Zanaatkâr Teknobaz

16 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
1309 Görüntülenme
Bu bölümü 17 Kişi beğendi.
Cilt 1

Hayatta Kalma Oyunu

Zanaatkâr Teknobaz – 3. Bölüm: Hayatta Kalma Oyunu

 

Kars büyüleyici bir yer. Nefreti ne kadar büyük olursa olsun, Kilian, Kars’ın cennetten bir parça olduğunu her gün kabullenmek zorunda kalıyordu. Scharbuhel Gölü’nün üzerine inşa edilmiş 1349 metrekarelik şehirde 3.2 milyon insan yaşıyor, Orloth nüfusunun yaklaşık %2’sini oluşturuyordu. Turistler ve şehir sakinleri her caddede göletler, çeşmeler ve canlı parklar görebilirdi.

 

 

 

Kristal Şehri olarak bilinen Kars’ta kubbeli evler ve gökyüzünü delen kulelerin tamamı buz mavisi, kristalimsi bir malzeme olan orstaplhtan yapılmaydı. Ve her ne kadar şehrin merkezinde olsa da Kars Dükü’nün oturduğu Kristal Sarayı, devasa bir akıntıyla şehrin kalanından ayrılıyordu. Ziyaretçiler akıntının iki tarafına kurulmuş firkateynler sayesinde karşıya geçiyor ve köprüde avuç içi boyunda minik spor arabalar yarışıyordu. Kars’taki arabalar insanın eline sığabiliyor, kendi kendini sürebiliyor ve her türlü çarpışmayı önceden görebiliyordu.

 

 

 

Ama bunların hiçbiri şehir semalarında süzülen ve iklimi koruyan üç platin küreyle kıyaslanamazdı.

 

 

 

Bu üç küre, 3.2 milyon şehir sakininin aklını okuyor ve çoğunluğun tercih ettiği havayı sağlıyordu. Eğer çoğunluk yaz isterse, yaz geliyordu. Kış isterlerse, kış geliyordu ve olur da ikisinin karışımını isteyecek kadar delirirlerse o zaman da hava karışıyordu. Kars’ta genelde ebedi bir bahar hüküm sürerdi. Odasının balkonunda oturup hava filolarının gökyüzünde devriye gezip nanomakineler sayesinde bütün virüsleri ve sorun olabilecek bakterileri yok etmesini izleyen Kilian, sessizce Klaus’un yeteneklerine sövdü.

 

 

 

Bütün Arkadya kıtasında, halktan birinin bir aristokratı mahkemeye verebileceği tek bir şehir vardı. Kars. İçinde on altı ay geçirdikten sonra Kilian bu şehre aşık olmuştu. Aristokratlar hareketlerine dikkat ediyor, kölelik yürürlükten kaldırılmak üzereydi ve kalan birkaç köle de diğer büyük şehirlerin halkından daha iyi hayatlar sürüyordu. Fakirlik oranı %1’in altındaydı ve “Kötüye Adil Davran” sözleri, Klaus’un gaddar babasını idam ettiği platformun üzerinde parlıyordu.

 

 

 

Ve bu milyonlarca insan için Klaus, gelmiş geçmiş en büyük kahramandı, onları yok olmaktan kurtaran sert ama adil bir Tanrı'ydı. Sık sık adına heykeller dikmeye çalışmışlardı, ama Klaus bunu her zaman reddediyordu. Düklüğün geri kalanında da durum çoğunlukla aynıydı.

 

 

 

Güneş ışıkları gökyüzünden yansıdı ve Kilian’ın yatağının yanındaki alarm çaldı.

 

 

 

“Bugün dersi bahçede işleyeceğiz” dedi Klaus ve Kilian da hiç vakit kaybetmeden odasından çıktı. Kapı koluna dokunmasına bile gerek yoktu. Işıktan kapıya kadar her şey, Kilian’ın beyin dalgalarını takip ediyordu.

 

 

 

“Günaydın Küçük Efendi,” dedi koridora dizilmiş ve Kilian’ı görünce eğilen düzinelerce hizmetçi hep bir ağızdan. Klaus kaleye kendi kendini temizleme mekanizması kurmasına rağmen, bazı işler için yardıma ihtiyaç duyuyorlardı. Bu aynı zamanda başka seçeneği olmayanlara verilen bir işti. Ve Kilian ışınlanma çemberi kullanabileceği hâlde, Klaus bunu yasaklamıştı. “Saray boyunca yürümen kendini disipline etmen için iyi olur,” diyordu sık sık. Ve Kilian asla sıkı çalışmadan kaçmamasına rağmen, her gün iki saat boyunca merdiven inip çıkmak disiplin değil, saçmalıktı.

