Zanaatkâr Teknobaz

25 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
729 Görüntülenme
Bu bölümü 6 Kişi beğendi.
Cilt 1

Zenginin Malı Züğürdün Çenesini Yorar (2. Kısım)

Zanaatkâr Teknobaz – 47. Bölüm: Zenginin Malı Züğürdün Çenesini Yorar (2. Kısım)

 

Cennet Bahçesi’nin ortasındaki mermer beyazı kulenin karşısında koyu mor renkte bir boyutsal yarık açıldı. İçinden çıkan Kilian kulenin karşısında belirdi.

 

Büyüleyici bahçelerinin, yarı saydam göllerinin ve antik yunan sanatını yansıtan erotik mermer heykellerinin yanısıra Cennet Bahçesi bütün müşterilerini hayrete düşüren bir harikaya daha ev sahipliği yapardı: İlahi Çöküş Kulesi.

 

720 metre uzunluğundaki bu kule, Olaf’ın elindeki kaynaklarla yapılabilecek bir proje değildi ve bahçenin açılmasından bir ay sonra tamamlamayı başarmışlardı. Olaf’ın yaptığı ikinci çember illüzyon büyüsü, inşaatı ziyaretçilerden tamamlanana kadar gizledi ve herkesi şaşırttı. Artık bütün kızlar 142 katlı ve 780 daireli bu alanda kalıyordu.

 

Hepsi Ostria’da yeni evler almış olmalarına rağmen, dükler ve markilerden oluşan ekip 119. Kattaki bir toplantı odasında bir azize tarafından eğlendiriliyordu.

 

“Yedi tane venandi toplayın ve Verden, Wilburg, Singen, Buhel ve Zursteig’e ışınlanma çemberleriyle gidin. Kalelerine sızın, beş dükün de yakınlarını kan dökmeden ele geçirin ve emirlerimi bekleyin.”

 

Nanobotlarını kullanan Kilian, beş boyarını hemen işe koydu. Boyarlar ölümüne sadık olmalarına rağmen, iz bırakmadan iletişim kurmak için Kilian hepsine nano örümcekler yerleştirmişti.

 

Ostria’da aslında ışınlanma çemberleri yoktu. Hatta Orloth’ta bunları yapma bilgisi yalnızca Kars’ta vardı. Ancak Teknoloji İncelemesi’nden bunu öğrenen Kilian, güçlerini uzak yerlere yollamak için birkaç çember yaptı. Ancak orada benzer aletler olmadığından anında geri dönemeyecek olsalar da dönmelerine gerek yoktu zaten.

 

Gözlerini kararan havaya çeviren Kilian, gece olmasına ne kadar vakit kaldığını hesapladı ve sessizce kuleye doğru ilerledi. Asansöre binerek doğrudan 119. Kata çıktı ve bir azize tarafından eğlendirilen ziyaretçilerinin bulunduğu toplantı odasına gitti.

 

Kilian ortaya çıktığında kadın, Verden Dükü’ne bir bardak daha şarap koymak üzereydi. Onun içeri girdiğini görünce hareket etmeyi bıraktı, şişeyi indirdi ve geri çekildi.

 

On yedi asilzade kadını neyin rahatsız ettiğini görmek için döndü ve yalınayak bir adamın kaslı göğsünü gösteren açık siyah bir ceket ve siyah pantolonla içeri girdiğini görünce irkildiler. Daha da kötüsü çarpıcı elâ gözleri ve emsalsiz yakışıklılığına rağmen, sırtına kadar inen örgüleriyle bu kişinin halktan gelme olduğu kesindi!

 

On yedi asil anında onu hor görmeye başladılar.

 

“Böyle bir kurumun senin gibi bir hizmetçi alacağını düşünmemiştim.” Kırklı yaşlarının ortasında gibi görünen Wilburg Dükü hakaret etti ve rahatsızlığı daha da artırdı. Ama o daha hareket edemeden Verden Dükü, Kilian içeri girdiğinden beri başını eğmiş olan azizeye baktı.

 

Onların karşısında da nazik olmasına rağmen böyle boyun eğmemişti. Kilian’ın girişiyle tavrını böyle değiştirmesi, ihtiyar dükün Kilian’ın gerçek mevkisini anlamasını sağladı.

 

“Sen Olaf’ın evlatlığı mısın? Yeni zu Verden yani?” Kilian’a adıyla seslenmeye tenezzül dahi etmeden doğrudan sordu. Arkadya’da kendilerini evlat edinen hanenin soyadını alsalar da evlatlık çocuklar asillerin normalde kullandığı “von” takısı yerine “zu”yu alırlardı.

