Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

02 Mart 2021
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
746 Görüntülenme
Bu bölümü 17 Kişi beğendi.
Cilt 8

Takatsuki Makoto ve Sasaki Aya

Sasaki Aya’nın Bakış Açısı

(Takatsuki-kun ve Fu-chan…) (Aya)

Varlığımı sildim ve durumlarını izledim.

Bu arada onlardan yaklaşık 200 metre uzaktayım.

Çevresine karşı daima temkinli davranan Takatsuki-kun'un algılama menzilinin dışında olmalıydı.

Takatsuki-kun ve Fu-chan birbirine yakındı.

Omuzlarının dokunabileceği kadar.

Muuh, çok iyi anlaşıyorlar.

Birkaç gün önce Lu-chan ile yaptığım konuşmayı hatırladım.

◇◇

“Hey hey, Aya, dinle dinle. Furi'nin Makoto'ya baktığında gözleri son zamanlarda tuhaftı! Ne düşünüyorsun Aya?” (Lucy)

“Ne, soruyorsun... Fu-chan'ın Takatsuki-kun'dan hoşlandığını mı?” (Aya)

“Doğru! Bu bir sorun!” (Lucy)

Sevgili rakibim ve en yakın arkadaşım Lu-chan tutkuyla konuşurken kollarını sallıyordu.

Fakat ben Lu-chan'a kıyasla sakindim.

“Çok uzun zaman önce değil miydi?” (Aya)

Benim gözümde Bahar Kütüğü’nden beri şüpheliydi.

“Asla. Fark ettin mi, Aya? Anlat o zaman.” (Lucy)

“Ama neden sorun oluyor? Takatsuki-kun, son zamanlarda Sofi-chan ve Jane-chan arasında popüler.” (Aya)

‘Bu noktada?’, dedim.

Ve sonra iç geçirdim.

Ortaokul günlerinde ‘düzgün konuştuğum tek kız sensin, Sa-san’ gibi şeyler söyleyen masum Takatsuki-kun nereye gitmişti?

O isekai'de popüler bir Kahraman-sama haline gelmişti. Haah...

“Anladım. Bu dünya hakkında pek bir şey bilmiyorsun… Beni dinle. Furi, Ay Kahini, değil mi? Ay Kahini olarak seçilen kişi dünyanın en güzelidir. Bu, 1000 yıldan beri süregelen bir efsane. Ve geçmiş Ay Kahinleri de istisnasız eşsiz güzelliklerdi! Furi de inanılmaz bir güzellik, değil mi?!” (Lucy)

“Öyleyse, bu Takatsuki-kun'un dünyanın 1 numaralı güzelliği tarafından beğenildiği anlamına mı geliyor?” (Aya)

“Doğru!” (Lucy)

Anlıyorum, bu gerçekten sorundu.

Hmm, ama...

“Fu-chan görünüşe göre Sakurai-kun'u seviyor?” (Aya)

Bu Takatsuki-kun'dan duyduğum bir şeydi.

Ayrıca, Fu-chan'ın böyle davrandığını da anlayabilirdim.

“Bu geçmişte kaldı. Kadınların kalplerinin değişmesi normal bir şey, değil mi?” (Lucy)

Lu-chan, bir aşk ilişkileri uzmanı gibi surat asıyordu.

(Bana daha önce tek bir erkek arkadaşın olmadığını söylemiştin, biliyorsun…) (Aya)

Benim için de aynı!

“O zaman belki Lu-chan da sonunda fikrini değiştirir.” (Aya)

Şaka yaparak söyledim.

“Ha? Böyle aptalca şeyler söyleme.” (Lucy)

Lucy'nin gözleri kısıldı ve bana baktı.

“Fikrimde değişiklik olmayacak. Aya bir başkasına aşık olsa bile!” (Lucy)

“Ha?” (Aya)

Bu beni sinirlendirdi ve yüzümü Lu-chan'a yaklaştırdım.

“Ne olursa olsun sadece Takatsuki-kun'u seveceğim!” (Aya)

Alnımı Lu-chan'a yapıştırdım ve ikimiz de birbirimize baktık.