 

 

 

Bahçeye adımını atar atmaz Kilian, Klaus’un her Perşembe günü yaptığı gibi bir bonsai ağacını budadığını gördü. Ancak her zamanki manzaranın aksine, yanında elleri kelepçeli bir adam diz çökmüş ve domuz gibi terliyordu.

 

 

 

“Hoş geldin Kilian,” dedi Klaus ve parmaklarını kesti. Adamın kelepçeleri paramparça oldu ve kan kokusu almış bir tazı gibi Kilian’ın üstüne atıldı. Bunu beklemeyen Kilian irkildi. Adam ona birkaç kez vurmaya çalıştı, ama hiçbiri tutmadı. Ancak durmadı, sanki Kilian’ın canını almak istiyormuş gibi devam etti.

 

 

 

Kilian hayatı boyunca hiç böyle bir düşmanla karşılaşmamıştı ve düşmanı üzerinde baskı kurdukça titriyordu, ama bunun sebebi korku değil, saf öfkeydi. Sağa yatan Kilian, adamın darbesini savuşturdu ve rakibinin sağ dizine bir tekme attı. Kemiği kırıldı ve dengesini kaybedip yere düştü.

 

 

 

“Aahhh!” Saldırgan inledi, ama Kilian öfke içinde sağlam bacağını da tutup hiç düşünmeden kırıverdi. Bacakları kırık hâlde acı içinde inledi. Kemiklerinin kırılmasını içini yakmış olsa da Kilian onu tutup ağzındaki dişlerini döktü.

 

 

 

Kan içinde kalan adam yerde öylece yatakaldı ve Kilian da öldürene dek öfkesini ondan çıkardı. Ancak Kilian yine de durmadı. Aralarında ne düşmanlık ne de husumet vardı, peki ama bu adam neden ona saldırmıştı? Neden? Neden? Neden?

 

 

 

Bu hiç adil değildi! Bunu kabullenemedi, bu yüzden adamı yüzü paramparça olana dek yumrukladı, eski kimliğinden eser kalmayıncaya dek yumrukladı, yumrukladı ve yumrukladı!

 

 

 

Bu esnada Klaus yan tarafta duruyor, bonsai ağacıyla ilgileniyordu. Ve Kilian’ın öfkesi artık onu yönlendirmediğinde, dük babası dönüp sonuçlarına baktı.

 

 

 

“Sana D veriyorum. Adamı öldürmek için çok fazla kuvvet kullandın. Her ne kadar cinayetten suçlanmış olsa da kendisi herhangi bir dövüş eğitimi almamış bir kuyumcuydu. Eğer onun gibiler için nefesini harcarsan, bir pusuyla nasıl başa çıkacaksın?” Klaus duygusuz bir ses tonuyla sordu. Kilian ancak o zaman bu vahşi hâlden kurtuldu ve öfkesinin sonuçlarıyla yüzleşti. Donakalmış hâlde gözlerini eğdi ve kana bulanmış ellerine baktı. İlk kez adam öldürmüştü, hiç tanımadığı birini sanki kana tapan bir barbar gibi ölümüne dövmüştü.

 

 

 

Ne ara bu kadar şiddetli birine dönüşmüştü?

 

 

 

“Düşmanlarını insan olarak görmemek, hayatta kalmak için hayatidir. Tıpkı onun yaptığı gibi, ona eğer seni öldürürse, alacağı cezanın idam yerine müebbet hapis olacağını söyledim. Baksana duruma nasıl da uyum sağladı.” Klaus, Kilian’a doğru yürüdü ve kulağına fısıldadı. Yerden kökler çıktı, cesedi sarıp toza dönüştürdü.

 

 

 

“Artık öldürme becerilerini idam mahkumları üzerinde çalışacağız. Her ay bir insan çağıracağız, sonrasında iki, üç, dört— otuz, sen onları ikinci defa düşünmeden öldürene kadar devam edeceğiz. Çalışmalarının üstüne, sabah akşam seni avlayacak suikastçılar da ayarlayacağım. Ve bir sürü düşmanımın sana huzur vermeyeceğinden de şüphem yok. Ölmemeye çalış,” diye fısıldadı Klaus, dalgın oğlunun kulaklarına.

 

 

 

“Şimdi gel bakalım, tanışman gereken biri var.” Klaus, Kilian’ı bileğinden çekerek kaleye götürdü. Buz mavisi duvarlardan geçerken, Kilian’ın aklına öldürdüğü adamın kanlı suratı geldi, ardından yüzü tıpkı cam bir ayna gibi çatladı ve Kilian elini Klaus’tan çekti.  Dük gülümsedi ve hiçbir şey demedi.