 

“Zu” asillik gösterse de yalnızca hane sakini olduklarıın, doğrudan soydan gelmediklerini gösterirdi.

 

İhtiyar dükü görmezden gelen Kilian, azizeye bir hareket yaptı ve ona fazladan sandalye getirtip devasa maun masanın öbür ucuna koydurttu, doğrudan Ralph’in karşısında oturuyordu.

 

Kilian hiçbir şey demeden oturup bacaklarını masanın üstüne attı.

 

“Bu ne terbiyesizlik!” On yedi asil de hakarete uğrayınca yüzlerini öfke dolu bir ifade bürüdü! On yıllardır hayattalardı ve daha önce evlatlık çocuk olsa da olmasa da halktan gelme birinin onlara böyle saygısızlık ettiğini görmemişlerdi! Öylesine irkildiler ki bir anlığına ne olup bittiğini anlamadılar, ancak Kilian bacaklarını masaya attıktan sonra tepki verdiler.

 

“Ben size ayağa kalkmanız için izin verdim mi?” diye sordu, ama bu sözleri yankılanır yankılanmaz on yedi adamın hepsinin vücudu yüzlerce kat ağırlaştı, sanki hareketlerinin kontrolünü kaybetmiş gibi sessizce koltuklarına geri oturdular. Gözleri bir anda kendilerinden geçmiş hâlde fal taşı gibi açıldı!

 

Böyle ani bir hareketi beklemedikleri için herhangi bir savunma hazırlamasalar da hepsi Yüksek Elçi’ydi!

 

On iki Marki düşük seviye Yüksek Elçi’ydi, Ralph haricindeki dört dük de orta seviye Yüksek Elçi'ydi. Onlar böylesine güçlüyken, kim onları öylece oturtabilirdi? Hükümdar veya yüksek seviye Fehl İblisi'yle karşılaşmadıkları sürece bu resmen saçmalıktı!

 

Kafa karışıklığı devam ederken bazıları çok fazla şarap içmiş olabileceklerini düşündü. Ama aynı sersemliği birbirlerinin gözlerinde görünce, bunun halüsünasyon olmadığını fark ettiler!

 

“Evime geliyorsunuz, şarabımı tadıyorsunuz, tesisimde kendinizi rahatlatıp kızlarımla takılıyorsunuz, ama gelip beni rahatsız edip bana karşı planlar mı kuruyorsunuz? Ne kadar kabasınız. Bu dünyada o kadın haricinde kaba yaratıklardan daha az tahammül ettiğim hiçbir şey yoktur. Söyleyin bakalım, sizi sağ bırakayım mı?” diye sordu Kilian. Ses tonu sakin kalmasına rağmen sözlerinin her biri asillerin boğazını hedefleyen keskin hançerler gibiydi.

 

Böylesine açık açık tehdit edilince kendilerini daha fazla tutamadılar ve dralarının Kilian’ın baskısıyla kapışmasına izin verdiler. Ralph de istisna değildi. Ne yazık ki dağ gibi bir dra onları sandalyelerine mıhlıyor, tüm çabalarını beyhude kılıyordu. Kilian’ın üzerlerindeki kontrolü öylesine mutlaktı ki ne büyü yapabiliyor ne ter dökebiliyorlardı!

 

Korkudan titremeleri bile yasaktı sanki!

 

Ralph o anda ne kadar korkunç bir hata yaptıklarını fark etti ve Kilian’ı artık bir delikanlı olarak değil, gerçek yaşını büyüyle gizleyen bir Hükümdar olarak görmeye başladı! Ama onu kim suçlayabilirdi ki? Beş ay öncesine kıyasla Kilian’ın gücü büyük ölçüde artmıştı. Ortalama bir büyücünün aksine, gücü dra rezerviyle birlikte yükseliyordu. 15,200 drasıyla ve Hükümdar seviyesine yaklaşan dra kontrolü seviyesiyle, on tane üst düzey Yüksek Elçi bile karşısında pes ederdi.

 

Ancak ne kadar güçlü olursa olsun, Ralph, Kilian’ın onlara zarar vermeye cüret edebileceğini sanmıyordu!

 

“Efendim, sizi tanımıyorum ve neden hanemde gizlenmeyi gerekli gördüğünüzü bilmiyorum. Ancak Hükümdar olsanız da olmasanız da Orloth sınırları içerisinde beş dükü ve on iki markiyi öldürmeyi göze alamazsınız!