“Böyle bir şey hakkında daha önce kaç kez tartıştık?” (Lucy)

Lu-chan dedi.

“Hmm, 50’de kadar saymayı bıraktım.” (Aya)

Büyük olasılıkla yüzlerceydi.

“Bırakalım şunu. Kavga etmemizin anlamı ne?” (Lucy)

“Ne hakkında konuşuyorduk?” (Aya)

Birbirimize bakmayı bıraktık.

Şu anda ateşkeste olan rakiplerdik.

Daha doğrusu şu anda birlikte çalışıyorduk.

Çünkü Takatsuki-kun her yerde bayrak kaldırıyor!

Cidden, Tanrım!

“Sorun, Makoto'nun Furi hakkında ne düşündüğü!” (Lucy)

“Ona doğrudan soramaz mısın? Hemen sormak ister misin?” (Aya)

“H-Hayır! Ya Makoto, Furi'ye aşık olduysa?!” (Lucy)

“Haah, sen en tuhaf yerlerde korkan bir kedisin, Lu-chan.” (Aya)

Omuzlarımı silktim.

Sakinmişim gibi davranıyordum ama aslında biraz endişeliydim.

…Hangisi, Takatsuki-kun?

Bu birkaç gün önceki konuşmaydı.

◇◇

Takatsuki-kun ve Fu-chan'a bir kez daha baktım.

Bir şey hakkında konuşuyorlar gibiydi ama rüzgar bu kadar kuvvetliyken iyi duyamıyordum.

Fu-chan, Takatsuki-kun'un omzuna vurdu.

Takatsuki-kun omuzlarını silkti.

Gerçekten iyi geçiniyor gibi görünüyorlardı.

Mumumumu… Neden bahsettiklerini merak ediyorum.

Gözlerimi kıstım ve söylediklerini anlamak için dudaklarını okumaya çalıştım ve ...

* Pah! *

Fu-chan buraya döndü.

Takatsuki-kun da peşinden buraya baktı.

Ve elini salladı.

Fu-chan'ın sert bir gülümsemesi vardı ve Takatsuki-kun her zamanki soğukkanlı ifadesine sahipti.

Takatsuki-kun en başından beri fark etmiş olabilir miydi?

Yanağımı kaşıdım ve yaklaşık 3 adımda onlara yaklaştım.

“İyi akşamlar, Takatsuki-kun, Fu-chan.” (Aya)

“S-Savaşçı-san, ne zamandan beri izliyorsun?!” (Furiae)

“Selam, Sa-san. Ne oldu?” (Makoto)

Telaşlı Fu-chan ve her zamanki Takatsuki-kun.

“İkinizi etrafta görmediğim için nerede olduğunuzu merak ettim. Sizi birkaç dakika önce buldum.” (Aya)

“Ö-Öyle mi! Konuşmamızı bitirdik, ben de uyuyacağım! İyi geceler Şövalyem, Savaşçı-san!” (Furiae)

“Sana eşlik edeyim, Prenses.” (Makoto)

“Sorun değil! Her yerde şövalyeler var. Burası güvenli.” (Furiae)

Bunu kırmızı bir suratla söyleyen Fu-chan gitmek üzereydi.

Sanki kaçıyormuşsun gibi acele etmene gerek yok.

Fu-chan geçtiği anda yan profiline baktım.

Üzerinde ay ışığı parlayan parlak siyah saçlar.

Parıldıyormuş gibi gelen beyaz ten.

Onu görmeye alışkın olan ben bile düşünüyorum...

…Nefes kesici bir güzelliğe sahip.

Lu-chan'ın dünyanın en güzel insanı olan Ay Kehaneti hakkındaki hikayesi… insanlık dışı güzelliği bu ifadeyi itiraf ediyordu.

Takatsuki-kun böyle bir kızla tek başına ne hakkında konuşuyordu?

“Sorun nedir, Sa-san?” (Makoto)

Can sıkıcı ama Takatsuki-kun her zamankiyle tamamen aynıydı.

Bu adam… Sorun olan bu değil.

Hiç kızarmıyor musun gerçekten?

