Theoden

06 Mart 2020
Çeviri: 164
Düzenleme: AntiYasuo
520 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Hakanla Pazarlık

Adam yattığı yerden doğruldu. Castro’nun tekmesinden, yerinin değişmesinden başka zarar görmemiş gibiydi. Draguta dönüp konuşmaya başladı. Cümlelerini kurarken eğleniyor gibiydi ancak soğuk ve tehditkar duruşunu koruyordu.

“ Şöhret yapmaktan o kadar çekinmeme rağmen, beni tanıyorsun demek Dragut. Beni tanıdığına göre savaşın bittiğini ilan edeceğini düşünüyorum. Bu şehir artık bana ait. “

“ Önce adını söyle Kuzey’in Hakanı. “

“ O kadar önemsiyorsan söyleyeyim. Ben Kuzey’in Hakanı Buga. Dört hakandan biriyim. “

“ Demek bugüne kadar hakanlar hakkında duyduklarımız yalandı. Zaten o gün anlamalıydım. “

“ Sen neden bahsediyorsun başıbozuk? “

“ Bugüne kadar hakanların, imparatorluktan bağımsız adamlar olduklarını düşünüyorduk ancak belli ki siz de onların köpeklerisiniz. “

“ İmparatorlukla sadece çıkar ilişkilerimiz ve bazı anlaşmalarımız var. Buna köpeklik etmek demezdim.  O zamandan kastın nedir? “

“ Bir yoldaşımla tanıştığımda( Yavuzdan bahsediyor), onu kurtarmak için, eski bir Sargut tümgeneraliyle dövüşmüştüm. General Kaybedeceğini anladığında bana bir teklif sunmuştu. Ne demişti biliyor musun? “

Hakan dinlemek istediğine emin değildi ancak Dragut’un devam edeceğini bildiğinden sözünü kesmedi.

“ Onu bağışlarsam büyük bir general hatta Hakan bile olabileceğimi. Onu tabi ki öldürdüm. Demek hakanların var olmasında da imparatorluğun parmağı var. “

Buga o zaman Dragut’un söylediklerinden kayda değer bir adam olduğunu anlamıştı. Dikkat ettiğinde normal haliyle bile biraz önceki tüm gücünü salmış başıbozuktan daha fazla öze sahip olduğu anlaşılabiliyordu. Kıymetli bir rakip olabilirdi ancak savaşmak istemiyordu Buga.

“ Madem bu kadar güçlü bir adamsın sana bilmediğin şeyler anlatıp, sonra da şartlarımı sayacağım. Anlaşamazsak savaşmayı sorun etmeyeceğim söz. “

Dragut, Hakanın söylediklerini hakaret olarak algılıyordu. Onca dostunu incitmiş, birçoğunu öldürüp ölü bedenlerini bile rahat bırakmamışken, bir de anlaşmaktan bahsediyordu.

“ Seninle anlaşmak için bir sebebim yok Kuzey’in hakanı. Ama seni öldürmem gerektiğini anlaman için Köklu’nun derisine bakman yeterli. Ortağımın birkaç tüyü zarar görmüş gibi duruyor ve bunun bedelini değil hakan, hakanı yaratan dahi olsan ödeyeceksin. “

Dragut öfke kusup Hakana tehditler savuruyorken, aklın yolunu seçen yine Köklu olmuştu.

“ Önce dinleyelim patron. Belki bizi aydınlatacak bir şeyler biliyordur. Aksi taktirde, artık boynumdaki tüyleri tarayamayacak olmamın hesabını ben de soracağım. “

Köklu’nun sağduyusuyla, Hakan’ın konuşmaya başlamasını beklediler. Hakan Buga fazla beklememişti.