 

Kral Erik'ten korkmuyorsanız bile Kanlı Gül’ün Büyük Üstadı’na ne yapacaksınız?! Klaus von Karsten sizi asla sağ bırakmaz!” diye söylendi Ralph ve her kelimesiyle sakinliğini geri kazandı. Kral Erik’in yargı gücünü ele geçirdikten sonra Klaus, Orloth’un kanun yaptırım sisteminde büyük değişiklikler yaptı. En başta bütün asiller bu değişikliklerden nefret etti. Ama Ralph şimdi Klaus’un yükselmesine şükrediyordu!

 

“Öncelikle Ostria’daki bütün şirketin çöker ve hayatın tehlikeye girer! Ekselânsları, Arkadya’nın bir numaralı hükümdarıdır ve imparatorluğun en güçlü askeri düzenlerinden birinin başıdır, aynı zamanda Orloth’un lord hakimidir!

 

Bu ülkede Klaus’un yasaları çiğnenemez. Kendini bir şey sanm-” Ralph daha cümlesini bitiremeden Kilian bir iletim aynası çıkardı ve düklerin köşklerinden beş görüntü oynattı.

 

Hepsi karılarını, kardeşlerini ve çocuklarını sekiz pelerinli adamla birlikte görünce ürperdiler. Dahası dıştan zarar görmemiş görülmelerine rağmen hiçbirinin bilinci yerinde değildi.

 

“İmkânsız, bu sahte olmalı! Sahte! Sahte!” Ralph sanki kendisini buna inandırmaya çalışıyormuş gibi bağırdı. Ama ne kadar uzun süre bakarsa, bunun gerçek olduğuna o kadar çok inanıyordu!

 

“Gerçekliğini doğrulamak pek de zor değil. Her kaleden birinin kellesini aldırırım ve bakmanız için buraya getirtirim. Adamlarım üç saatten kısa sürede burada olabilir. Yapmamı ister misiniz?” diye sordu Kilian, sakin mizacını bırakıp gülümseyerek.

 

On yedi asilin tamamı bir anda korkuya kapıldı!

 

“Sen... Çok kendini beğenmişsin!” Wilburg Dükü kekeledi, hem acı içindeydi hem de gücenmişti! Eğer işlerin bu hâle geleceğini bilseydim, bu plana asla katılmazdım!

 

“Yanılıyorsun, esas alçakgönüllü olmayanlar sizlersiniz,” diye karşılık verdi Kilian ve sağ elini şarap şişesine doğru uzattı. On yedi asilin bardaklarıyla birlikte şişe ona doğru uçtu, masanın üstünde süzülüyordu.

 

Lila rengi buhar Kilian’ın sağ işaret parmağından çıktı, filiz gibi sarıldı ve şişeye girip sıvıyı sanki korkunç bir lanete boğdu. Kilian ardından her asile bir bardak döktü ve onlara şarabı yolladı.

 

Bardaklar hepsinin karşısına indi.

 

“Şimdi durumu açıklığa kavuşturayım. İki seçeneğiniz var:

 

A) Teslim olmak.

 

B) Teslim olmak.

 

Üçüncü bir seçeneği seçerseniz hepinizin soyunu kuruturum. Bunu kabullendiğinizde için. Ama harcadığınız her üç saniye için soyunuzdan birini geberteceğim. Ah, ayrıca bu yalnızca düklere özel bir anlaşma, siz Orloth markilerinin rütbesi Arkadya hiyerarşisinde çok düşük olduğundan, sizlere rahatlık sağlamayacağım. Sizin sadece bir saniyeniz var,” diye açıklama yaptı Kilian.

 

Arkadya boyunca yüksek asillerin kendilerinden çok sevdiği yalnızca iki şey vardı: soylarının devamı ve kadim topraklarının korunması. Bu iki şeyi korumak için ortalama bir yüksek asil canını vermekten çekinmezdi.

 

Dahası herkes Olaf değildi.

 

Büyük Üstat seviyesi bir varlığı gücendirdiğini düşünen markiler hiç tereddüt etmeden şaraplarını yudumladılar. Dükler de hemen arkalarından aynısını yaptı.

 

Bunu gören Kilian onaylarcasına başını salladı. Şarabın içinde Jezebel’den öğrendiği eşsiz bir lanet vardı: İstekli Esaret Laneti

 

Bu lanet kurbanın kendi rızasıyla tükettiği şeylerle yapılırdı, ama tüketim bir kez gerçekleştiğinde kişinin ruhu ve hayatı laneti okuyan kişiye ait olurdu, yani Kilian’a. 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-26 23:15:17
Çeviri ve düzenleme için teşekkür ederim
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 17:38:20
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-26 01:04:09
Killian her seferinde sana saygım artiyor valla bu kadar taşaklı MC çok azdır her bölümün altına aynı yorum ama cidden çok taşaklı MC be