“Gecenin bu geç saatinde yapayalnız ne hakkında konuşuyordunuz~? Çok şüpheli~” (Aya)

Biraz somurtkan bir sesle sorarken ona yukarı doğru bir bakış attım.

Aslında biraz… hayır, oldukça fazla kıskandım.

“Tek başıma eğitim yapıyordum. Sonra Prenses ortaya geldi.” (Makoto)

Ancak Takatsuki-kun'un tepkisi hafifti.

“Laphroaig'i kurtardığım için bana teşekkür etti. Onun iyiliği için kendimi zorlamamam için. Yine de niyetim bu değildi.” (Makoto)

“O zaman niyetin neydi?” (Aya)

“Eh, şey... hmm, iyi değil mi?” (Makoto)

Takatsuki-kun’un bakışları denizin olduğu yere döndü.

Aah, sanırım anladım.

“Denize ilk kez geldin ve bir sürü Su Ruhu gördün, bu yüzden denemek istedin, değil mi?” (Aya)

“He?” (Makoto)

‘Aklımı nasıl okudun?’ diye bir surat yaptı.

“Aklımı nasıl okudun?” (Makoto)

Ve hatta bunu yüksek sesle söyledi.

“Yüzüne bakarak anlayabiliyorum.” (Aya)

“Gerçekten mi?” (Makoto)

Takatsuki-kun bundan biraz utanarak elini kaldırdı ve su büyüsünü eğitmeye devam etti.

Bundan sıkılmamasından etkilendim.

“Fu-chan son zamanlarda seninle oldukça sık konuşuyor, değil mi?” (Aya)

Şimdilik, gündelik konuşma gibi davranarak biraz araştırmaya çalışıyordum.

“Gerçekten mi? Her zamanki gibi değil mi?” (Makoto)

Takatsuki-kun’un tepkisi kayıtsızdı.

“Hayır, tamamen farklı. Önceden daha ağır biriydi.” (Aya)

“Aah, ne de olsa bir tsundere.” (Makoto) (ÇN: Animelerde sıkça karşılaşılan soğuk, itici, agresif, çok bilmiş, burnu havada karakterlerdir.)

“Doğru doğru. Son zamanlarda daha dere tarafını gösteriyor.” (Aya)

“Yine de sık sık tekmeleniyorum?” (Makoto)

“Bu senin cinsel tacizin yüzünden, Takatsuki-kun...” (Aya)

Memelerine dokunmak, külotuna bakmak gibi...

Bir süre aptalca şeyler konuştuk.

Fakat gerçek duygularını göremedim.

(Pekala, o zaman…) (Aya)

Biraz ilerleyelim.

“Ya… Fu-chan sana aşık olsaydı. Ne yapardın?” (Aya)

Biraz kalbim atarken sormayı denedim… gerçekten biraz.

Daha önce Lu-chan ile tartıştığım Takatsuki-kun'un duygularını doğrulamak için.

Takatsuki-kun'un tepkisi...

“Bunun olması imkansız.” (Makoto)

Hoşnutsuz bir yüz, sanki can sıkıcıymış gibi.

“Prenses, Sakurai-kun'un kız arkadaşı, değil mi? Ben sadece Sakurai-kun yerine onun Koruyucu Şövalyesi oldum.” (Makoto)

“Ah, evet... Doğru.” (Aya)

Takatsuki-kun'un rahatsız edici bir ses tonu vardı, bu yüzden konuyu orada kapattım.

Fu-chan'ın Takatsuki-kun'a karşı hisleri vardı… Sanırım.

Yine de bu duyguların aşk olup olmadığını bilmiyorum.

Öte yandan, Takatsuki-kun onu sadece Sakurai-kun'un kız arkadaşı olarak görüyordu.

Hayır, sadece bu da değil. Tam da onun Sakurai-kun'un sevgilisi olduğunu düşündüğü için bu konu ilgisini çekmemişti.

(Takatsuki-kun sonuçta bu tür karmaşık ilişkilerden nefret ediyor…) (Aya)

Fark etmediğinden emin olurken küçük bir iç geçirdim.

Görünüşe göre Lu-chan ve benim endişemiz gereksizdi.

