Zanaatkâr Teknobaz

17 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
997 Görüntülenme
Bu bölümü 10 Kişi beğendi.
Cilt 1

Nargoz Canavarı (Son Kısım)

Zanaatkâr Teknobaz – 10. Bölüm: Nargoz Canavarı (Son Kısım)

 

Şiddetli çığlıklar duyulmaya devam etti. Koyu gövdesini ve büyük göğüslerini kaplayan kara korsesiyle vampirimsi medusa veya çoğu bilginin deyişiyle vannorin, avcıların hepsine sokuldu ve kanlarını kuruttu. Ne çığlık atacak ne kaderlerine karşı gelecek ne de af dileyecek vakitleri yoktu. Paramparça oldular ve tıpkı timsahların karşısına atılmış bebekler gibi birbiri ardına boğuldular.

 

 

 

Kan avcılarının hırıltıları ve havlamaları dışında diğerlerini uyarabilecek hiçbir şey yoktu. Öte yandan bu vannorin üst sınıf bir Yüksek Tapınakçı’ya denk olsa bile, avcılar bu sisin onun vücudu olduğunu fark edememişlerdi.

 

 

 

Bu sisin içinde kaldıkları sürece vannorin dilediğince ortaya çıkabilir veya kaybolabilir, hatta algılarını bile köreltebilirdi. Ondan alçak yetenekleriyle ona nasıl karşı koyabilirlerdi? Savaş daha başlamadan ölmüşlerdi. Son avcının boynunu da çenesinde tutan vannorin, onu şehrin merkezine kadar sürükledi ve yılanları da kalan on birini kan avcılarıyla birlikte sürükledi. Hepsini bir araya getirip koca bir kule yapan vannorin, son yemeğini de tepeye koydu ve parmaklarını şıklattı.

 

 

 

Solunda bir pentagram oluştu ve yerden bir kan direği çıktı.

 

 

 

“Güzel olduğu kadar da ürkütücüymüş,” diye düşündü Kilian, vannorin’in canavar postunun altında bir güzellik yatıyordu. Yüzünün üstünü bir göz bağıyla saklıyor olsa da, yüzündeki kontürden, burnundan ve dudaklarından, Kilian bu iblisin nasıl bir güzellik sakladığını hayal edebiliyordu.

 

 

 

Düşmanları ortadan kaybolunca vannorin hanım katliamı bırakıp kaybolacak gibi oldu, ama kaybolmadı. Kapkara bir ışık sisi ayırdı ve bu ışıktan zırhlı bir adam çıktı. Bir iblis kralı andıran boynuzlu, yabancı miğferi, muhteşem obsidyen zırhı ve devasa kanatlarıyla, bir prensesin kâbuslarından çıkmış gibi görünüyordu.

 

 

 

Vizörü kızıl renkte parlıyordu ve kollarını kavuşturan zırhlı adam yere inip ifadesiz bir yüzle düşmanının karşısına çıktı.

 

 

 

“Bu yolculuk esnasında bir Fehl Canavarı'yla savaşmayı beklemiyordum. Bir kan emiciden yüz kat daha iyi. Acaba sen kimsin de Oliver seninle ilgilenmesi için bu beceriksiz ekibi gönderiyor?” diye sordu Kilian ve miğferi sesinin yankılanmasını sağladı.

 

 

 

Dikkati Kilian’ın görüntüsüne takılan vannorin, kızıl vizöre baktı, ne ileri atıldı ne de geri çekildi. Ama onunla göz göze gelen Kilian kaşlarını çattı. Fehl bir isim, bir ırk, bir Büyü Disiplini, bir araç, ama en önemlisi bir lekeydi. Dra nasıl her yerde bulunuyorsa, Fehl de her yerde vardı, her nefeste, her suda, gökyüzünde ve toprakta. Herkes bunu soluyordu, ama bazılarında Fehl Lekesi denilen bir tepki yaratıyordu.

 

 

 

Çoğu büyücü bu lekelenmenin bazılarında bulunan, ama çoğunlukta bulunmayan, tanımlanamaz bir genden ötürü var olduğunu iddia ediyordu. Ancak diğerleriyle Fehl’in bilinçli olduğunu ve kurbanlarını kendisinin belirlediğine inanıyordu. Hangisi gerçek olursa olsun, Fehl tarafından lekelenenler mutasyon geçirir ve Fehl Mutantı’na dönüşürdü.

 

 

 

Eğer bu dünyanın hoşgörüyle yaklaşmadığı bir şey varsa, bu da Fehl Lekesi'ydi. Akranlarından üstün olmalarına rağmen, Fehl Mutantları en başta zararsız olurlardı, ama Fehl Büyüsü geliştirir geliştirmez bu leke gitgide daha da kötüleşir ve en sonunda Fehl Canavarı’na dönüşürlerdi, bu yaratıklar zevk ve yıkımla hareket eden, deliliğin vücut bulmuş hâlleriydi.

 

 

 

Kim onlara hoşgörü gösterebilirdi ki?

 

 

 

Mutantlar ve canavarlar bir yana, yalnızca Fehl İblisleri bu korkunç güçlü büyüyü kullanıp ırka ve bağlılığa bakmaksızın Fehl’le lekelenmiş herkesi avlayabilirlerdi. Mutasyonlarını gizleyemeyenler için kara ormanlar ve izole tarikatlar tek seçenekti.

 

 

 

Safkan insanlarda rastgele mutasyonlar gerçekleşirdi. Ama diğerlerinde sonuç her zaman aynıydı. Mesela kan soyundan gelenler her zaman vannorin olurdu.

 

 

 

Ancak Fehl Lekesi’ne rağmen, Kilian, Vannorin Fehl Canavarı’nın zekâsını koruduğunu görebiliyordu.