 

 

 

Birlikte kabul salonuna geldiler. Girişten ana salona kadar, Kars’ın geçmişteki 60 dükünün portreleri duvarları süslüyordu. Geleneklere göre Klaus öldüğünde Kilian’ın da portresini çizdirip koridor duvarına asması gerekiyordu— ama yapmayacaktı. Hepsini yakıp duvarları boş bırakmak en iyisiydi. Zaten pek fazla yer de kalmamıştı.

 

 

 

İkilinin içeri girmesinden sonra, koridorda bekleyen sekiz asil ve kadın eğilerek onlara selam verdi. Bu manzarada Kilian’ın dikkatini çeken tek bir şey vardı: von Karstenlerin mavi gözlerine, siyah kıvırcık saçlarına sahip, 13 yaşında bir kız.

 

 

 

Genelde evdeki kızlara bakmazdı, ama bunu görmezden gelmek güçtü. Tıpkı ustaca yapılmış bir oyuncak bebek gibi, vampirlerinkine benzeyen bembeyaz teniyle kusursuz görünüyordu. Kilian o minik dudaklarının ardında sivri dişler gizliyor mu diye merak ederken kız kocaman gözlerini ona doğru kırptı.

 

 

 

“Kilian, Anke. Anke, Kilian. Gelecekteki karın, gelecekteki kocan. Umarım iyi anlaşırsınız.” diye onları tanıştırdı Klaus, ardından kalan yedi kişiye koridoru boşaltmalarını işaret etti. Hiç gecikmeden boşalttılar.

 

 

 

Yalnız kalan ikili, Anke sessizliği bozmadan önce üç dakika boyunca birbirlerinin suratlarına baktı.

 

 

 

“Amcam senin dengesiz olduğunu söylediğinde ona inanmamıştım, ama milyonlarca insanı öldürmüş gibi görünüyorsun.” İlk başta bu sözlerden ötürü şoka giren Kilian, kanlı ellerine baktı ve öyle görünmesinin mantıklı olduğunu düşündü.

 

 

 

“Doğru diyorsun, kan emici bir lolita gibi görünen birini ciddiye almak çok zor. Daha önce hiç güneş ışığından korkup korkmadığını soran oldu mu?” diye karşılık verdi Kilian, Anke’nin kocaman gözlerini kısmasına sebep oldu.

 

 

 

“Tenim pamuk gibidir.”

 

 

 

“Hayır, tebeşir gibi. Hayalete benzemeyi iyi bir şeymiş gibi gösterme.”

 

 

 

Kilian’ın sözlerinden ötürü öfkelenen Anke yumruğunu kaldırdı. Bu nefret dolu yaratık nereden çıkmıştı ve sevgili amcası nasıl olur da onunla evlenmesini isteyebilirdi? Kilian da sanki düşüncelerini okuyormuş gibi başını salladı.

 

 

 

“Ne düşündüğünü biliyorum. ‘Aman Tanrım, bu çocuk benim için fazla iyi’ diye düşünüyorsun ve kesinlikle haklısın da. Bu yüzden bu evlilik hayatta gerçekleşmeyecek,” dedi Kilian ve arkasını dönüp gitti.

 

 

 

O gün gönlünde öfkeyle sırtına bakarken Anke, onu ayaklarına kapandıracağına yemin etti— ancak bunu hiç başaramadı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-06 22:43:32
Başarsa adamın mc olmasının anlamı kalmazdı zaten
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:37:49
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-29 01:37:38
Reis boșver git hepsini öldür. Daha iyisine layıksın.
esomert (903 puan) Üye
2020-08-17 22:08:33
bence en iyi intikam. babasını yenicek kadar güçlü olup babasını sakat bıraktıktan sonra kendisinide sakat bırakması babası delirirdi ama işte kendinide bitirir.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 18:04:09
Çeviri ve edit için teşekürler elerinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-25 14:48:27
Çeviri ve edit için teşekkürler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-23 01:02:52
Pamuk, Tebeşir, Günışığı yazarın espri yetenekleri iyi sayılır?
LepiFro (1414 puan) Üye
2020-06-20 02:23:26
Neyi başaramadın oglim :D jsjsjsj
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-18 10:51:17
Çeviri ve edit için teşekkürler
Kiriyodx (69 puan) Üye
2020-06-17 17:57:14
Abi bu klausa acı çektirmek için tüm klanı hatta tüm şehri katletmezse seri ağır çöp ya yazar daha da seri yazmasın gidip intihar etsin bu kızlarda ilişki kurarsa aynısı bıiu kızıda öldürmeli tüm klanı öldürmeli
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-17 02:18:29
Düşünüyorum acaba nasıl ilerleyecek.
GLUTTONY (47 puan) Üye
2020-06-16 18:10:28
Yine first