“Sa-san, Sa-san, buna bak.” (Makoto)

Takatsuki-kun, konuyu zorla değiştirmeye çalışıyormuş gibi mavi sağ kolunu kaldırdı.

Sağ kol parladı ve çevrede çeşitli boyutlarda büyülü daireler belirdi.

Yer sallandı ve hava titredi.

Bulutlar ayı kapladı ve karanlık yayıldı.

“Su Büyüsü: [Mavi Ejderha].” (Makoto)

“Hiçbir şey olmuyor.” (Aya)

“Yukarı bak.” (Makoto)

“He.” (Aya)

Yukarıya baktığımda ilk başta bulut sandığım şeyin aslında dev bir ejderha olduğunu anladım.

“Bu, Mavi Ejderha adlı bir Hükümdar Rütbe Su Büyüsü. Görünüşe göre yağmur yağabiliyor ve şimşek çakabiliyor.” (Makoto)

“Ö-Öyle mi... Kulağa etkileyici geliyor.” (Aya)

“Değil mi?!” (Makoto)

Takatsuki-kun’un gözleri parıldıyordu.

Yeni büyüsünü göstermeyi başardığı için eğleniyor gibi görünüyordu.

Gökyüzünü kaplayan dev su ejderhasına bakıp şok olurken bunu düşündüm.

(Takatsuki-kun bir insan olmaktan uzaklaşarak giderek büyüyor…) (Aya)

O anda deniz kenarından kuvvetli bir rüzgar esti.

“Of!” (Aya)

“Soğuk!” (Makoto)

Soğuk fırtına Takatsuki-kun'u sevindirirken ben bağırdım.

Vücudumdan ısıyı uzaklaştıran o soğuk rüzgar yüzünden refleks olarak kendime sarıldım.

Soğuk!

Geri dönmeyi düşündüğümde...

“[Buz Evi].” (Makoto)

Takatsuki-kun sağ elini kaldırdı ve bir anda bir buz binası etrafımızı sardı.

Bir kapı bile vardı.

Vaov! Göz açıp kapayana kadar?

Rüzgar gitti ve vücut ısım yükseldi.

Hava bile biraz ısınmış gibiydi.

“Takatsuki-kun, bu ne?” (Aya)

“Su büyüsüyle yapmayı denedim. Nasıl? Bunun soğuğu uzak tutmaya yardımcı olabileceğini düşündüm. Suyun buharını kontrol ettim ve soğuk rüzgarı engellemeye çalıştım.” (Makoto)

“B-Bu kadar şey yapabiliyor musun?” (Aya)

Büyü kullanamayan ben bile bunun büyük olasılıkla zor olduğunu düşündüm.

“Keşke Lucy gibi ateş yakabilseydim... Sa-san'ı ısıtabilirdim.” (Makoto)

Ama Takatsuki-kun kendi büyüsünden memnun değilmiş gibi görünüyordu.

Yine de bence oldukça etkileyiciydi.

Takatsuki-kun’un ‘Beceriksiz bir büyücü olduğum için üzgünüm’ demesi çok sevimliydi.

Aniden fark ettim.

Fu-chan ve Takatsuki-kun birkaç dakika önce yalnızdı, ama şu anda birlikte biz yalnızdık.

Eh? Bu iyi bir ruh hali olabilir mi?

(Hmm~…) (Aya)

Bu bir şans olabilir mi?

Lu-chan'ın ‘çalmak yok!’ derkenki yüzünü hatırladım.

Ne yapmalıyım?

…Pekala!

Çok sonra özür dileyeceğim!

“Hey hey, Takatsuki-kun. Test.” (Aya)

“He, birdenbire ne oldu?” (Makoto)

Takatsuki-kun şaşkın bir ifadeyle buraya baktı.

“Bir yerde genç bir adam ve kadın var. Hava soğuk ve kız titriyor. Sence yanındaki adam için doğru seçim nedir sence? Ah, büyü yok, tamam mı?” (Aya)

Utangaç bir şekilde gülerken bu soruyu Takatsuki-kun'a sordum.