 

 

 

Bunu nasıl başarmıştı? Eğer bunu başarabildiyse, o artık bir Fehl Canavarı değil gerçek bir iblisti.

 

 

 

“Kimsin sen? Arkadya İmparatorluğu’nun mu yoksa Teknokrasi’nin mi köpeğisin?” Yılan saçı tıslarken beklenti içinde sordu. Kilian’ın miğferinin ardındaki gözleri seğirdi.

 

 

 

“Teknokrasi düşeli yüzyıllar oldu. Arkadya İmparatorluğu’nun da pek bir olayı kalmadı,” diye cevap verdi Kilian ve ileri atıldı. Zırhtan yükselen tehditkâr aurayı hisseden vannorin kadın pençeli ellerini uzattı.

 

 

 

“Üçüncü Çember Büyüsü: Cehennem Fırtınası.” Hiçbir büyü işareti yapmadan, başının üstünde üç tane pentagram çemberi belirdi, kırmızı yıldırımlar ve barbarımsı, kara rüzgârlar fırlattı.

 

 

 

Kara enerji kanatları kasvetli bir şekilde parlarken, yıldırım topları bulanıklaşan ardıl görüntüsünden geçti ve vannorinin arkasında belirip boynunu arkasına zırhlı bir öpücük kondurdu.

 

 

 

“Bir ilişkiye yıldırım topu atarak mı başlanır? Eğer böyle öfkeli davranmaya devam edersen, asla koca bulamazsın, benimle de evlenemezsin,” diye dalga geçti Kilian, ama bu sözlere güvenen vannorin döndü ve pençelerini korunmuş boynuna geçirdi. Bu hareketiyle Kilian’a erişemedi, Kilian da sağ yumruğunu vannorinin karnına geçirdi ve parmak eklemlerinden beş tane kara kılıç çıkıp öfkeli hanımı şişledi.

 

 

 

Ancak beş delikten kan dökmesine rağmen, vannorin yumruğun etkisiyle geriye doğru uçtu ve duvara tosladı.

 

 

 

“İnsan hâlimle sana denk değilim. Ama Nargoz’da bu zırhı giydiğimde, darbelerime dayanabilecek pek kimse yoktur. Neden ikimize de bir iyilik yapıp pes etmiyorsun?” diye ciddi ciddi sordu Kilian, ama bu sözleri aşağılama olarak algılayan vannorin moloz yığınından kalktı, gökyüzüne atıldı ve kuyruğuyla zik zak çizerek Kilian’ın üstüne düştü.

 

 

 

Vannorine dirsek atan Kilian, boynuna vurdu, ama vannorin sise çekilip soluna yeniden ortaya çıktı. Yer çekimini yok ederek kalbini bıçaklamaya çalıştı, ama vannorin yeniden ortadan kaybolup tepesinde belirdi.

 

 

 

Bacaklarını akrep kuyruğu gibi fırlatan Kilian, iblisin şakağına vurdu, ama vannorin artık sırtında duruyordu.

 

 

 

“Kaybettin,” diye fısıldadı. Tıpkı Kilian’ın önceden fark ettiği gibi, sis onun vücuduydu. Sisin bulunduğu her yerde ortadan kaybolup yeniden belirebiliyordu. Ama büküldüğü sürece hiçbir insan onun kavramasından kaçamazdı, veya en azından vannorin böyle düşünmüştü.

 

 

 

Vannorin tıpkı avcılara yaptığı gibi Kilian’ı da boynundan ve uzuvlarından yakaladı, zırhını ve kemiklerini paramparça etmeyi amaçlıyordu, ama hayati bir hata yapmıştı. Kilian’ın belinin altından iki tane top çıktı ve iblisi tam on ikiden vuran mavi dra ışınları ateşlediler. O esnada Kilian’ın kanatları da harekete geçti ve ateşlenen ışınlar düşmanını birkaç metre öteye uçurmasına rağmen yine de menziline girip tıpkı bir meteor gibi ona çarpmasını sağladılar.

 

 

 

Paralanmış bir oyuncak bebeğe dönen vannorin yerde krater açtı ve bir ağız dolusu kan kustu. Kilian kollarını uzattı, minik dra topları ve makineli lazerler göğsünden, ellerinden, dizlerinden ve omuzlarından çıktı. O esnada Düşmüş Melek Zırhı, Dra Vakumlarını saldı ve bütün sisi emerek vannorini savunmasız bıraktı.

 

 

 

“Bak güzelim, işte böyle kazanılır,” dedi Kilian ve ardından sonu gelmez gök mavisi dra ışınları ateşlemeye başladı. Dra saldırıları zayıflamış vannorine isabet ederken taş, toz ve duman her yere yayıldı.

 

 

 

Yaşam enerjisi azalmış olmasına rağmen, devasa bir kızıl enerji kalkanı çıktı ve bütün cephanesini geri yansıtarak vannorine sise karışıp yerden kaçabilecek kadar zaman kazandırdı.

 

 

 

Çatırt!!

 

 

 

Kilian’ın ışınları ve lazer atışları kan bariyerini paramparça edene kadar, vannorin çoktan gitmişti bile. Ama Kilian, kaçış yolunu bulmak yerine kraliyet sarayına doğru uçtu.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 10:42:31
Hoh demek şantaj yapan taraf biz olcaz
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:50:08
Çeviri ve edit için teșekkürler
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-04 23:29:54
Çeviri ve düzenleme için teşekkür ederim
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:06:38
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-25 23:36:00
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-18 12:48:26
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-17 21:51:31
Noluyor lan sonda hiçbir şey anlamadım hemen bölüm atın ! xd ileride ne olucak merak ettiriyor ve bölümler cidden tatmin edici derecede uzun