burada ve orada ejderler ve griffonlar görebiliyordum.

Büyücüler bunları yeniyorlardı.

“[Meteor Yağmuru]!” 

“[Ateş Fırtınası]!” 

“[Yıldırım]!” 

“[Taş Kırıcı]!” 

“[Su Ejderhası Pençesi]!” 

Büyücüler birbiri ardına büyüler ateşlemeye devam ediyordu.

Birkaç yüz canavardan oluşan ceset dağlar yeniden yaratıldı.

Yine de momentumları azalmadı.

Bu canavarlarda ne vardı?!

Sonsuz çoğalma mı?!

“Lucas… bir şey garip.”

“Evet, şimdiye kadar hızlarını düşürmeliydiler…” (Lucas)

“Bu kötü… Manası biten büyücüler ortaya çıkmaya başlıyor.”

“Mana restorasyon öğeleri ile mananızı yenileyin! Lonca size daha sonra geri ödeyecek!”

Gaziler, mana restorasyon öğelerini kullanmakta tereddüt eden genç maceracılara talimatlar veriyordu.

Benim durumumda… mana restorasyon ürünlerine gerek yoktu, ama… Ruh Büyüsü’nü birkaç kez kullandıktan sonra, gücüm gittikçe azaldı.

(Büyük olasılıkla bu savaş alanının kusurundan…) (Makoto)

Su Ruhları barışı tercih ediyordu.

Kan ve tozun çok yaygın olduğu bir yer istemelerinin hiçbir yolu yoktu.

Büyü ateşleyen büyücülerden… Sadece Lucy kaldı, ha.

Diğer tüm büyücülerin manası bitti.

“2000 civarında canavarı büyüyle yenmeyi başardık…”

“Normalde yeterli olurdu, ama…”

Şimdi yaklaşık 8,000 tanesi kalmıştı.

Makkaren'e yakın olan orman, ilk büyü ateşi nedeniyle havaya uçtu.

Canavarlar, uzaktan görebileceğimiz Büyük Orman’dan çıkıyordu.

Canavarlar oradan dışarı fırlıyormuş gibi geliyorlardı.

(Hm? Bu garip.) (Makoto)

İçgüdüm bana bir şey söylüyordu.

“Takatsuki-kun! Bu ejder daha demin kanatlarını kestiğin ejderdi!” (Aya)

Sa-san'ın sesini takiben biri bağırdı.

"O Dev benim büyülerim tarafından yenilmiş olmalıydı!"

“O Canavar da! Büyüm doğrudan ona çarpmış olmalıydı!”

“Canavarlar geri mi dönüyor…?”

"Olamaz…" 

İnsanların bağırdığını duyduğum an…

“GUUOOOOOOOH!!” 

İçimi sarsan, havanın ve mananın titremesini sağlayan yankılanan bir kükreyiş.

Büyük Orman'ın tepesinde bir şey ortaya çıktı.

Buradan çok uzak.

[Uzak Görüş] kullandım.

Gördüğüm şey…

(Siyah pullu bir ejderha…?) (Makoto)

Bu siyah ejderhanın etrafındaki mana, yoğun manası nedeniyle bir serap gibi titriyordu.

“Bir Antik ejderha! O şey canavarların yaralarını iyileştiriyor!” 

"Saçmalık! Rozes'teyiz! Antik Ejderha olmasının hiçbir yolu yok!”

“Lucas! Daha önce Antik Ejderha ile savaştın değil mi? Bu gerçekten bir Antik Ejderha mı?”

Tecrübeli maceracılar panik içinde seslerini yükseltiyorlardı.

Onları ilk defa bu kadar huysuz gördüm.

“Laberintos'un Kalbindeyken Antik bir Ejderha ile savaştım. O kara Antik Ejderhası idi... İlk defa uçan birini gördüm.” (Lucas)

“O zaman şüphesiz o Antik bir Ejderha…?”

“Büyük olasılıkla…” (Lucas)

"Lanet olsun! O zaman, bu izdiham onun eseri miydi?”

"Bilmiyorum. Ama o şeyi yenmediğimiz sürece mücadele bitmeyecek…” (Lucas)

“Şaka yapıyor olmalısın… Antik bir Ejderha Orikalkum Sınıfı Maceracı gerektirir…”

Endişe, maceracıların arasında yayıldı.

Büyücülerin çoğunun manası tükendi.

"[Meteor yağmuru]!"

Lucy'nin kaç tane büyü yaptığını kim bilebilirdi.

Yükseliyordu ve gözle görülür bir yorgunluk gösteriyordu.

Kendi başına çok çalışıyordu!

“Lucy, biraz dinlen! Herkes restorasyon öğeleri ile manasını yeniliyor!” (Makoto)

“…Haah…haah…haah…ben iyiyim, Makoto. Hala manam var.” (Lucy)

Duvarların dışına baktım ve canavarlar herhangi bir değişiklik belirtisi olmadan bize doğru ilerliyordu.

Ama şimdi büyücülerden neredeyse hiç saldırı yoktu.

Lucas-san'ın ifadesi gittikçe daha da kötüleşiyordu.

Kapıya gelmeleri sadece an meselesiydi…

O anda… bir Griffon gökten Lucy'ye doğru hücum etti.

Siktir!

“Sa-san!” (Makoto)

“Sen! Lu-chan'a ne yapmaya çalışıyorsun?!” (Aya)

Sa-san, Griffon'u Vahşi Tanrı’nın Çekici ile savurdu.

Neredeyse Griffon'un pençesi Lucy'e vurmak üzereydi.

“Ah!” (Lucy)

Lucy surdan aşağı düştü.

[Surdan aşağı atlaya—

Evet

“Lucy!” (Makoto)

Bir an gözümün köşesinde bir şey belirdi, ama bunu görmezden geldim ve surdan aşağı atladım.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-11 15:02:22
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-08-09 14:02:08
Son bir kaç bölümdür dikkat ediyorum da, ana karakterden çok okuyucular hevesli ilişkiye :D Teşekkürler.
Damocles (222 puan) Üye
2020-08-08 23:57:33
Savaşa cenabet çıkarsan böyle olur makato. Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-07 20:22:19
Makato abicim afedersin ama Câmii avlusuna falan mı işedin bu nebiçim şansdır.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-07 19:46:21
Yav ne güzel sevișecektik ne ara bu hale geldi durum. Çeviri ve edit için teșekkürler.