“ İmparatorlukla olan ilişkimi sana özetleyeyim Dragut. Bu şekilde neyi reddettiğini de görmüş olursun. Öncelikle İmparatorla alakam yoktur. Mareşal ve generallerle de öyle ancak şu an dahi imparatorun kim olacağını belirleyen 11 yücenin en tepesindeki adam tarafından eğitildim. Onun sayesinde özel bir yaft kitabına sahibim ve öldürdüğüm her şeyi istediğim gibi kontrol edebiliyorum. En güzel yanı da öldürdüklerim için hesap vermiyorum. Sadece ben değil tüm hakanlar ona bağlıdırlar. “

“ Bu bahsettiğin herif güçlü biri mi? Tüm hakanlar ona bağlı olduklarına göre… “

“ Muhtemelen dört hakan birleşseydik yine de onunla baş edemezdik. Karanlık bir ihtiyardır. “

“ Peki neden dört ayrı bölgeye dağıldınız ? “

“ Yüceler yücesi öyle istedi. Yanlış anlamanı istemem. Kendi bölgemde istediğim gibi hüküm sürerim. Tüm diğer hakanlar için de durum aynıdır. Bir nevi sınır nöbetçisi olduğumuzu düşün. Bulunduğu sınır şeridi boyunca istediği gibi hükmeden ve tek bir kişiye karşı sorumluluğu olan özgür adamlar olarak hayal et. “

“ Bu sınırları koruduğunuza göre orada bir şey olmalı. “

“ Yeterince anlattım. Şimdi şartlarımı sunacağım. Neyle savaşacağınızı görmeniz için de birkaç ölü dostumun bedenlerini çağıracağım. “

Hakan elini tekrar toprağa koydu ve kimsenin anlamadığı bir dilde mırıldanmaya başladı. Kelimeler ağzından ürkütücü bir ezgiyle beraber çıkıyor ve bir yaftın gerçekleşmesinden çok karanlık bir ayini gerçekleştiriyor gibi görünüyordu. Hakanın sözleri bittiğinde, yerde yarıklar oluştu ve bir sürü tuhaf yaratık toprağın altından yer yüzüne çıktılar.

Tablo muazzamdı. İki buz kartalı, sekiz aydakar, bir alev kanatlı şahin, bir dev goril, yüzlerce aslan, kurt ve daha nice tuhaf yaratık belirdiler ve kimi ayaklarının üzerinde, kimiyse havada süzülerek yaft kullanıcısı tarafından yönlendirilene kadar hazır kıta beklemeye koyuldular.

“ İşte şimdi konuşabiliriz Dragut. Savaşa da biliriz karar senin. “

“ Şartlarını söyle imparatorluk köpeği. “

Hakanın o kadar konuşması boşa gitmiş gibiydi. Dragut kendisini bir köpek olarak görmekten vaz geçmeyecekti anlaşılan.

“ Şehri bana bırakacaksınız ve bir daha da buraya adımınızı atmayacaksınız. Tüm kıtayı alsan dahi beni ilgilendiren yer sadece burası ve buraya bulaşmadığın sürece de karşına çıkmayacağıma dair sözümü veririm. Sadece bu şehirden çekilerek, bir hakanın düşmanlığından kurtulacaksın Dragut. Ayrıca tüm yoldaşlarını alıp götürene kadar da buradan uzaklaşacağım. “

“ Peki ya kabul etmezsem ? “

“ Hepinizi yok ederim tarzı bir cümle kurmayı isterdim ama senin seviyenin farkındayım Başıbozuk Serdarı. Bu yüzden gerçekçi bir şekilde olacakları söyleyeceğim. Eğer kabul etmezsen, senin dışındaki tüm başıbozukları kesinlikle öldüreceğim. Sen belki hayatta kalabilirsin ama bunun sözünü de veremem. Yanındakilerden kaçı bir aydakarla baş edebilir ha? En güçlü adamın savaşabilecek halde değil ve bir çok yaralı başıbozuğu şimdi buradan götürürsen, yaşamaları mümkün olabilir. “

Hakanın söylediği şeyler mantıklıydı. Castro kaybettiyse, yoldaşlarını ve müttefiklerini korumak kolay olmayacaktı. Bu adama karşı dövüşmeyi çok istiyordu ancak, Mirliva Yavuz’un ekibinin ne halde olduğunu da bilmiyordu. Bu yüzden kararını vermekte zorlanmamıştı.

