Zanaatkâr Teknobaz

19 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
884 Görüntülenme
Bu bölümü 7 Kişi beğendi.
Cilt 1

Kurtuluşun Bedeli

Zanaatkâr Teknobaz – 20. Bölüm: Kurtuluşun Bedeli

 

“Ölüm tam bir amcık.”

 

Ruhu çeşitli düzlemlerde uçup Kalarac’ın Gözyaşı’nı bulamayınca Kilian’ın düşündüğü ilk şey bu olmuştu. Gözyaşı’nın varlığına atılmış bir çapa olduğunu ve ruhunu bedeninin kopyasıyla birleştirdiğini, ama artık ruhuna işlemiş gözü hükümsüz kılamayacağını bilmiyordu. Bu yüzden işte buradaydı, ruhu değişik varoluş düzlemlerinde süzülüyordu.

 

Bu yolculuk esnasında Kilian, Rüya Düzlemi’ni geçti, Lotus Çocukları’nın sonsuz hissizliğine şahit oldu, Kâbus Düzlemi’ni, Sura Düzlemi’ni ve daha fazlasını gördü. Ancak kızıl gözü parlamayı kesmedi, onu bütün bu düzlemlerden geçirip bütün ölülerin korktuğu o diyara götürdü.

 

Bu yeni düzlemde gökyüzü kırmızı parlıyor, havada mine çiçeği kokusu vardı ve büyüleyici kristal binalar göz görebildiğince uzanıyordu. Kilian bunların hepsini yukarıdan gözlemledi, eğer burası öbür dünyaysa, ölümün o kadar da korkunç olmadığını düşündü. Başka dünyadan bir güç tarafından çağrılan Kilian’ın ruhani vücudu kırmızı bir ışığa dönüştü ve havada uçuşup kraliyet sarayı gibi görünen bir yere iniş yaptı.

 

Oda da ne odaydı ama. Kilian yaşadığı iki hayatı boyunca böyle bir yeri ne görmüş ne de duymuştu. Şeytani güzellikleriyle dans eden çıplak iblisler çekiciliklerini gösteriyorlardı. Bazılarının bir çift boynuzu, bazılarının kanatları, bazılarının birden fazla gözü, kuyruğu ve daha fazlası vardı. Ten renkleri değişiyordu, şekilleri asla aynı değildi, ama hepsi Kilian’ın ruhunu çekiyordu, sanki cisimleşme arzusu dört bir yanını sarıyordu.

 

Karşısındaki kırmızı kristal merdivenler, yüce bir kadın yaratığın tüm ihtişamıyla oturduğu tahta çıkıyordu. Tıpkı diğerleri gibi çıplaktı, her şeyi göz önündeydi. Kavun gibi göğüsleri, koyu mor teni, geniş kalçaları ve incecik beli dikkatini çekmiş olsa bile, gözleri tüm bunları geçersiz kılıyor, en azgınların bile karşısında ağız suyu akıtmasını engelliyordu.

 

Kadın işaretle çağırdı, Kilian’ı sarayına getiren aynı karşı konulmaz güçle onu kaldırdı. Buradaki varlığını bu yaratığın bağlama büyüsüne borçlu olduğunu anlaması için dahi olmasına gerek yoktu. Telekinetik bir güç tarafından yönlendirilen Kilian, dans alanını geçti, kristal merdivenlerden çıktı ve fehl iblisinin karşısına indi. Bu bir fehl iblisi değilse ne olabilirdi ki?

 

Kadın bakışlarıyla onu görmezden geldi, alnındaki üçüncü, kızıl göze odaklandı ve büyüleyici bir şekilde güldü.

 

“İlginç, çok ilginç. Ölümlü düzlem tarihi boyunca ilk defa lekelenmiş bir insanın Fehl Gözü çıkardığını görüyorum. Tebrikler evlat,” dedi fehl iblisi ve Kilian’ın daha önce hiç duymadığı en akıcı biçimde konuştu.

 

Yüzündeki tebessüm hiç değişmedi, ayağa kalktı, sırtına kadar gelen mürekkebimsi saçının göğüslerine inmesine izin verdi. Ama artık tahtından indiğinden, Kilian kadının boyunu posunu görebiliyordu. Neredeyse 2 metre 10 santimetrelik boyuyla, onun karşısında cüce gibi kalıyordu.

 

“İlk sorunu cevaplayayım, ölümün gözün aktifleşmesini tetiklemeden önce kendini korumak için boyutları bükerek ruhunu Fehl Düzlemi’ne getirdi. Topraklarıma indiğin için varlığını anında hissettim ve seni buraya getirdim,” iblis pençeli elini Kilian’ın çenesine uzattı. Ruhani formunda olmasına rağmen, çenesini hiç çabalamadan kaldırabiliyordu.

 

“İkinci soruna gelince, senden istediğim şey aslında oldukça basit. Göz, fehl ırkının en büyük hazinesidir, Köken’e en yakın mutasyondur. Ölümün, Boyutsal Yarık yeteneğini açmanı sağladı, Göz’ün ilk formunun bir parçasını.

 

Gelecekte sana daha da fazlasını sunacak. Senden tam potansiyeline ulaşmanı ve ardından ruhunu bana vermeni istiyorum. Razı geliyor musun?” diye doğrudan sordu fehl iblisi. Bütün varoluş düzlemlerinde, fehl olan veya olmayan milyarlarca kişi ona ruhunu sunuyordu.

 

Ne yazık ki Kilian koca göğüslere ve güzel bir yüze düşecek kadar saf değildi.

 

“Ruhumu verebilirim. Ama bunun için bana yeterli sebepler sunman gerek,” diye yanıtladı Kilian. Ölü bir mahkumun ruhunun hiçbir değeri yoktu. Bir anda şu anki durumunu tarttı, akıl ermez bir varlığın karşısındaki güçsüz bir ruhtu sadece. Eğer onun gitmesini istemezse, gidemezdi. Onu salsa bile geri dönebileceği bir yol yoktu.

 

Boyutsal Yarık yeteneği şu anda sağlam olmayan bir hâldeydi. Göz’ü destekleyen tek bir ruhla hiçbir yere gidemezdi. En iyi ihtimalle aç bir fehl yaratığının yemeği olurdu. En kötü ihtimalle de ebedi bir kölelik onu bekliyordu. Gerçek buydu.

 

Ancak öylece kaybolamamıştı. Amaçsızca dolanamazdı. İçinde yanıp tutuşan intikam aşkıyla Klaus von Karsten’in kafatasını koparmak istiyordu. Ama hepsinden önce artık bir amacı vardı, gelişmek ve büyümek için bir sebebi vardı: bu da bu düzenin başına geçip ipleri eline almak!

 

Fehl iblis, zihin okuma güçlerini bile kullanmadan, Kilian’ın aklından geçenleri anlayabiliyordu.

 

“Benimle pazarlık yapacak pozisyonda olduğunu mu sanıyorsun?” diye sordu, mor gözbebeklerinde ufak bir ilgi parıltısı görüldü. Yüzünü eğdi, Kilian’ınkine yaklaştıdı. Diğerleri sırf kokusundan ötürü içsel bir kargaşa yaşardı, ama o hiç rahatsız olmadan duruyordu.

 

“Gerçeklik tam bir kaltak. Fehllerin muazzam güçleri olabilir, ama yapamayacağınız tek bir şey var: soyunmak, şakayı kasıtlı olarak yaptım,” Kilian buz gibi mavi gözleri iblisin mor gözlerine bakarken konuşmaya başladı.

 

“Eğer benden bir şey istiyorsan, özellikle de ruhum gibi maddi olmayan bir şeyi, o zaman benimle bir anlaşma aracılığıyla takasta bulunmalısın. İşkence işe yaramaz, büyüler de ruhlara yüzeysel olarak zarar verir. Hedef bunu ne kadar reddederse o kadar fazla zarar görür ve bu da anlamsız olur. Göz’ü mahvetmekten kaçınmak için pazarlık etmek zorundasın.

 

İkimiz de yetişkiniz, doğrudan sadede gelelim. Düzgün bir teklifte bulun ve ben de ölümlü düzlemde işimi bitirdiğimde ruhumu sana vereyim,” dedi Kilian. Bu çok eski bir uzlaşmadan başka bir şey değildi. Eğer şimdi kendisine bir yol açamazsa, gelecekte olabileceklerin hiçbir önemi kalmayacaktı.

 

İblis tek çaresiydi, ölümlü dünyaya dönmek için tek bileti oydu. İblis gülümsedi.

 

“Cesursun, böyle tipleri severim. Pekâlâ, sana dört tane hediye verebilirim.” Bu sözlerden sonra fehl iblis, Kilian’ın şakaklarına dokundu ve avuç içine sığacak kadar ufak, bronzdan bir çekic çıktı. Reenkarnasyon esnasında ruhunu alan çekicin aynısıydı. “Önce bunu aktif hale getireceğim. Bir Arkhan kalıntısıyla tesadüfen buluştuğuna göre, oldukça şanssız olduğunu söyleyebiliriz. Bu minik şey harikalar yaratmanı sağlayabilir, ama dikkatli ol. Karşıma çıkana kadar seni mahvetmesine izin verme,” diye ekledi ve yumruklarıyla çekici sıktı.

 

Yumruğundan kırmızı ışık çıktı ve yeniden açtığında bronz çekic platine dönüştü.

 

“Ardından fehl ve diğer ırklara özgü bir Doğuştan Yetenek: Et Zanaati. Bunu sakın hafife alma. Bazı magiler bu disipline dair birkaç ufak numarayı yapabilse de gerçek gücünü kullanamıyorlar. Bunun sayesinde yaşamı ve ölümü yeniden belirleyebilirsin.

 

Sonra en azından insan standartlarında üst sınıf bir vücut. Yetenekli olmasına rağmen, eski vücudun en fazla üst sınıf bir Hükümdar olmanı sağlardı. Bunun ötesine geçmen pek mümkün değildi. Ancak şimdi sınır yok. Aynı zamanda tadını çıkarman için eşsiz bir hediye de vereceğim.

 

Son olarak kızım. Sana yol gösterip yardımcı olacak, göze çarpıcı olsa da oldukça inatçıdır, tüm sorunlarını çözeceğini garanti edemem. Onu ne kadar iyi kullanabileceğin sana bağlı. Adım Ashera, eğer bu şartlara katılıyorsan, o zaman anlaşmayı imzalayabiliriz.”

 

Yumruğunu açan Ashera, platin çekici saldı, Kilian’ın önünde süzülmesini sağladı. Ama bunu aktifleştirebildiği gibi geri alabileceğinden de şüphe etmedi. Sessizce ayağa kalktı ve onaylarcasına başını salladı. Von Karsten hanesinin tüm bilgisini yalayıp yutmuş olan Kilian, ortalama bir asilden daha çok şey biliyordu.

 

İlki ruhunun dayanabileceği nimetlerin bir sınırı olduğuydu. Fehllerle yapılan anlaşmalarda, anlaşmayı imzalayan taraf sık sık delirir veya yok olurdu, bunun sebebi anlaşmaya karşı gelinmesi değil, boylarından büyük işlere kalkışmalarıydı.

 

Ardından Et Zanaati insan büyücüler arasında bir şaka olabilir, ama diğer iki ırkın ellerinde çok korkunç bir güç oluyordu. Eğer bu gücü kullanabilirse intikama giden yolu çok daha rahat yürüyecekti. Gerisi de oldukça çekiciydi. Kızının değerini belirlemesi gerekiyordu, ancak bir fehl iblis yardımcısının olması gecelerinin güzel geçeceği anlamına geliyordu.

 

“Ancak anlaşmayı imzalayacak kanım yok,” diye şakayla karışık konuştu Kilian, Ashera da karşı gelircesine başını salladı. “Bunlar barbarca gelenekler, kanına ne gerek var?” diye karşılık verdi Ashera ve Kilian’ı yanaklarından tutup çekerek onu öptü.

 

Dudakları kavuştu ve dilini ruhani ağzına soktuğunda zihinleri eridi ve anlaşmanın şartları Kilian’ın zihninde açıldı. En başta ürpermesine rağmen kısa sürede kendine geldi, Ashera’nın öpücüğüne karşılık verip anlaşmayı onayladı. Ve bu şekilde anlaşmayı imzaladılar.

 

Dudakları ayrıldı, platin çekic, Kilian’ın ruhuna uçtu ve kırmızı bir rüzgârla ortadan kayboldu.

 

“Kilian, senden büyük şeyler bekliyorum,” diye fısıldadı Ashera, ardından tahtına oturdu. Gözlerini bütün bu konuşma esnasında bir anlığına bile durmamış hedonistik partiye çevirdi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-08 08:24:35
Elinize sağlık
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:08:55
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 03:07:47
Çeviri için teşekkürler.
Orion (17 puan) Üye
2020-06-25 14:50:13
Bende bu anlaşmaya tuhumu satmaya razıyım. Hatta ilk üç şart olmasada olur