Bir an gözlerini fal taşı gibi açtı ve sonra fark etmiş gibi bakışlarını başka yöne çevirdi.

“Ah, evet... bu…” (Makoto)

Takatsuki-kun niyetimi fark etmiş olmalıydı, hafifçe kırmızı bir yüzle bana yaklaştı.

“Doğru cevap ne olabilir?” (Aya)

Yüzümü yaklaştırdım ve ona baktım.

“Bu mu?” (Makoto)

Takatsuki-kun bana sıkıca sarıldı.

Fueeh, çok sıcak.

Ben de Takatsuki-kun'a sarıldım.

“Doğru mu?” (Makoto)

Takatsuki-kun'un sesi kulaklarımda çınladı.

“Hmm, yarı doğru, sanırım.” (Aya)

“Yarı?” (Makoto)

Takatsuki-kun sorgulayıcı bir bakış atıyordu.

“Hnn…” (Aya)

Gözlerimi kapattım ve çenemi hafifçe kaldırdım.

“Aah…” (Makoto)

Takatsuki-kun'un biraz şaşkın sesini duydum.

Biraz öyle biraz beklerken.

Dudaklarımda sıcak bir şey hissettim.

Etrafımdaki kollar bana daha sıkı sarıldı.

Ben de gücümü artırdım.

Takatsuki-kun'un hızlı kalp atışını duyabiliyordum.

Fakat benimkinin daha hızlı olduğuna emindim.

Bu mutluluğun sonsuza kadar devam etmesini istedim ancak sadece yaklaşık 10 saniye sürdü.

“Doğru mu?” (Makoto)

Takatsuki-kun kırmızı bir yüzle sordu.

“Doğru.” (Aya)

Utandırarak cevap verdim.

“O zaman bir sonraki soru!” (Aya)

“S-Sonraki?” (Makoto)

Takatsuki-kun gözlerini kocaman açtı.

“Ya bu bir karlı dağ olsaydı?” (Aya)

“…Hayır, bu…” (Makoto)

Takatsuki-kun'un gözleri etrafta dolandı.

Belki utangaçtı ya da tereddüt ediyordu, bakışları dolanıyordu.

“Nuh-sama... Hayır, ama... Aah, RPG Oyuncu bile...” (Makoto)

Takatsuki-kun'un kısık bir sesle bir şeyler mırıldandığını duyabiliyordum.

O sırada Takatsuki-kun’un ceketinin düğmelerini çözdüm.

Takatsuki-kun biraz şaşırmış bir ifade yaptı ama tek yaptığı buydu.

“Pekala, cevabın nedir?” (Aya)

Sorduğumda Takatsuki-kun sıkıntılı bir şekilde gülümsedi.

“O zaman harekete geçerek cevap vereceğim.” (Makoto)

Bunu söylerken Takatsuki-kun kıyafetimin bir düğmesini açtı...

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
canavar (48 puan) Üye
2023-12-28 15:17:01
sonunda beynini kullanıyor
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-25 17:55:53
184 bölüm sonra mc sonunda yapacak mı böyle bir şey
yasir00 (17 puan) Üye
2021-07-10 11:56:45
Wtf 184 bölümdür olmayan şey şu anda saçma bir sebepten dolayı mı oluyor?
STERBEN (225 puan) Üye
2021-04-09 16:17:48
Çeviri için teşekkürler.
Mesofoworld (90 puan) Üye
2021-03-17 16:42:00
Sakurai kız elden gidiyor yetiş sakurai Aya sen de az şey değilsin ha ・ω・
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-07 04:52:08
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-07 04:51:56
Birisi gelip aksiyona dahil olmak yerine durumun içine ederse hikayedeki bütün kızlari üst üste dizip hepsini sikicem. Yeter artik bu ne aq bıktım. 200. Bolume az kaldi yazar hep bir piçlik peșinde. Amacı ney onuda anlamıyorum.
Ker!m (339 puan) Üye
2021-03-03 00:50:14
Atıl kurt
Idler (20 puan) Üye
2021-03-02 18:07:02
çeviri için teşekkürler
voidex (62 puan) Üye
2021-03-02 17:19:49
Lucy gelme lutfen