“ Şehri sana bırakıyorum ve başıbozuklar olarak da bir daha bu şehre gelmeyeceğimize dair söz veriyorum. Tüm Theodeni fethetsek dahi, bu şehre ilişmeyeceğiz. Şimdi git ve toparlanıp ayrılmamıza müsaade et. “

“ Akıllı bir adammışsın Dragut sözümü tutacağım. Bir gün boyunca buraya uğramayacağım. O zamana kadar istediğin gibi yasını tut ve en geç bir günün sonunda şehirden ayrılmış ol.“

Hakan yaftını sona erdirip, ölü bedenlerin varlığı son bulduktan sonra, bir yer değiştirme yaftı kullanıp ortadan kayboldu. Hakan’ın gitmesiyle beraber başıbozuklar Dragut’un kararını sorgulayamasalar da neden öylece bıraktık der gibi bakıyorlardı. Konuşmaya cesaret eden kişi, kanlar içindeki Castro oldu.

“ Serdarım kazanamaz mıydık? “

Dragut son derece ciddiydi. Ölüme oldukça yakın olan Castro’nun kendini de savaşacak kişiler arasında görüyor olmasını garipsemeden cevapladı.

“ O adamı kesinlikle öldürebilirdim. “

“ O zaman neden savaş…. “

“ Tüm yoldaşlarımı kaybettikten sonra o adamı öldürmüş olmam zaferi getirmeyecekti. “

Dragut’un bir anda yüzü yumuşadı ve gülümsedi.

“ Ayrıca aptal oğlumun kıymetli arkadaşlarına bir şey olsaydı ona hesap veremezdim. Hadi kayıplarımızı onlara yakışır şekilde gömelim ve buradan ayrılalım. “

Dragut’un söylediği gibi yaptılar. Hayatını kaybetmiş olan tüm başıbozukları gömüyorlardı ki, Ragnossa kendi fikrini belirtti.

“ Haddimi aşmak istemem efendim ama bence onları yakmalıyız. “

“ Başıbozuklar kayıplarını öldükleri topraklara gömerler Ragnossa. Onların ebedi mekanları son savaş meydanları olmuştur her zaman. “

“ Bunu biliyorum ama eğer bu herifle bir gün savaşmak zorunda kalırsanız, yoldaşlarınızın bedenlerine hükmediyor olması eminim gururunuzu incitecektir. Ölü bile olsalar, yoldaşlarınızla savaşmak kolay olmayacaktır. “

Ragnossa haklıydı. Tüm başıbozuklar ona hak vermişlerdi. Bu yüzden tüm cesetler bir araya toplandı ve dev bir ateş yakıldı. Her birinin bedeni tanınmayacak hale gelene kadar başlarında bekledi Dragut. Daha fazla zaman kaybetmenin manası yoktu, tam da bu yüzden ayrılmaya karar verdi. Zaten ateş yanmaya devam edecek ve Hakan geriye döndüğünde birkaç torbayı doldurabilecek külden başka bir şey bulamayacaktı.

Köklu’nun üzerine durumu acil olan yaralıları aldılar. Geriye kalanlarsa at arabalarıyla en yakın başıbozuk yerleşkelerine gideceklerdi. Dragut ayrılmadan önce yoldaşlarına döndü.

“ Köklu sizi başkente bırakacak, oradan da ben önce Çağıl paşanın kampına geçeceğim, ardından da toplantı için komutanlarla buluşacağım. Gittiğiniz yerdeki sorumlulara bildirirsiniz. “

Mesajı almış olan Köklu süratle başkente doğru kanat çırptı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar